28 Temmuz'01
Sayı: 19


Kızıl Bayrak'tan
Yeni İMF programı iflas etti

Katillerin G-8 zirvesi ve yüzbenlerin görkemli militan eylemi

G-8 zirvesinin gündemi ve sonuç bildirisi

Gösterilerin içinden Cenova tanıklığı
Sistem aynı sistem, polis aynı polis!
Cenova'da 300 bin kişi yürüdü...
"7 saatlik işgünü, 35 saatlik çalışma haftası"
Sınıf hareketi
"İyiye gidiyoruz" demogojsinin arkasına gizlenenler
Kapitalizmde eğitim
G-8 zirvesi ve Cenovalar'ın tarihsel anlamı
Kapitalizm ve çevre sorunu
İnksanca yaşamaya yeten, vergiden muaf asgari ücret
Uluslararasi politika
Şehitlerimizle zafere yürüyoruz!
Bir yoldaşından Hatice Yürekli yoldaşa mektup
Ölüm Orucu direnişçisi Fatime Akalın'ndan mektup
"Bir yanılsamanın sonu"

Basından

Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Gösterilerin içinden Cenova tanıklığı...
'Tarihin sonu'nu ilan edenlere
Cenova sokaklarından büyük yanıt

'90lı yılların başında Francis Fukuyamanın ifadesiyle 'tarihin sonu' ilan edilmişti. Bununla kapitalizmin nihai zaferi kutsanıyor, kapitalist sisteme karşı başka bir alternatifin olamayacağı vurgulanıyordu. Bu, gerici bilim dışı iddianın ömrü birkaç yıl bile olamadı. '90lı yılların sonunda ise durum artık tümden farklıydı, artı Fukuyamalar yalnızca birer şarlatan olarak anılıyorlardı.

Emperalist küreselleşmeye karşı
protesto dalgası

Kasım '99da, ABDnin Seattle kentinde yapılan Dünya Ticaret Örgütünün milenyum oturumuna karşı sendikaların da destek verdiği büyük protesto eylemlerinde, kapitalist küreselleşmeye karşı ilk büyük çatışmalar yaşandı. Sokağa çıkma yasağı ve olağanüstü hale rağmen iki gün boyunca eylemlerin önüne geçilemeyince, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) toplantısı iptal edilmek zorunda kalındı. Kapitalist-emperyalist küreselleşmeye karşı verilen mücadele o günden beri niceliğinden, dinamiğinden bir şey kaybetmeden dalga dalga yayılarak sürüyor.

Ô99daki Seattleda kapitalizme karşı canlanan mücadeleci ruh, Melbourn, Prag, Nice ve 15-16 Haziran Göteburg gösterileri üzerinden, son olarak Cenovaya ulaştı.

20-22 Temmuzda Cenovada yapılacak G-8 zirvesi daha haftalar öncesinden kendi gündemi ile değil, ama emperyalistlerin zirvesine karşı yapılacak eylemlerle gündeme girmişti. Tüm dünyada milyonlarca insanın gözü oradaydı. Tüm dünyada adına 'küreselleşme' denilen emperyalist yeni dünya düzenine karşı işçi ve emekçilerin tepkiler büyüyordu ve bu kendini, İMF, Dünya Bankası ve DTÖ gibi finans kuruluşları ile G-8 ve AB gibi zirvelere karşı militan protestolarda dışa vuruyordu. Cenova bu protestolar zincirinin son halkasını oluşturdu.

Burjuva demokrasisinin gerçek yüzü

20-22 Temmuzda Cenovada yapılacak G-8 zirvesine karşı, aralarında İtalya Metal İşçileri Sendikasının da bulunduğu 325 örgüt eylem çağrısı yaptı.
Dünyanın dört bir yanında kapitalist-emperyalist küreselleşme karşıtları hazırlıklarını sürdürürken, başta İtalya olmak üzere tüm Avrupa ülkeleri de protestoculara karşı sert önlemler alacaklarını açıkladılar, bir süre için Şengen anlaşmasını kaldırdılar.

Alman devleti iki hafta süre ile, başta Berlin, Brandenburg, Kuzey Ren Vesfalyada siyasi çalışmalarıyla bildikleri onlarca kişinin pasaportlarını iptal etti, ülkeyi terketme yasağı koyarak günde iki kez savcılıkta imza vermeye zorladı. Aksi taktirde gözaltına almakla tehdit etti. Böylece 'demokrat Avrupa' en temel demokratik hak ve özgürlüklerden olan seyahat ve yürüyüş özgürlüğünü ayaklar altına aldı.

Fransadan kalkacak özel tren son anda yasaklandı. Bu engelleri aşabilenleri sınırlarda aynı şey bekliyordu. Avusturyadan gelen otobüsler sınırdan geri çevrildi. Almanyadan gelen onlarca kişi seyahat yasağı nedeniyle sınırlardan geçirilmedi. Yunanistandan gemiyle gelen bin kişi de İtalyaya giremedi.

Cenovada olağanüstü hal uygulaması

G-8lerin barındıran geminin bulunduğu limanın çevresi 'Kırmızı bölge' ilan edilmiş, burası 5 metre yüksekliğinde demir duvarlar ve arkasında konumlandırılan polislerle tüm kentten yalıtılmıştı. 10 bin polis ve 5 bin İtalyan ordusuna ait özel tim görevdeydi. Gemi ise deniz kuvvetlerine ait botlarla korunuyordu. Askerlere protestoculara saldırma izni verilmişti.
Kırmızı bölgede oturanlar toplantının yapıldığı saray ve gemi yönüne bakan pencerelerini açamayacak, ziyaretçi kabul edemeyecek, her evin anahtarı polisin elinde bulunacaktı. Hatta her evin balkon ve terasına nişancı polisler yerleştirilmişti. Tüm gemi, uçak ve tren seferleri durduruldu. Otoban çıkışları kapatıldı. Metro ve otobüs seferleri geçici olarak kaldırıldı.
Berlusconi Cenova halkını şehri terketmeye çağırdı. Tüm kentte işyerleri, mağazalar ve dükkanların kepenkleri kapalıydı. 700 bin kişilik kentte bomboş sokaklar Cenovayı bir hayalet kentine dönüştürmüştü.

Ve Cenova sokakları 100 bin kişinin eylemi ile yankılanırken, kendilerini demir duvarlar içine hapseden 'Zenginler Kulübü'nün devlet ve hükümet temsilcileri G-8 yıllık zirve toplantısına başlamıştı. Toplantıya, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Sağlık Örgütü, İMF ve Dünya Bankası temsilcilerinin yanısıra, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri K. Annan, G. Afrika, Nijerya, Mali, Bangladeş, El Salvador, Cezayir hükümet ve devlet başbakanları da davetliydi.

Kukla tiyatrosu

Bu yılki G-8 toplantısında ele alınacak konular, yoksulluk ve AİDS ile mücadele, borçların silinmesi, iklim, İMF ve Dünya Bankasında reform, savunma kalkanı projesiydi.

Yılda 5 milyon insanın öldüğü AİDS, malarya ve tüberküloz gibi hastalıklarla mücadele çerçevesinde Annan 10 milyar dolar talep etti. Ama G-8in 1.3 milyar dolarlık fonuyla yetinmek zorunda kaldı.

Toplantıda yoksul ülkelere yardım, bu ülkelerin borçlarının silinmesi de gündeme getirildi. Ô99da Kölndeki zirvede kabul edilen, en yüksek borcu olan 41 ülkenin borcunun bir kısmının silinmesi sözü bu zirvede de yinelendi. Bunun boş bir vaad olmaktan öteye gitmediğini ise Köln zirvesinden bugüne kadar geçen süre gösterdi.

Borçların bir kısmının silinebilmesi için bile, İMF ve Dünya Bankası zoruyla bu ülkelere yıkım saldırıları dayatılıyor. Örneğin Tanzanyanın borçlarının silinmesi için İMF eğitim ve sağlıkta ücret uygulamasını zorunlu hale getirdi. Zambiada ise bakır madenlerinin özelleştirilmesini. Sonuç 50 bin işçinin işten atılması oldu. Bu iki örnek yoksul ülkelerin borçlarının silinmesinin ne anlama geldiğini gösteriyor.

Toplantının ana gündemini ise ekonomik durgunluk, bunun faturasının bağımlı ülkelerin sırtına nasıl yıkılabileceği ve kapitalist ekonomiler üzerindeki yükün G-8 ülkeleri arasında nasıl paylaşacağı idi. Emperyalistler için can alıcı bu sorunda uzlaşma sağlanamadı.

ABD son yıllarda 6 kez faizleri düşürerek durgunluğu aşmaya yönelik bir politika izlemişti. Bu politika hem ihracatı geriletmiş, hem de devlet borçlanmasını güçleştirmişti. AB bunun böyle devam etmesini, Amerikanın dolarla oynayarak emperyalist ekonomileri rahatlatmasını istiyor. Amerika ise buna niyetli değil, AB üzerinde faiz oranlarının düşürülmesi için baskı artıyor. Avrupanın faizleri düşürmesi ile ihracat azalacak, devletlerin borçlanması güçleşecek.

Kyoto iklim protokolü, Savunma kalkanı projesi, anlaşma sağlanamayan diğer konular oldu.

Dolayısıyla G-8 zirvesinin kamuoyuna açık yüzü bile basit bir şov gösterisi olmaktan ileri gidemedi. Açıkladıkları kararların bile aldatmaca olduğu görülüyor. Yoksullara yardım onların daha fazla sömürülmesinden geçiyor. Sonuç bildirgesinde 'güçlü, dinamik, açık ve gelişen dünya ekonomisinin yoksullukla mücadele stratejisinde en etkilisi' olduğu ifade ediliyordu.

Militan, kitlesel, kararlı protestolar...

Cenova sokaklarında eylemler Perşembe günü 'sınırsız bir dünya' sloganı altında binlerce sığınmacının yürüyüşü ile başladı. Yürüyüşe 10 bin kişi bekleniyordu. Katılımın 60 bine ulaşması, tertip komitesini oluşturan Cenova Sosyal Forumunu bile şaşkınlığa düşürdü. Bu, eylemlerin beklenenden daha kitlesel geçeceğinin de bir ilk göstergesi oldu.

Büyük bir insan deryası ve binlerce ulusal giysi içinde Kürt, Bolivyalı, Senegalli, Bangladeşli ve diğerleri Cenova sokaklarında saatlerce yürüdüler. 'Meta ve sermaye için değil insanlar için küreselleşme!' dövizleri taşındı. Kara Blok olarak bilinen anarşist otonomlar sığınmacıların zarar görmemesi için eylemde sessizce yürüdüler.

20 Temmuz Cuma günü 'direk eylem' adı altında G-8i bozguna uğratan eylemler hedefleniyordu. Cenova Sosyal Forumu, günü 'sivil itaatsizlik' günü olarak ilan etmişti.

Sabah 10:00dan itibaren gruplar, sendikalardan Tute Biancheye (Beyaz Overallılar), Attactan anarşistlere, Kara Blok olarak bilinen otonomlardan Pembe Blok Rete Liliputa kadar onbinlerce kişi kentin değişik noktalarında buluştular. Buralardan hem polisin gücü bölünecek, hem de en yakın duvarlar zorlanarak 'Kırmızı Bölge'ye girilmeye çalışılacaktı.

Tute Bianche grubu silahsız olarak, ama gerekirse yumruk yumruğa dövüşerek 'kırmızı bölge'ye girme yasağına sivil olarak uymayacak ve girmeye çalışacaktı. Ama sayıları 8 bini bulan bu grup, daha toplanma alanından iki yüz metre ileride gaz bombalarıyla, coplarla yoğun bir polis saldırısına uğradı. Yaralananlar, tutuklananlar oldu.

Otonomlar, dünyada milyonlarca insanın ölümünün, yoksulluk ve sefalet içinde yaşamasının sorumlusu bankalar ve tekellerin şubelerine saldırarak herşeyi kırıp parçaladılar. Ayrıca kentteki Marassi hapishanesine de molotof ile saldırdılar.

Başka bir yerde katolik kilisesinde iki günlüğüne açlık grevine giden 250 rahibe, 'Biz yoksulların arasında yaşıyoruz ve her gün dış borçların ve İMFnin yapısal uyum programlarının halkı insanlığından uzaklaştırdırığına ve açlığa sürüklediğine şahit oluyoruz' diyerek, G-8e karşı iki günlük açlık grevi çağrısı yaptılar. Kilise önü de bir eylem alanına dönüşmüştü. Polis otonomların aralarına karıştığı gerekçesiyle küçük çocukların da bulunduğu kalabalığa gaz bombalarıyla coplarla saldırarak dağıttı.

Şehrin başka bir yerinde sendika taban örgütü Cobas yürüyüş yaptı, bu eylem de yine aynı şekilde dağıldı.

Rete Lilput pasifistleri başka bir merkezde eylem yaptı. Burada protestocu grupların metal duvarı aşma çabası oldu. Duvarı aşabilen iki kişi tutuklandı.
Öğleden sonra Tute Bianche (Beyaz Ovarallı), sayıları 20 bine ulaşan kitle ile Cenovanın dar sokaklarında duvarı yarmaya çalıştı. Polisin sıktığı tazyikli su kitleyi dağıtamada etkili olamayınca, gaz bombaları atarak, coplayarak, plastik mermi kullanarak büyük bir terör havası estirdi. Burada daha sonra televizyonlarda kare kare verilen ve bir polisin direk nişan alarak katlettiği 23 yaşındaki İtalyan genç kanlar içinde yere yığıldı. Böylece burada, kapitalist-emperyalist küreselleşmeye karşı ilk şehit de verilmiş oldu.
Onlarca insan yaralandı, yüzlercesi gözaltına alındı.

150 bin bekleniyordu, 300 bin kişi katıldı!

21 Temmuz Cumartesi günü, 150 bin kişinin beklendiği eyleme 300 bin kişinin katılması bugüne kadar gerçekleştirilen eylemliliklerin doruğa ulaşmasına neden oldu. Cenovada 300 bin kişi tekellerin ve bankaların egemenliğine karşı sokakları doldurmuştu. Sendikaların ve İtalyan Komünist Partisinin kilometrelerce uzunluğundaki kortejlerinde kararlılığı, canlılığı, kitleselliği ile işçi kitllesinin hakim olduğu hemen dikkati çekiyordu. İşçi kortejlerinde hiç susmaksızın sloganlar atılıyor, onbinlerce işçi hep birlikte 'Hedef sosyalizm ve özgürlük!' mısralarıyla Bandiera Rossa (İleri İşçiler) marşını söylüyor, her dilden söylenen Enternasyonal Marşına eşlik ediyor, Berlusconiyi istifaya çağıran sloganlarının yanında Libera Cenova (Özgür Cenova) sloganı ile Cenova sokakları çınlatılıyordu.

Sokakları dolduran, kararlılıkla akan kitlede, su bendine sığmayan, çevresini yıkıp giden, köpürüp taşan bir görünüm hakimdi.

Yürüyüş kolunun deniz kenarında kente doğru döndüğü noktanın hemen önünde, istasyona ayrılan diğer yolda, otonomların duvarı aşarak kırmızı bölgeye girme çabaları polisin gaz bombalarıyla engellendi.

Polisin kaba provokasyonları

Polis bundan sonra Kara Blokun içine sızarak provokasyonlar yaptığını gizleme gereği bile duymayacaktı. Polis karakoluna yakın bir alana barikat olarak konmuş vagonların arkasında polisler resmi kıyafetlerini çıkaracaklar, üniformaların yerine siyah kıyafetler giyerek, Kara Blokun içine karışacaklardı. Ve bu, olayları naklen veren televizyon kameralarıyla da belgelenecekti. Daha sonra da, polis karakolunda siyah giyinmiş yüzleri maskeli şahıslar silahlarıyla dolaşacak, oradaki polislerle Almanca, Fransızca sohbet edeceklerdi.

İstasyon önünde tam bir savaş yaşanıyordu. Gençler burada kendilerine özgü dinamizmleri ve militanlıklarıyla karşı koyuyorlardı. Polisin aralıksız olarak attıkları gaz bombalarını, yine polise geri atarak onlara zor anlar yaşatıyorlardı. Daha sonra ise polis bombaları daha uzağa fırlatarak, böylece hem kendsine geri atılmasını engelleyecek, hem de kitleyi bölmede başarılı olacaktı.

Kitle üçe bölünmüştü. Her kortejde onbinlerce kişi vardı. Cenova Sosyal Forum hemen toplanmış ve geri çekilme kararı almıştı. Kitleler polisin bu pervasızca saldırılarından düştükleri şaşkınlık ve birliklerinin bölünmesinden geri çekilmenin verdiği dağınıklık ruhhaliyle, önce sessizce yürüdüler. Çok geçmeden bu ruhhali yerini canlılığa bıraktı. Onbinlerce insan yine solganlar eşliğinde, kilometrelerce yolu yürüyerek geri çekildi.

Polisin iç savaş provası

Cenovada polis başından itibaren saldırgan bir strateji sergiledi ve bir nevi iç savaş provası yaptı. G-8 toplantısının başlamasıyla Cenova Sosyal Forum ile tüm diyaloglarını kopardı. Kitleler içinde kendi provokatörleriyle dağınıklık ve panik havası yaratmaya çalıştı. Otonomlar ve anaşistler ile birliği bozmaya çabaladı. Polis 'düzen'i sadece azgınca şiddet kullanarak, gerekirse ateş edip kan akıtarak korumaya çalıştı.

Bu saldırılarını zirvenin bittiği günlerde de sürdürdüler. Cumartesi gecesi Cenova Sosyal Formun bulunduğu okula baskın yaptılar. Oradakileri vahşice coptan geçirerek, bir kısmı ağır olmak üzere 60 kişiyi yaraladılar. Bu saldırıda çekilmiş filmlere, disketlere el koydular, onlarca kişiyi suç örgütü kurmaktan gözaltına aldılar.

Resmi açıklamalara göre 300ün üzerinde kişi (bunlardan 52si Alman) gözaltına alındı. Aralarında çok sayıda yabancının da bulunduğu 92 kişi tutuklandı.

Pazartesi ve Salı günleri kent içinde sokaklarda ve sınırlarda baskılar sürdü, onlarca kişi gözaltına alındı. Önümüzdeki günlerde, Alman İçişleri Bakanının Avrupa çapında şiddet kullananların dosyalarını oluşturma önerisinin resmen kabul edileceği ise kesin görünüyor.

Cenova zirvesi sürecinde İtalyan devletinin barbarlığını ve kendi devletleri tarafından seyahat haklarının engellemesini protesto etmek için; İspanyanın başkenti Madritte, Almanyanın başta Berlin, Hamburg ve Bonn olmak üzere onlarca kentinde, Avusturyanın başkenti Viyanada, Fransanın başkenti Pariste, İsveçin Göteburg kentinde ve Yunanistanın onlarca kentinde gösteriler yapıldı.

İtalyada ise polisin açtığı ateşle bir gencin öldürülmesine duyulan büyük öfke, zirveyi izleyen günlerde de birçok kentte onbinlerce kişiyi sokağa döktü. İtalyan parlamentosunda ise sol muhalefet, parlamento araştırma komisyonu oluşturulmasını ve İçişleri Bakanının istifasını talep etti.