Talabani Türkiyeli işbirlikçilere moral vermeye geldi...
Kukla yönetim eliyle mesaj alışverişi
Irak Geçici Hükümet Konseyi (GHK) Başkanı Celal Talabani 19 Kasımda Türkiyeye çıkarma yaptı. Bütün bir Bakanlar Kurulu ve kukla yönetimin on üyesi de yanındaydı. Heyet büyükelçiler, müsteşar düzeyinde bürokratlar tarafından karşılandı. Bayrak merasimi es geçildi. Böylece kukla yönetime yarım hükümet sayıldıklarının mesajı verilmiş oldu. Talabani, heyeti ile birlikte önce Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, ardından Başbakan Erdoğanla görüştü. Günün son görüşmesini ise ana muhalefet partisi başkanı Baykal ile yaptı.
Amerikan işbirlikçilerinin Ankara düeti
Ortada trajikomik bir durum var. Türk yetkililer kukla yönetimi hem karşılama biçimiyle ve hiçbir anlaşma imzalamayarak fazla ciddiye almadıklarını gösterdiler, hem de ancak tam egemen bir yönetimden istenebilecek bir takım talepler sıraladılar. Talabani Iraktaki gerçeklikle alay edercesine, kendinden emin bir yönetici edasıyla, yeni siyasetin temellerini atmaya geldiklerini vurguladı. Irak heyeti ekonomik, sosyal, siyasal alanlarda Türkiyenin işbirliğini ve yardımını beklediklerini belirterek, 2 bin kilometre yol, 300 köprü, 1350 devlet binası, 3 milyon konut ihtiyacını gidermek için Türkiyeyi yatırıma davet etti. Bakan Tüzmenin Iraktaki kaosu dile getirmesi ise Talabani ve beraberindekilerce, Irakın çok küçük bir kısmında kaos olduğu, Türk iş adamlarının ve şoförlerinin güvenliğinin sağlanacağı şeklnde yanıtlandı.
Tayyip Erdoğanın kukla yönetime telkin ve temennileri ile sıraladığı talepler olaya hacivat-karagöz havası kazandırdı. Sanki işbirlikçi Irak yönetiminin bir hükmü varmış gibi, Irakın toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine vurgu yaptı. Tüm kesimlerin eşit dostu olduğundan, tüm etnik ve dini kesimlerin ağırlıklarına göre yönetimde yer almaları gerektiğinden dem vurdu. Ticaret için ikinci bir sınır kapısı açılması gerektiğini belirtti. Ve PKKnin varlığına son vermekte kukla yönetime görevler düştüğünü dile getirdi.
Aslında Türk devletinin Iraklı işbirlikçilerin ziyaretini ABDye mesaj verme vesilesi olarak gördüğünü, sıralanan bu temenni ve talepler yeterli açıklıkta gösteriyor. Zaten kukla yönetim de ABDnin mesajını getirmiş oldu. Böyle bir dönemde Türk egemenlerine Irak piyasasından nasiplenebileceklerini bildirmenin bundan daha uygun ve akıllıca bir yolu olamazdı herhalde.
Ziyaretin arkasındaki ABD niyetleri
Bu ziyaret kukla yönetime uluslararası politika arenasında meşruluk ve deneyim kazandırma amacına hizmet ediyor. ABD, bu taktikle, Irakta yaşadığı sıkışmayı aşmak için son dönemde gündeme getirdiği yeni planlarına, Iraktaki işleri Irak yönetimine devretme senaryosuna hayat vermeye çalışıyor. Bunun dünya kamuoyu, fakat özellikle de yardıma çağrılan öteki emperyalistler tarafından ne kadar inandırıcı bulunacağı ayrı bir sorun. Mesele işi kılıfına uydurmak, sahneye oyun koymak becerisi olunca, ABDnin inandırıcı olup olmamasının pek bir önemi kalmıyor.
Öte yandan ABD, Irakta gerçekten işleri yoluna koymayı başarırsa, Iraktaki bir devlet ABDnin bölgedeki en önemli uşaklarından, ileri karakollarından biri olacak. Bu devletin başında da aşağı yukarı bugünkü kukla yöneticiler yer alacaktır. ABDnin kukla yönetimi ikide bir Türkiyeli uşaklarıyla ilişkiye geçirmesi, geleceğe dönük planlarında bölgedeki stratejik uşakları arasında bugünden sıcak bir işbirliği zemini yaratmaya da hizmet etmektedir.
Ziyaretin bu iki nedenden ya da niyetten daha önemli diğer boyutu ise, ABDnin yerli yersiz onuruyla oynadığı ve tezkere süreci ile kaygılara sürüklediği en has uşağı ile ilişkilerini ilgilendirmektedir.
Ayaklar altına alınan uşak onuru
Amerika, Iraka saldırıyı başlattığı günden bu yana Türk sermaye iktidarına dünyanın gözü önünde onursuz ve beceriksiz bir uşak muamelesi yaptı. Esas savaşın bittiğinin ilan edilmesinden hemen sonra, ABD-Türkiye ilişkilerinin onulmaz yaralar aldığı, düzelmesinin Türk devletinin sınırsız uşaklık için hizaya gelmesiyle mümkün olduğu vurgulandı. Bu, bir takım aşağılayıcı uygulamalarla da gösterildi.
O dönemde ortalığı Türk tekelci sermayesinin ve borazanlarının ağıtları sarmıştı. ABDden gelen her azarlama ve aşağılama, Türk egemenleri tarafından sınırsız ve koşulsuz uşaklığa hazır olunduğunu gösteren çabalarla karşılandı. Nihayet ABDnin Iraktaki direniş karşısında yaşadığı zorlanmanın yarattığı asker desteği ihtiyacı, Türkiyeli işbirlikçilerin yüreğine su serpti. Kolları sıvayıp canla başla uğraştılar, 8.5 milyar dolar karşılığında asker gönderme tezkeresini çıkardılar. Genelkurmayın hazırlıkları daha ABD jandarmalığa yeşil ışık yakar yakmaz başlamıştı. Tezkere çıktığında ise hangi birliklerin gideceğinden hangi yolların kullanılabileceğine dek neredeyse tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Dünya kamuoyunun ve Türkiye toplumunun ezici çoğunluğunun karşı olmasına rağmen yapıldı b¨tün bunlar.
Irak içinden yükselen karşı sesler, dahası Türkiyeye çağrı çıkararak asker göndermeyi meşrulaştırması beklenen kukla yönetimin itirazları Türk devletini durdurmadı belki ama Amerikayı Türk askerinden vazgeçirdi. Tezkerenin çıkarılmasının üzerinden daha haftalar geçmeden Bush çetesi, Türk askerini şimdilik kullanmayacağını ilan etti. Türk hükümeti elinde tezkere ve emperyal hayalleri ile öylece ortada kala kaldı.
Türkiyeli işbirlikçilerin şaşkınlığı
Türk devletinin onuru aylarca ayaklar altında ezildiği halde, efendisi ABD, Irakta bir taşeronluğu bile bahşedemedi. Genelkurmay Başkanı, kırılmış ve hüzünlü bir şekilde artık Iraktaki gelişmeleri uzaktan seyretmek zorunda kaldıklarından yakınıyor. Sermaye medyasındaki akıl hocaları Irak ve Kürt politikasının yeniden yapılandırılması gerektiğinden söz ediyorlar. Sermaye devleti, hükümet, bürokrasi ve belli başlı sermaye tekelleri bundan sonra ABD ile ilişkilerin nasıl bir seyir izleyeceğinin endişesi içindeler. Irak pazarından kırıntılar koparmak, Kürt tehlikesine karşı önlemler almak vb. için ABD ile yeni koşullara uygun bir ilişki konsepti üzerine kafa yoruyorlar.
Türk egemenleri onca onursuzluk ve yaltaklanmaya rağmen el elde baş başta bırakılmış olmalarından ötürü kırgın ve şaşkın durumdalar da. Zira ABD, kendi eliyle yarattığı ve henüz Irak toprakları üzerinde bile meşru görülmeyen Geçici Hükümet Konseyinin itirazlarını kaale aldı, dahası 50 küsur yıllık köklü bir uşağını böyle zorda bıraktı. ABD emperyalizmini herşeye kadir bir efendi olarak görenlerin kırılıp şaşırmalarında hiçbir gariplik yok. 50 yıllık işbirlikçilik beyinlerini öyle felç etmiş ki, ne tarihi, örneğin Vietnamı hatırlıyorlar, ne de gözlerinin önünde işgalciyi çaresiz bırakan direnişi değerlendirebiliyorlar.
ABD, kukla yönetimi işte böyle bir anda devreye sokuyor. O yönetim o denli iktidarsız ki, bir yetkilisi kalkıp ABD tüm zorluklara karşı bırakıp gitmeyecek diyerek, işgalin sürdürülmesini bir umut kapısı olarak gördüklerini ilan edebiliyor. Türkiyeli işbirlikçilerine şamar oğlanına dönmelerinin karşılığı, Irakta hiçbir meşruluğu olmayan böylesi bir kukla yönetim gönderilerek veriliyor. Türk egemenlerinin bir parça teselli bulacağı şeyler, birincisi ABDye mesaj gönderme olanağı bulmuş olmaları, ikincisi de kukla yönetimin elinde hediye paketleri olmasıdır. Bu paketlerde Irakın inşaat ve ticaret piyasasından kırıntılar yer alıyor. Daha fazlası değil. Bu kırıntılar, ABDnin oynanıp bir kenara atıldığı duygusuyla kaygı içinde titreyen uşağını bir parça ferahlatıyor olabilir.
Fakat bu aldatıcı bir ferahlıktır. Zira, Iraktaki direniş sürdükçe, ne ABDnin Irak pastasını yemek gibi bir olanağı olacaktır, ne de Türkiyeli uşaklarına verdiği kırıntı vaadini tutabilecektir. Kukla yönetimin sözlerinin ise hiçbir geleceği yok zaten. Iraktaki son sözü Irak halklarının direnişte ifadesini bulan gerçek iradesi söyleyecektir.
|