6 Aralık'03
Sayı: 2003 (10)


  Kızıl Bayrak'tan
  Genel "terör" edebiyatı ve temel ayrım noktaları
  Hak ve özgürlüklerimiz için mücadeleyi yükseltelim!
  Semiren burjuvazi, tüketilen insanlık!
  Terör örgütleri ve terör devletleri!
  İnsanca yaşamaya yeterli, vergiden muaf asgari ücret!
  Esenyurt İKE'ye keyfi jandarma baskını
  Kamuda tasfiye saldırısı ve KESK
  Genel kurulların aynasında sendikal hareket
  Direniş emperyalist zorbaları Irak'tan söküp atacaktır!
  İşgal güçlerine moral operasyonu!
  Sınıftan...
  Sermayenin saldırılarına karşı Almanya'da gençliğin mücadelesi büyüyor!
  KADEK'in feshi ve KONGRA-GEL oluşumu...
  Gürcistan: Kitle tepkisi düzenin potasına akıtıldı
  Emperyalist-siyonist zorbalar barışın önünde engeldir!
  AB: Militarizme bir adım daha
  Avrupa'da üniversiteli gençlik sokaklara iniyor!
  Bültenlerden...
  Partimiz 25. kuruluş yıldönümünde de yaşıyor, yaşayacak!..
  Kadın: Kapitalizmde köle!
  Cemal Keser'in anısına...
  Kısa polis tarihi
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Gürcistan: Kitle tepkisi düzenin
potasına akıtıldı

Gürcistan halkı nihayet Eduard Şevardnadze’yi hak ettiği bir biçimde kovmayı başardı. Parlamentonun basılarak yönetici kliğin dünyanın gözleri önünde son derece aşağılayıcı bir tarzda kapı dışı.edilmiş olması, bu ülkede hızlanarak yaşanan gelişmelerin hiç kuşkusuz en anlamlı yönünü oluşturmaktadır. Şevardnadze’nin kovulması, ister istemez, bir ay önce Bolivya’da yaşananları, ayağa kalkan halk hareketini çağrıştırmaktadır. ‘90’lı yılların başlarında Doğu Avrupa ülkelerinin rejimlerinin ardarda yıkılışları saklı tutulursa, halk hareketinin yöneticileri hırsız kovalar gibi kovduğuna nadir tanık olunmaktad r. Bu bakımdan, Gürcistan halkının Bolivya’daki gibi başarıyla sonuçlandırdıkları eylem, ezilen halkların ve sömürülen emekçilerin mücadelesine örnek olma açısından önemlidir.

Tüm dünyada kapitalist düzenin bunalımının faturası emekçi kitlelere, yoksul halklara ödettirilmektedir. Bunalımın giderek derinleşmesi, beraberinde işçi ve emekçilere ödettirilen faturanın da ağırlaşmas.nı getiriyor. Yıllardır birçok ülkede örgütlenen eylemlerin, patlak veren direnişlerin gücü bu durumu değiştirmeye yetmedi. Bazı Avrupa ülkelerinde emeklilik sistemine, sosyal kazanımlara karşı sermayenin başlatt.ğı saldırı dalgası güçlü ve uzun soluklu emekçi eylemlerine rağmen geri püskürtülemedi. Arjantin, Bolivya gibi bağımlı ülkelerde emekçiler ve yoksul kitleler taleplerini ülkede bi isyan havası estirerek ifade ettiler, ama iktidarı geçici geri adım attırmaya zorlama dışında ciddi ve kalıcı kazanımlar elde edemediler.

Düzenden taviz koparmakta zorluk çeken, onun saldırılarını geri püskürtme fırsatını yakalayamayan, tam tersine, sürekli kazanım kaybeden işçi ve emekçi hareketi, buna rağmen yılmamakta, direnmektedir. Fakat, .ermayenin saldırılarının artan dozu karşısında işçi ve emekçi hareketi bir nevi öfke biriktirme döneminden geçiyor. Bu öfkenin, genelde sonuçsuz da kalsa ve çoğu kez düzen içi çekişmelerin kaldıracına da dönüşse, döne döne patlak vermesi, var olan birikimin derinliğinin ve yoğunluğunun kanıtıdır. Yani, sonucu ne olursa olsun, entegre olmuş, iletişim bağlamında bu kadar küç&.uml;lmüş bir dünyada yöneticileri kovma eylemlerinin bu kadar kısa aralıkla yinelenmesi, nesnel olarak toplumsal muhalefete umut vermeye, onun kendi kendisine güven duygusunun güçlenmesine yarıyor. Batı Avrupa ülkelernde örneğin emeklilik reformu ya da bir başka konuda milyonlar sokağa dökülüyor, eylem günler boyu devam ediyor, ulaşım kitleniyor, hayat duruyor, üretim felce uğruyor, fakat sonuçta düzen bir m&.uml;steşarını dahi feda etmeden eylemi boğabiliyor. Bu insanlar Bolivya’da kızılderili köylülerin, Gürcistan’da işsizlerin devlet başkanlarını kovabildiklerini gördüklerinde, ister istemez, sorunlara başka bir gouml;zle bakmak, düzenin daha fazla zorlanabileceğinin mümkün olduğunu hesaba katmak zorundadırlar. Açıktır ki mücadele deneyimleri arasında bu tür etkilenmelerin pratik sonuçları kendini zaman içind hissettirir. Dünyanın değişik yörelerinde aynı talepler uğruna patlak veren mücadele dinamiklerinin genel seyri süreci bu yöne doğru zorluyor.

Halk hareketinin Gürcistan’da önünü açtığı yönetim değişikliğinin başka sonuçları da mevcuttur. Bu sonuçlar çok geçmeden kendini daha net bir biçimde hissettirecek.ir. Gürcistan halkı kısa süre içinde “kadife devrimin” gerçek yüzünü görecek, yeni yönetici ekibin emekçi kitlelerin talep ve çıkarlarına cevap veren bir politikanın taşıyıcısı olmadı.curren;ına tanık olacaktır. Yeni yönetici ekibin en güçlü unsuru, eğer işin içinden başka bir iş çıkmazsa, önümüzde Ocak ayında devlet başkanlığına seçilecek olan Mikhayil Sakaşvili, H.rward Üniversitesi’nin yetiştirdiği bir ultra liberaldir. Onun önderliğindeki yönetici ekibin Gürcü halkına sunacağı tek politik seçenek, bu ülkenin jeo-stratejik konumunu, doğal zengnliklerini ABD emperyalizmine daha arsız bir biçimde peşkeş çekmektir. Zaten, yakın döneme kadar Şevardnadze’nin memurları konumunda olan yeni önderler ekibi, Washington’un ve uluslararası sermayenin desteğini almak am cıyla onlara daha fazla güvence vermeyi, yani kölelik ilişkisini daha da pekiştirmeyi hedeflediğini ilan etti.

Öte yandan, ABD’de ve Avrupa’da eğitim görmüş bu teknik elemanlar ancak Washington’un yeşil ışığı yakıp cesaret vermesinden sonra başına çöreklenmiş oldukları halk hareketini parlamentoya yöneltt.ler. CİA ve ABD özel kuvvetlerinin komutasında olan Gürcistan polisi ve ordusunun gelişmelere seyirci kalması, sürecin dikkate alınması gereken bir başka göstergesidir. Düzene karşı biriken ve patlak veren kitle öfkesinin bu kadar başarılı bir biçimde yine düzenin potasına akıtılmış, birbirlerini aratmayan klikler arası çatışmanın aracına dönüştürülmüş olması, ABD emperyalizmi ile yeni yönetici klik arasındaki yakın ve yoğ.n işbirliğini gösteriyor. ABD emperyalizminin sadık dostu Eduard Şevardnadze yönetimine karşı biriken toplumsal tepki patlak vermeye başladığı andan itibaren, Washington uşağının yıpranmışlığına daha fazla tahamm&uum;l göstermedi. Bu tepkinin ABD’nin uzun vadeli hesap ve çıkarlarını tehdit etme aşamasına gelmemesi için at değiştirmeyi tercih etti. Oysa, başta James Baker olmak üzere ABD emperyalizminin seçkin akıl hocalarının s dık dostu olan Eduard Şevardnadze, ABD emperyalizminin Kafkasya’ya politik, iktisadi ve askeri bakımdan ayağını yerleştirmesinin aracı olmuştu.

Bu nedenle, Gürcistan’daki yönetim değişikliği, bu aşamasından sonra, bir Gürcü sorunu olmaktan çıkmakta, ABD ile Rusya arasında dolayımsız ve açık bir çekişme konusuna dönüşmektedir. Ed.ard Şevardnadze, her ne kadar ABD’nin Kafkasya’daki bir uzantısı olarak hareket etti, tüm icraatı buna hizmet etti ise de, Rusya’nın doğrudan, hatta suikasta varan tehditleri karşısında yer yer uzlaşmaya gitmek, dengeyi bulmak eğilimi gösterdi. İddialarının gereğini yerine getirme kudreti olmayan Rusya ise Şevardnadze yönetiminin verdiği sembolik tavizler sonucu ortaya çıkan statükoya, arasıra sitem etse de, sonuçta katlanır bir ta.ır takındı. Gürcistan’da işbaşına gelen yeni ekiple birlikte bu statüko parçalanmış, dolayısıyla, ABD ile Rusya arasında yıllardır sürmekte olan gölge güreşi de aynı şekilde sona ermiş bulunuyor. Bundan sonra, Moskovabir yandan Washington’un dümen suyunda yüzme, öte yandan da arasıra ona şantajda bulunup iddia sahibi olduğunu hatırlatma, ikili oynama olanaklarını önemli ölçüde kaybetmiştir. ABD emperyalizmi Gürcistan& 146;da ortaya çıkan yeni koşullar üzerinden Rusya’nın en temel saydığı çıkarlarına doğrudan el uzatmış, tehdit unsuruna dönüşmüş durumdadır.

Çünkü, ABD emperyalizminin akıl hocaları ve yöneticileri, Kafkasya’nın kendileri için stratejik bir bölge olduğunu, ulusal çıkarlarına tekabül eden bir alan teşkil ettiğini çoktan, Sov.etler Birliği’nin dağılmasının hemen ardından ilan ettiler. Kafkasya’nın petrol ve doğalgaz kaynaklarına el atma ABD emperyalizminin bu stratejisinin sadece iktisadi boyutudur. Bu yol, bugüne kadar, Gürcistan’a bir köprü başı işlevi gördürülerek kısmen açıldı. Fakat, ABD emperyalizminin bölgeye atfettiği önem salt iktisadi nitelikte olmaktan uzaktır, Rusya’nın geleneksel ve aynı zamanda da stratejik nüfu alanlarına el koymayı hedeflemektedir. Yeni Gürcü yönetiminin ABD ile ilişkilerini daha ileri bir aşamaya taşımak istemesi ve temel perspektifinin bu olması ister istemez Rus-Amerikan ilişkilerini bir sınava hazırlıyor.

Nitekim, Gürcistan sorunu nedeniyle ABD-Rusya ilişkilerinde ilk sancıların açığa çıkması fazla sürmedi. Birkaç gün önce Maastrischt’te yapılan AGİT toplantısı sırasında Colin Powell Gürcistan konusu.da Rusya’yı uyarma, hatta üstü kapalı tehdit etme ihtiyacı duydu. Moskova’nın ayrılıkçı akımları desteklememesi, Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne saygı göstermesi gerektiğini bildirdi. Ayrıca, ABD yönetiminin üst düzeyde yaptığı bir değerlendirme toplantısı sonucunda, Pentagon’un şefi Donald Rumsfeld’in en geç bir hafta içerisinde bizzat Gürcistan’a gönderilmesi kara laştırıldı.

Rusya, ABD emperyalizminin, doğrudan ya da NATO aracılığı ile, Doğu Avrupa ve Baltık Körfezi ülkelerine yerleşmesine seyirci kalmak zorunda kalmıştı. Ancak, Kafkasya konusunda aynı tavrı takınma şansına sahip değil. On.n içindir ki, Kremlin’in durumdan duyduğu rahatsızlığı anında dışa vurdu. Eduard Şevardnadze’nin parlamentodan kovulması üzerine, anında Dışişleri Bakanı Ivanov Gürcistan’a gönderildi. Aynı saatlerde, Rus Genelkurmay ikinci başkanı Gürcistan’daki Rus askerlerinin geri çekilmelerinin zaman alacağını, belki de on yıl süreceğini açıkladı. Bunlar, Rusya’nın ne kadar ince damarına basılmış olduğunun gös.ergeleri. Rus halkının hassasiyeti ve gelecek yıl yapılacak olan başkanlık seçimleri Putin’i daha net konuşmak zorunda bıraktığı gibi, ABD’nin Irak’ta düştüğü konum Kremlin’e sataşmaya gö&curre;üs germe olanağı vermektedir. Sonuçta Gürcistan, büyük bir ihtimalle, ya ABD-Rusya ilişkileri çerçevesinde ya da körüklenme ihtimali yüksek olan bir iç savaş aracılığı ile, uluslararası gündemde önemini koruyacaktır.