29 Haziran 2007 Sayı: 2007/25(25)

  Kızıl Bayrak'tan
   Sivas katliamının 14. yıldönümünde katliamcı devletten hesap soralım!
  Sivas katliamının hesabı sorulacak!
Düzen pisliklerini ortalığa saçmaya
devam ediyor!
Düzen bekçileri yeni silah alımları için Pentagon kapısında...
Tırmandırılan polis terörüne karşı
mücadeleyi yükseltelim!
Kamuda satış sözleşmesi imzalandı!
  Mamak İşçi Kültür Evleri’nin düzenlediği etkinliğe 700 işçi ve emekçi katıldı…
  BDSP’nin sosyalist milletvekili adayları
işçi ve emekçilerle buluştu...
  İstanbul bağımsız sosyalist milletvekili adaylarıyla konuştuk...
  BDSP’nin seçim faaliyetlerinden...
  “Milli şirket” OYAK
yabancı sermayeye satılıyor!
  İşten atılan Esen Plastik işçileriyle
dayanışmayı yükseltelim!
  İşçi-emekçi hareketinden...
  Petrol-İş Başkanlar Kurulu:
  Gaziosmanpaşa seçim çalışması üzerine…
  Bir çift güvercin havalandı...
  İlmeği tutan ellerle şenlik yapmak!..
  Binali Soydan’a özgürlük!
  Basından...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İstanbul bağımsız sosyalist milletvekili adaylarıyla konuştuk...

“Mücadeleden başka yol, devrimden ve sosyalizmden başka çözüm yok!”

- Kendinizi tanıtır mısınız?

N. Şafak Özdoğan (İstanbul 1. bölge bağımsız sosyalist milletvekili adayı): İnsanlığı, doğayı, emeğimizi kısaca geleceğimizi yokeden, emperyalist savaşlar, sosyal yıkım, toplumsal çürüme üreten, eşitsizlik, baskı ve zor üzerine kurulu emperyalist-kapitalist sisteme tepki duyan bir emekçiyim. Bu tepkinin doğal bir sonucu olarak da örgütlü bir devrimciyim. Devrimci saflarda örgütlenmenin bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Çünkü benzer durumda olan, yani bu sisteme öfke ve tepki duyan, değişmesini isteyen ancak mücadeleye katılmayan, örgütlülükten geri duran her işçinin ve emekçinin mutlaka örgütlenmesi gerektiğine inanıyorum. Eğer bu sistemden ve bu sistemin sonuçlarından hoşnutsuzsanız, mutsuzluklarınız katlanarak artıyorsa, her sabah güne lanet ederek başlıyorsanız, tepkiniz gün geçtikçe artıyorsa, onu değiştirme iddiasına da sahip olmalısınız. Bu da ancak örgütlü bir mücadeleyle mümkündür. Çünkü sömürücü sistem size başka bir seçenek sunamaz.

Yoksa duyduğunuz tepki, eğer devrimci mücadeleden uzak durursanız, gerisin geri yine sizi vurur. Bir süre sonra ya duyarsızlaşırsınız, ya güvensizleşirseniz, ya yılgınlaşırsınız, ya da çürürsünüz. Bu sisteme alışmanız, onu kabul etmeniz mümkün değildir. İnsanı yok sayan, geleceğinizi çalan, sizi köleleştiren, kâr üzerine kurulu bu sisteme işçi ve emekçilerin alışması mümkün değildir. Bu koşullarda kendi seçeneğinizi ve alternatifinizi yaratmaktan başka bir çözümünüz yoktur. Emekçilerin bir tek alternatifi vardır. O da devrimci mücadelenin kendisidir.

Fatma Ünsal (İstanbul 2. bölge bağımsız sosyalist milletvekili adayı): Tanıtım yazımda ‘emekli öğretmen’ ve ‘Kızıl Bayrak yazarı’ sıfatları yer aldı. Bu, bence oldukça eksik bir tanıtımdı. Bu nedenle röportaja tanıtım sorusuyla başlamak isabetli oldu. Böylece eksikleri tamamlayabiliriz.

Eksik kalan kısmın başlarında, tarım işçiliğiyle geçen çocukluk ve gençlik yılları var. Bu benim için önemli, çünkü temelin, bir çocuk için ne kadar zor olacağı bile tahmin edilemeyecek o tarım işçiliği döneminde atıldığını düşünüyorum. Sonrasında, yani öğretmenlik yaptığım yıllarda bozulamayacak kadar sağlam bir temel oldu. Öğretmenlik bozuldu, hem de birkaç kez. Ancak benim sınıf kimliğim bozulmadı. Ancak kendiliğinden ve o ham haliyle kalarak değil.

Devrimci düşüncelerle karşılaştığımda daha tarım işçiliği sona ermemişti. İlk Marks’la tanıştım. Komünist Manifesto ile... Ve, işte bu, dedim, bu bizi anlatıyor. Kurtuluşumuz budur. Sonraki bütün seyri anlatmaya gerek yok. Çünkü 50 yaşımı geçtim ve bir röportaj sınırlarına sığmayacak bir hayat anlamına geliyor bu yıllar. Sonuca geliyorum. Bu ilk tanışma sayesinde bir kez ‘bağımsızlık’ kazandıktan sonra, bugün bulunduğum yeri tanımak fazla zor olmadı.

Buna ek olarak, 10 yıllık periyodlarda bir biçimde işten uzaklaşmam yahut uzaklaştırılmam nedeniyle, farklı işkollarında çalışarak geçimimi sağlamanın da bana büyük yararı olduğunu düşünüyorum. Siyasal gelişimim elbette artık büyük oranda mücadele içinde şekilleniyordu. Fakat, sınıfın farklı sektörlerindeki farklı kesimlerin yapısını, eğilimlerini, sorunlarını vb. tanımanın, bir sınıf devrimcisi için bulunmaz bir deneyim ve birikim yarattığını rahatlıkla söyleyebilirim.

Bu işten uzaklaştırmaların sonuncusunda -‘90’da her ne kadar bir darbe olmadı gibi görünüyorsa da, periyot şaşmasın diye ben yine darbe yemiştim- Kızıl Bayrak gazetesinde çalışmaya başladım. O tanıtım yazısındaki ‘yazarlık’ becerisi de böyle kazanıldı. Yoksa, bir eğitimcinin yazı yazabilmesi o kadar kolay değil. Büyük çoğunluğuyla yarı-cahil bir kesimdir eğitim camiası. O cahilliğin yarısını kendi çabalarıyla atabilenler -TÖS, TÖB-DER ve bugün Eğitim-Sen’de mücadele yürütenler- sayesindedir ki, eğitimciler, toplumda halen ve bir nebze ‘aydın’ muamelesi görmektedir.

Yani, okuma-yazma öğreten biri olarak, okumayı değilse bile yazmayı Kızıl Bayrak’ta öğrendim. Aslında, bugünkü beni ortaya çıkaran ne varsa hepsini bana kazandıran mücadele olmuştur. Dolayısıyla, bu yanıtın son sözü, beni daha fazla tanımak isteyen yayınlarımızı daha dikkatli okusun diyebilirim. Ben işte O’yum. Devrimci sınıf mücadelesinin binlerce sıra neferinden biriyim. En büyük övünç kaynağım bu ‘sıradanlık’tır. Aynı zamanda (ve her devrimci gibi) tek hayat güvencem de sıradaki yerimdir.

Hüseyin Temiz (İstanbul 3. Bölge bağımsız sosyalist milletvekili adayı): İstanbul ili 3. seçim bölgesinden bağımsız sosyalist milletvekili adayıyım. Aynı zamanda Küçükçekmece İşçi Platformu temsilcisiyim. Şu anda enerji sektöründe çalışmaktayım. Yaşamımım büyük kısmı işçilikle geçti. Sömürüyle, baskıyla, yoksullukla çok erken yaşta tanıştım. Adına kapitalizm denilen bu sistemin yıkılması gerektiğini, bu gerçekleşmeden işçi ve emekçilerin en basit sorunlarının dahi kalıcı bir çözüme kavuşmayacağını çok erken yaşta gördüm, öğrendim. O zamandan bu yana devrimci mücadelenin içindeyim.

- Neden bağımsız milletvekili adayı oldunuz, neyi hedefliyorsunuz?

N. Şafak Özdoğan: Seçimlere Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu’nun adayı olarak katılıyorum. BDSP’nin ortaya koyduğu sınıfın devrimci programı etrafında işçi ve emekçileri mücadeleye çağırmak, devrimin ve sosyalizmin bayrağını yükseltmek için seçimlere giriyoruz. Dünyayı değiştirme iddiasına daha geniş işçi ve emekçileri kazanmak gerekiyor. Bunun için de işçi ve emekçilere bu sistemin gerçek yüzünü anlatmak gerekiyor. Açıkçası seçimlere bu düzeni teşhir etmek, işçi ve emekçilere gerçekleri anlatmak için katılıyoruz. Yani devrimci mücadeleyi büyütmek, işçi ve emekçileri sınıf çıkarları etrafında örgütlülüğe çağırmak için katılıyoruz.

Bugün milyonlarca işçi ve emekçi en ağır koşullarda köle gibi çalışıyor, insanlık dışı koşullarda yaşama savaşı veriyor. Sefaletimiz her geçen gün artıyor. Bu tablonun sorumlusu olan sermaye uşakları (düzen partilerini kastediyorum) utanmadan emekçilerin karşısına çıkıp oy istiyorlar. Emekçi halkların karşısına çıkan bu sermaye uşaklarının arkasındaki gerçek güç odaklarını göstermek, emperyalistlere ve işbirlikçilerine karşı emekçileri mücadeleye çağırmak için seçimlere katılıyoruz. Çünkü emekçiler bu düzenin görünür yüzü olan sermaye partilerinin hepsine lanet okusa da başka bir seçenekleri olduğunu düşünmüyorlar. Ama var. İşte biz bu devrimci seçeneği işçi ve emekçilere anlatmak, onlara bunu göstermek için seçimlere katılıyoruz.

İnsanca yaşamak için, geleceğimizi kazanmak için, temel hak ve özgürlüklerimiz için bu düzeni yıkmak, yerine gerçek özgürlük ve eşitliği getirecek olan sosyalizmi kurmak gerekiyor. Seçim sürecine müdahale toplam siyasal sınıf çalışmamızın bir parçası. Biz de seçimler vesilesiyle bir kez daha mücadele çağrısı yapmak, işçi ve emekçileri devrimin ve sosyalizmin bayrağı altına çağırmak için seçimlere katılıyoruz.

Fatma Ünsal: İşçi sınıfı ve emekçi kitlelere iktidar yolunu göstermek için, diyebiliriz. Bugünkü koşullarda bu, seçim sloganımızda da ifade ettiğimiz gibi, seçimde, mecliste çözüm bulamayacaklarını, gerçek çözümün devrimde, kurtuluşunsa sosyalizmde olduğunu anlatmak anlamına geliyor. Bir devrimci olarak bu, elbette, hayatım boyunca yaptığım bir şey. Yani sınıf kitlelerine gerçek kurtuluşun yolunu göstermek. Ancak kabul edilmelidir ki, bunun çok çeşitli yolu ve aracı var. Bunların bir kısmı da dönemsel olarak öne çıkabilir. Seçim süreçleri de, sadece düzen cephesine değil, eğer yararlanmayı bilirlerse, devrim cephesine de önemli olanaklar sunmaktadır.

Düzen partileri ve kurumları açısından seçim süreçleri, hükümetten, parlamentodan, düzen partilerinden umudunu kesmiş işçi ve emekçi kitleleri yeniden düzene bağlama imkanı anlamına gelirken; devrimci hareket açısındansa, tam tersinden, düzenden kesilen umutları devrime bağlama imkanı anlamına gelir.

Genel olarak bilindiği ve yaşadığımız günlerde de izlenebileceği gibi, seçim süreci boyunca işçi sınıfı ve emekçi kitleler düzen cephesinin ağır bir yalan ve demagoji bombardımanına maruz bırakılıyor. Düzen partileri -aynı programda aynılaşmaları tespitimiz baki kalmak üzere- halk avcılığının binbir aracını buluyor, yaratıyor. Tutamayacakları vaadlerle kitleleri kandırmaya, bu yalan vaadlerinin peşinden düzene bağlamaya çalışıyorlar. Onlar için oy toplamak da çok önemli olmakla birlikte, kitleleri düzene bağlamak gibi daha temel ‘vatani’ bir görevle de yükümlü bulunuyorlar. Bunun için de yarışıyorlar.

Biz, durumdan görev çıkaran devrimcileriz. Bu kritik günlerde sınıf kitlelerini kaderlerine terk edemeyiz. Burjuvazi, sadece siyasi partileriyle değil, ordusundan medyasına tüm kurum ve kuruluşlarıyla saldırıya geçmişken, siyasi olan başta olmak üzere tüm sınıf örgütlerinin buna karşı koyması, ama savunma değil, bir karşı saldırı cephesi oluşturması gerekir. Ben, sınıfın bağımsız sosyalist adayı olarak bu cephenin ön sıralarında görev almış olmaktan gurur duyuyorum. Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu’nun bu seçim savaşında önemli başarılara imza atacağından da eminim.

Hedefimiz, sınıf kitlelerine gerçek çözüm ve kurtuluş yolunu göstermek, şeklinde özetlenebilir. Ancak, birkaç başlık halinde ortaya koymak daha açıklayıcı olacaktır. Öncelikle, yukarıda söz ettiğimiz bombardımana karşılık vererek bir koruma kalkanı oluşturmaktır. Bununla birlikte, gerçek çözüm ve kurtuluş yolunu göstermektir. Bütün bunların bir sonucu olarak da, iktidarın sınıfsal olduğu ve bugünkü burjuva iktidarının tek alternatifinin de işçi sınıfının sosyalist iktidarı olduğunu göstermek, bir bakıma sınıfı iktidar fikrine alıştırmak.

Hüseyin Temiz: Herşeyden önce biz sınıf devrimciyiz. İşçi sınıfını bu topraklarda programıyla, eylemi ile temsil eden tek oluşumun rehberliğinde mücadele eden insanlarız. Sınıfımız bugün çok yönlü saldırılarla karşı karşıya olmasına rağmen ortaya güçlü bir direnç koyamıyor. Sınıf hareketinin dibe vurduğu bir ortamda kitleleri kendi güncel ve temel sorunları üzerinden örgütlü mücadeleye çekmeye yönelik kesintisiz bir faaliyet yürütüyoruz. Burjuvazi kendi siyasal krizine çözüm bulmak, en azından bu krizi bir süre için dindirmek amacıyla seçim oyunu ile kitlelerin karşısına çıkıyor. Sandığın sonucu ne olursa olsun, sosyal yıkım saldırılarına kalındığı yerden devam edileceği kesin. Biz kitleleri uyarmak, seçimin de meclisin de işçi ve emekçiler için çözüm olmadığını, kurtuluşun devrimde ve sosyalizmde olduğunu söylemek sorumluluğuyla karşı karşıyayız. Bu sözü ancak biz devrimci sınıfın programına sahip olanlar söyleyebilir. Bunu biz söyleyeceğiz, bunu söylemek için aday oldum.

Neyi hedefliyorsunuz sorunuza gelince; kitleleri örgütlemeyi ve mücadeleye çekmeyi hedefliyoruz. Bizim temel sorunumuz budur. Bizim seçim çalışmamız bir örgütlenme, mücadele etme, ayağa kalkma çağrısıdır. Alacağımız oyları ise devrim ve sosyalizm mücadelesine verilmiş aktif bir destek olarak algılıyor ve bu sınırda önemsiyoruz.

Biz işçileri sendikalarda örgütlemek, işyerlerinde komiteler kurmak, kapitalistlerin zulmüne karşı onları fiili mücadeleye çekmek hedefli bir çalışma örgütlüyoruz. Zira sadece seçim aldatmacasını değil, burjuvazinin tüm saldırgan politikalarını boşa çıkarabilecek örgütlü bir mücadele geliştirebilmek bizim temel kaygımızdır. Saldırıları boşa çıkarmak ancak bağımsız devrimci ve birleşik bir sınıf hareketi ile başarılabilir. Biz bunun mücadelesini veriyoruz. Seçimlerden bu mücadeleyi geliştirmek için faydalanacağız.

- Nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?

N. Şafak Özdoğan: Çalışmalarımızı çok yönlü planladık. Seçimler vesilesiyle bugüne kadar ulaşamadığımız işçi havzalarına, emekçi semtlerine ulaşmayı hedefliyoruz. Geniş emekçi kitlelere seslenmek, onları devrimden ve sosyalizmden yana taraf olmaya çağırmak için yaygın bir propaganda-ajitasyon çalışması planladık. Kitle toplantıları ve etkinlikleri çalışmamızın esas ayağını oluşturuyor. Anadolu Yakasında bugüne kadar 4 seçim bürosu açtık. Buna 2 tane daha eklemeyi düşünüyoruz. Biri 1 Temmuz’da açılıyor. Seçim bürolarımızı, mevcut kurumlarımızı en etkin şekilde kitlelerle buluşmanın bir aracı olarak değerlendiriyoruz. Kahve, dernek, ev, fabrika toplantıları, kitle etkinlikleri, varsa işçi direnişleriyle etkin dayanışma, sosyal ve kültürel etkinlikler, açık hava şenlikleri vb. yöntemlerle işçi ve emekçilerle buluşmayı hedefliyoruz. Bu hedeflerimizin bir kısmını gerçekleştirdik.

2 Temmuz Sivas katliamının yıldönümü yaklaşıyor. 2 Temmuz vesilesiyle Anadolu Yakası’nda seçim bürolarımızın olduğu bölgelerde eylem ve etkinlikler düşünüyorüz. 1 Temmuz’da BDSP olarak İstanbul’da kitlesel bir basın açıklaması yapacağız.

Temmuz’un ilk haftalarında aday tanıtım toplantıları, film gösterimleri, fabrika, ev vb. kitle toplantıları düşünüyoruz. Tabii bir de şenlik planımız var. Temmuz’un ikinci haftasına gelecek şekilde açık havada kitlesel bir şenlik düzenleme hedefimiz var. Temmuz’un üçüncü haftasında ise yine ilçelerdeki toplantı yerlerine göre kitlesel miting türü etkinlikler yapmayı planladık. Afişler, bildiriler, duvar gazeteleri, pankartlar, davetiyeler ve el ilanları gibi rutin araç kullanımlarını saymıyorum. Özgünlüklerine göre daha yerel araçları da devreye soktuk (bültenler, fabrikalara seslenen özel bildiriler vb.)

Kısacası çalışmamız yoğun ve çok yönlü bir hatta ilerliyor.

Fatma Ünsal: Benim bölgemde 2 seçim bürosu açtık. Ve elbette bu büroları en verimli biçimde kullanmaya çalışıyoruz. Fakat kabul edilmeli ki, çalışmamız büro eksenli değildir, olamaz. Bu kabul edilirse son derece sınırlı ve rutin bir çalışma da kabul edilmek zorunda kalınacaktır. Oysa süreç, tüm güç ve olanakların sonuna kadar seferber edilmesini gerektiriyor. Dolayısıyla, seçim öncesi kullandığımız araçların yanı sıra, sürece özgü araçlar da devreye sokuluyor. Yine, seçim öncesi çalışma yaptığımız fabrika bölgelerine ve emekçi semtlerine, bu kez seçim araçlarıyla gidiyoruz. Ortaya çıkan yeni imkanlarla çalışma alanımızı genişletiyoruz. Bu yoğun çalışma sayesinde çevremizi eğitiyor, sınıf mücadelesine yeni kadrolar yetiştirmeye çalışıyoruz.

2. bölge oldukça geniş bir alanı kapsıyor. Ne yazık ki biz bu geniş alanın oldukça dar bir kısmında yoğunlaşabiliyoruz. Seçim bürosunun biri Gaziosmanpaşa merkezde, diğeri Gazi Mahallesi’nde. Bir de Karayolları Mahallesi’ndeki mevcut kurumumuzu seçimler vesilesiyle kullanıyoruz. Bu alanlarda da, genel sınıfsal sorunların yanı sıra, düzenin gençliği uyuşturucuyla buluşturma saldırısı yaşanıyor. Önceki süreçte bu konuda ciddi bir çalışma içindeydik. Seçim çalışmalarında da bu, başlıca propaganda konularımızdan birini oluşturuyor.

Seçim bürolarımızı, düzen partilerinden kopya bir etkinlikle değil, seçimler konulu tartışma toplantılarıyla açtık. Etkinliği müzikle, halayla ve benzeri de renklendirdik kuşkusuz ama, merkezini bu tartışma toplantıları oluşturdu. Bir de sinevizyon gösterimi yaptık. Şimdi gerek seçim bürolarında gerekse de ev ve işyerlerinde, daha doğrusu imkanını bulabildiğimiz her yerde, böyle toplantıları planlıyoruz. Dönem boyunca, ulaşabildiğimiz en fazla sayıdaki işçi ve emekçiyi sürece dahil etmeye çalışacağız. Düzeni, devrimi ve sosyalizmi, düzen politikalarını ve sınıf politikasını tartışmalarını sağlayacağız. Ve elbette, onları kendi sınıfsal davalarına kazanmak ana hedefimiz.

Hüseyin Temiz: Çalışmamız bütünüyle işçi ve emekçilere yönelik. Onlarca işletme, sanayi siteleri, bunları çevreleyen emekçi semtleri çalışma alanımız içinde. Kitlelere gidiyoruz. Çok yönlü, onları kuşatan, onlara sorgulatan, çalıştığı işyerinde, yaşadığı semtte karşı karşıya kaldığı sömürü koşullarına karşı onları aydınlatan, eyleme ve örgütlenmeye yönlendiren bir faaliyet yürütüyoruz. Bunu yaparken de parlamentonun çözüm olmadığını, düzen partilerinin programlarında tekleştiğini, kim başa gelirse gelsin emekçilerin payına düşenin dizginsiz sömürü ve sosyal yıkım saldırısı olduğunu, işçi sınıfının sorunlarının ancak kendi iktidarı altında çözülebileceğini döne döne propaganda ediyoruz.

Şimdiye kadar binlerce bildirgeyi emekçilere ulaştırdık. Birçok işletmeye özgün sorunları üzerinden seslendik. Esenyurt İşçi Bülteni ve Emekçinin Gündemi gibi yerel örgütlenme araçları ile daha geniş kitlelere ulaştık. Ev toplantıları örgütledik. İleri işçilerle toplantılarımız oldu. Örgütlü fabrikaların temsilcilerine seslenme imkanı bulduk. Esenyurt ile Sefaköy’de 3 seçim bürosunu coşkulu etkinliklerle faaliyete geçirdik.

2 Temmuz Sivas katliamı nedeniyle 1-2 Temmuz günleri etkinlikler gerçekleştireceğiz. Ev toplantıları ile işyeri toplantılarına daha bir ağırlık vereceğiz. Önümüzde şenlik, miting gibi kitlesel etkinlikler yapma hedefi duruyor.