23 Ocak 2015
Sayı: KB 2015/03

15 bin metal işçisi sömürüye karşı grev dedi
Erdoğan'ın saltanat hayalleri
AKP iktidarının İsrail'e yönelik sahte çıkışları
Avcılar'da faşist saldırıya kitlesel yanıt
Hırsızları sıfırladılar, katilleri akladılar
On binler Hrant'ı andı!
Cizre'de 'kamu düzeni': 1 ayda 5 çocuk katledildi
Metal grevi: Bitmeyen kavga! - T.Kor
"Bu mücadele bizim mücadelemiz"
Ya metal grevi yasaklanırsa?
"Her şeye hazırız"
"Metal grevi sahiplenilmeli"
Grev komiteleriyle greve hazırlık
İşçi eylemlerinden...
Charlie Hebdo katliamı, yeni ‘güvenlik zirvesi’ ve emperyalistlerin kanlı manevraları
Ne masa başı görüşmeler, ne anayasal düzenlemeler ne de emperyalist yalanlar...
Dünya işçi ve emekçi eylemlerinden…
8 Şubat’ın çağrısı: İşgal, grev, direniş!
DEV TEKSTİL’den örgütlenme çağrısı
Eğitimciler Forumu üzerine
Nasıl bir kadın çalışması’ ve emekçi kadın çalışmasının sorunları
DEÜ’de afiş ‘ateşli silah’ sayıldı
Hapishanelerdeki hak gaspları, saldırılar ve ötesi
"Dünya devriminin gelecek safhasında Türk proletaryası önemli bir yer işgal edecek!"
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hapishanelerdeki hak gaspları, saldırılar ve ötesi

 

Düşünmek bir eylemdir. Ve bu eylem sayesinde, insanlık tarihinde büyük altüst oluşlar, devrimler gerçekleşmiştir. Düşünmek tarih boyunca büyük, daha büyük eylemleri mayalamış, patlamaya hazır olan dinamitin fitilini ateşlemiştir. İnsanlığın gelişiminde önemli bir yere sahip olan bu büyük eylem -düşünmek- tarihin akışında adeta lokomotif gibidir. Düşünmek, insanlığın, içinde yaşadığı mevcut koşulların farkına varması ve bu koşulları değiştirme-dönüştürme eyleminin ilk adımıdır.

Basitleştirecek olursak; sınıfsal farklılıkların gözlenmesi, üzerine kafa yorulması, mevcut çelişkilerin ortadan kaldırılması, sınıfsız-sömürüsüz bir toplum hedefi… Bütün bunlar mevcut yaşamın günü ve geçmişi ile değerlendirilerek tarihsel sonuçlar çıkartılması, sonraki eylemlerin -sınıf savaşlarının- ateşleyicisi olan, fitili tutuşturan düşünmektir. Bu arada belirtelim ki idealist anlamda düşünceyi başköşeye oturtmak gibi bir yanılgıya düştüğümüz sanılmasın. Burada kastettiğimiz düşüncenin maddi koşullara bağlı bir şekilde oluşması ve o koşulları yerle bir edecek bir fitil olmasıdır. Daha doğru bir ifade ile, yaptığımız vurgu düşünceye değil “düşünmek” eyleminedir. Bir anlamda teorinin önemine vurgu yapıyoruz.

İnsanlığın sınıflı topluma geçişi ile birlikte başgösteren sömürü ve eşitsizliğe başkaldırı düşüncesi sınıf savaşımını da beraberinde getirmiştir. Binlerce yıl öncesinden bugüne dek devam eden, Marks’ın Komünist Manifesto’daki ifadesi ile “kimi zaman açıktan, kimi zaman gizli olarak devam eden mücadele”nin önünde düşünmek eylemi vardır. Tarih boyunca sömürücü sınıfların düşünce (kendi çıkarlarına aykırı olan) karşısında cellat olarak dikilmesinin sebebi de bu eylemin (düşünmek) önüne geçilemeyen sonuçlar yaratması, toplumsal altüst oluşları tetiklemesidir. Spartaküsler’den Bedrettinler’e ve adını burada saymakla bitiremeyeceğimiz nicelerinin kıyımdan geçirilmelerinin yegâne sebebi sınıfsal köleliği ortadan kaldırmayı düşünmek (birinci eylem) ve ikinci olarak Marks’ın yalın ifade ediş şekliyle “aslolan dünyayı değiştirmek için saldırmaktır” diyerek eyleme geçmektir.

Bugün zindanlarda tutulan binlerce devrimci tutsağın da tutsak edilmelerinin gerisindeki sebep aynıdır; düşünmek ve değiştirmek için saldırmak…

Kapitalist sömürü düzeni geldiği aşamada tutsak ettiği devrimcileri ve komünistleri fiziki olarak anında yok etmese de F tipi hapishanelerde beyaz ölüm, tecrit-tredman ile çürütmeyi amaçlamaktadır. Ki 2000 yılında F tiplerine geçişte gerçekleştirilen 19-22 Aralık Katliamı’nda “Hayata Dönüş” adı altında 28 devrimci tutsak katledilmişti.

F tipleri açıldığından bugüne hak gaspları ve saldırılar sistematik olarak devam etmektedir. Öyle ki saldırının birini boşa çıkardığınızda hemen başka bir koldan saldırı dalgası gelmektedir. Hapishanelerde eş zamanlı olarak başlatılan devrimci yayınlara dönük yasak-sansür saldırısının üzerinden çok bir zaman geçmemişken şimdi de tecrit içinde tecriti dayatan yeni bir saldırı ile yüzyüzeyiz. Haftalık olarak çıkılan sohbet, spor vb. ortak etkinlikte imza atmıştır hapishane idaresi bu saldırıya. Örneğin bizler B Blok’ta kalıyoruz ve haftalık sohbete istediğimiz kişilerle çıkmaktayız. Bizim sohbet grubumuzdaki tutsakların tamamı C Blok’taki tutsaklar.

12 Ocak Pazartesi sabahı gelen gardiyanlar “sohbete” dediler, gittiğimizde bizim belirlediğimiz kişilerle değil hapishane idaresinin keyfiyete dayalı blok sınırlandırması ile B Blok’taki tutsaklarla sohbete çıkmamız dayatıldı. Bizler ise bu dayatmayı kabul etmeyerek hücreye geri döndük. Yani işin özünde hapishanede üç blok var ve idare bu yeni keyfiyetiyle her bir bloğu kendi içinde ayrı bir hapishaneye çevirmeye çalışıyor. “Ortak etkinliklere benim belirlediğim günde, benim belirlediğim kişilerle çıkacaksınız” diye dayatıyor. İlgili genelgede haftalık on saat olarak belirtilen sohbet süresini üç saat ile sınırlandırmak üç kişilik ve tek kişilik hücrelerle yaratılan tecrit-izolasyon anlaşılan o ki hapishane idaresini kesmiyor, şimdi de hapishaneyi blok blok ayırmaya kalkışıyorlar.

Devrimci tutsaklar olarak kuşkusuz önceki saldırılara karşı nasıl direndiysek son saldırı karşısında da tavrımız yine direniş olacaktır ve elbet bu saldırıyı da püskürteceğiz.

Yazımızın girişinde bir eylem olarak “düşünmek” ve bunun önemine, sonuçlarına kısaca değinmiştim. Hapishanelere kapatılan devrimci tutsaklar yaşamı her gün yeniden var etmektedir. Mekânın aynı ve yaşananların rutin olduğu F tipi koşullarında kendini yeniden var edebilmenin en temel koşulu da yaşamı yeniden var etmek ve üretmektir. Üretimin önemli sacayaklarından biri ise düşünmektir. Yaratmak ve üretmek bunu gerektirmektedir. Mücadelenin ve örgütün geliştirilmesi insanın bireysel gelişimi de bunları besler. Düşünsel bir faaliyet ile gerçekleşmektedir. Devlet, buradaki somutluğuyla hapishane idaresi zincirleme olarak gerçekleştirdiği hak gaspları ve saldırılarla esasında bu düşünsel faaliyeti engellemeye çalışmaktadır. İğneden ipliğe atletten fanilaya birçok eşyanın alınmamasını “güvenlik” gerekçesi ile soruna dönüştüren hapishane idaresi esasında sinsi bir saldırı gerçekleştirmekte, normalde günlük yaşamda hiçbir insanın gündem yapmayacağı şeyleri önümüze getirerek gündem yaratmaya çalışmaktadır. Burada asıl hedeflenen düşünmenin engellenmesidir. Fiziki koşullar itibari ile en fazla üç kişisiniz ve yapabileceğiniz en verimli faaliyetler okumak, düşünmek ve yazmaktır. İşte bu faaliyetler sayesindedir ki onlarca yıl hapishanelerde tecrit altında kalan devrimci tutsaklar gözündeki ışığı, yüreğindeki ve beynindeki inancını taze tutmayı başarmıştır.

Öncekilerde olduğu gibi bu son saldırıda da devlet hapishanelerde kendi gündemini dayatmaktadır. Burjuvazi dışarıda nasıl yönetiyorsa içerde de aynısını uygulamaya çalışıyor. Kendi yarattığı gündemi ile bizleri oyalamaya, meşgul etmeye ve bizim için öncelikli olan gündemlerimizden uzak tutmaya çalışıyor.

Burjuvazi ve onun adına yönetenler beyhude çabalarla uğraşmaktadır. Su akıp yatağını bulmakta ve her şey olması gerektiği gibi olmaktadır.

Tarih her zamanki tanıklığını yapmakta beyaz ölümü dayatanlara karşı beyaz ölümüne ölümüne direnenleri saygı ile not etmektedir kızıl sayfalarına…

Baskılar, hücreler bizi yıldıramaz!

Özgür Karagöl

12 Ocak 2015
Sincan 1 No’lu F Tipi Hapishanesi
B1-53

 
§