28 Temmuz'01
Sayı: 19


Kızıl Bayrak'tan
Yeni İMF programı iflas etti

CKatillerin G-8 zirvesi ve yüzbenlerin görkemli militan eylemi

G-8 zirvesinin gündemi ve sonuç bildirisi

Gösterilerin içinden Cenova tanıklığı
Sistem aynı sistem, polis aynı polis!
Cenova'da 300 bin kişi yürüdü...
"7 saatlik işgünü, 35 saatlik çalışma haftası"
Sınıf hareketi
"İyiye gidiyoruz" demogojsinin arkasına gizlenenler
Kapitalizmde eğitim
G-8 zirvesi ve Cenovalar'ın tarihsel anlamı
Kapitalizm ve çevre sorunu
İnksanca yaşamaya yeten, vergiden muaf asgari ücret
Uluslararasi politika
Şehitlerimizle zafere yürüyoruz!
Bir yoldaşından Hatice Yürekli yoldaşa mektup
Ölüm Orucu direnişçisi Fatime Akalın'ndan mektup
"Bir yanılsamanın sonu"

Basından

Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

  Üretici güçlerdeki gelişmeye karşın işsizler ordusu büyüyor...

'7 saatlik işgünü, 35 saatlik çalışma haftası!'

Kapitalizm, insanlığın daha iyi koşullarda ve sağlıklı bir ortamda yaşamasının önündeki temel engeldir. Ücretli emeğin sermaye tarafından sömürüsüne dayalı bu sistemin egemen sınıfı burjuvazi, genelde üretici güçlerin gelişimini engellerken, emek üretkenliğini artırıp artı-değer oranını büyütmek ve tüketimi körüklemek için lüks metaların üretimi alanında teknolojiyi hızla geliştirmektedir.

Kapitalist düzen sınırları içinde bile üretici güçlerdeki gelişim düzeyi, insanca iş ve yaşam koşullarının karşılanabilmesi için yeterli bir altyapı oluşturmuş durumda. İş gününü 7 saate, haftalık çalışma süresini 35 saate düşürmek ve zorunlu mesaileri yasaklamak için koşullar fazlasıyla elverişlidir. Bunlara, zorunlu haller dışında gece çalışmasının yasaklanmasını ve çocuk işçilerin çalışma sürelerinin günlük 3-5 saate düşürülmesini de ekleyebiliriz. Parti programı da bu talepleri üretici güçlerdeki gelişim düzeyiyle gerekçelendirmiştir.

Kapitalizmi yıkma stratejik hedefini gözden kaçırmadan ve sistemin karşılayıp karşılamayacağından bağımsız olarak (diğerleriyle beraber) bu talepleri yükseltiyoruz. Ancak, uygulamada iş saatleri kısalmak bir yana uzamaktadır. Her adımı kârını artırmak amacıyla atan sermaye sınıfı, üretici güçlerdeki gelişmeye rağmen, aynı orandaki metaları daha az sayıda işçiye ürettirmektedir. Bunun sonucunda çalışan işçi sayısı azalmakta, çalışma temposu hızlanmakta ve yedek sanayi ordusu hızla büyümektedir. Kapitalist sistemin yapısal özelliği olan krizler ise, bu işsizler ordusunun sayısını katlamaktadır.

Kriz dönemleri, sadece üretim sürecindeki işçi sayısını azaltmakla kalmaz, aynı zamanda sendikalı işçi oranında da hızlı düşüşlerin gündeme gelmesine yol açar. İşsizliği emekçilere karşı bir şantaj aracı olarak kullanan sermaye, bu koşullarda daha düşük ücret ve sosyal haklardan yoksun çalışmayı dayatır. Oysa özel mülkiyetin ortadan kaldırıldığı sosyalist toplumda üretici güçlerdeki gelişme, iş saatlerinin düşürülmesini ve toplum refahının artmasını beraberinde getirir.

Ücretli kölelik düzeninde, teknolojik gelişme ve emek üretkenliğindeki artışa rağmen, işçi sınıfı daha yoksul bir yaşama, işsizliğe ve örgütsüzlüğe mahkum edilmektedir. Sermaye, sendikalı işçi sayısını azaltmak ve sendikaları işlevsizleştirmek için esnek üretim ve eşel-mobil sistemlerini hayata geçirmeye çalışmaktadır. Örgütsüz olan işçi ve emekçilerin kölece bir yaşama mahkum kalacakları ise tartışmasızdır.

Oysa bu bir kader değildir. Sınıflar mücadelesi tarihi, sermayenin saldırılarının örgütlü, militan bir direnişle püskürtülebileceğini bize göstermektedir. Bu bilince sahip işçi sınıfı bölükleri, İMF-TÜSİAD programının ve peş peşe yaşanan krizlerin faturasını ödemeyi bir kader olarak görmediklerini ortaya koydular. Ancak bu mücadele yetersiz kalmış, sendika ağalarının ördüğü barikatı aşmaya yetmemiştir. Bu hain barikat aşılamadığı için, işçi ve emekçiler ağır bedeller ödüyorlar.

İşçi sınıfını aldatarak ve her fırsatta arkadan hançerleyerek, sendika ağaları sermaye düzenine en büyük hizmeti sunuyorlar. Alım gücünün yarıya düştüğü ve milyonlarca işçinin sokağa atıldığı bir dönemde bu hainler, TİSK gibi bir patronlar sendikasıyla kol kola girip, sermayenin krizine çözüm bulmaya çalışıyorlar. İşçi sınıfı bunlara dersini vermediği sürece, bu ihanete devam edeceklerinden kuşku duyulmamalıdır.

Bu süreci tersine çevirmek mümkündür. Bunun yolu, meşru zemin üzerine militan bir işçi-emekçi direniş hattını örmektir. Yoksa, ne işimizi ne de örgütlülüğümüzü şimdiki sendikalara emanet ederek koruyamayız. Bedel ödenerek kazanılan haklar ancak bedel ödeyerek ve ödeterek korunabilir. Bu amaçla işyerlerinde ve üretim birimlerinde kendi öz örgütlülüklerimizi yaratmalı, yaşamın hücreleştirilmesi saldırısını her alanda püskürtmek için harekete geçmeliyiz. Devrimci tutsakların üç mevsimi geride bırakan direnişleri bize yol göstermelidir. Bu hedefe ulaşmak için ilerici, devrimci öncü işçilere ve sınıf devrimcilerine ise büyük sorumluluklar düşmektedir.

 


 

İTHY-Kargo Terminalinde eylem

'Soygun ve talan düzenine son!'

THY Kargo Terminali otoparkı rant ve çıkar sağlamak amacıyla mafyaya peşkeş çekiliyor. 5 yıllık otopark işletmesi 18 milyar bedel ile ihalesiz olarak devredildi. Bu peşkeşin arkasında ise Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürü ile MHPnin işbirliği var.

6 Temmuz günü kargo terminaline araçları ile gelenler, kurulan sömürü tezgahı karşısında şaşkına düştüler. Çünkü kendilerinden otopark kirası olarak günlük 5 milyon lira ödemeleri isteniyordu.

Bu durum öteden beri orada çalışan işçilerin ve komisyoncuların büyük tepkisini çekti. Bu işgalci ve vurguncu zihniyet işçiler ve komisyoncular tarafından protesto edildi. Otoparkı mafyaya peşkeş çeken Devlet Hava Meydanları Müdürünün görevden alınması, MHPli mafya takımının ise bir an önce buradaki işgale son vermesi, yapılan protestonun iki temel talebiydi. İki gün boyunca süren protestolar sırasında en çok, 'Hırsızlar dışarı!', 'Soygun ve talan düzenine son!', 'C Terminali bizimdir, bizim kalacak!' sloganları atıldı.

Bu eylem, saldırılar karşısında, 'biraraya gelemeyiz', 'kimse gelmez' bahanelerinin arkasına sığınanlara da iyi bir ders oldu. Burada çalışanlar olarak inançlı ve kararlı bir birliktelik sergiledik. Bu da bir kez daha göstermiştir ki, örgütlülüğünü sağlamış emekçi sınıfının karşısında hiç bir güç dayanamaz.

Yaşasın işçilerin birliği!
Yaşasın devrimci mücadelemiz!

THY Kargo Terminali çalışanı bir işçi