2 Şubat 2007 Sayı: 2007/04(04)

  Kızıl Bayrak'tan
   Düzenin şovenizm dalgasın kırmak için
devrim rüzgarını güçlendirelim!
  Kerkük çıkışının anlamı ve hedefleri
  ABD’nin hesapları ve
uşakların “muhatap” krizi!
  Demokrasi işçi sınıfının dişe diş
mücadelesiyle kazanılacaktır!
İncirlik Üssü derhal kapatılmalıdır!
İsmail Cem devlet töreniyle uğurlandı
Tecrit karşıtı eylemlerden...
 Büyük korku!.. - Yüksel Akkaya
  Karneler çöpe!
  Sağlık emekçilerinin eylemlerinden...
  Sermaye düzeninin zor yılı
  Filistin’deki çatışmanın gerisinde ABD-İsrail var
  Emperyalist/siyonist güçlerin Lübnan
halklarını birbirine kırdırma planı
  Suudi bakandan İran’a tehdit!
  Afganistan’a ek kuvvet gönderme hazırlığı
  Kadınlar mücadele ile özgürleşir!
  2007’ye girerken/4
  Programlanmış felaket! - Mumia Abu-Jamal
  GOİ, NATO ve Türkiye -
A. H. Yalaz
  Eylem ve etkinliklerden...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Programlanmış felaket!

Mumia Abu-Jamal

Bush’un Irak savaşı ile ilgili “yeni stratejisi” neden eskisi gibi başarısızlığa mahkumdur?

“Yeni strateji’ye” ilişkin uzun süredir beklenen konuşmasında ABD Başkanı George W. Bush, Irak savaşına ilişkin ne değişik ne de “yeni” bir strateji sundu. Kısa süre önce “Ulusa sesleniş” konuşmasında da konuya ilişkin açıklık getirmedi. Savaş bölgesine ek güçler göndermek mevcut sayıyı artırmaktan başka bir anlam taşımıyor. Aslında “teröre karşı savaş”, “misyon yerine getirildi”, “zaferin eşiğindeyiz” gibi söylemlerin doğruluk payı herkes tarafından anlaşıldıktan sonra, başkanın boş laflar etmekten başka bir yetenek sergileyemeyeceği açıktı.

Savaşlar laflarla kazanılmaz, laflar sadece kamuoyuna savaşı daha iyi satmaya, pasif gözlemcilerin ve kendi birliklerinin moralini yüksek tutmaya hizmet eder.

Bush, “aşırıları” sorumlu tuttuğu 11 Eylül 2001 olaylarını da hatırlattı. Sanki Irak’a saldırının 11 Eylül olayları ile zerre kadar alakasının olmadığını bütün dünya bilmiyormuş gibi. Ve doğal olarak konuşmasını “Özgürlük için mücadele” çağrısı ile süsledi. Ama sonunda sorunu, Irak’ta şimdiye kadar “ABD askerinin az” olmasına ve kendi hükümetinin politikalarına “haddinden fazla sınırlamalar” getirilmesine bağlayarak toparladı. Muhteşem “çözüm”: 21000 ek asker!

Ama bu “yeni strateji” de başarısızlığa mahkumdur. Neden? Çünkü ABD’nin yeni kurulan Irak ordusuna zerre kadar güveni yoktur. Olamaz da, çünkü isyancılar -aşırıcılar- ABD tarafından kurulan Irak içişleri bakanlığına, polis teşkilatına ve orduya sızdılar. ABD’nin, kendi ordusunun denetlemekte olduğu bu birliklere silah nakliyatı yapması durumunda, bu silahlar birkaç saat sonra isyancılar denilenlerin elinde olacaktır.

ABD aslında “aşırıcılara” kızacak en son ülke olmalı, çünkü bu ülke silahlı isyancılar ve “aşırıcılar” tarafından kuruldu. 1776 yılında Britanya kralına karşı başkaldıran güçler o dönemin en korkunç süper gücüne karşı çıktılar. Britanya tacı kudretin merkeziydi, yasa ve düzeni belirlemekteydi. Ona karşı koymak ve kutsal Britanya’ya karşı savaşmak son derece “aşırıydı”.

Ama ABD’nin bağımsızlığı için çabalayan güçler her şeye rağmen denediler; “kurucularından” köleliğe karşı olan ve yeni ulusa “Amerika Birleşik Devletleri” ismini de bulan Thomas Paine, hakkında “ihanet” suçunda dava açıldığı için, Londra kulesinde kale hapsinden, belki de darağacından kurtulmak için İngiltere’yi alelacele terk etmek durumunda kaldı.

Bu ne demektir? “Aşırıcılara” (ya da teröristlere) karşı bir savaş kazanılamaz, çünkü bir düşünceye inandığı için savaşan bir düşmana karşı yürütülen bir savaştır. Şimdi, Mart 2007’de dördüncü yılına girecek olan bu korkunç ve haksız savaş için “yeni (askeri) strateji” zamanı değil. Başarısızlığı yeni bir başarısızlık izler, felaketi felaket izler. Bu “yeni strateji” veba ve kolerayı ruj dağıtarak önlemeye çalışmaya benzer.

George W. Bush yönetimindeki ABD rejiminin savaşın başlamasından bu yana “ABD’nin güvenliğini artırmak için” aldığı önlemler ülkeye yeni düşmanlar/karşıtlar kazandırdı. “ABD’ye yönelik tehdit” azalmadı, tersine fazlalaştı. Böyle yapmaya devam et Başkomutan George W. Bush!

Çeviri J. Özgür

(Junge Welt’in 27/28 tarihli sayısından alınmıştır…)


Giessen’de ATİK 20. yıl şöleni!

Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyon’u (ATİK) 28 Ocak günü Almanya’nın Giessen kentinde düzenlediği bir şölenle 20. yılını kutladı.

ATİK’in 20. yıl Şöleni, ATİK adına yapılan kısa bir açılış konuşmasıyla başladı.Konuşmada kısaca, ATİK’in 20 yıllık yoğun bir emeğin ve oldukça zorlu bir mücadelenin ürünü olduğu belirtildi, onu bügünlere taşıyanlar selamlandı. Açılış konuşmasını devrimci aydın Haluk Gerger, avukat Eren Keskin ve Rosa Lüxemburg Vakfı üyesi Murat Çakır’ın konuşmacı olarak katıldığı bir sempozyum izledi.

Sempozyumda Murat Çakır, Avrup Birliği’nin göçmenler politikası, Eren Keskin, Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğü ve Haluk Gerger ise, asıl konusu olan emperyalist saldırganlık ve halkların demokrasi mücadelesi yerine, Türkiye’deki güncel gelişmelere ilişkin düşüncelerini açıkladılar. Katılımcılar özellikle Haluk Gerger ve Eren Keskin’i dikkatle dinledi ve ardından da yer yer tartışmalara yol açan sorular sordular.

Her üç konuşmacı da sözlerine, Hrant Dink katlimına değinerek başladı. Katliamın asıl failinin sermaye devleti olduğunu belirttiler ve katliamı lanetlediler.

Türkiye’nin çok kritik bir süreçten geçtiğini, tam bir çıkışsızlık ve çaresizlik içinde debelendiğini, bu kritik süreçte devrimci güçlere çok önemli sorumlulukların düştüğünü belirtip, akılcı ve sonuç alıcı birleşik bir müdahalenin yakıcılığına değinmeleri, oldukça dikkat çekiciydi.

Sempozyumun ardından, şölenin kültürel bölümüne geçildi.

Kültürel bölüm, devrim ve sosyalizm mücadelesinde şehit düşenler için yapılan saygı duruşu ile başladı. Tiyatrocu Yiğit Tuncay’ın oldukça etkileyici sesi ile okuduğu şiirler eşliğinde devam eden şölene, MLPD, İLPS ve ATİK 18. dönem YK. adına konuşmalar yapıldı. Ayrıca yurtdışındaki beş göçmen demokratik kitle örgütünün imza attığı, son sürece ilişkin olarak oluşturulan ortak platform adına kısa bir açıklama okundu. ATİK 20. yıl şöleninin kültürel bölümünde Hilmi Yarayıcı, Grup Şiar, Grup Haykırış, Grup Serzeniş, Ozan Siyamend, Derman Bulut, Hareket Tiyatrosu Juniors, Grup Kalamu (İtalya), Sub Terra (İran) sahne aldılar. ATİK’in 20.yılına ilişkin bir de sinevizyon gösterimi yapıldı.

Şölene katılımın ağırlıklı kesimini gençlerin oluşturması dikkat çekti. Dikkate değer olan bir başka husus ise, enternasyonal müzik grupları hariç, kültürel programın ağırlıklı kısmının ATİK’in kendi ürünlerinden oluşmasıydı. Bu da ATİK’in 20 yıllık birikiminin bir yansımasıydı. Şölende Hrant Dink katliamına ilişkin de, Ermeni derneğinden bir arkadaş bir konuşma yaptı. Sunumu ve içeriği ile oldukça doyurucu olan konuşma “Yaşasın halkların kardeşliği!’’, “Katil devlet hesap verecek!” sloganlarıyla karşılandı.

Gece geç saatlere kadar devam eden ve oldukça coşkulu olan şölen, Hilmi Yarayıcı’nın söylediği türküler ve halaylarla sona erdi.

Şölene 500’ü aşkın kişi katıldı.

Bir-Kar/Köln