ABD saldırganlığının gerisinde
sertleşen emperyalist rekabet var!
ABD bir kez daha Irakı bombaladı. 91deki Körfez Savaşı sonrasında ABD Iraka dönük saldırılarını rutin hale getirmişti. Saldırılar ya Irakın ABDnin taciz ve kuşatmasına dönük çıkışlarını bastırabilmek, ya da iç ve dış siyasal ihtiyaçları üzerinden yapılıyordu. Bu son saldırı da hemen hemen aynı nedenlere dayalıdır. Ancak gerek saldırının yöneldiği hedefler ve biçimi, gerekse uluslararası ilişkiler ve yoğunlaşan çelişkiler gözönüne alındığında, bu son bombardıman bazı özgünlüklere de sahiptir.
Öncelikle bombardıman uzun bir aradan sonra ilk kez Bağdata dönük olarak yapılmıştır. İkinci olarak, bombardımanın yapılacağına ilişkin AB ülkelerine, Rusyaya ve bölge ülkelerine bilgi verilmemiştir. Bu, emperyalistler arasındaki çıkar çatışmaları, derinleşen rekabetle bağlantılıdır. Emperyalister arasındaki çelişkilerin, kutuplaşma ve bloklaşmaları belirginleştirdiği bir tabloda, bu operasyon da anlamını bulmaktadır.
ABD rakiplerine meydan okuyor!
Emperyalistler arası ilişki ve çatışmaların genel tablosuna bakıldığında, ABD hegemonyasının sarsılmaya başladığı görülmektedir. ABnin ABD hegemonyasını dengeleme çabalarının son dönemde, AGSK ile politik ve askeri sonuçlarını yaratmış olduğu biliniyor. AB attığı adımlarla, ABDnin dünya çapındaki hegemonyasını kendi cephesinden dengelemeye, emperyalist hesapların yoğunlaştığı bölgerde kendine etkinlik sahası açmaya çalışmaktadır. Bu nedenle birçok bölgede sık sık ABD ile karşı karşıya gelmekte ve ABDnin etkinliğini sarsacak tutumlar içerisine girmektedir. Ancak bugüne kadar ekonomik planda sahip olduğu güce denk bir politik ve askeri kudret sergileyememiştir. ABDnin Ortadoğudaki rolünü sınırlayamamış, Kafkaslarda pazar ve nüfuz alanlarını ABDye kaptırmış, kendi arka bahçesi Doğu Avrupada Kosova ve Bosna örneklerinde de görüldüğü gibi, ABDsiz herhangi bir adımı atma iradesi sergileyememiştir. Ama ABnin ABDyi politik ve askeri planda dengeleme çabaları yeni arayış ve biçimler altında devam etmektedir.
Diğer yandan, Rusyanın Putinle beraber dünyada ve özelde Ortadoğu ve Kafkaslarda ABDye karşı bir güç olarak çıkması ve eski etkinlik sahalarına el atması, ABDye AB ile politik ve askeri planda karşılaştırılamayacak bir rakip ortaya çıkarmıştır. Uzun süredir ABD karşısında bir güç odağı olarak kendisini ortaya koyan Çinin Rusya ile kurduğu yakın ilişkiler ve bu ilişkilerin son dönemde stratejik ortaklık düzeyine ulaşması ise, bu odağı epeyce güçlendirmiştir. Daha önce ABDnin engelsizce at koşturduğu birçok bölgede şimdi Rusya ve Çin bir çıban başı olarak durmakta, açıktan cephe almaktadırlar.
Bugün emperyalist ilişkiler tablosunda üçlü bir kutuplaşma sözkonusudur. Bu kutuplaşmanın bir yanında ABD, diğer yanında ise Rusya ve Çin bulunmaktadır. Diğer kutbu tutan AB ise henüz net bir politik irade sergileyememekte, ABDnin belirlediği çerçeve dışına çıkamamaktadır. Bu durum ABD ile Rusya ve Çin arasında yaşanan açık kutuplaşmada AByi arada kalan bir konuma sürüklemekte, diğer iki kutbu tutan güç odaklarınca sürdürülen mücadeleye yedeklenmeye çalışılmaktadır.
Son dönemde ABDnin AByi yedeklemek amacıyla attığı temel adım Ulusal Füze Savunma Kalkanı (NMD) projesi olmuştur. ABD bu projeyle Rusya ve Çinin askeri tehdit gücünü sınırlamayı planlarken, AByi de bu savunma kalkanı içerisine almaya çalışmaktadır. NMD ile, Rusya ve Çinin ABD ile ilişkilerini önemli ölçüde dengeleyen nükleer başlıklı füze sistemleri işlemez duruma gelecektir. Bu nedenle ABDnin bu projesi Rusya ve Çinin şiddetli protestolarıyla karşılanmış, ancak ABD projeden geri adım atmayacağını ilan etmiştir.
Rusya ve Çin, ABDnin bu atağını karşı bir atakla yanıtlamak için çeşitli girişimlerde bulunmuşlar, AByi ABDnin bu projesine karşı tutum almaya çağırmışlardır. Bu girişimlerin en dikkate değer olanı ise Irakın bombalanmasından birkaç gün önce atılmıştır. Rusya, ABDnin NMD projesine karşı, ABye alternatif bir füze savunma kalkanı projesi önerisinde bulunmuştur. Rusya böylece ABD ile AB arasındaki rekabetten yararlanmaya, AByi yanına alarak ABDyi yalnızlaştırmaya çalışmaktadır.
Böyle bir süreçte gerçekleşen bombardıman, açık bir meydan okuma olarak değerlendirilebilir. Nitekim bombardımanın hiçbir ülkeye haber verilmeden gerçekleşmesi karşısında AB ülkeleri telaşa kapılmışlardır. Ancak saldırganlığa karşı Rusya ve Çin düzeyinde tepkiyi gösterememişlerdir. Dolayısıyla ABDnin açıktan meydan okuması kendi adına başarıya ulaşmıştır. ABD ve İngiltere, bundan sonra da bilgi vermeksizin bu tür operasyonları düzenleyeceklerini açıklamışlardır. AGSK ile ABDnin politik hegemonyasını kendi lehine dengeleme çabasında olan AB, bombardıman karşısında çaresizliğini sergilemek dışında bir şey yapamamıştır.
Sözkonusu meydan okuma Rusyanın karşı atağını yanıtlama amacına hizmet ettiği gibi, daha genel planda ABDnin dünya çapındaki jandarmalığını sarsmaya dönük tüm girişimlere verilmiş açık bir yanıt olma özelliği taşımaktadır. Rusya bu mesajı aldığını bombardımanın hemen arkasından açıkça ifade etmiştir: ABD dünyanın jandarması benim mesajı verdi!
Neden Irak?
Silah tekellerinin bir piyonu olarak işbaşına getirilen Bush yönetiminin dünya ölçüsünde ABDnin bugünkü konumunu korumak ve güçlendirmek amacı çerçevesinde gündeme getirdiği gerilim ve yeni bir silahlanma yarışı politikası, buna hizmet eden saldırgan dış politika çizgisi, Irakın bombalanması adımıyla açıkça ortaya konulmuştur.
Ortadoğu barışının çökmesiyle birlikte, ABDnin bölge üzerindeki egemenliğini ve denetimini güçlendirmek, diğer emperyalist güç odaklarına bu çerçevede mesaj vermek önem kazanmıştır. Irak, ABDnin dünya jandarmalığı misyonunun bir sembolü haline geldiği içindir ki, ilk hedef olmuştur.
Zira, ABDnin tüm saldırılara karşın, Saddam rejimini zayıflatmak ve güçten düşürmek mümkün olamamıştır. Mali ve askeri olarak ABDden büyük bir destek gören Iraklı muhalif gruplar herhangi bir etkinlik sağlayamamışlardır. Iraka uygulanan ambargo ise büyük ölçüde delinmiş ve etkisini yitirmiştir.
ABDnin bölgedeki en sadık taşeronu Türkiye de ambargoyu delen ülkelerden biridir. ABD Iraka yönelik saldırılarda bizzat İncirlik Üssünü kullanmakta, böylece Irakla ilişkilerinde Türkiyeyi gemlemeyi de hedeflemektedir.
Sonuç olarak, bugün Irakın bombalanması, ABDnin dünya çapında ve bölgede otoritesini güçlendirmeye yönelik atağın ilk halkasını oluşturmaktadır.
Bu bombardımanla beraber yeni bir Saddamı devirme planı da yürürlüğe konulmuştur. Bombardımanla aynı günlerde Iraklı muhalif gruplar ABDde toplanmış, yeni bir eylem planı hazırlanmıştır. ABD sözkonusu gruplara ilk kez mali ve askeri destek sunacağını açıklamıştır.
Tüm bu olgular, önümüzdeki dönemin gerek dünya, gerekse bulunduğumuz bölge açısından sıcak gelişmelere sahne olacağını göstermektedir. Tüm emperyalist odaklar bölgedeki taşeronların da kullanıldığı yoğun bir mücadele içerisine gireceklerdir. Böyle bir mücadelenin bölgenin emekçi halklarına getireceği ise sadece yıkım, kırım ve katliam olacaktır. Bölgede bu gerici kamplaşma ve çatışmaya karşı halkların kardeşliğine dayalı bir anti-emperyalist mücadele cephesi açmak büyük bir önem taşımaktadır.
|