2 Şubat 2007 Sayı: 2007/04(04)

  Kızıl Bayrak'tan
   Düzenin şovenizm dalgasın kırmak için
devrim rüzgarını güçlendirelim!
  Kerkük çıkışının anlamı ve hedefleri
  ABD’nin hesapları ve
uşakların “muhatap” krizi!
  Demokrasi işçi sınıfının dişe diş
mücadelesiyle kazanılacaktır!
İncirlik Üssü derhal kapatılmalıdır!
İsmail Cem devlet töreniyle uğurlandı
Tecrit karşıtı eylemlerden...
 Büyük korku!.. - Yüksel Akkaya
  Karneler çöpe!
  Sağlık emekçilerinin eylemlerinden...
  Sermaye düzeninin zor yılı
  Filistin’deki çatışmanın gerisinde ABD-İsrail var
  Emperyalist/siyonist güçlerin Lübnan
halklarını birbirine kırdırma planı
  Suudi bakandan İran’a tehdit!
  Afganistan’a ek kuvvet gönderme hazırlığı
  Kadınlar mücadele ile özgürleşir!
  2007’ye girerken/4
  Programlanmış felaket! - Mumia Abu-Jamal
  GOİ, NATO ve Türkiye -
A. H. Yalaz
  Eylem ve etkinliklerden...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Suudi bakandan İran’a tehdit!

Ortaçağ kalıntısı Suudi Arabistan rejiminin başını çekenler, kendilerinden beklenmeyen çıkışlarda bulunuyorlar. ABD emperyalizminin İran’a karşı birleştirmeye çalıştığı “ılımlı Sünni güçler”in başını çeken Suudi rejiminde görülen bu değişiklik, Washington’dan gelen direktiflere uygun pozisyon alma hevesinin dışavurumu olarak değerlendiriliyor.

Son zamanlara kadar dinci gericiliği yaymak için bol miktarda petro-dolar harcamak dışında pek faal görünmeyen bu köhnemiş şeriatçı rejim, savaş kundakçılarının biçtiği misyon gereği sağa sola tehditler savurmaya başladı. Kimi zaman Irak’ın kimi zaman Sünnilerin hamisi pozisyonlarına girerek, İran’a doğrudan tehditler savuran şeriatçı şefler, denetimlerindeki hacı-hoca takımını da harekete geçirip mezhep çatışmalarını körükler tarzda fetvalar yayınlatıyor.

Son dönemlerde Ankara’daki Amerikancılarla da ilişkilerini pekiştiren Suudi yönetimi, üst düzey şeflerini Türkiye’ye gönderiyor. Geçtiğimiz günlerde İstanbul’a gelen Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Emir Suud el Faysal, Tayyip Erdoğan’la iki saat süren gizli bir görüşme yapmış, ardından basına yaptığı açıklamalarda, Irak konusunda benzer yaklaşımlar içinde olduklarını dile getirmişti.

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’le de görüşen Suud el Faysal’ın, “Türkiye ile bakış açılarımızın ortak olduğunu söyleyebilirim. Irak’ın bütünlüğünü ve bağımsızlığını istiyoruz. Irak’ın iç işlerine karışılmasını istemiyoruz. Tüm Irak vatandaşlarına görev ve sorumluluklarda eşit davranılmasını talep ediyoruz. Irak’taki sorunun bunlar gerçekleşmeden çözülebileceğini düşünmüyoruz” şeklindeki açıklaması, gerici iki rejimin Amerikancılıkta yarıştığını gösterdi. Zira iki taraf da, Amerikan işgalinin “Irak’ın iç işlerine karışmak” olmadığı konusunda hemfikir.

Suudili bakana göre görüş birliğini somut adımlarla da pekiştirmek gerekiyor. “Görüşmeler özellikle de Irak ve Lübnan’daki son durum ve bakışaçılarımızın birleştirilmesi noktasında gerçekleşti. Bu sorunlara sadece düşünsel değil pratik anlamda çözümsel olarak müdahale edebiliriz” diyen el Faysal, “pratik olarak müdahale”den neyi kastettiğine açıklık getirmedi.

Türkiye ile herhangi bir anlaşmaya varıp varmadığı bilinmiyor. Ancak Suudili bakanın ertesi gün Fransa’da yayımlanan Le Figaro gazetesine verdiği demeç, Türkiye’den feyz aldığına da işaret ediyor. Demecinde, “İran’ı Arap ülkelerinin işlerine karışmaması” yönünde uyaran Faysal “Bizim işlerimize karışmanın tehlikeli olduğunu düşünüyoruz” diyerek küstahça tehditler savurdu.

Şeriatçı bakana göre, emperyalist orduların Irak işgaliyle yüzbinlerce insanın katledilmesine vesile olması, Arap dünyasının iç işlerine karışmak olmuyor. Ancak, ABD-İsrail tehditlerine karşı durmaya çalışan İran Araplar’ın işlerine burnunu sokmamalı, yoksa kötü olur!

Bu tehditleri savuran Suudi bakanın, bir gün önce Tayip Erdoğan’la yaptığı gizli görüşmeden esinlenmiş olma ihtimali yüksek görünüyor.


ABD’de onbinler Bush’u protesto etti

Washington, işgalin başladığı 2003 yılından bu yana en büyük savaş karşıtı gösterilerden birine sahne oldu. Barış ve Adalet İçin Birlik adlı örgütün çağrısıyla toplanan ve aralarında ünlü sinema oyuncularının da yer aldığı yaklaşık 100 bin gösterici Irak işgalini ve Bush’un politikalarını protesto ettiler.

Vietnam Savaşı karşıtı faaliyetleriyle tanınan sinema oyuncusu Jane Fonda ve Sean Penn birer konuşma yaptılar. Sinema oyuncularından Susan Sarandon ve Tim Robbins de gösteriye katılanlar arasındaydı.

Silahlı kuvvetlerin bazı muvazzaf mensupları da sivil kıyafetlerle yürüdüler. Hava Kuvvetlerinde uzman çavuş olan Tassi McKee, yurtseverlik duygularıyla silahlı kuvvetlere katıldığını, ancak Irak’ta görev yaptıktan sonra “söylenen yalanları anladığını” belirtti.

Gösterinin en ilgi çeken konuşmasını ise 12 yaşındaki Moriah Arnold yaparak, “Şimdi liderlerimizin bize yalan söylediğini ve gerçekleri gizlediğini biliyoruz. Eylemlerimiz yüzünden dünyanın geri kalanı bizi zorba ve yalancı olarak görüyor.” Dedi.

ABD’nin batısındaki California eyaletinde San Francisco, Los Angeles ve Sacramento kentlerinde de protesto gösterileri düzenlendi.


İsviçre/Basel’de Davos Zirvesi’ne karşı yürüyüş

Dünya Ekonomik Forumu’nun Davos Zirvesi, yoğun güvenlik önlemleri altında başlamasıyla birlikte, toplantılar, paneller ve mitingler gibi değişik eylem ve etkinliklere konu oldu. Bunlardan biri de 27 Ocak günü İsviçreli devrimci, anti-faşist, anarşist grupların ve kitle örgütlerinin düzenlediği yürüyüş oldu. Türkiyeli devrimci grupların da katıldığı yürüyüşe iki bini aşkın bir katılım gerçekleşti.

En önde “Emperyalist savaş çeteleri sosyal haklara saldırmak icin toplanıyor! Kapitalizmi tasfiye edin!” şiarının yer aldığı pankart ile benzer politik içerikte bir başka pankart taşındı. Tümüyle kapitalizmi hedef alan ve sosyalizmi savunan pankart ve dövizlerin taşındığı yürüyüşte atılan sloganlar da aynı içerikte ve coşkulu idi. Özellikle gençliğin yoğun katılımı dikkat çekti. Yapılan konuşmalar, taşınan dövizler ve pankartlarla devrimci atmosferin hakim olduğu bir gösteri gerçekleştirildi.

TKİP taraftarları olarak yürüyüşe “Emperyalist saldırganlığa ve kapitalist sömürüye karşı bütün ülkelerin işçileri birleşin!/TKİP” imzalı pankartla katıldık.

Aynı gün, tüm yasaklamalara ve yoğun önlemlere rağmen, Davos’ta da yüzlerce kişinin katıldığı bir gösteri düzenlendi.

TKİP İsviçre taraftarları


Siyonist rejimdeki çürüme

Siyonist rejimin üst düzey şeflerinin kirli icraatları ortalığa iğrenç kokular yayıyor.

İsrail cumhurbaşkanı Moşe Katsav’ın tecavüzcü olduğu resmiyet kazandı. Soruşturma sonunda Katsav hakkında tecavüz, adalete engel olma, cinsel taciz ve görevi suistimal suçlamalarıyla dava açılmasına yetecek kanıtların elde edildiği açıklandı.

Rejimin bir diğer şefi başbakan Ehud Olmert de rüşvetçilikle suçlanıyor. Başsavcılık geçen yılın son haftalarında Ehud Olmert’in 2005’te rüşvet aldığının ortaya çıkması üzerine soruşturma başlatmıştı. Siyonist şef Olmert’in rüşveti, maliye bakanlığını vekâleten yürüttüğü dönemde aldığı söyleniyor. Ehud Olmert’in rüşveti önde gelen bir kamu bankasının özelleştirilmesi sürecinde aldığı vurgulanıyor. Kan dökücülüğünün yanı sıra, mali konularda da sicili kirli olan siyonist başbakan hakkında başka suçlamalardan dolayı da soruşturmalar açılmış, ancak işgal ettiği mevkiden dolayı henüz resmen dava açılmış değil.

Bir diğer rüşvetçi, kasap Şaron hükümetinin çevre bakanı Zahi Hanegbi. Bu eski siyonist bakan da rüşvet, görevi suistimal ve adaleti engellemek suçlamalarıyla karşı karşıya bulunuyor.

Olmert hükümetinin önde gelen isimlerinden Haim Ramon ise, cinsel taciz suçları açığa çıkınca geçen aylarda Adalet Bakanlığı görevinden istifa etmişti.

Kirli işler içinde bulunan yönetici kesimlerin sadece bir kısmını içeren bu liste, kanla beslenen siyonist İsrail rejiminin ne ölçüde çürüdüğünü ortaya koymaya yetiyor