ARSIVANA SAYFA
 
9 Aralık '00
SAYI: 46
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Emekçi hareketinin güçlü çıkışı
Onbinlerce emekçinin coşkulu eylemi
Ankara’da 1 Aralık
25 bin kişilik coşkulu katılım
Emekçiden kitlesel uyarı
Krizin katlanan faturası işçi ve emekçilere kesiliyor!
Kıbrıs’ta süresiz genel grev
Toplumun gündemine oturan Ölüm Orucu direnişi
“Ölüm hücreleri”ne geçit yok!
F tipi cezaevi ölümdür!
Ölüm Orucu’na destek eylemleri güçlenerek sürüyor
Ulucanlar’ın katliamcıları bir kez daha yargılandı!
26 Eylül tarihe bir faşist katliam günü olarak geçecek
Öleceğiz ama hücrelere girmeyeceğiz!
İçeride-dışarıda ölümüne direniş sürüyor
Yeni ölümlere izin vermeyeceğiz!
Ölüm Orucu direnişinin sesini duyurmaya devam edecek..
Ölüm Orucu direnişi devrimci öğrenci hareketini toparlayıp saflaştırıyor
Direnişin sesini Avrupa Parlamentosu’na da taşıdık
Zaferi bir kez daha biz kazanacağız!
Kadın sorununa yönelik bir anket çalışması
İşçilerle işçi sağlığı ve iş güvenliği üzerine
Direnç (öykü)
Vardiya (şiir)
Direnişçi yoldaşlarıma mektup
Mücadele Postası
 



 
 
Sizlerle birlikte karanlıklar aydınlığa kavuşacak...


Merhaba;
Ben bir Kızıl Bayrak okuruyum. Uzun süre arada bir okuduğum Kızıl Bayrak’a şimdi abone oldum ve düzenli okumaya çalışıyorum.

Dünyada ve Türkiye’deki siyasi gelişmeleri Kızıl Bayrak üzerinden takip ediyorum. Cezaevlerindeki ÖO direnişini de öncelikle gazeteniz üzerinden öğrendim ve takip ediyorum.

Direnişi öğrendiğim günden beri büyük bir üzüntüyle izliyorum. Kızıl Bayrak aracılığıyla da duygu ve düşüncelerimi dile getirmek istiyorum.

Ben yıllarca kapalı bir mekanda kalmayı tasavvur edemiyorum. Hele bir de tek başına bir hücrede olursa. Bu bir insanın fiziki olmasa da psikolojik ölümü demektir. Zaten devletin amacı yanlışa, kötüye, haksızlığa başkaldıran, ezilenlerin ve sömürülenlerin yanında olan ve onlar için canını ortaya koyan saldırılara bedenlerini siper eden, düşünen ve konuşan insanları çökertmek, yok etmektir.

Ama devlet şunun farkında değil, devrimciler bir vücut, bir yürek olup bunu engellemeye çalışacak, ucunda ölüm olduğunu bile bile sonuna kadar direnecek ve kendileri görmeseler bile arkadan kalanlar için bunu yapacak ve miras bırakacaklar.

Direnişi büyük acı ile takip ediyorum, ama bunun yanında direnişcilere büyük hayranlık duyuyorum. Özellikle de ‘96 ÖO’da yer alan kişilerin büyük yüreklilik gösterip tekrar ölüm direnişine katılmaları hayranlığımı daha da artırıyor. Bir anne olarak evlatlarının yaşamı için direnen annelerin, kardeşlerin ve babaların çabalarına, bulunduğum yerdeki devrimcilerin fedakarlıklarına destek olmaya çalışıyorum.

Yürekleri ve inançlari ile tarihte yeni, temiz ve devrimci bir sayfa açmaya çalışan siz büyük direnişçilere saygı duyuyor ve direnişimizi yürekten destekliyorum. Sizlerle birlikte karanlıklar aydınlığa kavuşacak. Hepinizi anne sıcaklığıyla kucaklıyorum.

İsviçre/Basel’den bir Kızıl Bayrak okuru





“Dalgalandırdığınız bayrağı sınıf içerisinde daha da yükseklerde dalgalandırmak için hiç durmadan çabalayacağız!”


Zulme ve zorbalığa karşı onurun ve direnişin kızıl bayrağını dalgalandırarak, zindanlardan devrim ateşini körükleyenlere bin selam!

Faşizmin hücre tipi cezaevlerine karşı; yüzlerce onurlu yürekten, yüzlerce kızıl gülden faşist cellatların suratlarına karşı ölümüne bir kararlılık ve ölümüne bir inançla tek bir sesle haykırıldı:

"Öleceğiz ama hücrelere girmeyeceğiz"

Devrimci tutsakları kişiliksizleştirme ve teslim alma politikası olan hücre tipi cezaevlerine karşı yakılan isyan ateşi, zindanların duvarlarını çatlatan direniş türküsü, yankılarını başkaldırı çığlığı ve ölüme yatırılan bedenler, zaferin daha şimdiden kazanıldığının teminatıdır. Bu ateş, bu türkü, bu çığlık fabrikalarda, mahallelerde, kondularda büyüyerek, faşist cellatların suratına bir kırbaç gibi şaklatılırken; bir kez daha onurun ve başeğmezliğin simgesi olarak tarihin şanlı sayfalarına adını yazdıracak. Tarihin kızıl yaprağı bir kez daha çevirecek, sayfalarını adına zafer diyerek.

O tarih ki; Pir Sultanların, Bedreddinlerin, Börklücelerin, Torlak Kemallerin, Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin, ON’ların ve nice devrim şehitlerinin baskıya, sömürüye, zulme, katliamlara karşı ölümüne bir direnişi armağan etmiştir devrimci tutsaklara. Ve şimdi onlar da bir kez daha zulme karşı direnişin tarihini yazmak için yiğitçe, gülerek gidiyorlar ölümün üzerine. Onlar işçi sınıfının kurtuluş mücadelesinde üzerlerine düşen görev ve sorumluluğu en üst düzeyde yerine getiriyorlar.

And olsun ki yoldaşlar, bu kanlı iktidarı tarihin kanlı çöplüğüne gömene kadar biz de sizlere, davamıza, Partimize ve sınıfımıza layık olmak için üzerimize düşen görevleri layıkıyla yerine getirmeye devam edeceğiz.

Direnişinizi selamlıyoruz. Dalgalandırdığınız bayrağı sınıf içerisinde daha da yükseklerde dalgalandırmak için hiç durmadan çabalayacağız. Ta ki bu bayrağı kapitalizmin burçlarına dikene dek!

Kartal’dan komünist işçiler





Yaşamın paylaşıldıkça çoğaldığını
o gün anladım...



Gerçekleri görmek, anlayabilmek, her hücrende hissedebilmek... Bütün yüreklerin tek bir ses olup, aynı anda haykırması, yaşamın anlam kazandığı an...

Yaşamın paylaşıldıkça çoğaldığını o gün anladım. Geriye dönüp baktığımda olmam gereken yere ne de geç geldiğimi daha iyi anlıyorum. Bugüne kadar öylesine boşuna ve bencilce geçirmişim ki zamanı. Bütün istek ve umutlarım kısır bir döngüde ve sadece “ben” etrafındaymış. Oysa tüm umut ve isteklerin, “ben”likten kurtulup “biz”liğe ulaştığında ve çoğunluk halinde haykırıldığında bir anlam oluyor.

25 Kasım hücre karşıtı eylemde Ankara’da ben de vardım. Beni en çok etkileyen önümde duran kadındı. Ona sarılmak, kim olduğumuzun değil insan olduğumuzun önemli olduğunu söyleyip sarılmak geldi içimden. O bir insandı-anaydı ve insani değerlerin elinden alınmaya çalışıldığı için oradaydı. Sonra vazgeçtim. Çünkü ordaydım ve o yanında olduğumu biliyordu. Gözlerinde o kadar büyük inanç vardı ki, bir tek söz söylemeye cesaret edemedim. Heyecanlıydım. İlk kez o kadar kalabalıkla aynı duyguları, duygusallığı hissetmek coşku vericiydi.

Bugün 136 devrimcinin Ölüm Orucu’na bedenini yatırmalarının 44. günü ve buna destek olarak Kırşehir’de 6 kişi süresiz dönüşümlü açlık grevine başladı. Talepler aynı: “Ölürüz ama hücrelere girmeyceğiz!” Böyle büyük bir inanç ve direnci, ne faşist sermaye devleti ne de başka bir güç kıramayacaktır.

Ve inanıyorum ki, bilinç ve kararlılık saldırıları göğüsleyebilir, ödencek bedelleri en aza indirir.

Bir genç/Kırşehir





Gebze’de TAYAD’lı ailelere gözaltı


2 Aralık Gebze CHP İlçe binasında açlık grevi yapmak isteyen TAYAD’lı aileler isteklerini, partide bulunan yöneticilere bildirdiler. Parti yöneticilerinden red cevabı alan aileler, partinin gençlik kollarının bulunduğu odaya girerek eylemlerini sürdüreceklerini belirttiler.

Bu sırada CHP İl Başkanı Rıdvan Alkan ve yönetim kurulu üyeleri partiye gelerek TAYAD’lı aileleri ikna etmeye çalıştılar. Polisin haber almasının ardından Kocaeli ve Gebze Emniyeti’ne bağlı 100’e yakın polis parti binasını sardı. Odadan çıkmayan aileler sloganlar atarak, Ölüm Orucundaki yakınlarının ölümlerinden devletin sorumlu olacağını söylediler. CHP İl Başkanı ve yönetim kurulu üyeleri gece yarısına kadar tutuklu yakınlarıyla pazarlık yaptı. İkna olan tutuklu yakınları parti binasından çıktıktan sonra basına açıklama yapmak isterken, polis müdahale ederek ailelerden 7 kişi ile dışarıdan destek veren 1 kişiyi gözaltına aldı.

Kocaeli TMŞ’ye götürülen tutuklu yakını aileler burada 3 gün boyunca sürekli psikolojik işkenceye tabi tutulduklarını söylediler. 5 Aralık günü Gebze savcılığına çıkarılan tutuklu yakını aileler tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldılar.

Kızıl Bayrak/Gebze