ARSIVANA SAYFA
 
24 Şubat '01
SAYI: 08
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Siyasal istikrarsızlığın ekonomik temeli
Ölümcül krizin sıklaşan nöbetleri
"Devlet krizi"nin dibinde çürümüş ekonomik düzen vardır
ABD saldırganlığının gerisinde sertleşen emperyalist rekabet var!
Bağdat'a emperyalist saldırı
"Tütün reformu" yasalaşıyor!
Kocaeli'nde 18 Mart'ta işçi mitingi var!
Kurtköy Canbaztepe'de gecekondu arzisi üzerine kirli rant hesapları
Diyarbakır erken kararıyor
İTÜ'de boykot var!
Katliamların hesabını sormak için Ulucanlar davasına katılalım!
Yeni zindan genelgesi de devrimci tutsakların direnişi ile parçalanacak!
Dünyada güncel durum/2
Toplumsal hayatın tüm alanlarında kadın-erkek eşitliği!
Kadınlar politikaya çekilmeksizin, yığınlar politikaya katılamaz /V.İ.Lenin
Bir eğitim emekçisiyle 8 Mart üzerine...
Emeğin mağduru: Kadın
Direnişçilerin kaleminden
Avrupa'da meydanlar yeniden ısınıyor
Avrupa'daki Türkiyeli ve Kürdistanlı ilerici-devrimci güçlerin ortak açıklama ve çağrısı
Direnişçilerin kaleminden
Basında Nazım Hikmet tartışması
Kapitalizm ve bilimsel-teknolojik gelişmeler
Mücadele Postası


Bu sayının
PDF formatını download
etmek için tıklayın



 
 

ABD saldırganlığının gerisinde
sertleşen emperyalist rekabet var!

ABD bir kez daha Irak’ı bombaladı. ‘91’deki Körfez Savaşı sonrasında ABD Irak’a dönük saldırılarını rutin hale getirmişti. Saldırılar ya Irak’ın ABD’nin taciz ve kuşatmasına dönük çıkışlarını bastırabilmek, ya da iç ve dış siyasal ihtiyaçları üzerinden yapılıyordu. Bu son saldırı da hemen hemen aynı nedenlere dayalıdır. Ancak gerek saldırının yöneldiği hedefler ve biçimi, gerekse uluslararası ilişkiler ve yoğunlaşan çelişkiler gözönüne alındığında, bu son bombardıman bazı özgünlüklere de sahiptir.

Öncelikle bombardıman uzun bir aradan sonra ilk kez Bağdat’a dönük olarak yapılmıştır. İkinci olarak, bombardımanın yapılacağına ilişkin AB ülkelerine, Rusya’ya ve bölge ülkelerine bilgi verilmemiştir. Bu, emperyalistler arasındaki çıkar çatışmaları, derinleşen rekabetle bağlantılıdır. Emperyalister arasındaki çelişkilerin, kutuplaşma ve bloklaşmaları belirginleştirdiği bir tabloda, bu operasyon da anlamını bulmaktadır.

ABD rakiplerine meydan okuyor!

Emperyalistler arası ilişki ve çatışmaların genel tablosuna bakıldığında, ABD hegemonyasının sarsılmaya başladığı görülmektedir. AB’nin ABD hegemonyasını dengeleme çabalarının son dönemde, AGSK ile politik ve askeri sonuçlarını yaratmış olduğu biliniyor. AB attığı adımlarla, ABD’nin dünya çapındaki hegemonyasını kendi cephesinden dengelemeye, emperyalist hesapların yoğunlaştığı bölgerde kendine etkinlik sahası açmaya çalışmaktadır. Bu nedenle birçok bölgede sık sık ABD ile karşı karşıya gelmekte ve ABD’nin etkinliğini sarsacak tutumlar içerisine girmektedir. Ancak bugüne kadar ekonomik planda sahip olduğu güce denk bir politik ve askeri kudret sergileyememiştir. ABD’nin Ortadoğu’daki rolünü sınırlayamamış, Kafkaslar’da pazar ve nüfuz alanlarını ABD’ye kaptırmış, kendi arka bahçesi Doğu Avrupa’da Kosova ve Bosna örneklerinde de görüldüğü gibi, ABD’siz herhangi bir adımı atma iradesi sergileyememiştir. Ama AB’nin ABD’yi politik ve askeri planda dengeleme çabaları yeni arayış ve biçimler altında devam etmektedir.

Diğer yandan, Rusya’nın Putin’le beraber dünyada ve özelde Ortadoğu ve Kafkaslar’da ABD’ye karşı bir güç olarak çıkması ve eski etkinlik sahalarına el atması, ABD’ye AB ile politik ve askeri planda karşılaştırılamayacak bir rakip ortaya çıkarmıştır. Uzun süredir ABD karşısında bir güç odağı olarak kendisini ortaya koyan Çin’in Rusya ile kurduğu yakın ilişkiler ve bu ilişkilerin son dönemde stratejik ortaklık düzeyine ulaşması ise, bu odağı epeyce güçlendirmiştir. Daha önce ABD’nin engelsizce at koşturduğu birçok bölgede şimdi Rusya ve Çin bir çıban başı olarak durmakta, açıktan cephe almaktadırlar.

Bugün emperyalist ilişkiler tablosunda üçlü bir kutuplaşma sözkonusudur. Bu kutuplaşmanın bir yanında ABD, diğer yanında ise Rusya ve Çin bulunmaktadır. Diğer kutbu tutan AB ise henüz net bir politik irade sergileyememekte, ABD’nin belirlediği çerçeve dışına çıkamamaktadır. Bu durum ABD ile Rusya ve Çin arasında yaşanan açık kutuplaşmada AB’yi arada kalan bir konuma sürüklemekte, diğer iki kutbu tutan güç odaklarınca sürdürülen mücadeleye yedeklenmeye çalışılmaktadır.

Son dönemde ABD’nin AB’yi yedeklemek amacıyla attığı temel adım “Ulusal Füze Savunma Kalkanı” (NMD) projesi olmuştur. ABD bu projeyle Rusya ve Çin’in askeri tehdit gücünü sınırlamayı planlarken, AB’yi de bu savunma kalkanı içerisine almaya çalışmaktadır. NMD ile, Rusya ve Çin’in ABD ile ilişkilerini önemli ölçüde dengeleyen nükleer başlıklı füze sistemleri işlemez duruma gelecektir. Bu nedenle ABD’nin bu projesi Rusya ve Çin’in şiddetli protestolarıyla karşılanmış, ancak ABD projeden geri adım atmayacağını ilan etmiştir.

Rusya ve Çin, ABD’nin bu atağını karşı bir atakla yanıtlamak için çeşitli girişimlerde bulunmuşlar, AB’yi ABD’nin bu projesine karşı tutum almaya çağırmışlardır. Bu girişimlerin en dikkate değer olanı ise Irak’ın bombalanmasından birkaç gün önce atılmıştır. Rusya, ABD’nin NMD projesine karşı, AB’ye alternatif bir füze savunma kalkanı projesi önerisinde bulunmuştur. Rusya böylece ABD ile AB arasındaki rekabetten yararlanmaya, AB’yi yanına alarak ABD’yi yalnızlaştırmaya çalışmaktadır.
Böyle bir süreçte gerçekleşen bombardıman, açık bir meydan okuma olarak değerlendirilebilir. Nitekim bombardımanın hiçbir ülkeye haber verilmeden gerçekleşmesi karşısında AB ülkeleri telaşa kapılmışlardır. Ancak saldırganlığa karşı Rusya ve Çin düzeyinde tepkiyi gösterememişlerdir. Dolayısıyla ABD’nin açıktan meydan okuması kendi adına başarıya ulaşmıştır. ABD ve İngiltere, bundan sonra da bilgi vermeksizin bu tür operasyonları düzenleyeceklerini açıklamışlardır. AGSK ile ABD’nin politik hegemonyasını kendi lehine dengeleme çabasında olan AB, bombardıman karşısında çaresizliğini sergilemek dışında bir şey yapamamıştır.

Sözkonusu meydan okuma Rusya’nın karşı atağını yanıtlama amacına hizmet ettiği gibi, daha genel planda ABD’nin dünya çapındaki jandarmalığını sarsmaya dönük tüm girişimlere verilmiş açık bir yanıt olma özelliği taşımaktadır. Rusya bu mesajı aldığını bombardımanın hemen arkasından açıkça ifade etmiştir: “ABD dünyanın jandarması benim mesajı verdi”!

Neden Irak?

Silah tekellerinin bir piyonu olarak işbaşına getirilen Bush yönetiminin dünya ölçüsünde ABD’nin bugünkü konumunu korumak ve güçlendirmek amacı çerçevesinde gündeme getirdiği gerilim ve yeni bir silahlanma yarışı politikası, buna hizmet eden saldırgan dış politika çizgisi, Irak’ın bombalanması adımıyla açıkça ortaya konulmuştur.

“Ortadoğu barışı”nın çökmesiyle birlikte, ABD’nin bölge üzerindeki egemenliğini ve denetimini güçlendirmek, diğer emperyalist güç odaklarına bu çerçevede mesaj vermek önem kazanmıştır. Irak, ABD’nin “dünya jandarmalığı” misyonunun bir sembolü haline geldiği içindir ki, ilk hedef olmuştur.

Zira, ABD’nin tüm saldırılara karşın, Saddam rejimini zayıflatmak ve güçten düşürmek mümkün olamamıştır. Mali ve askeri olarak ABD’den büyük bir destek gören Iraklı muhalif gruplar herhangi bir etkinlik sağlayamamışlardır. Irak’a uygulanan ambargo ise büyük ölçüde delinmiş ve etkisini yitirmiştir.

ABD’nin bölgedeki en sadık taşeronu Türkiye de ambargoyu delen ülkelerden biridir. ABD Irak’a yönelik saldırılarda bizzat İncirlik Üssü’nü kullanmakta, böylece Irak’la ilişkilerinde Türkiye’yi gemlemeyi de hedeflemektedir.

Sonuç olarak, bugün Irak’ın bombalanması, ABD’nin dünya çapında ve bölgede otoritesini güçlendirmeye yönelik atağın ilk halkasını oluşturmaktadır.

Bu bombardımanla beraber yeni bir “Saddam’ı devirme” planı da yürürlüğe konulmuştur. Bombardımanla aynı günlerde Iraklı muhalif gruplar ABD’de toplanmış, yeni bir eylem planı hazırlanmıştır. ABD sözkonusu gruplara ilk kez mali ve askeri destek sunacağını açıklamıştır.

Tüm bu olgular, önümüzdeki dönemin gerek dünya, gerekse bulunduğumuz bölge açısından sıcak gelişmelere sahne olacağını göstermektedir. Tüm emperyalist odaklar bölgedeki taşeronların da kullanıldığı yoğun bir mücadele içerisine gireceklerdir. Böyle bir mücadelenin bölgenin emekçi halklarına getireceği ise sadece yıkım, kırım ve katliam olacaktır. Bölgede bu gerici kamplaşma ve çatışmaya karşı halkların kardeşliğine dayalı bir anti-emperyalist mücadele cephesi açmak büyük bir önem taşımaktadır.