2 Mart 2007 Sayı: 2007/08(08)

  Kızıl Bayrak'tan
   Sağlık emekçileriyle elele, mücadeleye!
  ABD’de ikna edildiler, MGK’de karara dönüştürdüler...
  TTB’nin “Beyaz Eylem” takvimi
Tutuklanan DTP’liler serbest bırakılsın!
Saraylara savaş kulübelere barış!
Büyüyen açlık ve yoksulluk kaderimiz olamaz!
 8 Mart etkinlikleri...
  Anadolu Yakası’nda emekçi kadın çalışması
  “Eşit işe eşit ücret!” talebinin tarih sahnesine çıkışı
  İLGP’den “ÖSS’ye hayır!” kampanyası:
  İşsizlik: Kara ölüm mü? - Yüksel Akkaya
  Haluk Gerger: ‘Yurtseverlik ile
halk sevgisi iç içedir’
  Ortadoğu’da süreç kışkırtılıyor Abu -Şehmuz Demir
  İran’a saldırı hazırlıkları devam ediyor!
  Abdullah Gül Pakistan’daydı!
  Çocuklar, misket, bomba, kapitalizm!
  Büyük tekellerden geniş çaplı
tensikat saldırısı
  DİSK’in 40. yılı ve Çelebiler’in misyonu!
  Ulugay işçilerinin direnişi sona erdi
  Bültenlerden
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İran’a saldırı hazırlıkları devam ediyor!

Emperyalizme ve siyonizme karşı direnişi yükseltelim!

Washington-Tel Aviv kaynaklı resmi açıklamalara göre İran’a saldırı henüz gündemde değil. Ancak resmi olmayan açıklamaların tümü, tersini, yani İran şahsında halklara karşı yeni bir cephe açmak için hazırlıkların son aşamaya geldiğini söylüyor.

Resmi açıklamalar, toplumların yalan/yanlış bilgilendirilmesi veya rejimle ilgili açığa çıkan bazı gerçeklerin üstünün örtülmesini amaçladığı için, genelde güvenilmez bir kaynaktır. Başka türlü olması da mümkün değil. Zira kapitalist devletlerin genel söylemi her zaman yalana dayalıdır. Bu durumda savaş hazırlığına dikkat çeken uyarı ve haberleri temel almak akla daha uygundur.

“Ancak bütün seçenekler masada”

Resmi söylem yalana dayalı olmakla birlikte kimi zaman bunun bazı istisnaları olabiliyor. Pervasız veya patavatsız devlet görevlileri, ortaya çıkıp kirli planları açıkça dile getirebiliyor. Bu aynı zamanda tehdit etmenin de bir biçimidir. İran’a saldırı hazırlığını açıklama pervasızlığı bu sefer neo-faşist çetenin azgınlarından Bush’un yardımcısı Dick Cheney’ye düştü.

ABD’nin tehdit mesajları taşıyıcısı Dick Cheney, Avustralya gezisi sırasında bu ülkenin başbakanı John Howard ile düzenlediği basın toplantısında, İran’ı nükleer programlarından vazgeçirmeye çalıştıklarını, ABD yönetiminin tercihinin, bunun barışçıl yollardan sağlanması olduğunu söyledi. Savaş kundakçısı Dick Cheney bu sözlerin ardından o bildik uğursuz nakaratı hatırlatmaktan da geri durmadı; “Ancak tüm seçenekler halen masada.” Demek oluyor ki, İran yönetimi haydut takımının küstahça dayatmalarına boyun eğmezse emperyalist/siyonist savaş makineleri İran’ın üstüne salınacak.

Bilindiği gibi İran yönetimi görüşmelere devam etmek için çaba harcıyor ancak tehditlere boyun eğmiyor. Dahası İran, nükleer programından hiçbir koşulda vazgeçemeyeceğini de her vesileyle dile getiriyor. İranlı yetkililer son açıklamalarında savaşa da hazır olduklarını ifade etmeye başladılar. Bu durumda İran’ı dize getirmek için savaş çetesinin masasında bir seçenek kalıyor: O da halklara karşı yeni bir cephe açmak. İşte son günlerde ortaya çıkan pek çok veri Washington’da bu yönde hazırlık yapıldığını gösteriyor.

Savaş aygıtı NATO da hazırlık sürecinde!

İran’a olası bir saldırı için hazırlıklar yeni değil kuşkusuz. Örneğin Basra Körfezi’ne askeri yığınak yapan ABD emperyalizmi, iki savaş gemisini bölgeye konuşlandırmış durumda. Ancak son günlerde savaş konusu kalıcı şekilde gündeme yerleşti. İsrail kaynaklı “sızdırma” haberlerde de İran’a saldırı ön sıralarda yer alıyor. Son olarak siyonist savaş makinesinin gerekirse İran’a saldırabileceği ve Irak hava koridorunu kullanmak için ABD’den izin beklediği belirtilmişti. Haberde İsrail savunma bakanlığından bir yetkilinin, “Her türlü ihtimali göz önünde tutarak planlamamızı yapıyoruz ve bunun için de ABD’den uçuş koridoru izni almaya çalışıyoruz” sözleri de aktarıldı. Aynı haberde Katar, Umman ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin hava sahalarını İsrail’e açmaya hazır olduklarını Washington’a ilettikleri de savunuldu.

Kuveyt’te yayınlanan El Siyasa gazetesi, NATO yetkililerinin İran’a olası bir saldırıda hava sahasını açması için Türkiye’yi de ikna etmeye çalıştıklarını yazdı. Gazeteye demeç veren bir İngiliz diplomat da Türkiye’nin 2003’te Irak Savaşı’nda yaptığı hatayı tekrarlamayacağını ve olası İran saldırısında hava sahasını açacağını söyledi.

Bu haber özellikle önemlidir. Zira artık kapitalist/emperyalist düzenin vurucu gücü NATO, gündeme gelecek işgal girişimlerinin temel aktörleri arasında yerini alacaktır. Riga zirvesinde tüm dünyayı “görev alanı” ilan eden, bu “görev” için “Acil Müdahale Gücü” oluşturan NATO, Afganistan işgaline katılarak başlattığı süreci olası İran saldırısının suç ortağı olarak yeni kirli misyonunu sürdürecektir.

NATO işin içinde olduktan sonra bu savaş aygıtının ikinci büyük ordusunu besleyen Ankara’daki Amerikancı takımının bu suça ortak olması da kaçınılmaz olacaktır. Bu ise Türkiye’deki anti-emperyalist mücadelenin önemini daha da arttıracaktır.

Savaş hazırlığının geldiği boyutu değerlendiren bazı uzmanlar, ABD’nin İran’a savaş açacağının kesinleştiğini, hatta saldırı planın da hazır olduğunu dile getiriyor. İran’a savaş açılmasına karşı çıkan Pentagon’daki bazı generallerin saldırı olursa istifa edeceklerini ilan etmeleri, savaşla ilgili planların yapıldığı konusunda kuşkuya yer bırakmamaktadır.

Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ABD-İsrail işbirlikçisi rejimlerin yaptığı hazırlıklar da, İran’a olası bir saldırıdan bağımsız değildir. Mezhep ayrımını kışkırtan bu gerici rejimler, Washington’dan aldıkları emir uyarınca İran’a karşı “ılımlı Sünni eksen” oluşturmak için konferanslar düzenlemeye başladı.

Bu listeyi daha da uzatmak mümkündür. Ancak bu kadarı bile İran’a karşı ilan edilecek bir savaş için hazırlıkların iyice hızlandığını ortaya koyuyor. Amerikan büyük sermayesinin bu konuda mutabık kalması veya silah ve petrol tekellerinin organik parçası ve temsilcisi olan neo-faşisti çetenin inisiyatifi ele geçirmesi durumunda savaşın çıkma olasılığı çok yüksek olacaktır.

Emperyalist saldırganlık ve savaş karşıtı güçler atalete son vermelidir

İran’ı hedef alan bir savaşın bölge halklarına ödeteceği bedelin çok ağır olacağı konusunda hemen tüm taraflar mutabık kalıyor. Buna savaş kurmayları da dahildir. Hal böyleyken emperyalist savaş karşıtı güçlerin mücadele alanlarına inmekte ağır davrandığı gözlenmektedir. Oysa Irak işgalinden önce milyonlarca insan alanlara inerek emperyalist barbarlığa karşı sesini yükseltmiştir. Londra’da yapılan yüzbin kişilik eylem dışında henüz kayda değer bir ses çıkmayan emperyalist savaş karşıtlarının, artık bu ataleti biran önce kırmak dışında bir çıkış yolları yoktur. Gelinen yerde bu ölümcül sessizliğin kırılmasının hayati bir önemi vardır.

Birçok veri Ankara’daki Amerikancı rejimin olası bir savaşa katılma olasılığının yüksek olduğuna işaret ediyor. Egemenlerin ırkçı-faşist güruhları örgütleyip sokaklara salmasını da bu hazırlıktan bağımsız düşünmek olası değil. Bu şartlarda hem ilerici-devrimci güçlerin, hem de işçi sınıfı ve emekçilerin kararlı bir direnişe hazırlanmaları kaçınılmazdır. Direnişin ufku anti-emperyalist/anti- faşist olmakla yetinmemeli, emperyalizmin iç dayanağı ve faşizmin anası olan kapitalizmi de hedef almalıdır.