23 Şubat 2007 Sayı: 2007/07(07)

  Kızıl Bayrak'tan
   Siyonist İsrail’le işbirliği pekiştiriliyor
  İşbirlikçiler yeni suçlara ortak
olmaya hazırlanıyor!
  Ordu ve hükümet arasında Güney Kürdistan gerilimi...
Dinci gericiliğe ve düzenin laiklik sahtekarlığına karşı
Milliyetçilik versiyonları ve düzen medyası
8 Mart faaliyetleri ve etkinliklerinden...
 8 Mart yaklaşırken emekçi kadınlara yönelik çalışmamız üzerine...
  “Ev kadınlarına sigorta hakkı!”
  İbrahim Ethem İlaç işçisi fabrikaya kapandı...
  Haluk Gerger ile Ortadoğu’daki son gelişmeler üzerine konuştuk...
  Dışişleri Bakanı Washington’dan sonra
Suudi Arabistan’da!
  Filistin yönetimine tam teslimiyet dayatılıyor
  Yükselen bir kapitalist güç: Sosyal-emperyalist Çin
  TİB-DER Genel Kurulu gerçekleşti...
  ÇAM-DER’de birinci yıl etkinliği
  100. sayımızla sesimizi daha da
yükseltiyoruz
  “GATS, AB uyum sürecinde
meslekler nereye?”
  Yaşar Büyükanıt’ın ABD gezisi ve bir
kez daha ortaya çıkan gerçekler - M. Can Yüce
  Bültenlerden...
  Basından...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

8 Mart yaklaşırken emekçi kadınlara yönelik çalışmamız üzerine...

Daha büyük bir inisiyatif, çaba ve enerji ile sürece yüklenmeliyiz!

8 Mart çalışmamız yayılarak ve yoğunlaşarak sürüyor. Emekçi kitlelere ve özelikle emekçi kadın kitlelerine imza metinleriyle, bildirilerle, panel, seminer, toplantı vb. türü etkinliklerle sesleniyoruz.

Kendi içerisinde yoğunlaşmış faaliyetimiz, emekçi kadınlarla daha ilerden buluşmayı ve onları mücadele alanlarına taşımayı hedefliyor. Yürütülen çalışmalar, hemen hemen tüm alanlarımızda 25 Şubat’ta gerçekleştirilecek şenliklerle daha da güçlenecek. Ardından 4 Mart mitingine güçlü bir katılım için son hazırlıklarımızı bir kez daha gözden geçireceğiz.

8 Mart’a kısa bir süre kalmışken faaliyetimiz giderek yoğunlaşıyor. Canlı ve etkin bir süreci örgütlemeye çalışırken karşılaştığımız bir takım eksikliklere da bu arada vurgu yapmak istiyoruz.

Daha önceki değerlendirmemizde de ifade ettiğimiz gibi, takvimsel süreçler komünistler açısından etkin birer kampanya olarak örgütlenmesi hedeflenen dönemlerdir. Tüm bir kampanya süreci boyunca işçi ve emekçi kitlelere somut sorunlar karşısında somut taleplerle seslenir, bu talepler doğrultusunda emekçi kitleleri harekete geçirmeye çalışır, onları mücadele alanlarına çağırırız.

Komünistler olarak 8 Mart sürecine de bu temelde yaklaştık. Ancak sürece sadece kendi bağımsız çalışmamız üzerinden bakmadık. Diğer devrimci ve ilerici güçlerle ortak hareket ederken 4 Mart’ta gerçekleşecek mitingi de tek bir günden ibaret görmeden, tüm süreç boyunca devrimci bir atmosferde, devrimci talep ve şiarlarla, işçi ve emekçi kitlelere, özellikle de emekçi kadınlara yönelmeyi hedefledik. Fakat yazık ki 8 Mart süreci, toplam ilerici-devrimci güçler payına, etkin bir kampanya süreci olarak değil de daha çok bir mitinge endeksli biçimde gelişti ve bu halen de böyle sürüyor.

Bu duruma ilişkin söyleyeceklerimizi şimdilik saklı tutuyoruz. Ancak bu kısa hatırlatmayı toplamda bir 8 Mart havasının olmamasıyla birleştirmek istiyoruz. Böylesi bir durum ve ortamda bizim kendi siyasal faaliyetimizin kesintisiz bir biçimde ve sürekli ivmelenen bir tarzda yürütülebilmesi ayrı bir önem kazanıyor. Dolayısıyla toplam bir hava ve atmosferin olmamasına ve bunun yarattığı kimi zorluklara rağmen, çalışmamız ilk andan itibaren kendi sınırlarını zorlayan, her geçen gün temposunu hızlandıran bir tarzda devam ediyor.

8 Mart hazırlıklarımız çerçevesinde çeşitli araçlarla sürece müdahale ettiğimizi, emekçi kadınlara seslendiğimizi ifade etmiştik. Kuşkusuz bu araçların herbirinin kendi içinde ayrı bir yeri, önemi ve özgünlüğü var. Ancak şu sıra imza çalışması, dolayısıyla bu 8 Mart vesilesiyle de ileri sürülen taleplerin gündemleştirilmesi, ayrı bir önem taşıyor. Halen imza çalışmamız, saptanan hedefle karşılaştırıldığında, ciddi bir mesafe alabilmiş değil. Daha da ötesi, belli bir takım anlamlı adımlar atılmış olsa da bu, taleplerden yola çıkılarak somut bir çalışmaya dönüştürülebilmiş, dolayısıyla bu talepler ekseninde somut bir çalışma zemini döşenebilmiş değil. Kuşkusuz bunun çeşitli nedenleri var ve bir kısmı bizden kaynaklı, öteki bir kısmı bizi aşan nedenlerdir bunlar. Doğal olarak biz öncelikle kendimizden kaynaklanan nedenler/sorunlar üzerinde durmak ve onları olanaklı olduğunca gidermek sorumluluğu ile yüzyüzeyiz.

Bu çerçevede 8 Mart vesilesi ile öne çıkan daha özgün bazı sorunlara değinmek istiyoruz.

Sorunların bir kısmı bizzat ileri sürülen taleplerin kendisine dair yaşanan zorlanmalarla ilgilidir. Bugüne kadar kadınların özgün sorunları ve taleplerinin işlenmesi konusunda sınırlı çalışmalar yürüttük ve dolayısıyla bu konuda nispeten sınırlı bir deneyime sahibiz. Herşeyden önce kendi yoldaşlarımız buna ilişkin yeterli bir eğitimden yoksun durumdalar. Bunun bir parçası olarak, ileri sürülen talepleri emekçi kadın kitlelerine başarıyla anlatabilmek için öncelikle bunu yapacak olanların özel bir eğitimden geçmesi gerekmektedir. Örneğin ev kadınlarının sigortalanmasına ilişkin talep henüz bu çalışmayı yürüten kendi yoldaşlarımız tarafından bile yeterince anlaşılmış değil.

Bir diğer zorluk alanımız imza metinleri vesilesiyle ulaştığımız emekçi kadınların taleplere yaklaşımlarıdır. Yüz yüze geldiğimiz kadınların bir kısmı, “iyi güzel söylüyorsunuz ama bu taleplerin gerçekleşmesi zor” anlayışı ile yaklaşıyorlar soruna. Bu yaklaşım etkili olabiliyor, çalışmayı yürüten kendi yoldaşlarımızda bile kimi zaman bir tür atalete yol açabiliyor. Oysa bizim görevimiz, geri bilincin ürünü bu umutsuz ve güvensiz yaklaşımlar karşısında sıradan kadın emekçiye güven vermek, mücadele isteği ve gücü aşılayabilecek somut çıkış yolları, mücadele zeminleri ve kanalları gösterebilmek, bu doğrultuda onu ikna edebilmektir.

Yineliyoruz; bu sorunun çalışmayı yürüten güçlerin niteliğiyle olduğu kadar ulaşılan kadın kitlelerinin bilinciyle de ilgisi vardır. Ve bu sorunlar bugünden yarına hızla çözümlenebilecek sorunlar değildir. Bu tür sorunları, toplam siyasal sınıf çalışmamızda yolaldıkça, bu çalışma içinde çok yönlü olarak deneyim kazandıkça, güçlüklere yönelik iradi müdahalelerde bulundukça, yani sorunları aşma gücü ve iradesi gösterdikçe zaman içinde adım adım aşacağız.

Bu 8 Mart vesilesiyle bu sorunu bir ölçüde olsun aşabilmek için, öncelikli olarak toplam güçlerimiz içerisinde ileri sürülen talepler noktasında bir bilinç açıklığı sağlamak gerekmektedir. İleri sürülen taleplerin ve buna dayalı çalışmamızın 8 Mart ile sınırlı kalmayacağı açıktır. Dolayısıyla 8 Mart’ın yaklaşıyor olması, bu konuda “artık geç kaldık” türü manasız yaklaşımlara neden olmamalıdır. Buna takılmadan, tersine çalışmamızın 8 Mart’ın kazanımlarıyla daha da güçleneceği bilinciyle, gerekli tartışma süreçlerini devam ettirmeli ve geliştirmeliyiz. Başta Emekçi Kadın Komisyonları olmak üzere tüm güçlerimizle herbir talep üzerine kapsamlı tartışmalar yürütmeliyiz. Emekçi kadınların acil ve öncelikli sorunları üzerinden ileri sürdüğümüz taleplerle yürüyen çalışmayı hiç de 8 Mart’tan ibaret görmediğimizi, bunları sınıfa ve emekçilere yönelik genel çalışmamızın sürekli biçimde ayrılmaz bir parçası olarak ele aldığımızı söylediğimiz, bu çerçevede sürekli ve sistemli somut çalışmalara konu etmek ihtiyacını vurguladığımız yerde bu ayrıca bir önem kazanmaktadır.

İkinci bir husus, yöneldiğimiz emekçi kadınların çalışmaya yaklaşımlarıdır. Bu durumdan da yakınılacak bir yan görmememiz gerekiyor. Yapılacak her tartışma, geliştirilecek her sohbet, bir çok açıdan kafalarda soru işaretleri oluşturmanın, kadınlarda değişim yaratmanın bir adımı olacaktır, bundan kuşku duyulmamalıdır.

Bir diğer zorluk alanımız ise, çalışmayı yürüten güçlerimize ilişkindir. Halihazırda çalışmalarımız öncelikli olarak Emekçi Kadın Komisyonları üzerinden yürüyor. Bu kendi içinde fazlasıyla anlamlı bir adımdır. Her yolla ilişkide bulunduğumuz kadın emekçilerin inisiyatifini geliştirmek, emekçi kadınlardan oluşan her türden çevre çeper güçlerimizi harekete geçirmek ayrıca önem taşıyor. Ancak, 8 Mart hazırlık çalışmalarına vakit geçirmeksizin aynı inisiyatif ve çabayla erkek yoldaşlarımızı da dahil edebilmemiz, toplam bir yüklenme süreci içinde olmamız gerekmektedir. Bu bir yandan mevcut zaaflı ve çarpık yaklaşımları kırmak için gerekli olduğu gibi, güç tablomuz açısından da önem taşıyan bir gerekliliktir.

Halihazırda yürüyen tüm çalışmalarımız, şu andan itibaren kesintisiz bir şekilde miting hazırlığına yönelmelidir. 8 Mart’ı bahar sürecinin başlangıcı olarak gördüğümüz bir durumda mitinge kadın-erkek sınırlaması yapmadan etkin ve aktif katılım sağlanması ancak bu türden bir genel seferberlik ile mümkündür. Hele ki, kadın çalışmamızın yeni yeni sistemli bir tarz kazandığı düşünüldüğünde ve bu yeniliğin doğal bir sonucu olarak da alana kadınları taşımakta yaşayabileceğimiz zorlanmalar gözetildiğinde, bu genel seferberlik ihtiyacı daha fazla önem kazanarak karşımıza çıkmaktadır.

***

Geçmeden belirtelim ki, bugünden tüm çalışma alanlarında kilitlendiğimiz en temel etkinlik, 25 Şubat tarihinde gerçekleşecek şenlikler olacak. Hedefimiz bütün bu şenliklerin teknik planda güçlü, olanaklı en geniş katılımın sağlandığı, politik olarak vurguların en güçlü bir şekilde yapıldığı, mücadele alanlarına ve özelinde 4 Mart’a çağrı yapıldığı etkinlikler olarak gerçekleşebilmesidir. Bu ise, az bir süre kalmasına rağmen, çalışmanın en ince detaylarına kadar gözden geçirilerek sıkı bir planlama ve organizasyon yapılabilmesi ile olanaklı olabilecektir.

Belirteceğimiz son nokta ise, doğal olarak 4 Mart mitinginin kendisi olmalıdır. Alanda kapitalizmin kadın üzerinde yarattığı çifte sömürü, baskı ve eşitsizliğe karşı mücadele çağrısının yanı sıra, çalışma boyunca işlediğimiz acil istemlerimizle de yerimizi alacağız. Bu süreç boyunca yürüttüğümüz çalışma kapsamında, emekçi kadınların çalışma yaşamında karşı karşıya bulunduğu keyfi kuralsızlıklar arasında yeralan gece çalışmasının yasaklanmasını ve sigortasız çalışmanın engellenmesini işleyeceğiz ve isteyeceğiz. Tüm işyerleri ve emekçi kadınlar için kreş talebimizi alanlarda da yineleyeceğiz. Toplumsal yaşamın her alanında kadın-erkek eşitliği istemini ve özlemimizi bir kez daha haykıracağız. Nihayetinde işçi sınıfının mücadelesine mal olmuş 8 Mart’ın ücretli izin ve resmi tatil günü olması doğrultusunda istemimizi tekrarlayacağız.

Tüm çalışma boyunca taşınan heyecan ve coşkuyu alana da taşımak, bu çerçevede kitlesel katılım sağlamak, beraberinde günün anlamına yakışır şekilde çalışmayı yürüten işçi ve emekçi kadınların inisiyatifini öne çıkarmak, kesintisiz bir şekilde yürüttüğümüz çalışmanın temposunun düşürülmeden sürdürülmesine bağlı.

Bir kez daha, daha fazla inisiyatif, daha fazla çaba ve enerji ile sürece yüklenmeye!...