18 Mayıs 2007 Sayı: 2007/19(19)

  Kızıl Bayrak'tan
   Burjuva gericiliğine ve parlamenter hayallere karşı devrimci sınıf alternatifi
  Sömürü ve talan düzeninin cellatlarını seçmek zorunda değiliz!
Düzenin seçim oyununu bozmak için
bağımsız devrimci sınıf çizgisini güçlendirelim!i
Kapitalizmin söndürdüğü hayatlar
Kapitalist sistemde ayrımcılık her yerde!
Devrimci gençlik mücadelesinde
gelecek için notlar
  Üniversitelerde şenlikler başlıyor...
  Liseli gençlikten...
  Seçimler ve devrimci müdehalenin sorunları
  İşçi-emekçi hareketinden...
  Gençlik düzen içi çatışmalarda taraf olmayacaktır!
  Seçim mi, salaklığın tescili mi?
Yüksel Akkaya
  Sermaye temsilcilerinin meslek lisesi çığırtkanlığı…
  Gençlikten...
  Seçim çalışmalarından...
  Dünyadan...
  “Cumhuriyet mitingleri”…
M. Can Yüce
  Bültenlerden...
  Eylem ve etkinliklerden...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Bir dönemin ardından…

Devrimci gençlik mücadelesinde gelecek için notlar

Gençlik mücadelesi nispeten eylemli ve hareketli bir süreci geride bıraktı. Geçtiğimiz yılın ortaya çıkardığı deneyimler ve yıl içinde ortaya çıkan tartışmalar, yeni dönem gençlik mücadelesinin sorun, ihtiyaç ve olanakları açısından belirleyici bir öneme sahiptir. Bu önem çözücü bir sonucun ortaya çıkmış olmasında değil, hâlihazırdaki sorunların ve ihtiyaçların tartışılmaya başlamış olmasında kendini göstermektedir. Bugün için bu tartışmaların güçlü saiklere sahip olduğunu, gençlik mücadelesinin birleşik gelişimi açısından olanaklar yarattığını söylemek ne yazık ki olanaksızdır. Ancak yine de bu durumun kendisini anlamlı bir gelişme olarak ele almak, bunu birleşik bir gençlik mücadelesinin olanağına çevirmek ertelenemez bir sorumluluktur.

Ticari eğitim kitlesel bir gençlik mücadelesi mayalıyor!

Gençlik mücadelesi geçtiğimiz yıllarla kıyasladığımızda eylemli bir süreci geride bırakmıştır. Merkez üniversitelerinde sınırlı bir ilerici kesimin hareketliliğine dayanan eylemlilikler, zaman zaman daha geniş bir karakter kazanmıştır. Taşra üniversitelerinde ise nispeten geniş kesimlerin katıldığı eylemlilikler kısa erimli ancak alanlardaki eylemsizliği kıran ve ilerici çevrelere güven veren sonuçlar yaratmıştır.

Bu eylemsel süreçler iki temel gündemin belirleyiciliğinde gerçekleşmiştir. Birincisi ticarileşen eğitimin yerel ve genel sonuçlarıdır. Özellikle taşra üniversitelerinde nispeten geniş gençlik kesimlerini içine alan bu eylemlilikler yerel planda ortaya çıkan ticari eğitim uygulamalarının dolaysız sonuçlarına karşı gerçekleşmiştir. Kimi yerlerde yemekhane zamları, kimi alanlarda yurt sorunu ve ulaşım sorunu gibi gündemler, kimi alanlarda ise kayıt paraları ve benzeri paralı eğitim uygulamaları gençlik eylemlerinin çehresini değiştirmiş, birçok alanda kitlesel karakterli eylemler gerçekleştirilmiştir.

Gençliğin bu eylemsel çıkışları hiçbir alanda sürekli bir karakter kazanamamış, gençlik hareketinin birer kaldıracına ne yazık ki dönüştürülememiştir. Elbette ki bu sorun asıl olarak öznel bir sorun ve yetersizlik alanına işaret etmekte, bu alanlardaki sorunlar çözümlenemediği koşullarda hareketin yerel planda oluşan olanaklarla kitlesel ve sürekli bir karakter kazanamayacağını tüm açıklığı ile ortaya koymaktadır.

Ticari eğitime karşı mücadeleyi konu alan değerlendirmelerimizin birinde şunları söylemiştik:

“Gençlik ticarileşen eğitimin çok yönlü sorunları ile karşı karşıyadır. Birleşik ve devrimci bir gençlik hareketinin temel dinamiğini bu gündemin gençlik içerisinde nasıl bir mücadele pratiğine konu edildiği belirleyecektir. Bugüne kadar ticari eğitime karşı verilen mücadele temel bir kısırlık taşımış ve gençliğin geniş kesimlerinin bir mücadele gündemi haline dönüştürülememiştir. Bunun nedeni ise ticarileşen eğitim sürecinin ortaya çıkardığı sonuçların yeterince kavranamamasıdır.” (Ticari eğitime karşı birleşik mücadeleye!, Ekim Gençliği, sayı: 91)

Ticarileşen eğitimin sonuçlarına karşı mücadele hiçbir biçimde yerel sorun ve gündemlerin darlığına sıkıştırılamaz. Bu ticarileşen eğitim sürecinin sistemin yapısal bir dönüşüm projesi olduğu gerçeği ile taban tabana çelişen bir tutumun ifadesi olmakta, bu anlamı ile sistemin neo-liberal dönüşümüne karşı mücadelede aşılması gereken bir ilk durumu ifade etmektedir. Bu aşılamadığı koşullarda ise sorunun kendine daralma ve bir süre sonra da zayıflama sonucunu doğuracağından kuşku duyulmamalıdır. Nitekim geçen dönem yaşanan deneyimlerde bu sorun aşılamamış, çalışmalar yukarıda ifade ettiğimiz akıbetle karşı karşıya kalmıştır.

Öyleyse asıl sorunu tanımlama ticari eğitime karşı verilecek mücadelenin yöntemi ve ihtiyaçları açısından da belirleyici olacaktır. Bu gençliğin mücadelesinin politizasyonu sorunudur. Tartıştığımız kapsamda bu sorun hiç de dışsal bir takım gündemlerle gençliğin gündemlerini birleştirmek değil, hâlihazırdaki gündemleri gerçek politik muhtevasında ele almak ve bu temelde gençlik mücadelesini politikleştirmektir.

“Gençlik hareketini politikleştirmek, eğitim sisteminin sorunlarından kopmak anlamına gelmemektedir. Gençliği politikleştirmek bir süreç ise, bu sürecin belirleyici halkasını eğitim sisteminin sorunları oluşturmaktadır. Bugün eğitimin temel sorunları ve bunun genel tanımı olarak ticari eğitim, sistemin temel sorunları ve saldırıları ile güçlü bağlar taşımakta, bu akademik-demokratik mücadelenin hızlı bir biçimde politikleşmesinin olanaklarını ortaya koymaktadır. ‘Çürüyen eğitim sistemi çürüyen düzenin aynasıdır’ şiarı bugün hiç olmadığı kadar açık ve güncel tespitin özlü bir ifadesi olarak tanımlanmalıdır. İşte tam da bu nedenle ticarileşen eğitim sistemine karşı bütünlüklü bir mücadele platformu oluşturmak bugünün gençlik hareketi için yakıcı bir sorundur.” (a.g.y.)

İşte tam da bu noktada ticarileşen eğitime karşı mücadelede yerel sorunlar ve bu sorunların kaynağı durumundaki piyasalaşan eğitim sistemi diyalektik bir bütünlük içinde ele alınmalıdır. Yerelde ortaya çıkan dinamikler, merkezi planda eğitim sürecinin yaşadığı sorunlarla bağlanarak işlenebildiği koşullarda sorunun temel önemde bir yanı, gündemlerle ilgili olan yanı doğru bir yöntemle ele alınmış olacaktır.

Devrimci gençlik mücadelesinin temel hareket noktası: Gelecek sorunu, mesleki dönüşümler, ticarileşen eğitim!

Bugünün gençlik mücadelesi yöntemsel planda derin bir çelişki yaşamaktadır. Sermayenin saldırılarının ve dönüşümlerinin yoğunlaştığı temel bir alan olarak gelecek sorunu orta yerde duruyorken, gençlik mücadelesi içerisinde belki de en az tartışılan sorunların başında bu sorun gelmektedir. Hal böyle olduğu sürece sermaye saldırılarını yoğunlaştırmakta, ancak bu alanda bütünsel bir tepki ortaya çıkamamaktadır. Güncel plandaki sorunlara karşı verilen mücadele ise sermayenin hedeflediği ve adım adım uygulamaya başladığı dönüşümlerle bütünlüklü tartışılamadığı içindir ki, gençlik mücadelesinin politik ve birleşik mücadelesinin olanakları zayıflamaktadır.

“… gençlik hareketi gelecek sorununu etkin bir biçimde işlemek zorundadır. Zira sermayenin saldırılarını bu ölçüde sistematik ve sürekli hale getirdiği bir alana dair söylenecek her söz, ortaya konulacak her çaba yeni dönem gençlik mücadelesi açısından belirleyici olacaktır.

“Gençlik hareketi gençliğin sorun ve ihtiyaçlarına yanıt veren bir politik süreç oluşturmakta ciddi bir kısırlık yaşamaktadır. Bu kısırlık aşılmadığı, gençlik hareketi hedefli bir politik zeminde geniş gençlik yığınlarını harekete geçirmeye çalışmadığı ölçüde var olan sorunlarını aşma şansına sahip olmayacaktır.

“Bugün bu hedef oldukça açıktır. Gençliğin gelecek sorunu ve bu çerçevede mesleki yeterlilik saldırıları yeni dönem gençlik hareketinin temel gündemleri olmak zorundadır. Sermayenin onca politik yaklaşım ve saldırı oluşturduğu bir alanda gençlik mücadelesinin etkili bir karşı duruş örememesi, geniş gençlik yığınları ile buluşma kanallarını kendi elleri ile kapatması anlamına gelecektir.

“Bugün gençlik yüzünü geleceğe dönmeli, geleceğine sahip çıkmalıdır. Ancak bu temelde halihazırdaki kapsamlı saldırı dalgası yanıtlanabilir ve sermaye politikaları karşısında politik bir gençlik muhalefeti örülebilir. Bu nedenle gençlik mücadelesi içerisindeki tüm özneler somut saldırılar karşısında etkili ve birleşik bir karşı duruş örmek sorumluluğu ile karşı karşıyadır.” (Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu 3. Toplantısı Sonuç Bildirgesi)

Geçtiğimiz dönem yapılan çalışmalar ile gençliğin ileri unsurları cephesinden sorun tartışılmaya başlanmıştır. Zira özellikle merkez üniversitelerinde bu konuda atılan başlangıç adımları mücadelenin yöntemi ve yapısını oluşturmak açısından anlamlı bir dizi deneyim yaratmış bulunuyor. Bu çerçevede İstanbul’da gerçekleştirilen Meslekler Nereye Sempozyumu bir ilk adım olarak sorunun gündemleşmesi, bir dizi ilerici çevrenin katıldığı bir tartışma ekseni oluşturması açısından anlamlı bir takım olanaklar ortaya çıkarmıştır. Bu çaba tüm eksikliklerine rağmen yeni dönem gençlik mücadelesi açısından onlarca deneyim bırakmıştır.

Bu deneyimleri birkaç başlık altında toplamak gerekirse; mesleki dönüşümlere karşı geniş bir muhalefet alanı oluşturulması, meslek örgütlenmeleri ve gençlik komisyonlarını sürecin içerisinde aktive etme çabası ve öte yandan da yerel dinamikleri ortaya çıkarmaya çalışarak süreci geniş bir örgütsel ve politik platformla sürdürme kararlılığı olarak tanımlanabilir. Elbette süreç bir dizi mesleki örgütlenmenin gerici ve anti demokratik müdahaleleri sonucunda sekteye uğramış, ancak özetlenen başlıklarda asgari planda da olsa başarı sağlanmıştır. Şimdi bu çalışmanın önünde iki önemli hedef bulunmaktadır. Birincisi; sorunu işlemeyi hedefleyen tüm ilerici birikimi bir araya getirmek, öte yandan da mesleki dönüşümlerin sonuçlarını hedefli bir biçimde kitle ajitasyonu ile işlemek. Bu süreç önümüzdeki yıl geniş bir katılımla sempozyumdan daha kapsamlı, İstanbul sınırlarını aşan bir tartışma platformu ile mutlaka sürdürülmeye çalışılacaktır. Bu başarılabildiği koşullarda gelecek sorununa karşı güçlü bir mücadele odağı oluşturulabilecektir.

Yine bu kapsamda örülen çalışmalardan bir diğer önemli olanı ise ODTÜ’de gerçekleştirilen “Rüya Bitti” kampanyasıdır. İkinci döneme taşınamamış ve çalışmanın sonuçlarını güçlendirecek dinamik bir irade ortaya konulamamış olmasına karşılık; özellikle ilk dönem çalışmanın ortaya çıkardığı sonuçlar ve bundan da önemli olarak çalışma yöntemi gelecek için anlamlı sonuçlar barındırmaktadır. Çalışmanın aktivistleri açık kitle toplantıları ile yaygın bir kitle ajitasyonunu birlikte sürdürerek, ODTÜ genelinde binin üzerinde öğrenciyle yüz yüze sorunu tartışarak süreci örmüşlerdir. Yüzlerce afiş, yüzlerce anket, açık toplantılar, masalar, etkinlikler bu sürecin geniş bir kesimin gündemine girmesini sağlamıştır. Elbette atılan bu başlangıç adımları kitle ajitasyonunu yaygınlaştırarak, kurumsal bir faaliyet süreci hedefleyerek ve bundan da önemlisi bir takım eylemsel hedeflere kilitlenerek işlenmiş olsaydı elbette ki çalışmanın bütünlüklü bir başarı oluşturmasının önünde bir engel bulunmayacaktı. Bu güçlü ve eksik yanlar doğru değerlendirildiği koşullarda, önümüzdeki yıl açısından onlarca deneyimin oluştuğu bir yılı geride bıraktığımızı ifade edebiliriz.

Dünyanın bütün dillerini konuşan bir gençlik mücadelesi için!

Gençlik mücadelesinin öne çıkan bir diğer gündemi ise sermaye düzeninin sistematik baskı ve terörüne karşı mücadeledir. Üniversitelerde derinleşen soruşturma terörü, faşist saldırılar bu başlığın eğitim alanındaki özgün sonuçlarıdır. Ancak başlığın kendisi halklar arasında şovenist bir düşmanlığın körüklendiği sistematik bir ideolojik ve fiili saldırı sürecinin dinamik bir parçasıdır. Bu anlamı ile sorun toplumda yaşanan gerici ve şoven saldırganlığın dolaysız bir yansımasıdır. Ülkenin dört bir yanında gerçekleştirilen soruşturma karşıtı eylemler, Kürt halkı ile dayanışma eylemleri, üniversitelerde gerçekleşen Newroz gösterileri; gerek yaygınlık gerekse kitlesel katılım açısından anlamlı eylemlilikler olarak yaşanmıştır. Ancak bu sürecin de belirgin bazı zaafları olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Gençliği şovenizme karşı halkların kardeşliği mücadelesi ekseninde birleştirmek için harcanan çaba ne yazık ki sistematik bir kapsam ve düzeye ulaşamamıştır. Yapılan eylemlilikler dönemsel eylemler olarak kalmıştır. Bu anlamı ile eylemsel olanaklar süreklileştirilememiş, daha geniş bir kesimin aktifleştirilmeye çalışıldığı bir mücadele süreci oluşturulamamıştır. Burada temel sorun gündemlerin birbirinden kopuk ve hedefsiz bir biçimde ele alınmasıdır. Hedefli bir çalışma açık ki hedefli bir politik programı zorunlu kılmaktadır. Ancak birkaç örnek dışta tutulursa –ODTÜ’de ve Boğaziçi Üniversitesi’nde örülen sistematik çalışmalar dışında- gündemsel ve eylemsel sürekliliğin sağlanması yönlü çabalar oldukça cılız kalmıştır.

Sorunun bir diğer önemli yönü ise, bu gündemlerin nasıl bir mücadele yöntemi ile ele alındığıdır. Faşist ve şovenist saldırganlığa, sistematik devlet terörüne karşı verilen mücadele açık ki gençliğin geniş kesimlerinin gündem ve sorunları ile etkili bir biçimde birleştirilerek ele alınmalı, soruna karşı mücadele bu yaklaşımla süreklileştirilmeliydi. Bunun başarılabildiği yerlerde –örneğin YTÜ’de soruşturma saldırısı yemekhane zamları ve boykot gündemi ile etkili bir biçimde birleştirilmiştir- ilgili gündemler, etkili bir biçimde geniş kesimlerin gündemine sokulabilmiştir.

Sistemin gençliğin geniş kesimlerini şovenizm ile zehirlemeye çalıştığı, gençliğin ilerici güçlerinin faşist baskı ve terör ile susturulmaya çalışıldığı bir dönemde örülecek olan mücadele açık bir politik taraflaştırma çabasını hedeflemelidir. Tekil eylemlerin, hedefsiz çalışmaların devletin sistematik müdahaleleri karşısında başarı şansı bulunmamaktadır.

Geçtiğimiz dönem genç komünistlerin 5 ilde gerçekleştirdiği “Dünyanın bütün dillerini konuşuyoruz” kampanyası, merkezi bir politik yönelimin etkili bir kitle çalışması ile alana taşınması açısından anlamlı bir sonuç oluşturmuştur. Yine bu 5 ilde 500’e yakın öğrenciyi etkinliklerde bir araya getirmiş olmak, anlamlı bir sonucu ifade etmektedir. Çalışma kitle ajitasyonu açısından da anlamlı bir düzeyi ifade etmektedir. Sadece İstanbul’da kullanılan 5 bin afiş, 20 bin el ilanı çalışmanın yaygınlığını göstermesi bakımından anlamlıdır. Çalışma yöntemi özellikle halkların kardeşliği ve şovenizme karşı mücadelede mutlaka geliştirilmesi gereken bir yöntemi ifade etmektedir. Çalışmanın eksik yanları elbette mevcuttur. Bunların başında da taşra üniversitelerine gündemin taşınmasında yaşanan sıkışma gelmektedir. Bu durum elbette taşra üniversitelerinde bu gündemin taşınmasının olanaklarından çok komünist gençlik örgütünün taşra örgütleri ile kurduğu dinamik politik ve örgütsel ilişkideki yetersizliklerden kaynaklanmıştır. Bu sorun önümüzdeki yıl gerçekleştirilecek etkili bir politik ve örgütsel yönelimle mutlak suretle aşılacaktır.

Örgüt sorunu nedir, geleneksel hareket nerede tıkanmaktadır?

Geçtiğimiz dönemin bir diğer önemli gelişmesi gençlik örgütlenmesi sorununa dair tartışmaların dışsal saiklere dayanarak olsa da başlamış olmasıdır. Bu durum bir takım hata ve zaafları da beraberinde getirmiştir. Gençlik mücadelesi için anlamlı bir tartışma olanağı ortaya çıkan zaaflarla sürmektedir.

Sorunun temel bir yanını Genç-Sen kapsamında ortaya çıkan tartışmalar ve sonuçlar oluşturmaktadır. Zira yakın dönem örgüt sorununa dair tartışmalar, tüm çarpıklığına karşın bu tartışmanın ortaya çıkardığı olanaklarla gerçekleşmiştir. Bu noktada tartışmanın başlangıç noktasındaki zaafı değerlendirmek yerinde olacaktır. Genç-Sen gençliğin öz dinamikleri ile sürdürülen, bu dinamiklere dayanarak oluşturulan bir çalışma değildir. Bu açıdan da örgütleyicilerinin ve hatta çağrıcılarının politik eğilim ve yaklaşımlarını dolaysız olarak taşımaktadır. Bu noktada aylardır Genç-Sen çalışması içinde olan gençlik grupları cephesinden Genç-Sen projesine dönük bütünlüklü bir değerlendirme ve yaklaşımla karşılaşabilmiş değiliz. “Genç-Sen sürecini biz başlattık”, “ DİSK’in olanaklarını değerlendirmeliyiz”, “öz örgütlenme olarak anlamlı bir adım olabilir”, “sendika yeni ve yıpranmamış bir biçim” vb. tartışmaların dışında bir değerlendirme ne yazık ki bulunmuyor. Bu açıdan Genç-Sen bugün için politik sürecin dışına düşmüş, gençlik mücadelesi ile politik ve örgütsel bağları olabildiğine zayıflamış gençlik gruplarının “örgütün öne çıktığı” çatısını ifade etmektedir. Ancak tablo o kadar içler acısı bir haldedir ki; onca siyasal çevrenin bir araya geldiği bir “çatı” geçtiğimiz yıl içerisinde birkaç forum ve parti dışında elle tutulur bir çalışma ortaya çıkartamamıştır. Ortaya konulan ilerici çabalar ise ya DİSK bürokratlarının ya da liberal çevrelerin müdahaleleri ile durdurulmuştur. Bu açıdan Genç-Sen bugün gençlik mücadelesinin dışındadır. Gençliğin onca gündemi ve sorunu ortaya yerde duruyorken, gençliğin sorun ve ihtiyaçlarının dışında süregiden bu “tartışmalar” politik bir gençlik mücadelesinin olanağından çok liberal yaklaşımlar açısından bir çatı işlevine doğru hızlı adımlarla ilerlemektedir. Bu tabloyu değiştirmek elbette olanaklıdır, ancak bu yönlü çabaların yetersizliği ve gençlik gruplarından yansıyan apolitizm bu durumun aşılmasının önündeki en temel engel durumundadır.

Geleneksel hareket bugün reformist ve devrimci kanatları ile örgüt sorununda derin bir kafa karışıklığı yaşamaktadır. Bu kafa karışıklığı aşılamadığı koşullarda hareketin dışından dayatılan bir takım şablonların bugün olduğundan daha geniş bir çevre tarafından alkışlanacağından kuşkumuz yok.

Sorun, yıllardır örgüt sorununun politik süreçlerden ve kitle hareketinden kopuk bir bakışla tartışılmasından kaynaklanmaktadır. Bu yaklaşım örgüt sorununu gençlik mücadelesinden kopartarak onu tüm durumlar ve zamanlar üzeri bir biçime indirgemektedir. Tartışılan ‘gençlik örgütlenmesi sorunu nasıl çözülür?’den çok, ‘hangi örgütsel biçimle çözülür?’ olmaktadır. Bu bakışın ortaya çıkardığı zorunlu sonuç ise “dar örgütsel şablonlar”, kitle mücadelesinden kopuk örgütsel arayışlardır. Bir gençlik örgütlenmesi kitle mücadelesinin gündelik sorun ve ihtiyaçları ile kurduğu bağ kadar, bir kitle örgütlenmesi olma özelliği gösterebilir. Bugün “yeni bir şey yaratma” hezeyanındaki reformist grupların da, sendikayı “yıpratmadan” koltuk kapma derdindeki siyasal çevrelerin de anlayamadığı bu gerçek, örgüt sorununun çözümündeki temel halkayı ifade etmektedir.

Sorun ne sendikayı, ne kolektifi, ne de başka bir biçimi; gençlik hareketinin mutlak aracı olarak tanımlayamayacak bir derinlik ve kapsama sahiptir. Bu anlaşılamadığı koşullarda yapılan tartışmanın düzlemi “hayır bizim biçimimiz daha doğru”nun ötesine gidememektedir.

Sorunun bir diğer yanını ise hâlihazırdaki ilerici potansiyeli ne ölçüde kapsadığı ve kapsamayı hedeflediği ile ilişkilidir. Bu kapsamda tartışılan hiç de tek başına siyasal gençlik grupları değildir. Bunları da içerisine alan bir biçimde üniversitedeki ilerici duyarlılığın bütünüdür. Bu elbette bir çırpıda gerçekleşebilecek bir süreç değildir. Ancak bahsedilen kitlesel bir gençlik örgütlenmesi sorunu ise, bu başarılamadığı koşullarda geçmişin gençlik mücadelesinin oluşturduğu derslerin üzerinden atlanmış olacak, gelişen bir gençlik muhalefeti içinde tekrar benzer sorunlar karşımıza çıkacak demektir. Kitle örgütlenmesi sorununu bir çırpıda masa başında çözeceğini sanan yaklaşım, elbette ki ilerici potansiyelin bir araya gelmesinin önemi ve kapsamını kavramakta zorlanacaktır. Sorunu “örgütleri birleştirmeye” indirgediğimizi düşünmeleri de örgüt sorununa bakıştaki bu yavanlığın dışavurumundan ibarettir sadece. Zira birleşik bir gençlik örgütlenmesi sorunu öznel bir sorundur, öznelerin iradi çabası ve müdahalesi ile elbette bir çırpıda başarılabilir. Ancak bu hiçbir biçimde gençlik örgütlenmesi sorununun çözüldüğü anlamını taşımamaktadır. Bu sadece bir olanağa, hareketi sıçratabilecek bir dinamiğe işaret etmektedir. İlerici potansiyeli bir araya getiren bir birleşik örgütlenme asıl hedefin, geniş gençlik yığınları ile buluşma hedefinin bir kaldıracıdır sadece. Ve hedefe, doğru bir yöntem ve bakışla ilerleyebildiği koşullarda bir anlam taşır.

“Bugünün koşullarında gençlik hareketini kucaklamaya ve ilerletmeye hizmet edecek ve gerçekten kitlesel karakter taşıyabilecek bir gençlik örgütlenmesi, ancak mevcut ilerici-devrimci gençlik birikimini her düzeyde kapsayan bir birleşik örgütlenme olabilir. Nasıl ki gençlik hareketinin kitlelerle birleşmeyi başarabilecek etkili bir çıkışı bugünün koşullarında mevcut güçlere birarada dayanmayı gerektiriyorsa, aynı şekilde, gençlik hareketinin örgütlenme sorununun sağlıklı ve hareketi ilerletici çözümü de ancak bu güçleri birarada içeren bir örgütsel oluşumla olanaklı olabilir.

“Bunu güç, hatta bir hayal olarak görmeye kalkmanın gerisinde, onyılların zihinlere işlemiş grupçu önyargıları ile bunun hem kaynağı ve hem de ürünü olan grupçu pratikler olabilir ancak. Unutmayalım; bu ülkede gençlik hareketinin kitlesel bir uyanış yaşadığı dönemde ortaya çıkardığı örgütlenme (Dev-Genç), tam da bu türden bir birleşik örgütlenme idi ve bu örgüt bünyesinde değişik eğilimden sol siyasal akımlar vardı. Birleşik gençlik örgütlenmesine ilişkin bu olumlu pratik, ‘70’li yılların ilk kitlesel hareketlenme döneminde yeniden ortaya çıktı. Büyük kentlerde her eğilimden sol gençlik güçlerini birarada kapsayan ve birimler düzeyinde geniş bir kitlesel desteğe sahip olan gençlik örgütlerinden sözediyoruz. İstanbul’da İYÖKD ve Ankara’da AYÖD bunun örnekleriydi. Bu örgütler tabandan gelen kitlesel bir öğrenci hareketinin dinamizmine ve desteğine dayanmakla kalmadılar, onu bir süre için başarıyla kucaklayıp daha ileriye de taşıdılar.” (Gençlik Hareketinin Sorunları, Ekim, sayı: 239, Ekim 2004, başyazısı)

Yeni bir mücadele dönemi için notlar…

Yeni mücadele dönemi için gençlik hareketinin ve elbette çalışmamızın sorun ve zayıflık alanlarını tespit etmek gerekiyor. Bu başarılı olan çalışmaların genelleşmesi ve yetersiz olan alanlara yüklenmekle başarılabilecektir. Bugün gençlik mücadelesi açısından nesnel olanaklar ile öznel yetersizlikler temel bir çatışma alanıdır. Çokça tekrarlandığı ölçüde anlamsızlaşan yetersizlikler, ağırlıklı olarak öznel müdahale alanında karşımıza çıkmaktadır. Bu alandaki sorunların çözümü gençlik hareketindeki tıkanıklığın aşılmasının önkoşuludur. Önümüzde, burada çerçeve olarak çizeceğimiz sorunları derinlemesine işleyeceğimiz ve tartışacağımız bir dönem olacak.

Yeni dönemde üzerinde tartışılması gereken sorunları maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:

1) Gençlik mücadelesi bugün halen politik bir hedef ve bu hedefle paralel sistematik bir çalışmadan yoksun bir sürüklenme yaşamaktadır. Bu durumun kendisi politik çalışma ve yönelimde ısrarı zorunlu kılar. Ancak yakın dönemde ortaya çıkan çalışma deneyimleri (genç komünistler de bu sürecin dışında değildir) bu ısrarın gösterilemediğini göstermektedir. Kitle mücadelesinde bugün için kısa dönemde etkili sonuçlar oluşturmayı beklemek ne yazık ki olanaksızdır. Ancak politik hedef ve yönelimlerdeki ısrar yaşanan politik ve örgütsel sorunların çözümünün temel halkasıdır. Yazının üst kısmında örneklendirdiğimiz ODTÜ “Rüya Bitti” çalışması yarattığı onca imkâna, öte yandan ise gençliğin bugün temel gündemlerinden birisini –gelecek sorununu- etkili bir biçimde tutmuş olmasına rağmen ne yazık ki ısrarlı bir çalışma yönelimi ile sürdürülememiştir. Bu gibi sorunlar aşılamadığı koşullarda gençlik mücadelesinde süregiden sürüklenme aşılamayacaktır.

2) Geniş gençlik kesimlerinin sorun ve ihtiyaçlarını tanımlayabilmek, gençliğin gündelik yaşam alanlarında var olmak anlamına gelir. Üniversiteler içerisinde dışarıdan politika yapan propagandistler olmamak, gençlik içerisinde ne ölçüde güçlü ve etkili bir konumlanışa sahip olduğumuzla dolaysız olarak bağlıdır. Bu sorun gençlik kesimlerinin içerisinde bulunduğu alanlarda, kulüp, topluluk gibi akademik kültürel örgütlenmeler ile çeşitli alanlarda bulunan mesleki örgütlenmelerin içerisinde konumlanmak, bu örgütlenmeleri sistematik bir çalışma yönelimine sokmak anlamı taşır. Bu örgütlenmeleri gençlik mücadelesinin etkin bir aracı haline getirmek sistematik ve hedefli bir müdahaleyi zorunlu kılmaktadır. Bu alanda sonuç almak, devrimci gençlik mücadelesinin güncel hedeflerinden birisi olmak durumundadır. Sorunun bir diğer önemli yanı ise faaliyetin bu alanlarla yeterli düzeyde beslenememesinden kaynaklanmaktadır. Bir kitle çalışması süreci başlangıç aşamasında bu gibi örgütlenmelerle kurduğumuz bağ sınırlarında yaygınlık taşıyacaktır. Doğru bir politik yönelim ve sistematik bir müdahale sorunun çözümünün hiç de zor olmadığını, İstanbul Sempozyum deneyimi göstermiş bulunuyor.

3) Bugün gençlik faaliyetinin kitlesel tabanı taşra üniversitelerine kaymış durumdadır. Bu üniversiteleri içine katmayan bir gençlik hareketi, kitlesel bir karakter oluşturma şansına sahip değildir. Bu nesnel bir durumdur, gençliğin emekçi kökenden gelen kesimlerinin bu üniversitelerde tutulması ile ilişkilidir. Ancak bu nesnel durum temel bir çelişki doğurmaktadır. Zira bugün ve yakın bir gelecekte; taşra üniversitelerindeki mücadeleler kitlesel bir boyut kazansa dahi, gençlik hareketinin bütününü etkileyen bir düzeye ulaşamayacaktır. Bu anlamı ile merkez üniversiteler halen gençlik hareketinin de politik merkezi konumundadır. Bu durumu kavramak ortaya konulacak mücadelenin yönünü belirlemek açısından da birincil önemdedir. Taşra üniversiteleri merkezlerdeki hareketlilikten dolaysız olarak etkilenmesine karşılık, bu alanlardaki mücadele yöntemleri ve hatta gündemleri çoğu durumda merkez üniversitelerine göre özgün yanlar taşımaktadır. Bu özgün biçimleri ortaya koyamayan bir çalışmanın bu alanlarda başarı oluşturma şansı yoktur. Bu sorun gündemler, kitle çalışması yöntemi ve araçları gibi bir dizi alanda özgünlükler olarak ortaya çıkarmaktadır. Yakın dönemde bu alanda örnek bir pratik sergileyen Trabzon çalışmamız ve oluşturduğu deneyimler yeni dönem taşra çalışmamızın çerçevesini çizmek açısından zengin veriler sağlamıştır. Önümüzdeki dönem komünist gençlik faaliyeti bu üniversiteleri politik ve örgütsel olarak kazanmanın olanaklarını yaratmak için etkili bir çaba ortaya koyacaktır.

4) Bir diğer önemli tartışma gençlik içerisinde kültürel çalışmalardır. En sıradan üniversitede dahi rektörlük bünyesindeki kulüplerin sayısı ve bu kulüplere üye olan öğrenci sayısı dikkate alındığında bu alanda ciddi bir arayış olduğu ve üniversiteli kesimlerin ağırlıklı olarak sosyal-ekonomik koşullarından da kaynaklansa bu arayışlarını üniversite bünyesi içerisinde karşılama çabası harcadıkları görülecektir. Üniversite bünyesindeki kültür-sanat alanlarıyla öğrenciler arasındaki ilişki esasında daha geniş bir kesimi kapsar. Çünkü bu kulüp ve toplulukların üye sayısından kat be kat fazla bir de etkinliklere katılan geniş kesimler mevcuttur. Bütün bu veriler üniversitede alternatif kültür ve sanat çalışmalarının öğrenci gençlik açısından ilgiyle karşılandığını gösterir. Zira ortada bir ilgi ve arayış vardır ve bu ilgi ve arayış başka biçimlerde karşılanmadığında, yine yoksunluğu yaratanlarca karşılanmaktadır. Birçok üniversite kültürel faaliyet olanakları olarak gençliğe yoz şenlikler dışında hiçbir olanak tanımamaktadır. Ancak bu durum alternatif kültürel çalışmaları ilgi ile karşılayan bir kesimin oluşmasını da doğurmaktadır. Zira bir dizi üniversitede herhangi bir devrimci müdahale olmaksızın sponsorlu şenliklere karşı kulüplerin aldığı tutum bunun bir dışavurumudur. Kendi adımıza temel sorun kültürel çalışmaların çoğu durumda politik süreçlere bağlı ve onun belirleyiciliğinde ele alınmasıdır. Bu ilişki bu ölçüde bir alanın belirleyiciliğinde ve onun ihtiyaçlarına dönük olarak kurgulandığında ortaya çıkan sonuç ne yazık ki başarısız olmaktadır. Bu açıdan gençlik faaliyetinin çok yönlü bir kültürel çalışma disiplini ve yönelimine ihtiyacı vardır. Sorunun bir diğer önemli yanı ise kulüp ve topluluklarda çalışmadır. Bu çalışma kültürel ve akademik olarak iki yönlü yapılmak zorundadır. İki alanında özgün çalışma biçimleri olmakla beraber, bütünlüklü bir kulüp ve topluluk yönelimi devrimci bir gençlik mücadelesinin önemli araçlarından birisini ifade etmektedir.

5) Şimdi çalışmamızın belki de olanaklarını en az zorladığı alanlardan birisine, yerel yayın faaliyetleri başlığına değinmekte fayda var. Bugün gençlik kesimleri kültürel ve sosyal anlamda yalnızlaşmaktadır. Yerel yayın faaliyetleri bu yalnızlığı politik bir çerçevede kırmanın önemli araçlarından birisidir. Bir yıl önce adımları atılan ve geçtiğimiz yıl yeterli düzeyde çaba harcamadığımız yerel yayın çalışmaları, geniş gençlik kesimleri ile buluşmak, onları kültürel ve politik üretim sürecinin etkin bir parçası haline getirmek için anlamlı bir dizi olanağa sahip durumda. Yerel yayın çalışmaları özellikle taşra üniversiteleri açısından paha biçilmez olanaklara sahiptir. Bu nedenle de özellikle taşra üniversiteleri açısından oluşturulacak yeni dönem yönelimi içerisinde yerel yayın çalışmaları etkili bir yer tutabilmelidir.

6) Meslek ve alan temelli çalışmalar üzerine giriş niteliği taşıyan birkaç tartışma ile devam edelim.

Burada tartışmanın giriş niteliğinde kalması birkaç önemli nedenden kaynaklanmaktadır. Bunlardan birincisi sorunun tek yönlü olarak bir gençlik sorunu olmamasıdır. Zira bugün toplumcu mühendislik ve mimarlık öğrencileri ile mühendislik ve mimarlık alanı (bunun örgütlülüğü olan TMMOB’nin içerisinde) arasında, eğitim ve fen edebiyat fakülteleri ile kamu emekçileri arasında, TIP öğrencileri ile TTB ve SES vb. arasında dinamik bir ilişki kurulamadığı koşullarda gençlik merkezli yönelimin belli sınırlara sıkışacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Burada meslek ve alan temelli örgütlenmelerin yapısına dair bir tartışmadan çok, bu alanları kesen gündemlerin gençliği aşan bir kapsama sahip olması sorununu tartışmaktayız. Zira bugün gençlik bünyesinde oluşturulan herhangi bir örgütlenmenin (mesleki örgütlenmeler de dâhil olmak üzere) temel sorunu, farklı gençlik kesimlerinin birleşik mücadelesini oluşturma sorunudur. Ve buna hizmet ettiği ölçüde bir anlam ve değer taşır. Ancak yine de sorun gençliği de içerisine alan bir kapsamda bir bütün olarak meslek alanlarını kesmektedir.

Gündemsel plandaki bu birleşikliği, birleşik bir politik ve örgütsel yönelimle bütünleştirmek; bugün gençlik alanının olduğu kadar partinin de temel sorumluluk alanlarından birisi olarak durmaktadır. Yakın dönem çalışma deneyimlerimiz meslek alanları ve gençlik çalışması arasında bir köprü kurulmasının asgari politik olanaklarını tüm açıklığı ile ortaya koymuştur. Bugün temel sorun bu olanağı hedefli bir politik ve örgütsel yönelimle bütünleştirme sorunudur. Bu başarılabildiği koşullarda ortaya çıkan kazanımlar tek başına gençlik mücadelesinin değil, ilgili tüm alanlardaki komünist faaliyetin kazanımları olacaktır.

Bu uzun girişten sonra birkaç noktayı daha değerlendirerek tartışmamızı sonlandıralım.

Bunlardan birincisi; bugün için öne çıkmış bir örnek olarak mühendislik ve mimarlık alanındaki faaliyetin sistemli ve yaygın bir karakter kazanmasıdır. Burada yaygınlaşma hem bir dizi üniversiteye taşınmak, hem de yerel planda daha esnek bir yapıya kavuşarak bu çalışmaların geniş bir mesleki çalışma haline gelmesini sağlamakla olanaklıdır.

Öte yandan ise bu yıl için hedeflenen ancak istenilen düzeyde başarılamayan merkezi politik kampanya hedefi yeni dönemde bu alan çalışmasının temel hedeflerinden birisi olmak durumundadır.

Bir diğer önemli başlık ise TMMOB öğrenci örgütleri ile kurulan bağdır. Hâlihazırdaki bürokratik yönetimin tüm müdahalelerine karşılık bu alanda başarılı politik ve örgütsel sonuçlar oluşturmak kuşkusuz zor değildir. Bürokratlar ne düşünürlerse düşünsünler bizim alanımıza, gençlik mücadelesinin alanına öğrenci komisyonları ile girdikleri sürece –ki bu yönelim onlar adına bir tercih değil, zorunluluktan doğan bir yönelimdir- o çalışmalar gençlik hareketinin araçları olacaktır. Bu meşruluk ve güvenle hareket etiğimiz koşullarda gençlik komisyonlarını gençlik mücadelesinin etkili birer aracına dönüştürmek hiç de zor olmasa gerek.

Elbette bu başlıklar dışında sıralanabilecek ve tartışılması gereken bir dizi başlık daha bulunmaktadır. Özellikle kitle çalışması yöntemi, yapısı ve araçları eksenli tartışmaları yeni dönemin ortaya çıkardığı olanaklarla bir bütün olarak değerlendirmek anlamlı olacaktır. Burada sıraladığımız başlıklar ve tartışmalar ilgili sorunlara giriş niteliği taşımaktadır. Yaz dönemi bu tartışmaların derinleştirileceği bir döneme işaret etmektedir. Yeni dönemde amatör çalışma yöntemini etkili bir biçimde terk ederek, güçlü ve dinamik bir gelişim yaşayacağımızdan kuşku duyulmamalıdır. Bu gelişimin olanakları bugün mevcuttur. Sorun doğru bir politik ve örgütsel bir yönelimle bu olanakları güce çevirmektir.

Ekim Gençliği