29 Haziran 2007 Sayı: 2007/25(25)

  Kızıl Bayrak'tan
   Sivas katliamının 14. yıldönümünde katliamcı devletten hesap soralım!
  Sivas katliamının hesabı sorulacak!
Düzen pisliklerini ortalığa saçmaya
devam ediyor!
Düzen bekçileri yeni silah alımları için Pentagon kapısında...
Tırmandırılan polis terörüne karşı
mücadeleyi yükseltelim!
Kamuda satış sözleşmesi imzalandı!
  Mamak İşçi Kültür Evleri’nin düzenlediği etkinliğe 700 işçi ve emekçi katıldı…
  BDSP’nin sosyalist milletvekili adayları
işçi ve emekçilerle buluştu...
  İstanbul bağımsız sosyalist milletvekili adaylarıyla konuştuk...
  BDSP’nin seçim faaliyetlerinden...
  “Milli şirket” OYAK
yabancı sermayeye satılıyor!
  İşten atılan Esen Plastik işçileriyle
dayanışmayı yükseltelim!
  İşçi-emekçi hareketinden...
  Petrol-İş Başkanlar Kurulu:
  Gaziosmanpaşa seçim çalışması üzerine…
  Bir çift güvercin havalandı...
  İlmeği tutan ellerle şenlik yapmak!..
  Binali Soydan’a özgürlük!
  Basından...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP seçim bildirgesi...

Durmak yok, saldırıya devam!

Diğer partiler gibi hükümetteki AKP de seçim bildirgesini açıkladı. Son 4-5 yıldır tek başına hükümette olan, bu nedenle de işçi ve emekçilere dönük saldırı programlarının siyasal sorumluluğunu taşıyan bir parti olarak AKP’nin neler söyleyeceği aslında aşağı yukarı belliydi. Daha ziyade bunları nasıl söyleyeceği; her biri sömürü ve yıkımı arttırmaktan başka bir sonuç üretmeyen, hepsi de İMF-TÜSİAD planlarında yer alan saldırı politikalarının emekçileri aldatmak üzere AKP tarafından nasıl parlatılacağı, parıltılı ambalajlara sarılacağı merak konusuydu.

Merak edilen bir diğer şey ise son zamanlarda düzen siyasetinde yaşanan gerici dalaşmayla bağlantılı konuların (Kürt sorunu, rejim ve laiklik tartışmaları, ordu ile yaşanan gerilim vb.) AKP’nin seçim bildirgesine nasıl yansıyacağıydı.

Tam da tahmin edildiği gibi, AKP ekonomik ve sosyal konularda mevcut saldırı politikalarına aynen devam edileceğini seçim bildirgesiyle de ilan etti. Kişi başına gelirin 2013 yılında 10 bin doları aşacağı, enflasyonun “tek haneye” ineceği, işsizliğin “daha da” düşürüleceği, ihracatın 200 milyar doları aştığı, turizm gelirlerinin ise 40 milyara yaklaştığı bir pembe tablonun çizildiği AKP bildirgesinde bu hedeflere nasıl ulaşılacağı madde madde anlatılmış.

Cilalarından arındırarak kabaca özetlemek gerekirse AKP, yeniden hükümeti kuracak olursa, sosyal yıkım saldırısına kaldığı yerden devam edeceğini; enerji özelleştirmelerinin tamamlanacağını; “yatırım ve istihdamın desteklenmesi” adı altında işverenlere sağlanan vergi kolaylıklarının, teşviklerin arttırılacağını, bölgelere göre teşvik sistemine geçileceğini; Halk Bankası başta olmak üzere kamu bankalarının özelleştirileceğini ilan ediyor.

Bu kadar değil elbette. AKP seçim bildirgesinde İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken (ve sermayedarların ağzının suyunu akıttığı bilinen) yüklü miktardaki paranın “yatırımlara yönlendirmek” türünden bahanelerle sermayenin yağmasına açılacağını, teşvik olarak patronlara saçılacağı; “işsizlere iş” bahanesiyle birer köle pazarı olarak işleyecek özel istihdam bürolarının yaygınlaştırılacağı gibi başlıklar da sıralanıyor.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu sayılanlarda herhangi bir yenilik yok. Bu maddelerin pek çoğu AKP’nin 4,5 yıllık icraatı sırasında gündeme gelen şeyler. Üstelik çok daha kapsamlı olarak İMF niyet mektuplarında ya da TÜSİAD’ın sık sık yayınladığı raporlarda, TİSK’in açıklamalarında bu söylenenleri bulmak mümkün.

Kısacası AKP’nin seçim bildirgesinin ekonomik ve sosyal konularla ilgili bölümleri, bugüne kadar süren saldırı politikalarının daha da yoğun biçimde sürdürüleceğinin ilanından ve İMF-TÜSİAD programlarının kapsamlı bir özetinden ibaret. İşçi ve emekçilere ise yalanlara kanmak, sömürü ve yıkıma katlanmak düşüyor.

“Daha fazla demokrasi” ya da “Yeni Anayasa”

Açıklanan AKP seçim bildirgesi ekonomik ve sosyal konulardaki maddelerden ziyade en baştaki “Yeni Anayasa” vaadi nedeniyle tartışma gündemine girdi. Zira bildirgede seçimlerden sonra “kapsamlı” bir anayasa değişikliği yapılacağı sözü verilmekteydi. Gazeteler bildirgeyi AKP’nin daha çok demokrasi vaat ettiğini müjdeleyen manşetlerle duyurdular.

Bildirgeyi kamuoyuna açıklayan Başbakan Tayyip Erdoğan, konuyla ilgili vaatlerini “Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına yaklaşırken ülke sivil bir uzlaşma Anayasasını hak etmektedir diye düşündük ve bu konuda çalışmalarımız devam ediyor” şeklinde gerekçelendirdi. Tayyip Erdoğan’ın sözlerinden uzun bir alıntı yaparak müjdesi verilen bu “sivil anayasa”nın nasıl bir şey olacağı konusunda fikir edinmeye çalışalım.

“Partimiz, yeni anayasanın devlet, toplum, birey arasındaki ilişkileri hak, özgürlük ve sorumluluk temelinde düzenleyen bir toplumsal sözleşme niteliğinde olmasından yanadır. Yeni anayasa, Cumhuriyetimizin değiştirilemez temel nitelikleri olan demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerini daha da pekiştirmeli, bireylerin haklarını en etkili şekilde korumalı, temel hak ve özgürlükleri İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin getirdiği standartlarda güvence altına almalıdır.”

“Yeni anayasa kısa, öz ve açık olmalı; yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkiler, parlamenter sistemin kuvvetler ayrılığı esasına göre açık ve net olarak anlatılmalı, bu çerçevede cumhurbaşkanının konumu ve yetkileri yeniden tanımlanmalıdır. Bunu söylerken bu yetkilerin daha da azaltılmasını ifade ediyoruz ve bu yetkilerin azaltıldığı bir parlamenter sistemi hedef olarak alıyoruz. Temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye geçiş sağlanmalıdır. Yeni anayasa, en büyük toplumsal uzlaşmayla hazırlanmalıdır.”

“Sıfır tolerans anlayışı çerçevesinde işkence, kayıp, göz altında ölüm,faili meçhul cinayet gibi demokratik hukuk devletinde kabul edilemez insan hakları ihlalleri üzerine, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonrada büyük bir kararlılıkla gidilecektir”

Merak edip bakanlar, AKP’nin vaat ettiği “sivil anayasa”sının burada sayılıp dökülen pek çok niteliğinin, zaman zaman TÜSİAD tarafından gündeme getirilen “demokratikleşme paketleri”nde ya da AB’nin o ünlü “ilerleme raporları”nda dile getirilen şeyler olduğunu fark edeceklerdir. Bu bakımdan AKP’nin söylediği yeni bir şey değildir ve bu türden bir anayasa değiştirme girişiminden bir “sivil anayasa”nın veya demokratik özgürlüklerin ezilenler ve emekçiler açısından genişlemesi gibi bir sonuç çıkması mümkün değildir. AKP’nin geçmiş dönem icraatı ne demek istediğimizi açık biçimde anlatmaktadır. Bilindiği gibi AKP hükümeti iktidarda olduğu dönem boyunca AB’ye uyum” kapsamında “demokratik hak ve özgürlükleri genişletmek iddiasıyla pek çok yasal düzenleme yapmıştır. Buna sınırlı kimi anayasa değişiklikleri de dahildir.

Fakat bir yandan bu yasal düzenlemeler üzerinden demokrasi nutukları atılırken bir yandan da Kürt halkı ile işçi ve emekçiler üzerindeki baskı ve terör kesintisiz biçimde sürmüştür. Temel hak ve özgürlükler bir çok kez cop ve dipçik darbeleri altında ezilmiştir. Katliamlar, sokak eylemlerine ve protesto gösterilerine dönük azgınca saldırılar, örgütlenme hakkının, basın özgürlüğünün en kaba biçimlerde ayaklar altına alınması, linç girişimleri, kontrgerilla operasyonlarının yaygınlaşması, yargıya dönük açık politik müdahaleler vb vb. Bir solukta sayılamayacak denli fazla anti demokratik uygulama ve hak gaspları, üstelik son derece sistematik olarak, AKP iktidarı döneminde de devam etmiştir. Yapılan onca düzenlemenin ne Kürt halkına, ne de işçi ve emekçilere kayda değer bir faydası olmamış, onlar her türlü hak talebinde 12 Eylül hukukuyla, 12 Eylül’ün baskı ve sindirme politikalarıyla karşı karşıya kalmışlardır. Hem zaten yakın zaman önce çıkartılan ve polise daha geniş yetkiler veren yasa ile 1 Mayıs’ta İstanbul Taksim’de yaşananlar AKP’nin nasıl bir demokrasi istediğini hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak kadar açık bir biçimde göstermektedir.

AKP’nin “daha fazla demokrasi” söylemini seçim bildirgesinin başına koymasının elbette bir anlamı vardır. AKP generallerde yaşadığı gerici didişmede AB emperyalizminin ve TÜSİAD’ın desteğini yitirmemek, böylece darbe sopasından korunabilmek umuduyla bir kez daha demokrasi havarisi kesilmiştir. Dolayısıyla onun istediği AB’nin ve TÜSİAD’ın istediği sınırlarda bir “demokrasi”dir. Ve buna da generaller karşısında kendi konumunu koruyabilmek için ihtiyaç duymaktadır.

AKP’nin seçim bildirgesinin generallerle yaşanan gerici dalaşmada kendi konumunu güçlendirmek temel amacıyla hazırlandığını gösteren tek şey sözü edilen demokrasi vurgusu değildir. Bunun dışında AKP seçim bildirgesinde özellikle de “Cumhuriyetin temel nitelikleri”, “laiklik” ve “terörle mücadele” gibi konularda generallerle benzer bir dilin tutturulmaya çalışılması; örneğin dönüp dolaşıp laikliğin öneminden söz edilmesi, fakat buna karşılık AKP’nin geçmiş dönemde iktidar oluşunda belli bir payı olan “türbana özgürlük” türünden taleplerin 119 sayfalık bildirgeye alınmamış olması anlamlıdır. Yani generallerle yaşanan dalaşmanın sonucunda belli sınırlarda bir hizaya gelme durumu söz konusudur.

Durmak yok, saldırıya devam!

AKP’nin seçim bildirgesi “Güven ve İstikrar İçinde Durmak Yok Yola Devam” alt başlığını taşıyor. “Güven ve istikrar”ın ne anlamda kullanıldığı ve kimler için istenildiği artık bilinmektedir. “Güven ve istikrar” düzen partilerinin ve sermaye örgütlerinin dilinde “sömürü ve yağma için ortamın uygun olması” anlamına gelmektedir. Sermayenin yeni bir AKP hükümetinden beklediği budur. AKP de sermayeye istedikleri şeyi vereceğini ilan etmektedir. Meselenin özü ve özeti bundan ibarettir. İşçi ve emekçiler için ise AKP seçim bildirgesinin başlığı, “Durmak yok, saldırıya devam” anlamına gelmektedir. Muhtemel bir AKP hükümeti hem seçimler dolayısıyla ertelediği saldırıları hem de İMF ve TÜSİAD’ın talep ettiği yeni saldırı politikalarını yeni dönemde hayata geçirmeye kararlıdır. İşçi ve emekçiler AKP’nin seçim yalanlarına bu bilinçle bakmalıdır. Hem geçmiş dönemde hayata geçirilen saldırıların hesabını sormak, hem de yeni dönem saldırılarının önünü kesmek için bu sermaye partisinin yalanlarına prim vermemeli, seçimlerde sınıf tavrını kuşanmalı, seçimler sonrasında da devrimci sınıf mücadelesinin bayrağını yükseltmelidir.