Direnişçi yoldaşlarıma mektup...
Zindan direnişi ve ZEBA işçi direnişi
Sevgili Muharrem ve Özgür yoldaşların sahsında, cezaevlerindeki tüm yoldaşlarıma...
Bu seferki direnişiniz bundan öncekilere oranla dışarıda daha da erken bir zaman zarfında sokaklara maledildi. Türkiye ve Avrupanın sokakları sizin direnişinizin görkemiyle yankılanıyor. Avrupalı dostlarımız ve bazı kuruluşlar bu direnişte daha da duyarlı davranıyorlar. Kimileri dayanışmalarını dile getirmek için dostluk mesajları iletirken, kimileri de çalışmalarımızın doğal yürütenleri oluyorlar, eyleminizi sahipleniyorlar.
Kızıl Bayrak üzerinden size mesaj yollayan Markus dostumuzun (ki kendisi fiilen bir BİR-KAR çalışanıdır) da dediği gibi; yaşama ölümüne bağlı olanların direnişlerinin zaferinin ölümler olmadan kazanılması içindir. Zafere olan inancımız sizdeki gibi tamdır. Siz ölümüne de olsa bu zaferin kazancı için yola çıkmışsınız. Biz dışardakiler ise bu defa ölümler olmadan zaferin kazancı için yola çıkmışız. Tüm inanç ve çabamızla biz dışardakiler bu defalık da olsa kazanmak istiyoruz.
Kuşkusuz bu yine de sizin zaferiniz olacaktır. Sizin görkemli direnişiniz olmadan bunlar olamazdı. Bunu da biliyoruz. Bilmeyenlere de direnişin kendisi öğretecektir. Buna rağmen öğrenmek istemeyenler de kendi kaderlerinin kurbanı olacaklardır. (...)
Sevgili yoldaşlar, size biraz da buradaki gelişmelerden bahsedeyim. Avrupa ülkelerinde sınıfın sosyal ve siyasal haklarına saldırılar her geçen gün biraz daha yoğunlaşıyor. Kapitalizmin vitrini olan bu ülkede de durum farklı değil. Daha önce buradaki sosyal haklara yönelik saldırılar vesilesiyle ortaya konan tepkiler Kızıl Bayrak sayfalarında yer almıştı. Bu konuda size güncel bir örnek vermek istiyorum.
Burada ZEBA diye bir işyeri var. Umumi çamaşırhane de denilebilir. Bu işyeri hastanelerin vb. kuruluşların yanısıra restoran, kantin, labaratuvar gibi işyerlerinin çamaşırlarını yıkıyor ve ameliyat malzemelerini dezenfekte ediyor. Bu işyeri son dönemde özerkleştirildi. Biliyorsunuz her özerkleşterilme gerçekte özelleştirilmenin yarısıdır. Yeni işyeri yönetimi görevi devralır almaz işçilerin maaşlarında dörtte bir indirim yapacağını açıkladı.
Bir yıldan bu yana bu kavga devam edip gidiyor. Bu hafta içinde görüşmeler kilitlendi, işveren dörte birden vazgeçti, ama çalışanların bir bölümünü çıkarmakta diretiyor. işçiler de greve karar verdiler. Grevin ikinci günü hükümet işçilere zorla işbaşı yaptırmak için karar aldı ve özel birlikler grev yerine sevkedildi. Dışarının desteğine de sahip olan işçiler direndiler ve zorla işbaşı yapmadılar. Çıkan çatışmada iki işçi yaralandı ve kolluk kuvetleri geri püskürtüldü. Grev hala devam ediyor.
Bu grev de sizin direnişiniz gibi devletle sınıf arasında bir irade savaşıdır. Eğer devlet burada istediğini elde ederse, sıradaki diğer KİTleri de özelleştirmek saldırını daha seri bir biçimde uygulamaya girişecek. Eğer bu grev şahşında sınıf kazanırsa, en azından şimdilik özelleştirmelerin önüne barikat olunacak.
İşte yoldaşlar, demokrasinin beşiği denilen bu ülkenin demokrasisi bu kadar!.. Bu küçük ve zengin ülkenin zenginliğinin yüzde doksanbeşini nüfusun yüzde beşi yiyor.
Bilmeyenlere hatırlatalım, İşte demokrasi, İşte hayranı olduğunuz Demokratik Cumhuriyet!
Sevgili Özgür ve Muharrem yoldaşlar,
Burada izin sesiniz ve kulağınız olmaya çalışıyoruz. Mutlaka biz kazanacağız. Sizleri tek tek tanımıyorum ama sizlerle çocukluğumuzun tadını çıkarırcasına, gamsız kedersiz özlemini çektiğimiz bir toplumda top koşturmuş birer arkadaş gibi kucaklıyorum ve öpüyorum.
Sizlere yazmaya devam edeceğim ve cevabını da sabırsızlıkla bekleyeceğim.
İsviçreden yoldaşınız Vedat
Not: Mektubu postaya atmadan önce ZEBA işçilerinin direnişinin zaferle bittiğini sendikacı arkadaşlar hemen, ardından da orada çalışan bir ilişkimiz telefonla bildirdiler. Darısı sizin/bizim başınıza.
Antakya temsilciliğimize peşpeşe saldırılar...
Sesimizi boğmaya gücünüz yetmeyecek!
Sermaye devleti memurlara 0 zam, öğrencilere har(a)ç, işçileri düşük ücreti dayatarak, emekçileri açlığa ve sefalete mahkum etmiş durumda. Bununla da yetinmeyerek, toplumun öncü kesimini hücrelere sokarak teslim almaya çalışmaktadır. Devrimci tutsakların bu saldırılara yanıtı SAG ve ÖO direnişi olmuştur.
3 aralık Pazar günü saat 24:00 civarında otagar sanayi civarında Kızıl Bayrak çalışanı Ziya Nihadioğlu, Abdullah Lİf ve Kızıl Bayrak okuru Gökhan İsmailoğulları keyfi bir şekilde gözaltına alındılar. Arkadaşlarımıza emniyette hakaret edilmiş, kaba dayak atılmış ve ajanaştırılmak istenmiştir.
Ardından 4 Aralık Pazartesi günü saat 12:30 civarı Kızıl Bayrak bürosu kamera çekimi eşliğinde basıldı. Büroda bulunan 3 okurumuz tartaklandı. Yayınlar toplandı. Aynı gün saat 14:00de temsilcimiz Zeynel Nihadioğlunun evi basılarak kitap, gazete ve diğer yayınlara elkondu. Çarşamba günü sabah saatlerinde çalışanımız Ziya Nihadioğlu tekrar gözaltına alındı. 2 saat sonra serbest bırakıldı. Ayrıca her fırsatta temsilcimiz Zeynel Nihadioğlunu istiyoruz diyerek terör estirmektedirler.
Bu baskıların bizi yıldıramayacağını bir kez daha belirtiyor; yasal olmayan bu keyfi gözaltı ve baskıları protesto ediyoruz.
Kızıl Bayrak/Antakya
Antakya Hücre Karşıtı Platformun
6 Aralıkta İHDde yaptığı basın açıklaması:
Kızıl Bayraka yapılmış bu saldırıyı
bütün devrimcilere yapılmış sayıyoruz!..
Burjuvazi emekçi halklara durmadan saldırmaktadır. Emekçi halklara bilinçlendirmeye çalışan devrimcileri her türlü baskı ve işkenceye maruz bırakmaktadır. Bunlardan biri de 3 Aralık Pazar günü gözaltına alınan Kızıl Bayrak çalışanlarıdır. Gözaltında hakarete, kabadayağa maruz kalan arkadaşlarımız, ayrıca ajanlaştırılmak istenilmiştir. 4 Aralık Pazartesi günü Kızıl Bayrak bürosu basılmış, büroda varolan arkadaşlarımız saldırıya uğramıştır. 5 Aralıkta arkadaşlarımız serbest bırakılmıştır. Kızıl Bayraka yapılmış bu saldırıyı bütün devrimcilere yapılmış sayıyor, yasa olmayan gözaltı ve baskını protesto ediyoruz.
|
Adanada Ölüm Orucunu destekleme mitingine hazırlık
Devrimci tutsakların süresiz açlık grevlerini ölüm oruçlarına dönüştürmesinin hemen ardından tutsak yakınları ve analar, Adanadaki siyasi partiler, sendikalar ve DKÖlere yapılan bir çağrıyla, ölüm oruçları ve F tipi hücrelere karşı bir miting yapılması gerektiği üzerinden yapılan tartışmaların sonucunda, miting kararı alındı. 10 Aralık saat 11: 00de Mimar Sinanda toplanılıp Uğur Mumcu alanına kadar yürünecek. Yapılan görüşmelerin ardından HADEP, ÖDP, SİP, DBP, İHD, Aydın ve Sanatçı Girişiminden oluşan tertip komitesi miting başvurusu yaptılar.
Miting öncesi afiş, bildiri çalışmalarına hemen başlandı. Ölüm Orucundakiler ölüyor, biz öldürtmeyeceğiz, ya siz! yazan afiş, çıkartma ve çağrılar hazırlandı. Mitingi, bölgesel bir mitinge dönüştürülmesi amacıyla çevre illerdeki sendika, siyasi parti ve DKÖlere çağrı yapıldı.
Adanadaki tüm duyarlı kamuoyunu hücrelere karşı tutsakların başlatmış olduğu Ölüm Orucu direnişini desteklemeye çağırıyoruz.
Hergün 12:30da Sakaryada,
18:00de Yüksel Caddesindeyiz...
Evlatlarmızı öldürtmeyeceğiz!
Zindanlarda SAG direnişinin başlamasının ardından 17 Kasımdan itibaren tutsak yakınları hergün Sakarya Caddesinde basın açıklaması yapmaya başladılar. İlk gün kitlemiz 50-80 civarında iken, SAGın ÖOya çevridiği 30. günlerden sonra bu sayı ikiye üçe katlandı.
Ve şimdi hergün tutsak anaları kızıl bantları, tülbentleri, önlükleri, Evlatlarmızı öldürtmeyeceğiz! yazan pankartlarıyla açlık grevine başladıkları ÖDP binasının önünden Sakaryaya, oradan yine sloganlarla aynı yere dönüyorlar. İlk günler eylemler bu şekilde sürerken, SESin, Emek Patformunun oturma eylemine, Ankarada yapılan diğer işçi-emekçi eylemlerine katılım, sesimizi daha geniş kesimlerinin duymasını sağladı.
|