22 Kasım'03
Sayı: 2003 (09)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist, siyonist ve gerici terör ittifakına göğüs gerelim, Ortadoğu halkları ile dayanışmayı yükseltelim!
  "Terör" demagojisine prim vermeyelim, saldırılara karşı mücadeleyi yükseltelim!
  Talabani Türkiyeli işbirlikçilere moral vermeye geldi...
  Direnişi kırmak için yeni taktikler!
  Kanlı sicillerinin üstünü örtemeyecekler!
  Irak halkının direnişten başka yolu, ABD'nin kaçıştan başka çıkışı yok!
  Londra'da yüzbinler savaşa ve savaş çetesine karşı yürüdüler...
  Türk-İş Genel Kurulu üzerine
  Sınıf hareketinden...
  BEKO taşeron kıskacında!
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/6
  Dünden bugüne geleneksel sol hareket
  Sefalet ücretini kabul etmeyelim!
  Annan Planı: Kimin için ve nasıl bir çözüm?
  İlaç tekellerine yeni imkan: İlaçlara reklam
  Kapitalizm ve "sokak çocukları"
  Bültenlerden...
  Bültenlerden...
  Dominik Cumhuriyet: Genel grev ve devlet terörü
  Ya barbarlık içinde yok oluş ya sosyalizm!
  İstenmeyen Yankee'ler
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Sendika ağaları sefalet ücretine imza atarak bir kez daha ihanete hazırlanıyor

Sefalet ücretini kabul etmeyelim!

Asgari Ücret Tespit Komisyonu 20 Kasım’da ikinci kez toplandı. Toplantıda, Maliye Bakanlığı temsilcisi 1 Ocak ‘04’ten itibaren özel indirimin kaldırılma nedenlerini açıkladı. Yeni asgari ücretin belirlenmesinde baz oluşturacak Hazine Müsteşarlığı ve Devlet İstatistik Enstitüsü’nden (DİE) gelen raporlar, incelenmek üzere komisyon üyelerine dağıtıldı. Komisyon üyeleri 9 Aralık günü üçüncü kez biraraya gelecekler.

Asgari ücret açlık sınırının altında

Asgari ücretle yaşamaya mahkum edilen yaklaşık 5.5 milyon kişi halen brüt 306 milyon, net 226 milyonla geçinmeye çalışıyor. Asgari ücretle çalışanların aileleri de hesaba katıldığında nüfusun üçte birini oluşturan 22 milyon kişi açlık sınırının altında yaşama savaşı veriyor.

ATO’nun yaptığı bir araştırmaya göre; asgari ücret, 4 kişilik bir ailenin bir ay boyunca kahvaltı, öğle ve akşam yemeklerinde sadece ikişer simit yemesine yetecek düzeyde. Buna göre; asgari ücretle çalışan bir işçi 1 kilo kıyma almak için 11.5 saat, 1 kilo peynir almak için 5.5 saat, 1 kilo zeytin almak için 4.6 saat, 1 litre süt almak için 1 saat 9 dakika, 1 ekmek almak için de 22 dakika çalışmak zorunda.

Asgari ücret 4 kişilik bir ailenin bırakalım insanca yaşamasını karnını dahi doyurmasına yetecek düzeyde değil. Bir de buna kesilen vergiler eklendiğinde bu rakam daha da düşmektedir. Özel vergi indiriminden muaf tutulması halinde asgari ücretli bir işçi, Ocak’ta bugünkü tutar üzerinden 39 milyon 15 bin lira gelir vergisi ödemek durumunda kalacak. 225 milyon 999 bin lira olan net asgari ücret de, 219 milyon 249 bin liraya gerileyecek.

Şimdi de Türk-İş’in Ekim ayı için açıkladığı açlık ve yoksulluk sınırına bakalım. Araştırmaya göre açlık sınırı 451 milyon, yoksulluk sınırı 1 milyar 372 milyon olarak belirlenmiş. Yine Türk-İş’in belirlemelerine göre kapitalizmin yapısal krizleri işçi ve emekçileri vurdu. Krizlerin yaşandığı 10 yıllık sürede işçi ve emekçilerin satın alma gücü hızla eridi. 1993’te 100 olan satın alma gücü 2003’te 77.7’ye geriledi.

Sendika ağaları hükümetten medet umuyor!

İşçi ve emekçilerin yaşadığı açlık ve yoksulluk tablosu rakamlara yer bırakmayacak kadar açık ve net. Bunu bilmeyen, dile getirmeyen kesim yok. Geçtiğimiz günlerde Türkiye İş Kurumu’nun 2. Olağan Genel Kurulu’nda Başbakan T. Erdoğan, işçi ve emekçileri sosyal yıkıma sürükleyen İMF programlarının kararlı bir uygulayıcısı değilmiş gibi, asgari ücretin insani bir yanı bulunmadığını belirtti. Bakanlara bu yönde talimat verdiğini açıkladı. Erdoğan, “Bakanlarıma ‘insani yaklaşımla kendinizi onların yerine koyarak çözün’ dedim. Bunun halli gerekiyor” dedi.

Bu açıklamanın ardından sendika ağaları Başbakan’a asgari ücretle ilgili temennilerini iletttiler. Asgari ücretin insanca yaşamaya yetecek bir düzeye çıkarılmasını hükümetten beklediklerini dile getirdiler.

Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç, “Sayın Başbakan bizim yıllardır söylediğimiz, yakındığımız konulara parmak bastı. Bu nedenle sayın Başbakan’ın açıklamasını doğru buluyorum. Yeni asgari ücret insanca yaşanabilir bir düzeyde, 4 kişilik ailenin zorunlu gıda harcamasını karşılayacak ve açlık sınırının altında kalmayacak şekilde belirlenmelidir. Başbakan’ın sözünün yerine getirilmesini bekliyoruz” dedi.

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, “Sayın Başbakan’ın sözleri lafta kalmamalı, sözünü yerine getirmelidir. Başbakan’ın muhalefet partisi genel başkanı gibi davranma hakkı yoktur. Onun için bu sözlerinin gereğini bir an önce yerine getirmelidir. Şu andaki asgari ücret bir insanlık ayıbıdır” dedi.

Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu ise, “Asgari ücretin tanımını yeniden yapmak yetmez, komisyonun yapısını demokratikleştirmek gerekiyor. Asgari ücretin tanımının ötesinde, felsefesinde demokratik platformda uzlaşmak gerekiyor. Asgari ücretin sadece bir kişi için belirlenmesi son derece yanlış. Asgari ücret mutlaka en az bir çocuklu aile için belirlenmelidir” açıklamasını yaptı.

İşbirlikçi hainler milyonlarca işçinin sefaletine
bir kez daha onay verecek!

Sendika ağaları Başbakan’ın sözlerini memnuniyetle karşıladıklarını belirterek bir kez daha saldırılara onay vereceklerini ilan etmiş oluyorlar. Sermaye uşağı hükümetin işçi ve emekçilerin çıkarını koruyan ve savunan bir uygulamaya imza attığı ne zaman görülmüştür? Bu hükümet değil midir işbirlikçi sermaye sınıfının çıkarı için kölelik yasalarının altına imza atan, ülkenin her bir karışını emperyalistlere peşkeş çeken? Özelleştirmeleri tamamlayın, 60 bin kamu işçisini işten atın, kamu emekçilerinin sayısını azaltın, bütçe açığını yeni vergi ve zamlarla kapatın vb. emirler buyuran İMF’ye söz veren bu hükümet değil midir? İşçi ve emekçilerin ücretlerine İMF izin vermiyor diyerek sıfır zam dayatan bu hükümet değil midir?

Daha dün hakları için yürüyen sağlık emekçilerini ahlaksızlıkla suçlayanlar, bugün İMF’nin şerefini savunduklarını gögüslerini gere gere söylüyorlar. İMF programlarının sonuçlarını milyonlarca işçi ve emekçi işsizlikle, sosyal haklarının gaspıyla, kölece çalışma koşullarıyla, düşük ücretle gayri insani şartlarda öderken, bu hükümetin Dışişleri Bakanı A. Gül, “Gidişat ortada. İMF’nin neredeyse şerefini biz kurtarıyoruz. Öyle değil mi? Açık konuşalım öyle. Eldeki tek succes story (başarı hikayesi) Türkiye” deme yüzsüzlüğünü göstermiştir.

Ne ilginçtir ki, yıllardır alanlarda her ağızlarını açtıklarında İMF programlarına veryansın eden, İMF-TÜSİAD yıkım programlarını kararlılıkla uyguladıkları için hükümetleri istifaya davet eden sendika ağaları şimdi tüm bunları unutmuş görünüyorlar. Alanlarda mücadele edeceklerine Başbakan’ın ağzına bakarak “ne güzel söylediniz, bir de sözlerinizi yerine getirseniz” diyerek işçi düşmanı hükümetten medet umuyorlar. Sendika ağaları yakın geçmişi bir çırpıda unutacak denli ham kafalı değillerse eğer, bu tutumlarıyla bir kez daha sınıfa ihanet edeceklerini itiraf etmiş oluyorlar.

İnsanca yaşayacak asgari ücret için
tabanda örgütlenelim!

Bu soysuzlar takımı sınıfa ihanetlerinin karşılığını sermayeden fazlasıyla aldıkları için 226 milyonla yaşamaya mahkum edilmenin ne demek olduğunu bilmezler. Onlar işçi sınıfının öz örgütleri olan sendikaların yönetimlerine çöreklenmiş sermaye ajanlarıdır. Onların görevi işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesinin önünde barikat oluşturmak, varolan tepkileri dizginlemek ve arkası gelmeyen eylemlerle günü geçiştirmektir. Bu hainler köyü değneksiz buldukları için diledikleri gibi at koşturuyorlar.

Sendika ağaları yaptıkları açıklamalarla bugünden sefalet ücretine onay vereceklerini ilan etmiş bulunuyorlar. İşçi ve emekçiler de bu ihanete dur demek için hiç vakit kaybetmeden işyerlerinde, sendikalarda bağımsız devrimci taban örgütleri oluşturmalı, başta insanca yaşamaya yeten vergiden muaf asgari olmak üzere tüm saldırılara karşı birleşmeli, mücadele etmelidirler.

Asgari ücrete yapılacak artış kamu ve özel sektör artışlarını da belirleyeceği için önemlidir. Bu durum ortak mücadele için uygun bir zemin yaratmaktadır. Buna sendika ağalarına karşı duyulan tepki ve öfke de eklendiğinde, bağımsız taban örgütlülüklerinin oluşturulması için fazlasıyla olanak olduğu görülecektir. Ancak olanakların amaca uygun değerlendirilebilmesi için öncü işçi ve emekçilere önemli görevler düşmektedir.

Sermaye iktidarının saldırıları ile birlikte sendika ağalarının ihanetlerini işyeri ve sendikalarda teşhir etmek, buna karşı tüm işçi ve emekçileri devrimci taban örgütlerinde birleşmeye ve mücadele etmeye çağırmak, tabanda örgütlenmiş ve birleşmiş işçi ve emekçilerin gücüyle sendika yönetimlerinden hesap sormak ve hak alıcı eylem biçimleriyle sendikaları harekete geçirmek bu görevlerin başında gelmektedir.