02 Kasım '02
Sayı: 43 (83)


  Kızıl Bayrak'tan
  Çakalların uluması boşunadır!
  Faşist saldırılar çalışmamızı ve mücadelemizi engelleyemez!
  Cumhuriyetin 79. yıldönümü, düzenin istikrar beklentisi ve seçimler
  ABD emperyalizmi Irak'a saldırı kararı için BM'yi sıkıştırıyor
  Emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı sınıf savaşını yükseltelim!
  Emperyalist savaş karşıtı eylemler...
  ABD'de büyük savaş karşıtı hareket
  Çeçenistan, Rus gericiliği ve ikiyüzlülük
  Sosyal yıkıma karşı BDSP saflarında örgütlenelim!
  BDSP çalışmalarından...
  Emperyalist savaş ve güncel görevler
  BDSP çalışmalarından...
  Perinçek'ten inciler...
  El Salvador'da özelleştirmelere karşı kitlesel protestolar
  Bir kez daha KADEK ve Güney üzerine...
  İşçi Kültür Evi Bülteni'nden...
  Selam olsun Partimizin 4. kuruluş yıldönümüne!
  Alman devletinin kirli savaş tarihinde önemli bir sayfa
  İşkence yaygın ve sistematik olarak sürüyor!
  Küçükarmutlu katliamı 1. yılında...
  Pendik İKE'den "Kadın sağlığı" konulu panel
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
BDSP etkinliğinde genç bir işçiyle sorunları üzerine konuştuk...

“İşe giderken hergün sürgüne
gider gibi gidiyorum!”

- Memleketten ne zaman geldin?

8 sene önce geldim.

- Ne zaman işe başladın?

Ailem çalışmamı istedi. Çalışacağım işyerinin kötü olduğunu söylemişti arkadaşlar. Ama gitmek zorunda kaldım. İkinci gün işten çıkmak istedim ama çıkamadım.

- Niye çıkmak istedin?

Sürekli küfür ediyorlar, özellikle ustabaşı. Bizi hiç insan yerine koymadılar.

- Henüz çocuk yaştasın ve 8 senedir çalışıyorsun...

İşe giderken hergün sürgüne gider gibi gidiyorum. Hiçbir gün isteyerek gitmedim. Ha karakola gitmişsin ha işyerine. Ben iki defa çıktım, ama ailem geri gönderdi.

- Ailen neden seni geri gönderdi? Senin halini, çektiklerini görmüyorlar mıydı?

Sürekli anlatmaya çalıştım ama anlatamadım. İşyerinde bir seferinde adamı bıçaklayacaktım. Çok onur kırıcı davranıyorlardı. Ailem abin askere gidecek, o gelsin o zaman çıkarsın, dedi. Askere gitti geldi, çıkacağım dedim yine çıkarmadılar.

- Peki buradan başka çalışacak iş bulamaz mısın? Bu işyerindeki ısrarları neden?

Ben de anlamıyorum. Çalışıp meslek öğrenmek gibi bir şans da yok. Dünkü çocuk da hemen makineyi kullanmayı öğrenebiliyor.

- Senin gibi olan başka arkadaşların da var mı?

Vardı ama onlar iki sene önce çıktılar.

- Aldığınız ücretlerin ortalaması nedir? İşçiler ne kadar ücret alıyor?

4 senedir çalışan bayanlar var, 120 milyon alıyorlar. Bir çocuk var 3 senedir çalışıyor 16 yaşında, 100 milyon alıyor. Ustabaşlarımız uzun zamandır çalışıyor, 750 milyon alıyor. Diğeri 350 milyon alıyor.

- Herhangi bir sosyal hakkınız SSK, servis, ikramiye vb. var mı?

Servis ve yemek var. Şimdiye kadar ben hiç ikramiye almadım. Zaten işçilerin hiçbiri şimdiye kadar ikramiye almadı. 4 tane ustabaşı var. Bayramda, yılbaşında yarım maaş ikramiye alıyorlar ve işçilerin hiç haberi olmuyor. Gizli yapıyorlar. Patron bir de ustabaşlarını yarıştırıyor. En çok mal satana, sipariş getirene ikramiye veriyor.

- Peki ustabaşları birbirleriyle yarışırken birbirlerinin kuyusunu kazıyorlar mı?

Biz malı yapıyoruz. Ustabaşları malı müşteriye teslim ediyor. Malda hata varsa ve kendisinin sorumlu olduğu bölümden çıkmamışsa müşteriye hatalı olan malı kendisi gösteriyor. Müşteri de malı getirip patronun masasına koyuyor. Tabii patron da ustabaşına fırça basıyor. Ustabaşı da patronun gözünden düşüyor. Ustabaşları öğle saatinde çocuklara iş yaptırıyorlar. Çöp döktürüyorlar, oradan oraya koşturuyorlar. Az bir şey karşı gelse tokatlıyor çocukları.

- Yemekleriniz iyi çıkıyor mu?

Yemekler çok kötü. Hep soğuk geliyor yağsız ve tuzsuz. Pazartesi gelen yemek cuma da geliyor. Yemekhaneyle tuvalet yanyana. Tuvaletin kapısı açılınca leş gibi koku geliyor.

- Bunun için hiçbir şey yapmadınız mı?

Hiç başkaldıran yok ki. Bir iki defa söyledik, aşçıyı değiştirdiler. O da eskisi gibi. Yemekhane hala berbat durumda. Bizim çay saatimiz de yok zaten. Sabah 8:15’de işe başlıyoruz. Akşam 18:15’te çıkıyoruz. Bir tek öğlen 1 saatimiz var. Yemekler kötü olduğunda paramız varsa yemiyoruz.

- Bu koşulların sende yarattığı fiziksel-ruhsal rahatsızlıklar var mı?

Mesela makinayı biraz geç açsak ustabaşı geliyor “şerefsiz makinayı açsana, akşama kadar 12 koli çıkaracaksın, mecbursun” diyor. Bu insanın çok ağırına gidiyor. Bir de normalde 9-10 koli çıkarıyoruz ama ustabaşları yalakalık için 12 koli istiyor. Son beş senedir hamallık yapıyorum. Hergün üçüncü kattan aşağıya koli taşıyorum. Bu yüzden boyum kısa kaldı.

- İşyerinde başka ne gibi ağır koşullar var?

Daha çok var. Öğlen saatinde işyerinin kapısında nöbet bekliyoruz. Liste yapmışlar hergün birimiz nöbet bekliyoruz. Tabii ustabaşları yapmıyor. Kızlara yemekhaneyi, tuvaleti temizletiyorlar. Kızlara yeni bir uygulama çıkardılar. Normalde onların bölümünde 22-25 koli çıkıyor. Şimdi 40 tane istiyorlar. İki kişinin çalıştığı makinalar vardı, artık tek kişi çalışıyor.

- Bu anlattığın koşullar gerçekten çok kötü. Hiç kimse bu uygulamalara karşı isyan etmiyor mu? Ses çıkarmıyor mu? Hakkınızı aramak hiçbirinizin aklına gelmiyor mu?

Aslında var. Var başkaldıran ama patron yanına çekiyor senin için bir şeyler yaparız diyor. Dik kafalılara fazladan para veriyor, susturuyor.

- Peki senin başına böyle bir şey geldi mi?

Geldi. Maaşa zam istedim. Tamam dedi. Maaşı zamlı aldım ama kimseye söyleme dedi. Ben de parayı aldım, aşağı iner inmez herkese söyledim. Siz de hakkınızı alın dedim. Patron sonra beni yanına çağırdı. Niye söyledin dedi. Ben de onların da hakkı, ben alıyorum onlar da alsın dedim. Bir daha böyle bir şey yapma, gözümden düşersin dedi. Ben de düşeyim, böyle çalışacağıma çıkarım daha iyi dedim. Daha bir şey söylemedi.

- Çok uzun bir süredir çalışıyorsun. Senin çağında olan çocuklar okula gidiyor. Çocuklukluklarını ve gençliklerini yaşıyorlar. Bundan dolayı bir eziklik var mı? Hayallerin var mı?

Var tabii. Çocukken herkes okula gidiyor, ben gidemiyorum, diyordum. Keşke gidebilseydim dediğim anlar çok oldu. Mesela bu yaz bir kız arkadaşım oldu. Boyalı elbiselerim, nasırlı ve boyalı ellerim yüzünden beni istemedi.

BDSP çalışanları/Aydos



Pendik İKE’den “Kadın sağlığı” konulu panel

Bölgemizdeki kadınların yaşadığı sağlık sorunları hakkında bilgi vermek, sorunlarını ve çözüm yollarını tartışabilmek amacıyla Pendik İşçi Kültür Evi olarak 20 Ekim Pazar günü “Kadın sağlığı” konulu bir panel düzenledik.

Bastırdığımız el ilanı ile ev ev dolaşarak panelimizi duyurduk. Duyurularımız sırasında kadınların ilgisi ve tepkileri oldukça olumluydu. Birçoğu gelmek istediğini, işlerini etkinliğe göre ayarlayacaklarını ifade ettiler.

Saat 13:30’da başlayan etkinliğimize 25 kadın katıldı. Panele konuşmacı olarak katılan aile hekimi Ayşe Öztürk konuşmasına önlenebilir hastalıklardan dolayı geri kalmış ülkelerde yaşanan kadın ölümleri hakkında kısa bir bilgi vererek başladı. Genel olarak kadın sağlığı ile ilgili verdiği bilgilerin ardından hastanelerde, sağlık ocaklarında yaşanan sorunlara değindi. Devletin bütçeden sağlığa ayırdığı payın yetersizliğine, sosyal güvenceden yoksunluğun yolaçtığı sıkıntılara, sağlığın özelleştirilmesine, özel hastanelerin hastayı müşteri gibi gördüğüne değindi.

Daha sonra katılımcıların sorularına geçildi. Kadınlar ilk başta utana sıkıla sorunlarını anlatmaya, sorular sormaya başladılar. Ancak Dr. Ayşe Öztürk’ün daha önce bölgede çalışmış olması, kadınlarla kurduğu iletişimde rahat ve doğal olması, kısa sürede bu sıkıntılı havayı dağıttı. Panel doğal bir sohbet ortamına dönüştü.

Panel bitiminde kadınlardan bazıları neden daha önce bu tür etkinlikler düzenlemediğimizi sordular. Bazıları da etkinlikten dolayı teşekkür ettiler. Panel sonrasında, etkinliğe davet ettiğimiz kadınlardan bazıları panele gelmeyi çok istediklerini, ancak eşlerinin buna izin vermediğini ifade ettiler.

Pendik İKE çalışanları olarak panel sonrası yaptığımız değerlendirmede kadın sağlığını işlemesi bakımından panelin amacına ulaştığını tespit ettik. Ancak bizim amacımız paneli, seçim atmosferinden de yararlanarak, politik bir tartışma ortamına dönüştürebilmekti. Fakat panele çağırdığımız ve düzenli ilişkilerimiz olan kadınların gelmemesi ya da gelememesi, gelenlerin ise İKE çevresinde oturan ve politik anlamda henüz fazla bilinçlenmemiş olan kadınlardan oluşması, politik bir ortam yaratmamızı zora soktu. Bu yanıyla panelin hedeflediğimiz diğer bir amacına ulaşamadığını tespit ettik.

Bir seferlik yapılan bir etkinlikle, bir bildiri ya da bir sohbetle, kadınların bilinçlerinde bir sıçrama yaratamayacağımızın bilincindeyiz. Bu panel bizim için bir başlangıç. Sonrası için planlı bir etkinlik programı düzenlemeyi, kadınların sorunlarını işleyen çeşitli materyallerle onlara ulaşmayı hedeflemiş bulunuyoruz.

Pendik İşçi Kültür Evi çalışanları



Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi’nde panel

Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi tarafından “İşçi sağlığı ve meslek hastalıkları” konulu bir panel düzenlendi. 27 Ekim Pazar günü yapılan panele yaklaşık 40 kişi katıldı. Etkinliğe Petrol-İş Aliağa Şube Başkanı İbrahim Doğangül, ÇHD İzmir Şube Başkanı Av. Mustafa Ufacık ve Dokuz Eylül Üniversitesi Halk Sağlığı’ndan bir öğretim görevlisi panelist olarak katıldılar.

SY Kızıl Bayrak/İzmir