Tekstil işkolunda, 18. Dönem Grup TİS görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine grev kararı alındı. 71 bin işçi, TİSleri satışa getirilmezse, 21 Şubatta greve çıkacak. Greve çıkacaklar arasında, Sümerbank, Altınyıldız, Vakko, Akfil, Edip İplik, Bahariye Mensucat vb. entegre işletmeler de bulunuyor.
Sektörde örgütlü Teksif, Öz-İplik İş ile DİSK Tekstil Sendikası, 18 Ocakta alınan grev kararına, kendilerinin ilk altı ay için %17lik ücret artışı talebine işveren sendikasının %13de ısrar etmesinin neden olduğunu belirterek, greve gitmek istemediklerini, anlaşma umudu içerisinde olduklarını açıkladılar. Patronlar cephesi alınan grev kararına lokavt ilan ederek yanıt verdi, sendikaların grev kararından vazgeçmesini istedi.
Altı aydır kapalı kapılar ardında sürdürülen TİS görüşmeleri kazanılmış haklara saldırılarla başladı. Görüşmelerde sendikalar ilk altı ay için önerdikleri %40lık zam oranını %17lere çekerek daha başından sefalet ücretini kabullendiler. Masabaşında toplumsal uzlaşma zemininde yürütülen görüşmelerde tekstil patronları daha çok kazanılmış hakları pazarlık konusu yaptılar. Uygulamada olan taşeron sisteminin yaygınlaştırılması, esnek çalışma, mesai ücretlerinin %50ye çekilmesi, geçici işçiliğe geçiş, ikramiye ödemelerinin kaldırılması, ücretsiz izinler vb. saldırı maddelerinin sözleşmeye dahil edilmesi dayatıldı. Sendikalar, sözde karşı çıkışlarına rağmen patronların istediklerini TİS sürecinde uygulamaya koydular. Aynı dönemde Merinos kumaş işletmesi özelleştirildi ve başka işletmelerin özelleştirilmesine hız verildi. Tensikat, örgütsüzleştirme vb. nedenlerle binlerce işçi işten atıldı. Grevde olan Cengiz Tekstil işletmesinde sendika sökülüp atılırken, EXSA grevine saldırılar oldu. %10 işkolu barajı saldırısıyla işçilerin toplusözleşme hakları ellerinden alındı.
Saldırılar karşısında sendika bürokratlarının izlediği teslimiyetçi tutum anlaşılır. Fakat tabandan da saldırıları püskürtebilecek anlamlı bir tepki ortaya konulamadı. Sümerbank, Akfil, Teknoteks, Enboy işçilerinin TİSK merkezi önünde yaptıkları eylemlerle sınırlı kaldı. Tabana yayılmadı. Tabanda biriken öfke, sınıf dayanışması fikri ise, sendika bürokratlarınca çeşitli biçimlerde engellendi.
Saldırılar grev kapsamındaki sendikalı işçilerle sınırlı değil. Yaklaşık 2 milyon işçinin istihdam edildiği sektörde dizginsiz sömürü örgütsüz işyerlerinde daha katmerli olarak kendini gösteriyor. Kriz, örgütsüzleştirme, işyeri kampanyası vb. nedenlerle son 4 yılda bu sektörde atılan işçi sayısı 800 bini aştı. Son derece sağlıksız ortamlarda, 15-16 saati aşan çalışma karşılığı işçiler sefalet ücretine mahkum ediliyorlar. Sektörde son yıllarda çalışan yabancı uyruklu işçiler de çok düşük ücretlerle sefalet koşullarına mahkumlar. Örgütsüzlüğün hakim olduğu sektörde sendikalı işçi sayısı 100 binin altında bulunuyor. Dolayısıyla tekstil işkolunda yapılacak grev işkolundaki tüm işçileri yakından ilgilendiriyor.
Olası bir grev için sendikalar ciddi bir hazırlık içerisinde olmadıkları gibi, bu durum işletmelerde de kendini gösteriyor. TİS dönemini özelleştirme, taşeronlaştırma, esnek çalışma, düşük ücret vb. saldırılara karşı mücadeleye dönüştürme iradesi ve örgütlülüğünü ortaya koymayan tekstil işçileri henüz birkaç işletme dışında grev, direniş vb. komiteler de oluşturmuş değiller. Bunlar bir yana, taban gelişmelerin bilgisine dahi sahip değil, çoğu atanmış temsilcilerin grev gününü işçilere duyurması dışında.
Tüm bu olumsuzluklara karşın, işçiler grev mücadelesine hazırlanmak üzere grev vb. komitelerini oluşturmak için hemen harekete geçmek zorundalar. Grevin kazanımla sonuçlanması, mücadeleci kimliği ile öne çıkmış belli işletmelerdeki öncü işçi ve temsilcilerin bu olumsuz sürece müdahale çabalarına bağlı.