Yüzsüzlere ve papağanlara dair
Irakın işgalinin tüm gerekçelerinin yalan olduğu ortaya çıktı. Ama Bush ve Blair yüzleri kızarmadan ortada dolaşıyorlar, Türkiyeyi savaşa sokmak için yırtınmış olan medya gülleri de... İlk ikisi yeni bir senaryo peşinde. Bizimkilerse olayın farkında değil; hala aynı dalgadan yayına devam edelim...
Parlak ambalaj
ABD Irakta bataklığa saplandı; işgalin sürmesine, ekonomi, petrol vb. üzerindeki denetimine, dağıtmakta olduğu ihaleleri (imtiyazları) korumaya devam etmesine olanak sağlayacak yeni bir taktik deniyor. 2004 ortalarına kadar Irak Geçici Kuklalarının (pardon konseyinin) yerini bir başka geçici kuklalar grubu (pardon hükümeti) alacak. Bu hükümet bir anayasa yapacak, ülkeyi seçimlere götürecek. Ama yeni hükümet seçildikten sonra ABD güçleri Irakı terk etmeyecek. Sömürge Valisi Bremer diyor ki Yönetimi geçici sivil hükümete devredince, bizim durumumuz da değişecek. İşgalci bir güçten, davetle gelmiş bir güce dönüşeceğiz. Hımm. Demek ki seçimler, mutlaka ABDyi davet edecek bir hükümeti iktidara getirecek!
Şimdi, bu pisliğe parlak bir ambalaj gerekiyor. Powell yine Avrupada. AB dışişleri ve savunma bakanları da Irak, Ortadoğu ve savunma (ABD-AB ilişkileri) konularını konuşmak için toplandılar. Bakanlar, sonra Powellle görüşecekler. BM destekli NATOnun Irakı devralması, daha doğrusu bölgenin ABD-AB arasında nasıl paylaşılacağı konuşulacak. Le Monde, olayın ruhunu, Irak Çıkmazı, başlıklı yorumunda, Avrupa ülkelerini, Şimdi haklı çıktık diye böbürlenmenin zamanı değil sözleriyle uyararak ortaya koydu. Le Mondea göre ABD güçlerinin Iraktan acele çıkışı, başarısızlığın feci bir itirafı olacak, tüm Ortadoğuda istikrarsızlığa kapı açacaktır (16/11)
Ortadoğuda, istikrarın (1948den sonra İsrailin güvenliğinin) önce İngiliz, sonra ABD hegemonyası altında Batının emperyalist egemenliği anlamına geldiğini anımsarsak Le Mondeun istikrarsızlıktan söz açarken aslında, Ortadoğuda, Batı egemenliğinin, Bushun hatası yüzünden yıkılmasına izin verilemeyeceğini vurguladığını görebiliriz. Şimdi bu emperyalist çözümü, bize, uluslararası topluluk, BM kararları, NATO vb. gibi parlak kağıtlara sararak sunmaya hazırlanıyorlar.
Ve papağanlar
Emperyalist bir ittifakın, çıkarları gereği ikiyüzlü davranması doğal. Ya bizdeki papağanlara ne demeli? Bunlardan birileri bazen Iraka gidiyor, dönünce de hemen başlıyorlar: Efendim direnişçiler ufak bir azınlık.. (sanki bir direnişin meşruiyeti için halkın çoğunluğunun fiilen silah tutması gerekirmiş gibi- E.Y.), aslında işler iyi gidiyor. Yani ABDnin rejim inşa programı demokrasi, refah getirmek üzere ilerliyor. Ama, CIA işlerin iyi gitmediğini düşünüyor. ABD, sivil halkın bulunduğu bölgeleri, her türlü uluslararası hukuku, insan haklarını ihlal ederek bombalıyor. Stanford Üniversitesinden Prof. Krasner, Los Angeles Timesda, Biz demokrasiyi nasıl inşa edeceğimizi bilmiyoruz... Kosova ve Doğu Timorda başarılı olmadık diyor (16/11). Neoconların ideologları, Kagan-Kristol ikilisi barışı kaybetmekten söz ediyor.
Bugün, Bush yönetiminin propagandasını tekrarlayan papağanlar, aslında bu işi ilk kez yapmıyorlar. Bunlar yıllardır, her türlü halkçı politikaya, toplumun genel çıkarlarını biraz olsun korumak amacıyla piyasayı, ekonomiyi yönlendirme önerisine, toplumsal mühendislik deyip karşı çıktılar. Çünkü, birilerinden toplumsal mühendisliğin özgürlükleri aşındırdığını duymuşlardı. Şimdi, o birileri, bırakın piyasaya müdahaleyi, bir ülkenin rejimini, sosyo-ekonomik yapısını, hatta tüm bir bölgenin düzenini yıkıp yeniden inşa etmeye kalkıyor. Bizimkilerden, destekten başka ses yok. Hepsinin gözleri kamaşmış, ağızları sarkmış, salyaları akıyor... Bizlere düşüyor yine, Bu iş olmaz, buna kimsenin gücü yetmez, ABD kaos yaratıyor, aman bulaşmayalım, diye uyarmak. Onlar ise hiç sıkılmadan yazmaya, Türkiye, Martta tezkereyi çıkaramadığı için ABDyi kendi elleri ile Iraktaki aşiretlere teslim etmişti ya da 1 Martta (yani Irak savaşı arifesinde) tren geldi, önümüzde durdu. Lüks vagonda bize yer ayrılmıştı. Binmedik gibisinden söylenmeye devam ediyorlar. Ordu şimdi Irakta olsaydı, bir halkın emperyalizme direnişini bastırmak için ölüyor, öldürüyor olmayacak mıydı? Ama papağanların uutları kırılmasın, aynı işi NATO bayrağı altında yapmak için ellerine bir fırsat daha geçebilir...
Ergin Yıldızoğlu
(Cumhuriyet, 19 Kasım 03)
İstenmeyen Yankeeler
Britanya, haftalardır Atlantik ötesinden iki istenmeyen konuk bekliyor. Birincisi, ABD donanmasının, çürümeye başlamış ve kendine sökülüp hurda haline getirilecek bir tersane arayan, üç kargo gemisi. Hartlepool Limanına gelecek gemilerin sökümüne, çevreci örgütlerin açtıkları davalar nedeniyle izin verilmiyor. Yoğun bir Go home! kampanyası sürüyor.
İkinci istenmeyen konuk, yine ABDden. Hem yüzde 50ye yakın oranda kendi ülkesinde, hem ezici çoğunlukla Britanyada, hem Avrupa kıtasının genelinde, hem de dünyanın dört bir yanında istenmeyen adam durumunda.
Başkan George W. Bush öylesine istenmiyor ki bu ülkede, gelmemesi için aylar öncesinden üstelik Britanyada iktidar partisinin bazı milletvekillerinin öncülüğünde bir kampanya açıldı. Amerikalı ve Britanyalı askerlerin, koskoca bir kitle imha silahları yalanı uğruna hâlâ ölümlerine neden olmak, Ortadoğuyu ve dünyayı, çözümü daha da güçleşen bir sorunlar yumağına boğmak, binlerce sivilin ölümüne yol açmak gibi suçlamalarla, Busha daha Londraya gelmeden Go home! sloganları yükselmeye başladı.
Başkan Woodrow Wilsonın devlet ziyaretinden, tam 85 yıl sonra, ilk kez bir ABD Başkanı hükümdar düzeyinde ağırlanacak. Ama ilk kez bir ABD Başkanı, hem de kendisini konuk eden ev sahibi liderlerden en üst düzeyde övgüler almasına rağmen, bir ülkede bu denli büyük protestolarla da karşılaşacak.
Ya da karşılaşacak mı?.. Henüz bilinmiyor. Çünkü göstericilerle fiilen karşılaşmaması, hatta haberdar bile olmaması için, ev sahipleri ellerinden geleni yapıyorlar. Hem de ne pahasına. Iraka ve başka ülkelere bomba, füze, top, tüfekle zorla götürmeye uğraştıkları, temel özgürlükleri kısıtlamak pahasına!
Temel hak ve özgürlüklerin, düşünceyi ifade özgürlüğünün anavatanı olmakla övünen Britanyada, Bushun geçeceği cadde ve meydanların göstericilere kapatılması ve bu hatırlı konukun, göstericilerle yüz yüze gelmemesi gündemde. Londraya yarın akşam 300 özel güvenlik görevlisi, 40 zırhlı araç ile çıkarma yapmaya hazırlanan Bushun güvenliğini bahane eden Başbakan işi Kaide tehdidinden söz etmeye, en üst düzeyde terör alarmı vermeye kadar götürdü. 5 milyon sterline mal olacak bir güvenlik harekâtı başladı. Bütün mesele, gösterilerin yasaklanması ya da kısıtlı bir alana hapsedilmesi için gerekçe yaratmak.
Buna rağmen, Yollar ve meydanlar benim. Kapatılamaz diyen Londra Belediye Başkanının da başını çektiği bir muhalefet, hükümeti sıkıştırıyor. Yapılan pazarlıklar, hâlâ sonuç vermedi.. Londranın geleneksel yürüyüş güzergâhı Parlamento Meydanı -Başbakanlığın ve bakanlıkların bulunduğu Whitehall Caddesi-Trafalgar Meydanı yolunu kapatmaya çalışan hükümet, adeta ateşle oynuyor.
Çünkü o gün (çarşamba ve perşembe) geldiğinde, başkent sokaklarında çıkabilecek çatışmaların sorumlusu, adeta Beyaz Saray ve ABD gizli servislerinin talimatı ile hareket etme eğilimindeki Tony Blair olacak gibi görünüyor.
Hani şu, kadim dostu Bush ile Iraka ve Afganistana ve bilcümle esir ahaliye özgürlük götürdüğünü ve yöneticilerine muhalif ses yükseltebilme hakkı ihraç ettiğini iddia eden Tony Blair...
Burası Türkiye mi?
Kraliçe 2. Elizabethin küçük oğlu Prens Edwardın eşi, Wessex Kontesi Sophie, iki yıl önceki ilk talihsiz deneyiminden sonra, bir kez daha hamile kalmıştı. Bebeği henüz beklemiyorlardı ki, geçen hafta cumartesi gecesi aniden sancılanıverdi. Kontesin malikânesindeki görevliler, beklenmedik bu durum karşısında derhal en yakın hastaneye gidilmesi kararı aldı. Hemen telefona sarılıp acil yardım hattını, yani 999u aradılar. Yerel polis yetkilileri, koskoca hükümdarın gelini için, zaten tüm acil durum planlarını yapmış bekliyorlardı. Polis ekipleri, birkaç dakika içinde malikâneye geliverdiler, yollar kesildi, nöbetçiler yerlerine yerleştiler, her şey hazırdı. Hastane, zaten 4 dakikalık bir mesafedeydi. Ama, sancı içinde kıvranan Kontesin çevresindekiler ve polis, aradan 30 dakika geçtikten sonra bir ufak(!) detayın farkına vardılar. Kimse, ambulans &cceil;ağırmamıştı! Neden sonra çağırılan ambulansla Kontes hastaneye yetiştirildi. Sabah da, Kraliçenin nurtopu gibi bir kız torunu daha oldu. Ama, sancılı bir kadına polis çağırıp ambulansı unutan bir saray ve polis örgütü, bize çook uzaklardaki başka bir ülkeyi anımsattı.
Zafer Arapkirli
(Radikal, 17 Kasım 03)
|