19 Aralık direnişi ve katliamı...
Devrimciler ölmez,
devrim davası yenilmez!
28 devrimci tutsağın katledildiği, yüzlercesinin işkencelerle sakat bırakıldığı ve F tipi tabutluklara kapatıldığı 19 Aralık katliamının 3. yılındayız. Tüm devrim şehitlerini saygıyla anıyoruz.
Geldiler. Bir sabah tan ağarmadan, savaş silahları, biber gazları, iş makineleri, bombaları ve saldırgan vahşi yüzleriyle geldiler. Hayata Dönüş adını verdikleri kanlı bir operasyonla 20 cezaevine aynı anda girerek kanlı katliam listelerine bir yenisini daha eklediler. Sermaye iktidarına, faşist düzene karşı sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyanın temsilcileri olan devrimci, komünist tutsakları ezmek ve tüm devrimci-demokrat, yurtseverlere gözdağı vermek için, kendi güçlerini göstermek için geldiler. Ancak karşılaştıkları direngenlik, karşılaştıkları tavır ve irade, kendi güçlerinin, kendi silahlarının, devrimcilerin inançları ve yürekleri karşısında ne kadar da çaresiz ve boş olduğunu bir kez daha kanıtladı. Ve uğrunda ölünecek davayı ve yolunda şehit düşenleri bir kez daha onurlu kıldı.
F tipi hücreler:
Kimliksizleştirme saldırısı
Ülkemizde cezaevleri geçmişten bugüne hep bir direniş kalesidir. Zindanları teslim alamayan devlet, sorunu F tipi hücrelerle çözme yoluna gitmiştir. F tipleri bugün sermaye iktidarının muhalif kesimlere karşı kullandığı faşist sindirme yöntemlerinden yalnızca birisidir. F tipi adı verilen tabutluklarla hedeflenen, devrimci tutsakları kendi değerlerinden ve mücadelesinden koparmak, birbirinden yalıtarak ve yalnızlaştırarak kişiliksizleştirmektir. 96 Ölüm Orucu direnişiyle verilen 12 devrimci şehit ile devlet F tiplerini o kadar kolay hayata geçiremeyeceğini görmüş ve toplum nezdinde hücreleri meşrulaştırmaya çalışmıştır. F tipi hücreler beş yıldızlı lüks odalar şeklinde sunulmuş, geçişin ön hazırlıkları yalan kampanyaları ile tamamlanmıştır. 26 Eylül 99 tarihinde gerçekleştirilen, 10 devrimci tutsağın yaşamını yitirdiği Ulucanlar kaliamı ise hücre saldırısının ilk adımı olmuştur. Devlet burada da görkemli bir direnişle karşılaşmış, F tipine geçişi bir süre daha ertelemek zorunda kalmıştır. Bu süre içerisinde hücrelere geçiş hazırlıkları sürdürülmüş, yeni bir katliamın planlamaları yapılmıştır.
Tarih yeni bir direnişe tanıklık etti
20 Ekim 2000de üç devrimci partinin (TKİP; DHKP-C; TKP(ML)) başlattığı süresiz açlık grevi 19 Kasımda Ölüm Orucu direnişine çevrildi. Zindanlardaki direniş dışarıya taşıyor, kitlesel destek eylemleri gerçekleşiyordu. Gündeme oturan direnişe, sendikalardan tutsak yakınlarının örgütlenmelerine, aydın ve sanatçılara kadar herkes sahip çıkıyordu. Köşeye sıkışan sermaye devleti F tiplerinin açılışının ertelendiği yalanıyla yeni bir kampanya başlattı. Bu yalanla kamuoyunu kazanmak ve zayıf unsurları direnişin dışında bırakmak hedefleniyordu. Devrimci tutsaklar bu oyuna gelmediler. Sermaye cephesinden faşist katliamın hazırlıkları adım adım tamamlanıyordu. Tutsaklarla görüşmeler kesildi, aracı heyet susturuldu, medyaya yayın yasağı konuldu ve muhalif eylemlere biber gazı, cop, panzerlerle saldırıya geçildi.
Bizi teslim alamazsınız!
19 Aralıkta devlet, gaz ve sis bombalarıyla, savaş silahları ve iş makineleriyle 20 cezaevine birden saldırıya geçti. Cezaevleri yakıldı, yıkıldı. Her bir cezaevinde tutsaklar direniş geleneğinin bayraktarı oldular, 4 gün boyunca direndiler. 28 devrimci tutsak katledildi. Yüzlercesi işkenceden geçirildi, sakat bırakıldı. Yaralı ve sağ kalanlar F tiplerine gönderildi. Ancak devrimci tutsaklar devletin tüm bu oyunlarını boşa çıkardı ve tüm Türkiye ölümüne bir direnişe tanık oldu. Devlet cezaevlerinin yanı sıra dışarda direnişe destek verenlere de tam bir faşist terör estirdi.
Direniş ruhuyla mücadeleye devam!
19 Aralık katliamının 3. yılındayız. 28 devrimci tutsağın şehit düşmesinin ardından sürdürülen ölüm orucu direnişinde yüzlerce devrimci yaşamını yitirdi, yüzlercesi sakat kaldı. Ancak bir gerçeklik var ki, zindanlardaki direniş dışarıda ruhuna uygun bir şekilde sahiplenilemedi. Tüm yoğun kampanyalara rağmen, içerideki direniş dışarıya istenildiği gibi taşınamadı.
F tiplerinde bugün tecrit ve faşist uygulamalar devam ediyor. Buna karşılık direniş hala sürüyor. Devletin devrimcileri işçi-emekçilerden yalıtma politikaları devam ediyor. Fakat devrimcileri teslim almayı başaramıyorlar.
Bugün 19 Aralık şehitlerinden öğrenme, onların direniş ruhuyla mücadeleyi yükseltme günüdür.
Maraş katliamını unutmayacağız!
70li yılların ikinci yarısında toplumsal muhalefet yükseliyor, devlet bu hareketliliğe karşı kendi beslediği faşist katilleri kullanıyor, mezhep-ırk ayrımlarını körüklüyor ve vahşi katliamlara imza atıyordu. Aralık 1978de Maraşta katliamların en iğrenci gerçekleştirildi. Maraşta senaryosu aylar önce yazılmış bir film oynandı.
Sahne 1
Aralık 1978 Maraşında Çiçek Sinemasında Güneş Ne Zaman Doğacak isimli film gösterimde. İnsanlar filmin içeriği ve o tarihlerdeki politikaların etkisiyle, yazılan senaryonun oyuncuları olmaya hazır halde, ruhlarını şiddet ve kinle dolduruyorlar. Filmin bitimine az bir süre kala planlandığı gibi salonda tesir gücü düşük bir patlama oluyor. Sinemadaki insanlar rollerini oynamaya hazır, belirlenen hedefe karşı bağırıyorlar. Bunu yapan komünistlerdir, yürüyün!
Sahne 2
Kentteki Aleviler ve devrimciler, faşist ve şeriatçı kesimin hedefidirler. Alevilerin ve devrimcilerin oturduğu mahallelere, evlere saldırılıyor, Alevilerin gittikleri kahvelere patlayıcı maddeler atılıyor ve ilerici iki öğretmen öldürülüyor. Öldürülen iki öğretmenin 22 Aralıkta cenazeleri kaldırılacakken sahneye tekrar kiralık katiller çıkıyor ve repliklerini söylüyorlar. Komünistler ve Aleviler Cuma namazında camileri bombalayacak, kardeşlerimizi katledecekler, toplanalım!
Aralık 1978de Maraşda 111 insan öldü, 1000e yakın insan yaralandı, 552 ev, 289 işyeri yakıldı, yıkıldı. Aralık 1978de Maraşta devlet kanlı yüzünü bir kez daha gösterdi.
Ardından katliam bahane edilerek sıkıyönetim ilan edildi. Maraş katliamı sıkıyönetime gerekçe sunmak için yapılmıştır. Orada devlet sivil faşistler ve dinci gericilerin elleriyle onlarca insanı katletmiş, bir kenti kana boğmuştur.
Tüm diğer katliamların hesabı ile birlikte Maraşın hesabını da sermaye iktidarını devirecek olan işçi sınıfı ve emekçiler soracaktır.
Maraşı unutma, unutturma!
|