22 Kasım'03
Sayı: 2003 (09)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist, siyonist ve gerici terör ittifakına göğüs gerelim, Ortadoğu halkları ile dayanışmayı yükseltelim!
  "Terör" demagojisine prim vermeyelim, saldırılara karşı mücadeleyi yükseltelim!
  Talabani Türkiyeli işbirlikçilere moral vermeye geldi...
  Direnişi kırmak için yeni taktikler!
  Kanlı sicillerinin üstünü örtemeyecekler!
  Irak halkının direnişten başka yolu, ABD'nin kaçıştan başka çıkışı yok!
  Londra'da yüzbinler savaşa ve savaş çetesine karşı yürüdüler...
  Türk-İş Genel Kurulu üzerine
  Sınıf hareketinden...
  BEKO taşeron kıskacında!
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/6
  Dünden bugüne geleneksel sol hareket
  Sefalet ücretini kabul etmeyelim!
  Annan Planı: Kimin için ve nasıl bir çözüm?
  İlaç tekellerine yeni imkan: İlaçlara reklam
  Kapitalizm ve "sokak çocukları"
  Bültenlerden...
  Bültenlerden...
  Dominik Cumhuriyet: Genel grev ve devlet terörü
  Ya barbarlık içinde yok oluş ya sosyalizm!
  İstenmeyen Yankee'ler
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Eskişehir Paşabahçe işçileri hesap sormak için Ankara’da...

“Son sözü işçiler söyleyecek!”

Eskişehir Paşabahçe işçileri yaklaşık iki aydır direnişteler. Çimse-İş’ten ayrılıp Kristal-İş’e üye olmaları üzerine işveren kadrolu ve taşeron işçilerden 364’ünü işten attı. Bunun üzerine işçiler sendika seçme haklarını savunmak için direnişe geçtiler.

İşçiler tam 52 gün boyunca her türlü zorluğa göğüs gererek direndiler. Fakat ne işveren ne de Türk-İş yönetimi işçilerin sesini duymadı. Bunun üzerine direnişçilerden bir grup, işten atılmalarının üzerinden 53 gün geçtikten sonra Ankara’ya gelerek Türk-İş’in kapısına dayandı.

18 Kasım sabahı erken saatlerde Ankara’ya gelen işçiler önce Abdi İpekçi Parkı’nda toplandılar ve buradan Türk-İş Genel Merkezi’ne geçerek konfederasyon başkanı Salih Kılıç ile görüştüler. Üzerlerinde “Sendika hakkı insanlık hakkıdır!” yazılı önlükler bulunan ve kortejin en önünde “Sendikaya üye olmak serbesttir!” yazılı bir pankart taşıyan Payşabahçe işçilerinin, “Babalar işsiz, çocuklar aç!”, “Şişecam’ın şişmanı işçi düşmanı!”, “Tercihime karışma, sendikama dokunma!” gibi sloganlar attıkları görüldü.

İşçiler Türk-İş Genel Merkezi’ne geldiklerinde Başkanlar Kurulu toplantısı vardı. İşçilerle görüşen Salih Kılıç, Paşabahçe işçisine sahip çıkmadığını, konfederasyona bağlı Çimse-İş Sendikası’nın işverenle işbirliği halinde işçilere saldırmasına karşı şimdiye kadar sesini çıkarmadığını unutmuş görünerek “Çimse-İş için bayram sonrasında disiplin kurullarını çalıştıracağız” dedi. Salih Kılıç işvereni de eleştirerek, işçinin sendika değiştirme hakkına saygı göstermesini istedi.

Burada işçiler adına konuşan İskender Durur özetle şunları söyledi: ‘53 gündür 364 Paşabahçe işçisi işsiz, eşleri ve çocukları aşsız. 364 işçiyi kapı önüne koyan işverenin, çalışan arkadaşlarımıza insanlık dışı baskıları sürüyor. Yoksulun oyu ile iş-aş diyerek iktidara gelenler şimdi nerede? Bizi açlıkla terbiye etmeye kalkışanlar yanılıyor. İnsanlık onuru açlıkla terbiye edilemez. Artık bu iş onur sorunudur. Ya insan gibi onurumuzla sendikamızı seçeceğiz ve çalışacağız, ya da onurumuzu kaybedip kul-köle olacağız.” Durur, önümüzdeki günlerde tüm cam fabrikalarında greve çıkılacağını ve son sözü işçilerin söyleyeceğini ifade ederek konuşmasını bitirdi.



Fanset’te kazanmak için görev başına!

Fanset’te işçilerin sendikalaşma ve atılan işçilerin geri alınması talebi ile başlattıkları direniş 1.5 ayı geride bıraktı. 3 hafta önce patronla Lastik-İş Sendikası arasında görüşmeler başlamış, bunun üzerine sendika yönetiminin isteği ile iş yavaşlatma ve alkışlı-sloganlı eylemler durdurulmuştu.

Sendikacılar uzun bir erteleme sürecinden sonra patronla 13 Kasım günü görüştüler. 15 dakika süren görüşmede hiçbir talebin kabul edilmemesi sonucu masadan ayrıldılar. Fanset işçileri bunun üzerine yeniden iş yavaşlatma ve alkışlı-sloganlı eylemlere başladılar. Dışarıda bekleyen direnişçi işçiler ise diyalog sürecinde iki grup halinde fabrikaya geliyorlardı. Gelinen yerde ise hep beraber beklemeye başladılar.

Patronun işçiler üzerindeki baskısı ise son bulmuyor. İçeride bandı durduran, işçilere direnişe devam etmesi yönünde moral destek veren birçok işçi işten çıkarıldı. İşçiler yeni işe alınan “emekli albay” müdür tarafından tek tek çağrılarak, “seni şef yaparım” vb. türden rüşvet teklif ediliyor. Eğer rüşvet sökmezse tehdit ediliyorlar.

Yapılan baskıların etkisiyle eyleme üç hafta ara verilmesi işçilerde direnişe karşı belli bir uzaklaşma yaratmış durumda. Patronla yapılan görüşmenin olumsuz sonuçlanması da morali bozan bir başka etken. İşçiler üretimi eskisi kadar düşürmekte zorlanıyorlar. Buna rağmen fabrika içinde ve dışarıda direnişin devam etmesi çok önemlidir.

Fanset’te yaşanan gelişmeler işçilerin kararlılıkla mücadeleye devam etmek zorunda olduğunu göstermiştir. Bu nedenle maddi ve moral her türlü desteğe ihtiyaçları olacaktır. Fanset’teki direnişi desteklemenin ve dayanışmanın en anlamlı yolu, fabrikalarda direnişle sınıf dayanışmasını örgütlemektir. Fanset’te direnen sınıf kardeşlerimizin mücadelesini sahiplenmektir.

Fanset işçilerine çağrımızdır

Fanset’te direnişi sürdürebilmek ve kazanımla sonuçlandırabilmek herşeyden önce sizin omuzlarınızdadır. Bugüne kadar kararlı tavrınızla direnişi önemli bir aşamaya getirdiniz. Ancak direnişin önünde ciddi sorunlar ve onları çözmek için yapılması gereken işler vardır.

1. Fanset işçisi patrona ancak dişe diş bir mücadele ile geri adım attırabileceğinin bilincindedir. Bu yüzden sonuç alıcı bir eylem tarzı olarak iş yavaşlatma eylemini patron talepleri kabul edene kadar sürdürmeli, dahası bu eylemleri güçlendirmenin yolları aranmalıdır. Alkışlı-sloganlı eylemler içerisinin ve dışarısının moralini kuvvetlendirmek için önemlidir. Bu eylemler dışarıya taşınabilmeli, çeşitli basın açıklamaları, vb. düzenlenebilmelidir. Eylemlere aileler, mahalle halkı ve çevre fabrikalardaki işçilerin desteği alınabilmelidir.

2. “İşyeri komitesi” şu anda işlevini yeterince yerine getirememektedir. İşçiler arasında hem içeride hem dışarıda seçimle komiteler oluşturulmalıdır. Bu komiteler direnişi daha ileriye taşımak yönünde karar organları olarak çalışmalıdır. Tüm işçiler komitenin direktifleri doğrultusunda tek yumruk direnişe sarılmalıdır.

3. Sınıf dayanışmasını örebilmek için Fanset işçisine düşen görevler var. Direnişte olan başka sınıf kardeşlerimiz vardır. Karyer, Bahçelievler PTT işçileri. Daha önce birçok işletmeden ve direnişteki işyerlerinden destek ziyaretleri alan Fanset’in benzer ziyaretleri temsilci düzeyinde de olsa organize etmesi gerekir. Kitle örgütlerini ve sendikaları desteğe davet eden ziyaretler yapılmalıdır.

4. İçerideki ve dışarıdaki işçiler en azından haftalık düzenli toplantılar yapmalı, direnişin gidişatına acil müdahalelerde bulunabilmelidir.

5. Hem moral olarak güçlenmek, hem de maddi ve manevi destek almak amacıyla bir dayanışma gecesi organize edilmelidir. PTT işçileri benzer bir gece düzenlediler, Karyer işçileri de bayramdan sonrası için böyle bir gece yapmayı planlıyorlar. Aynı şeyin Fanset için de gerçekleştirilmesi anlamlı ve etkili olacaktır.

Tüm bunlar direnişin daha da kararlılıkla sürdürülmesi ve kazanımla bitmesini sağlamak için önemli imkanlar olacaktır. Sınıf devrimcileri Fanset işçisinin direnişinin kazanımla sonuçlanması için üzerine düşen her türlü görevi yerine getireceklerdir. Fanset’in kazanımı tüm işçi sınıfının kazanımı olacaktır.

BDSP çalışanları/Sefaköy



Karyer direnişi sürüyor!

Karyer işçileri direnişlerini ısrar ve kararlılıkla sürdürüyorlar. İçeride iş yavaşlatma eylemi, alkışlı sloganlı destek bu hafta da devam etti. İş yavaşlatma eyleminin patronu köşeye iyice sıkıştırmış olması, patronun yeni tehditlerle işçileri yıldırmaya çalışmasına sebep oluyor. Karyer patronu iflas etme noktasına geldiğini, fabrikayı kapatacağını, eylemin acil olarak bitirilmesi gerektiğini söylüyor. Fakat kendi söylediğini yalanlarcasına bir yandan da fabrikada onarım çalışmaları başlatmış durumda. Kapatılacak bir fabrika niçin onarılsın?

Ayrıca işçilere “Sendikadan istifa edin size her türlü sosyal hakkı vereyim. Maaşlarınızı yükselteyim. Sözüme inanmıyorsanız noter tasdikli kağıt imzalayayım.” benzeri rüşvet tekliflerinde bulunmayı sürdürüyor. Tabii ki işçiler bu vaadlerin aldatmaca olduğunun, sendika kazanılmazsa ileride patronun bunları kendilerinden fazlasıyla geri alacağının farkındalar.

Karyer işçileri destek amaçlı çıkardıkları kalemlerin satışını gerçekleştirerek direnişi sürdürmenin maddi imkanını sağlamaya çalışıyorlar. Ayrıca bayramdan sonrası için bir gece organize etme planları bulunuyor. 1 Aralık’ta işe iade mahkemesi, 9 Aralık’ta da yetki tespit mahkemesi gerçekleşecek.

Karyer işçilerinin en önemli kazanımı, uzun süren bir direniş deneyimi ve bunun yarattığı bilinç. İşçilerin dayanışma içerisinde olmaları ve sendikanın direnişin ilk günlerinde yeterli olmayan desteğine rağmen geri adım atmamaları, önemli bir kazanım.

Karyer işçilerinin kazanması bölgedeki birçok işletmeyi de etkileyebilecek. Bunun bilinciyle işçiler direnişe daha da sıkı sarılıyorlar.

BDSP çalışanları/Sefaköy



Gezer Terlik’de iş bırakma eylemi

Gezer Terlik Fabrikası’nda 19 Kasım günü bir iş bırakma eylemi yaşandı. İstanbul Kıraç’ta bulunan fabrikada çalışan işçilerin bir bölümü yoğun sömürüye ve ağır çalışma koşullarına üretimi durdurarak tepki gösterdiler.

Gezer Terlik emek gücü sömürüsünün çok yoğun yaşandığı bir işyeri. Fabrika’da çoğu 15-20 yaşlarında yaklaşık 1000 kişi çalışıyor. İşçilerin yüzde 60’ının sigortasız olduğu fabrikada haftada 7 gün çift vardiya üzerinden üretim yapılıyor. Yani günlük çalışma süresi 12 saat. İşçilerin maaşları saat ücreti üzerinden hesaplanıyor. Hafta sonu tatili ücretli izin sayılmıyor. 30 gün 12 saat çalışan işçilerin aldığı para ortalama 270 milyon lira.

Gezer Terlik’de şimdiye kadar Cumartesi-Pazar çalışmaları yüzde 100, hafta içi fazla mesailer ise yüzde 65 zamlı ödeniyordu. Hafta başında işveren bundan böyle tüm fazla mesai ücretlerini yüzde 50 zamlı ödeyeceğini açıkladı. Poliüretan bölümünde çalışan işçiler bunu kabul etmediler. 18 Kasım günü akşam 18.30’da bütün makinaları kapatarak mesaiye kalmayacaklarını söylediler. İşveren bunun üzerine iş bırakan işçileri tek tek çağırarak görüştü ve 7 kişiyi işten attı. İşten atılanlara “daha sonra tazminatınızı alacaksınız” denilerek, “özel nedenlerimden dolayı işten ayrılıyorum” ibaresinin olduğu kağıtlar imzalatıldı.

İşveren işçilerden birini dövmeye kalkınca orada bulunan bütün işçileri karşısında buldu. Bu olay duyulunca 100 civarında işçi makinaları durdurarak fabrikanın dışına çıktılar. İşçiler fabrikanın önünde beklerken patron avukatlarını ve jandarmayı çağırdı, dışarda bekleyenlerin burada çalışmadığına dair bir tutanak tutturdu. İşçileri de “siz burada sigortasızsınız, çalıştığınızı ispatlayamazsınız” diyerek tehdit etti. Dışarı çıkan işçilerden 20 kadarı patronun tehditleri sonucu yeniden içeri girip işbaşı yaptı.

Belli bir saatten sonra işçiler sabah geri toplanmak üzere fabrikanın önünden ayrıldılar. Ertesi gün yeniden fabrikanın önünde toplanıldı. Bir süre burada beklendikten sonra DİSK’in Esenyurt’taki irtibat bürosuna gidildi. Şu anda avukatla ve sendikacılarla görüşmeler sürüyor. İşçilerin pek çoğu hakkını aramak, en azından işverene dava açmak konusunda bile çok çekingen davranıyor.

Yaşanan bu gelişmeler bir kez daha gösterdi ki, yoğun emek sömürüsünün yaşandığı fabrikalar içten içe kaynıyor. İşçilerde büyük bir tepki ve patronlara karşı mücadele isteği birikiyor. Elbette temel eksiklik işçilerin çok büyük bir kısmının sınıf bilincinden, mücadele deneyiminden yoksun ve örgütsüz olması. Öncü bir müdahalenin olmadığı durumlarda işçiler patrona karşı harekete geçseler bile gerisini getiremiyorlar ve onların hile ve baskıları sonucunda kolayca çözülüp yeniliyorlar.

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!

BDSP çalışanları/Esenyurt



İşçi sınıfını örgütlenmeye çağırıyoruz!

Sermayenin yıkım politikaları karşısında kitlelerin öfkesi her geçen gün büyüyor. Kölelik yasası ile işçi sınıfının tarihsel kazanımlarına saldıran, Irak’ta batağa saplanan ABD’yi kurtarmak için jandarma olmaya heveslenen ve milyonlarca işçiyi kitlesel sefalete mahkum eden bu saldırılara sınıf cephesinden tok bir yanıt henüz verilemedi. Bunda sendikal ihanet çetesinin dizginleyici rolü, sınıfın örgütsüzlüğü ve sınıf hareketine devrimci müdahalenin zayıflığı etkili oluyor.

Gelinen yerde taban örgütlülüklerinin geliştirilmesi, fabrika toplantıları düzenlenmesi ve işyeri komitelerinin oluşturulması yakıcı bir ihtiyaçtır. Yerel direnişlerin patlak verdiği, işçilerde sendikalaşma eğiliminin güçlenmeye başladığı şu günlerde hareketliliği daha üst boyuta taşımanın yolu budur.

Bu ihtiyaca yanıt vermek amacıyla bir işçi toplantısı gerçekleştirdik. Çeşitli fabrika ve sektörlerde çalışan işçilere emperyalist savaş ve asgari ücret gündemli toplantıya katılma çağrısı yaptık. Hedefimiz fabrikalarda bu sorunlar üzerinden bir müdahale gerçekleştirebilmek, güncel bir sorun olan asgari ücret üzerinden örgütlenmeye yönelik bir çalışmanın zeminlerini yaratmaktı. Fakat toplantımıza beklenen düzeyde bir katılım gerçekleşmedi. Katılan işçilerle yaptığımız toplantıda emperyalist savaş sorunu üzerinden güncel durumu tartıştık. Ardından soruna müdahalenin yol ve yöntemlerini tartıştık. Genç komünistler de toplantıya katılarak yürüttükleri kampanyanın bilgisini aktardılar ve kampanyalarına fabrikalardan destek istediler.

Yeni dönemde partimizi sınıf cephesinden güçlendirmek göstereceğimiz çabaya sıkı sıkıya bağlı. Bu sorumluluğun hakkını vermek için daha sıkı, sonuç alıcı bir çalışma içinde olacağız.

BDSP çalışanları/Sefaköy



Yıldız Üniversitesi’nde soruşturma terörü...

Yaptık! Yine yapacağız!

YTÜ öğrencileri tarafından geçen ay yemekhane, kantin, yurt ücreti, ve hükümetin Irak’a asker gönderme hazırlıklarına karşı yapılan alternatif öğrenci şenliğine rektörlük soruşturma terörüyle yanıt verdi. Şenliğin yapıldığı gün okulu polis ablukasına terkeden rektörlük, ÖGB aracılığıyla açtığı soruşturmaları YTÜ öğrencilerine duyurdu. Şenlik sabahı “Siz şenliği yaparsanız yapın. Size ses tesisastı da verelim, fakat dışarıdan öğrenci almayız!” diyen genel sekreter, şenlik günü öğlene doğru ağız değiştirmiş ve “Siz yaparsanız yapın, biz karışmıyoruz!” demişti. Şimdi izin verdiklerini söyledikleri şenliğe katılan öğrencilere soruşturma açılıyor.

Şimdilik yaklaşık 60 öğrenciye soruşturma açılmış durumda. İddianamede yer alan, “Merkez Kampüs Tonoz kafe önünde biraraya gelen 150 kadar öğrenci hükümetin ABD’nin yanında Irak’a asker göndermesini protesto eden bir şenlik düzenlemişlerdir” ifadesi, rektörlüğün nasıl bir zihniyete sahip olduğunu yeterince anlatıyor.

Öğrenciler yaptıkları açık bir kitle toplantısıyla soruşturma terörüne karşı bir kampanya düzenleme kararı aldılar. Rektör Ayhan Alkış’ın reklam amaçlı yaptığı “benim üniversitemde isteyen istediği afişi asıyor” söylemi teşhir edildi. Ayhan Alkış’ın bu sözlerini 14-15 Kasım günü okulun her yerine asan öğrenciler kampanya çalışmalarını da başlatmış oldular. Toplantı sonucu eylem kararı alan öğrenciler, YTÜ Merkez Kampüsü’nde bayram sonrası kampanyalarını tanıtma ve soruşturmaları protesto etme amaçlı bir basın açıklaması gerçekleştirecekler.

Öğrenciler şenliğin birçok şeyi ortaya çıkardığını söylüyorlar. ÜAK Başkanı Ayhan Alkış’ın demokrasisinin nasıl bir demokrasi olduğu açığa çıkmış oldu. “Üniversiteler siyaset yapmaz” diyenlerin, açtıkları soruşturmalarla asker göndermeye ve emek düşmanı hükümete nasıl destek verdikleri daha iyi anlaşılıyor. Rektörler şahsında YÖK bir yandan işçi-emekçi çocuklarına üniversite kapılarını kapatırken, diğer yandan direnen halkların mücadelesine destek verenlere de soruşturmalarla saldırıyor. Ancak Yıldız öğrencisi bu saldırıları püskürtmeyi bilecektir.

Ekim Gençliği/YTÜ



9 Kasım mitingine keyfi yasaklama!

Bu yılki 6 Kasım protesto eylemini 9 Kasım’da düzenleyeceğimiz mitingle gerçekleştirmek için emniyete başvurduk. Böylece 9 Kasım mitinginin çalışması başlatıldı. Tüm kurumlar gezilerek mitinge destek istendi.

Mitingi Adana Gençlik Derneği, Ekim Gençliği, Emek Gençliği, YDG, SDG, DÖB ve Özgür Gençlik düzenleme kararı aldı. Ekim Gençliği, Emek Gençliği, İHD, Özgür Gençlik ve Adana Gençlik Derneği temsilcilerinden birer kişinin yeraldığı bir tertip komitesi oluşturuldu. Miting başvurusundan sonra “Gençlik geleceğine sahip çıkıyor, YÖK’e ve savaşa da hayır diyor!/Tertip Komitesi” imzalı afişlerimizle üniversiteyi ve Adana’nın dört bir yanını donattık.

Ancak valilik mitingi “terör örgütlerinin provoke edeceği” gerekçesiyle yasakladı. Bu keyfi yasaklamayı protesto etmek için Emek Gençliği, DÖB, Ekim Gençliği ve Adana Gençlik Derneği olarak 9 Kasım günü bir basın açıklaması düzenledik. ESP, DGH, ÇKM, Devlis, ADLB ve Eğitim-Sen de eyleme katılarak destek verdiler.

Yaklaşık 300 kişinin katıldığı eylemde, “YÖK’e hayır!”, “Sermaye defol üniversiteler bizimdir!”, “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!”, “Irak’ta işgalci okulda müşteri olmayacağız!” sloganları coşkulu bir şekilde atıldı.

Genç komünistler olarak eylem alanına kortej oluşturarak, “Irak’ta işgalci okulda müşteri olmayacağız!/Ekim Gençliği” imzalı pankart, döviz, bayraklarımız ve sloganlarımızla coşkulu bir şekilde girdik.

Ekim Gençliği/Adana