21 Kasım'03
Sayı: 2003 (09)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist, siyonist ve gerici terör ittifakına göğüs gerelim, Ortadoğu halkları ile dayanışmayı yükseltelim!
  "Terör" demagojisine prim vermeyelim, saldırılara karşı mücadeleyi yükseltelim!
  Talabani Türkiyeli işbirlikçilere moral vermeye geldi...
  Direnişi kırmak için yeni taktikler!
  Kanlı sicillerinin üstünü örtemeyecekler!
  Irak halkının direnişten başka yolu, ABD'nin kaçıştan başka çıkışı yok!
  Londra'da yüzbinler savaşa ve savaş çetesine karşı yürüdüler...
  Türk-İş Genel Kurulu üzerine
  Sınıf hareketinden...
  BEKO taşeron kıskacında!
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/6
  Dünden bugüne geleneksel sol hareket
  Sefalet ücretini kabul etmeyelim!
  Annan Planı: Kimin için ve nasıl bir çözüm?
  İlaç tekellerine yeni imkan: İlaçlara reklam
  Kapitalizm ve "sokak çocukları"
  Bültenlerden...
  Bültenlerden...
  Dominik Cumhuriyet: Genel grev ve devlet terörü
  Ya barbarlık içinde yok oluş ya sosyalizm!
  İstenmeyen Yankee'ler
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Talabani Türkiyeli işbirlikçilere moral vermeye geldi...

Kukla yönetim eliyle mesaj alışverişi

Irak Geçici Hükümet Konseyi (GHK) Başkanı Celal Talabani 19 Kasım’da Türkiye’ye çıkarma yaptı. Bütün bir Bakanlar Kurulu ve kukla yönetimin on üyesi de yanındaydı. Heyet büyükelçiler, müsteşar düzeyinde bürokratlar tarafından karşılandı. Bayrak merasimi es geçildi. Böylece kukla yönetime yarım hükümet sayıldıklarının mesajı verilmiş oldu. Talabani, heyeti ile birlikte önce Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, ardından Başbakan Erdoğan’la görüştü. Günün son görüşmesini ise “ana muhalefet” partisi başkanı Baykal ile yaptı.

Amerikan işbirlikçilerinin Ankara düeti

Ortada trajikomik bir durum var. Türk yetkililer kukla yönetimi hem karşılama biçimiyle ve hiçbir anlaşma imzalamayarak fazla ciddiye almadıklarını gösterdiler, hem de ancak tam egemen bir yönetimden istenebilecek bir takım talepler sıraladılar. Talabani Irak’taki gerçeklikle alay edercesine, kendinden emin bir yönetici edasıyla, “yeni siyasetin temellerini atmaya geldik”lerini vurguladı. Irak heyeti ekonomik, sosyal, siyasal alanlarda Türkiye’nin işbirliğini ve yardımını beklediklerini belirterek, “2 bin kilometre yol, 300 köprü, 1350 devlet binası, 3 milyon konut ihtiyacı”nı gidermek için Türkiye’yi yatırıma davet etti. Bakan Tüzmen’in Irak’taki kaosu dile getirmesi ise Talabani ve beraberindekilerce, Irak’ın çok küçük bir kısmında kaos olduğu, Türk iş adamlarının ve şoförlerinin güvenliğinin sağlanacağı şeklnde yanıtlandı.

Tayyip Erdoğan’ın kukla yönetime telkin ve temennileri ile sıraladığı talepler olaya hacivat-karagöz havası kazandırdı. Sanki işbirlikçi Irak yönetiminin bir hükmü varmış gibi, Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine vurgu yaptı. Tüm kesimlerin eşit dostu olduğundan, tüm etnik ve dini kesimlerin ağırlıklarına göre yönetimde yer almaları gerektiğinden dem vurdu. Ticaret için ikinci bir sınır kapısı açılması gerektiğini belirtti. Ve PKK’nin varlığına son vermekte kukla yönetime görevler düştüğünü dile getirdi.

Aslında Türk devletinin Iraklı işbirlikçilerin ziyaretini ABD’ye mesaj verme vesilesi olarak gördüğünü, sıralanan bu temenni ve talepler yeterli açıklıkta gösteriyor. Zaten kukla yönetim de ABD’nin mesajını getirmiş oldu. Böyle bir dönemde Türk egemenlerine Irak piyasasından nasiplenebileceklerini bildirmenin bundan daha uygun ve akıllıca bir yolu olamazdı herhalde.

Ziyaretin arkasındaki ABD niyetleri

Bu ziyaret kukla yönetime uluslararası politika arenasında meşruluk ve deneyim kazandırma amacına hizmet ediyor. ABD, bu taktikle, Irak’ta yaşadığı sıkışmayı aşmak için son dönemde gündeme getirdiği yeni planlarına, Irak’taki işleri Irak yönetimine devretme senaryosuna hayat vermeye çalışıyor. Bunun dünya kamuoyu, fakat özellikle de yardıma çağrılan öteki emperyalistler tarafından ne kadar inandırıcı bulunacağı ayrı bir sorun. Mesele işi kılıfına uydurmak, sahneye oyun koymak becerisi olunca, ABD’nin inandırıcı olup olmamasının pek bir önemi kalmıyor.

Öte yandan ABD, Irak’ta gerçekten işleri yoluna koymayı başarırsa, Irak’taki bir devlet ABD’nin bölgedeki en önemli uşaklarından, ileri karakollarından biri olacak. Bu devletin başında da aşağı yukarı bugünkü kukla yöneticiler yer alacaktır. ABD’nin kukla yönetimi ikide bir Türkiyeli uşaklarıyla ilişkiye geçirmesi, geleceğe dönük planlarında bölgedeki stratejik uşakları arasında bugünden sıcak bir işbirliği zemini yaratmaya da hizmet etmektedir.

Ziyaretin bu iki nedenden ya da niyetten daha önemli diğer boyutu ise, ABD’nin yerli yersiz onuruyla oynadığı ve tezkere süreci ile kaygılara sürüklediği en has uşağı ile ilişkilerini ilgilendirmektedir.

Ayaklar altına alınan uşak onuru

Amerika, Irak’a saldırıyı başlattığı günden bu yana Türk sermaye iktidarına dünyanın gözü önünde onursuz ve beceriksiz bir uşak muamelesi yaptı. Esas savaşın bittiğinin ilan edilmesinden hemen sonra, ABD-Türkiye ilişkilerinin onulmaz yaralar aldığı, düzelmesinin Türk devletinin sınırsız uşaklık için hizaya gelmesiyle mümkün olduğu vurgulandı. Bu, bir takım aşağılayıcı uygulamalarla da gösterildi.

O dönemde ortalığı Türk tekelci sermayesinin ve borazanlarının ağıtları sarmıştı. ABD’den gelen her azarlama ve aşağılama, Türk egemenleri tarafından sınırsız ve koşulsuz uşaklığa hazır olunduğunu gösteren çabalarla karşılandı. Nihayet ABD’nin Irak’taki direniş karşısında yaşadığı zorlanmanın yarattığı asker desteği ihtiyacı, Türkiyeli işbirlikçilerin yüreğine su serpti. Kolları sıvayıp canla başla uğraştılar, 8.5 milyar dolar karşılığında asker gönderme tezkeresini çıkardılar. Genelkurmay’ın hazırlıkları daha ABD jandarmalığa yeşil ışık yakar yakmaz başlamıştı. Tezkere çıktığında ise hangi birliklerin gideceğinden hangi yolların kullanılabileceğine dek neredeyse tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Dünya kamuoyunun ve Türkiye toplumunun ezici çoğunluğunun karşı olmasına rağmen yapıldı b¨tün bunlar.

Irak içinden yükselen karşı sesler, dahası Türkiye’ye çağrı çıkararak asker göndermeyi meşrulaştırması beklenen kukla yönetimin itirazları Türk devletini durdurmadı belki ama Amerika’yı Türk askerinden vazgeçirdi. Tezkerenin çıkarılmasının üzerinden daha haftalar geçmeden Bush çetesi, Türk askerini şimdilik kullanmayacağını ilan etti. Türk hükümeti elinde tezkere ve emperyal hayalleri ile öylece ortada kala kaldı.

Türkiyeli işbirlikçilerin şaşkınlığı

Türk devletinin onuru aylarca ayaklar altında ezildiği halde, efendisi ABD, Irak’ta bir taşeronluğu bile bahşedemedi. Genelkurmay Başkanı, kırılmış ve hüzünlü bir şekilde artık Irak’taki gelişmeleri uzaktan seyretmek zorunda kaldıklarından yakınıyor. Sermaye medyasındaki akıl hocaları Irak ve Kürt politikasının yeniden yapılandırılması gerektiğinden söz ediyorlar. Sermaye devleti, hükümet, bürokrasi ve belli başlı sermaye tekelleri bundan sonra ABD ile ilişkilerin nasıl bir seyir izleyeceğinin endişesi içindeler. Irak pazarından kırıntılar koparmak, Kürt tehlikesine karşı önlemler almak vb. için ABD ile yeni koşullara uygun bir ilişki konsepti üzerine kafa yoruyorlar.

Türk egemenleri onca onursuzluk ve yaltaklanmaya rağmen el elde baş başta bırakılmış olmalarından ötürü kırgın ve şaşkın durumdalar da. Zira ABD, kendi eliyle yarattığı ve henüz Irak toprakları üzerinde bile meşru görülmeyen Geçici Hükümet Konseyi’nin itirazlarını kaale aldı, dahası 50 küsur yıllık köklü bir uşağını böyle zorda bıraktı. ABD emperyalizmini herşeye kadir bir efendi olarak görenlerin kırılıp şaşırmalarında hiçbir gariplik yok. 50 yıllık işbirlikçilik beyinlerini öyle felç etmiş ki, ne tarihi, örneğin Vietnam’ı hatırlıyorlar, ne de gözlerinin önünde işgalciyi çaresiz bırakan direnişi değerlendirebiliyorlar.

ABD, kukla yönetimi işte böyle bir anda devreye sokuyor. O yönetim o denli iktidarsız ki, bir yetkilisi kalkıp “ABD tüm zorluklara karşı bırakıp gitmeyecek” diyerek, işgalin sürdürülmesini bir umut kapısı olarak gördüklerini ilan edebiliyor. Türkiyeli işbirlikçilerine şamar oğlanına dönmelerinin karşılığı, Irak’ta hiçbir meşruluğu olmayan böylesi bir kukla yönetim gönderilerek veriliyor. Türk egemenlerinin bir parça teselli bulacağı şeyler, birincisi ABD’ye mesaj gönderme olanağı bulmuş olmaları, ikincisi de kukla yönetimin elinde hediye paketleri olmasıdır. Bu paketlerde Irak’ın inşaat ve ticaret piyasasından kırıntılar yer alıyor. Daha fazlası değil. Bu kırıntılar, ABD’nin oynanıp bir kenara atıldığı duygusuyla kaygı içinde titreyen uşağını bir parça ferahlatıyor olabilir.

Fakat bu aldatıcı bir ferahlıktır. Zira, Irak’taki direniş sürdükçe, ne ABD’nin Irak pastasını yemek gibi bir olanağı olacaktır, ne de Türkiyeli uşaklarına verdiği kırıntı vaadini tutabilecektir. Kukla yönetimin sözlerinin ise hiçbir geleceği yok zaten. Irak’taki son sözü Irak halklarının direnişte ifadesini bulan gerçek iradesi söyleyecektir.