28 Temmuz'01
Sayı: 19


Kızıl Bayrak'tan
Yeni İMF programı iflas etti

Katillerin G-8 zirvesi ve yüzbenlerin görkemli militan eylemi

G-8 zirvesinin gündemi ve sonuç bildirisi

Gösterilerin içinden Cenova tanıklığı
Sistem aynı sistem, polis aynı polis!
Cenova'da 300 bin kişi yürüdü...
"7 saatlik işgünü, 35 saatlik çalışma haftası"
Sınıf hareketi
"İyiye gidiyoruz" demogojsinin arkasına gizlenenler
Kapitalizmde eğitim
G-8 zirvesi ve Cenovalar'ın tarihsel anlamı
Kapitalizm ve çevre sorunu
İnksanca yaşamaya yeten, vergiden muaf asgari ücret
Uluslararasi politika
Şehitlerimizle zafere yürüyoruz!
Bir yoldaşından Hatice Yürekli yoldaşa mektup
Ölüm Orucu direnişçisi Fatime Akalın'ndan mektup
"Bir yanılsamanın sonu"

Basından

Mücadele Postası

 Tüm yazilar

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Katillerin G-8 zirvesi ve yüzbinlerin
görkemli militan eylemi

Dünyanın gelişmiş dev kapitalist ekonomilerine sahip olan ve G-8 ülkeleri olarak adlandırılan sekiz emperyalist ülkenin temsilcilerinin bir araya geldiği zirve toplantısı 20-22 Haziranda İtalyanın Cenova kentinde, dev kitlesel gösteriler eşliğinde yapıldı.

Emperyalist zirve yüzbinlerce işçi ve emekçinin görkemli militan eylemleriyle yanıtlandı ve dünyada büyük bir sarsıntı yarattı. Bütün dünya, toplantının gündemi ve toplantıdan çıkan kararlarla değil, ama bu dev anti-kapitalist eylemin kendisiyle ilgilendi. Yüzbinlerle ifade edilen kitlenin adeta bir halk ayaklanmasını andıran ve militan sokak çatışmaları biçiminde süren kitlesel direnişi, günlerce dünya gündeminin baş köşesindeki yerini ve önemini korudu. Cenovayı bir savaş alanına dönüştüren yüzbinlerin öfkesi, kapitalist yıkım politikalarının sonuçlarını tartışma konusu yaptı. Bütün basın-yayın organları, burjuva yazar-çizer takımı sadece eylemi tartıştı, değerlendirme ve yorumlarını bunun üzerinde yapmak durumunda kaldı. Hemen hepsi eylemi bir dönüm noktası olarak tanımlayıp, küreselleşme karşıtlarının talep ve çağrılarına kulak verilmesi gerektiği, zira bunların hiç değilse bir kısmının haksız talepler olmadığı fikrini seslendirdiler ve 'Küreselleşmenin sonu mu?' türünde sorularla da endişelerini dile getirdiler.

Polis eylemleri engellemek için gösteriler boyunca kesintisiz bir terör kullandı. İşçi ve emekçilere vahşice saldırdı. Bir gösterici katledildi beşyüzü aşkın kişi yaralandı, yüzlercesi tutuklandı. Zirvenin son günü ise Cenova Sosyal Form merkezini basan polis, büyük bir intikam ve öç alma duygusuyla göstericilere vahşice saldırdı, birçok kişi ağır yaralanarak hastahanelere kaldırıldı. Olayın tanıkları polis vahşetini 'bu yapılan faşizmdir' biçiminde tanımladılar. Saldırı için gösterilen gerekçenin tersine, bir polis sözcüsü operasyonu 'iki gün önceki olaylara karşı gösterilen tepki' olarak açıkladı, böylece saldırının gerçek nedenine açıklık getirmiş oldu. Yasal bir kitle gösterisine karşı sergilenen bu terör, kapitalizmin her türlü gericiliğin, demokratik hak ve özgürlüklerden yoksunluğun kaynağı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Eylemin sınıfsal-sosyal karakteri, militan özelliği ve kitleselliği, emek cephesinde büyük bir sempati, heyecan ve umut dalgasına yol açarken, emperyalistlerde şaşkınlık, kaygı ve korku yarattı. Dükalık sarayında toplanan yağmacılar takımı korkulu anlar yaşadılar. Chiracın, 'Çevremizde olup bitenler yüzünden travma geçirdik' sözleri ne duruma düştüklerini somut olarak özetliyor. Onbinlerce militarist gücün, onlarca helikopter ve uçağın, seferber edilen savaş gemilerinin, örülen beş metre yükseklikteki çelikten duvarların, havaalanına yerleştirilen savunma füzelerinin koruması altında bile 'travma geçirmek' durumunda kalmak, eylemin gücü ve etkisi hakkında yeterli bir fikir veriyor.

Beklenen gün ve beklenen kitlesel
öfke patlaması

İsveçin Göteborg kentinde Haziran ayı ortalarında yapılan AB zirvesinin ardında bütün dikkatler 20-22 Temmuzda Cenovada yapılacak olan G-8 zirvesine çevrilmişti. Göteborgtaki anti-kapitalist militan kitle gösterisi emperyalist şeflere 'olası halk ayaklanması' korkusu yaşatmış ve bu korkunun Cenovada gerçeğe dönüşmemesi için Batı Avrupa emperyalizmi, özellikle de İtalya tam bir seferberliğe girişmişti.

Zirve öncesinde Cenovada olağanüstü hal ilan edildi ve tam bir savaşa hazırlık durumu yaşandı. Ortamı terörize etmek ve katılımı engellemek için alınan olağanüstü önlemler, kent sakinlerine 'yüksek güvenlik önlemleri alınmış bir hapishanedeyiz' dedirtecek biçimdeydi. Bu önlemleri polisin gösterileri kriminalize etme amaçlı provokasyonları tamamlıyor ve bombalar patlatılıyordu. Cenova Sosyal Form sözcüsü, 'Kentte inanılmaz derecede gerginlik tırmanlandırıldı. Her adım başı polis kontrolü var, gizli servis elemanları cirit atıyor, buna rağman bombalar patlıyor' açıklamasını yaparak, provokasyonlara dikkat çekiyordu. Nitekim bu provokasyonlara kimse itibar etmedi ve gizli servisin işi olduğuna inanıldı.

Emperyalistler zirveye dönük her cephede bütünlüklü bir hazırlık yaptılar. Bu hazırlık emekçi kitlelere karşıydı ve kitle hareketinden duydukları korkunun somut ifadesiydi. Emek güçleri de kendi cephelerinden haftalar öncesinden hazırlıklara başladılar. Dünya çapında bine yakın örgütün zirveyi protesto çalışmaları birçok yönüyle adım adım örgütlendi. Başarılı bir örgütlenme ve koordinasyon sağlanarak yüzbinlerce insanın eyleme seferber edilmesi başarıldı. Nitekim beklenen gün geldiğinde, dünyanın dört bir tarafında binlerce insan, AB emperyalizminin her türlü engelleme çabalarını ve Cenovanın girişine örülen barikatları aşarak kente akıyordu.

Cuma günü yaklaşık yüz bin kişilik kitle eylemine polis kurşunla karşılık verdi. Genç bir göstericinin polis kurşunuyla katledilmesinin ardından yerinde ve doğru bir tutumla ' Katiller! Katiller!' sloganı onbinlerin dilinde yükselen bir şiara dönüştü ve şiddetli çatışmalar yaşandı. Cumartesi günü ise şehir yaklaşık üçyüzbin kişilik bir kitleyle adeta işgal edildi. Onbinlerce insan saatlerce polis güçleriyle kararlılıkla çatıştı. Dünya işçi ve emekçilerinin emperyalist kapitalizme karşı duydukları öfke Cenova sokaklarında yüzbinlerce kitlenin militan direnişi şahsında emperyalistlerin suratında bir kırbaç gibi şakladı.

Seattle'la başlayan eylemler
zincirinin Cenova halkası

Uluslararası sermaye kurumlarını ve emperyalist zirveleri hedef alan ve dalga dalga yayılan eylemler zincirinin ilk halkasını Seattle oluşturdu. Seattleda işçi sınıfının damgasını vurduğu anti-kapitalist eylem evrimden geçerek, çeşitli sınıf ve tabakalardan geniş yelpazeyi kapsayarak ve giderek sosyalist şiar ve simgeleri öne çıkararak gelişti ve Cenovada doruğa ulaştı.

Emperyalist zirveler şahsında gelişen kitlesel gösteriler, kapitalist saldırıların emekçi kitlelerin yaşamında yarattığı yıkıma duyulan öfke ve tepkinin somut ifadesi. Milyonlarca emekçinin kaderini ilgilendiren kararların bu zirvelerde alındığı emekçi kitleler tarafında biliniyor. G-8 zirve protestocuları bu bilinci 'Sekiz kişi altı milyar insanın kaderini belirleyemez' biçiminde somut olarak ifade ediyor. Bu bilinç temeli üzerinde kitlelerin kapitalist sisteme duyduğu öfke zirveler şahsında kendini ortaya koyuyor.

Yüzbinlerce işçi, emekçi ve gencin Cenovadaki görkemli eylemi her yönüyle öncekilerini aşmıştır. Seattle dışta tutulursa, şimdiye kadarki zirve protestolarında işçi sınıfı hatırı sayılır bir varlık ortaya koyamadı. Bu durum Cenovada aşılmıştır ve Cenova protestosuna işçi sınıfı ve emekçi kitleler damgasını vurmuştur. Bu durum eyleme özel bir anlam kazandırmıştır.

İtalyada birçok sendikanın üyelerine eyleme güçlü bir şekilde katılma çağrısı önemli bir karşılık buldu. Başta metal işçileri olmak üzere liman işçileri ve değişik işkollarından işçiler eyleme güçlü bir katılım gerçekleştirdiler ve bazı yerlerde üretimi durdurdular. Sadece İtalya işçi sınıfı değil, çeşitli ülkelerin işçileri de sendikalarıyla birlikte eyleme katılım sağladılar.
Cenovadaki zirve karşıtı gösteri güçlü katılımıyla da tümünü aşan bir görkemliliğe ulaştı. Medyanın 150-200 bin olarak verdiği katılım gerçekte 300 bindi. Bu sayı sadece eylem mekanıyla sınırlıdır ve gerçek rakamı ifade etmekten uzaktır. Meksikadan Türkiyeye, İspanyadan Amerikaya, Fransadan İngiltereye, Almanyadan İsviçreye uzanan ülkelerdeki protesto gösterileri de buna eklenmelidir. Birçok ülkedeki göstericiler de sınırlara takılmış, İtalyanın bazı kentlerindeki gösterici gruplarının Cenovaya girişi engellenmiş, üç bini aşkın Yunanlı gösterici Ancona limanında polisle çatışmıştır. Yanısıra Cenova sakinleri, balkonlara iç çamaşırı asarak, İtalya Başbakanına 'beni konuklarıma rezil ediyorsunuz' dedirten türden pasif bir eylemle, gösteriye destek sunmuş, taksiciler ise iş bırakmışlardır.

Cenova gösterilerinin en önemli yanı ise, sosyalizme ait sembol ve sloganların belirgin bir şekilde öne çıkmasıdır. Küçümsenmeyecek bir gösterici kitlesi orak-çekiçli, Lenin ve Che resimli tişörtler, kırmızı boyun bağları ve kızıl bayraklar taşıyor, sosyalizm ve komünizmle ilgili sloganlar haykırıyorlardı. Gazeteler Komünist Manifestonun göstericiler arasında elden ele dolaştığını da yazmak durumunda kaldılar.

Sermayenin yıkım saldırısı emekçi kitlelerin saflarında kapitalist soygun düzenine karşı büyük bir tepki ve mücadele dinamikleri biriktirmekle kalmıyor, aynı zamanda sosyalizmin bir alternatif olarak oluşmasının yolunu düzlüyor. Seattledan Cenovaya uzanan eylem dalgası, kapitalizme karşı emeğin enternasyonal birleşik mücadelesinin zeminini de güçlendiriyor.

'Vandalizm' değil, onbinlerin meşru
savunması ve direnişi

Televizyon ekranlarındaki görüntüler, Cenovadaki görkemli eylemin içeriğini, çapını ve hedeflerini yansıtmaktan tümüyle uzaktır. Yansıtılmaya çalışılanın aksine, sözkonusu olan hedefsiz ve başıboş grupların amaçsız şiddet eylemleri değil, polis terörüne karşı sergilenen militan bir karşı koyuştur.

Sermaye bekçilerinin şiddeti, kitleleri meşru savunma araç ve yöntemlerine başvurmak durumunda bırakmıştır. Çatışma onbinlerce kitleyle kolluk güçleri arasında yaşanmıştır, hedefli ve bilinçlidir. Ateşe verilen özel arabalar dışta tutulursa, kitlenin şiddetine hedef olan kurumlar, sermayenin ve emperyalizmin sembolleri olan finans kuruluşları, bankalar ve önemli ticaret merkezlerinin yanısıra cezaevleri ve özel binalardır. Nitekim polisin önünde panzerlerle birlikte yığınak oluşturduğu, balkon ve çatılarında askerlerin mevzilendiği bina ve kurumlara bakıldığında, kitlenin şiddetine hedef olabilecek mekanların nereler olacağı kendiliğinden anlaşılmaktadır. Zira bu sermaye tarafından da bilindiği için, özel yerler ve bakanlıklar yoğun bir güvenlik kuşatmasıyla korunmaktadır. Eylem ve çatışmalarda amacı aşan ve aşırılıklara kaçan davranışların olması ise, devrimci örgüt ve önderlikten yoksun gelişen kitle eylemi mantığı içinde son derece doğaldır. Kaldı ki, devrimci önderlik koşullarında bile büyük kitlesel kalkışmaları tümden kontrol altında tutmak olanaklı değildir. Bu çerçevede bakıldığında, Cenova gösterilerine gölge düşürecek, onun meşruluğunu zayıflatacak ve özünü karartacak hiçbir şey yoktur. Tekelci sermaye medyası bile gösterileri karalayacak ikna edici malzeme bulamamıştır. Sermayenin kurumları, temsilcileri ve sözcüleri ise, 'sokaklara dökülen bu insanlar ne istiyor, mevcut düzenin karşısına neyi alternatif gösteriyor ve hareket siyasallaşıyor mu?' soruları etrafında yoğunlaşmak durumunda kalıyor.