26 Ocak 2007 Sayı: 2007/03(03)

  Kızıl Bayrak'tan
   Ermenilerin yüz yıllık yalnızlığında bir gedik açıldı... Gerisi mutlaka getirilmelidir!
  Hrant Dink’i uğurlama
töreninden yansıyanlar
  Cinayetin gerisinde devletin kirli ve karanlık odakları var!..
  Güvercin Kasapları’nın sefaleti - Haluk Gerger
Onbinler Hrant Dink’i uğurladı...
Yurtdışında Hrant Dink’in katledilmesi protesto edildi...
Mecliste Irak ve Kerkük için gizli oturum
 “Tecriti kaldırın, ölümleri durdurun!”
  Devlet sonunda geri adım atmak zorunda kaldı....
  Sınıf hareketi...
  Latin Amerika: 2006 yılından kesitler...
  Sendikal hareketin durumu/1
  İran emperyalist-siyonist saldırıya
karşı hazırlanıyor!
  Güney Irak’ta işgalcileri hedef alan saldırılar artıyor
  Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu 8 Mart’a doğru adımlarını hızlandırıyor…
  Bir emperyalist yeniden yapılandırma projesi: Geniş Ortadoğu İnisiyatifi-2
  2007’ye girerken/3
  Kendi uşağını asmak!
Mumia Abu-Jamal.
  Burjuva eğitim sistemi gençliğin gelecek özlemini öğütüyor!
  Havaya inat şarkı söylemek...
Bertolt Brecht
  Ruh halimin güvercin tedirginliği - Hırant Dink
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Bir emperyalist yeniden yapılandırma projesi: Geniş Ortadoğu İnisiyatifi-2

“Yeni NATO"

A. H. Yalaz

II

Birinci bölümde “Geniş Ortadoğu İnisiyatifi”nin (GOİ) teori ve pratiğini, bu inisiyatife Arap dünyasından ve emperyalist cepheden gösterilen tepkileri ele aldım. Bu bölümde, ABD’nin dünyayı tek başına yönetme politik stratejisini gerçekleştirmeyi amaçlayan küresel yeniden yapılandırmanın (16) ilk aşamasını oluşturan ve geniş bir politik coğrafyanın yeniden yapılandırılmasını gerçekleştirmeyi amaçlayan bu emperyalist projede “Yeni NATO”ya ve Türkiye’ye verilmek istenen rolleri ele alacak ve bazı sonuçlar çıkaracağım (İkinci bölümün bu son alt bölümüne gelecek sayımızda yer vereceğiz-KB).

***

NATO, artık eski NATO, “Soğuk Savaş” döneminin NATO’su değil. Devlet kapitalizminin niteliğini belirlediği Sovyet bloğunun çöküşünden ve Varşova Paktı’nın dağıtılışından bu yana uluslararası arenada ve bu arada NATO’da çok şey değişti. NATO, emperyalist saldırgan bir askeri-politik güç olma niteliğinin zayıflaması bir yana, daha da saldırgan ve dünya işçileri, ezilen halkları ve komünist ve demokrat-devrimci politik güçler için daha da tehlikeli bir düşman durumuna geldi. Artık “sınır tanımayan” bir NATO var bütün ülkelerin işçileri, ezilen halkları ve komünistlerinin karşısında.

Yalnızca askeri bir örgüt değil, üye devletler arasında ekonomik, politik ve askeri ilişkileri güçlendiren bir araç da olagelen NATO, resmi belgelerinde de, artık sadece üye devletleri korumakla sınırlamıyor kendini, yeni görevler de üstleniyor. Varlığını sürdürebilmesi için, NATO’ya, üye devletlerin halklarının gözünde ve genel olarak dünya politika sahnesinde “kabul edilebilir” ve oynanabilir yeni roller aranıyor. NATO, yeni görevler üstlenmek ve yeniden yapılandırılmak zorundaydı. Aksi durumda askeri örgüt olarak gereksiz duruma gelir, politik tartışma ve düşün üretme platformuna dönüşürdü.

NATO’ya verilen yeni görevler şu başlıklar altında toplanabilir: önleyici diplomasi, kriz yönetimi, barışı koruma, kolektif güvenlik. Önderleri ve savunucuları açısından NATO’nun vurgulanması gereken yeni somut görevleri uluslararası terörizme karşı savaşım, kitle imha silahlarının ve bunları fırlatma araçlarının yayılmasının önlenmesi, insan hakları ihlallerine karşı savaşım, barışı koruma gibi görevlerdir. Artık “coğrafi sınırlar” aşılmıştır. Artık “düşman” çeşitlenmiştir ve dünyanın her yanında; ama özellikle enerji kaynaklarının bulunduğu bölgelerde (!), her an onunla karşılaşmak ve savaşmak zorunda kalmak olasıdır. Dolayısıyla her an hazır ve uyanık olmak ve hızlı müdahale güçlerini teyakkuzda tutmak zorunludur!

Yeniden yapılandırılan NATO’da silahlı kuvvetler, savunma ve caydırıcılık işlevlerini görecek istikrar güçleri ve karşılık verme ve müdahale etme işlevlerini görecek acil müdahale güçleri olarak iki kategoriye ayrılmaktadır. NATO komuta yapısında da önemli değişiklikler yapılmaktadır. İlk değişiklik, “caydırıcılığı yöneten hantal, kalabalık ve bürokratik komuta yapısından, hızlı ve esnek hareketleri yönetecek komuta yapısına geçilme”sidir. Gerekli olmadığı düşünülen “birlikler ve üsler kapatılmakta, komuta kademeleri ve mevcut komutanlıkların sayısı azaltılmaktadır. İkinci değişiklik, birliklerdeki hava, kara ve deniz komuta ayrımının kaldırılması ve “yaklaşık 9-10 bin kişiden oluşacak acil müdahale güçlerinin kara, hava, deniz birliklerini aynı anda barındırması ve bunların tek bir komutaya bağlı kılınmasıdır.” Üçüncü değişiklik, “kuvvetlerin ve komuta merkezlerinin giderek Doğu’ya kaymasıdır. Özellikle Orta Avrupa merkezli kuvvetler ve komutanlıklar giderek Doğu Avrupa’ya, Balkanlar’a ve Türkiye’ye doğru kaymaktadır.” (Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, NATO’nun Tarihi İstanbul Zirvesi ve Muhtemel Sonuçları, 2004, www.turksae.com )

NATO’nun ilgi ve etki alanı daha doğuya kayarken NATO’nun askeri caydırıcılık rolünde ve harekatlarında da buna koşut değişiklikler olmaktadır. Yukarıda işaret edilen üçüncü değişiklik, konumuz bakımından özellikle önemlidir. Aşağıda GOİ’de Türkiye’ye biçilen ve Türkiye Cumhuriyeti’nin (TC) oynamaya hazır olduğu rol ele alınırken göreceğiz ki, bu değişiklik Türkiye’yi bir ön-cephe ülkesi durumuna dönüştürmektedir..

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın siyasi işlerden sorumlu müsteşarı olan Marc Grossman, “Yeni Yetenekler, Yeni Üyeler, Yeni İlişkiler” başlığını taşıyan ve Prag Zirvesi öncesinde ABD’nin NATO ile ilgili görüşlerini ortaya koyduğu yazısında, 1999 Stratejik Kavramı’nın tanımladığı tehditlere değindikten sonra şöyle devam eder:

“ (...) Ancak daha yapılacak çok işimiz var. 11 Eylül olayları Müttefiklerimize ve İttifakımıza yönelik tehditlerin her an ve her yönden gelebileceğini göstermiştir. NATO’nun çeşitli askeri durumlarda uzun süreli operasyonları yürütebilecek dengeli, esnek, iyi teçhiz edilmiş kuvvetleri çok kısa süre içinde konuşlandırma yeteneğine bugün her zamankinden daha çok ihtiyacı vardır.

“Amerika Birleşik Devletleri’nin yanında etkin biçimde savaşabilmeleri için Avrupa kuvvetlerinin stratejik taşıma, modern hassas vuruş yeteneği ve muharebe hizmet desteği gibi yeteneklere ihtiyacı vardır (...)” (NATO Review, www.nat.int)

NATO’nun kuruluşunu “gerektiren” gerekçeler ortadan kalkmış olmasına rağmen NATO kendini dağıtmak yerine yeni “tehditler” ve düşmanlar üreterek varlığını sürdürmeye çalışıyor. “Soğuk Savaş” döneminin “düşman”ı belliydi. Bu dönem, dünya egemenliği için iki büyük emperyalist blok arasındaki emperyalist rekabet tarafından ayırt ediliyordu. Bu tarihsel koşullarda, üye devletleri rakip bloktan gelecek askeri saldırılara karşı savunma NATO politikalarının odak noktası oldu.1989’dan ve özellikle Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılışından sonra yalnızca uluslararası ilişkiler de değil, kavramlarda da büyük değişiklikler görüldü. Artık “düşman” değişmiş, buna koşut olarak da stratejik kavramlar. Düşman artık ideoloji olarak “komünizm” ve devlet olarak “komünist” “Sovyetler Birliği” değildi. Uluslararası terörizm, uluslararası terörizmi besleyen ve destekleyen devletler, köktenci politik İslam, kitle imha silahları ve hatta her türlü uluslararası belirsizlikti. “Düşman” kavramı değişmiş ve genişlemişti, NATO’nun stratejik kavramı da değişmeliydi ve değişti de.

1949-1950’de geliştirilen NATO’nun ilk stratejisi (17) bölgesel savunma için geniş-ölçekli operasyonlar stratejisiydi. 1950’li yılların ortalarında “kitlesel karşılık” stratejisi geliştirildi. Bu kavram caydırıcılığa vurgu yapıyordu. 1967 yılında bu stratejinin yerini alan “esnek karşılık” stratejisi, karşı tarafın herhangi bir saldırının kabul edilemez riskler taşıdığını idrak etmesini sağlamak için oluşturulmuştu.

1991 yılının Kasım ayında Roma’da yapılan NATO toplantısında yeni uluslararası duruma uygun düşen yeni bir “Stratejik Kavram” kabul edildi. Yeni “güvenlik” sorunlarıyla başa çıkabilmesi için NATO’nun esneklik ve hareket yeteneği gibi konularda revizyondan geçmesi gerekiyordu. NATO, tarihinde ilk kez, stratejik kavramını kamuya açık tartışmaya sundu.1991 Stratejik Kavramı’nda NATO’nun temel amacının üye devletlerin güvenliğini sağlamak olduğu vurgulanırken, güvenlik kavramı bütün Avrupa’yı kapsayacak biçimde genişletildi. 1991 Stratejik Kavramı eski düşman güçlerle çatışma yerine işbirliğine vurgu yaptı.

1999 Stratejik Kavramı, NATO devletlerine göre, 1991 Stratejik Kavramının 21.yüzyılın gereklerine yanıt verecek biçimde düzenlenmesiydi. (18)

Yeni Stratejik Kavram, Avrupa’da genel bir savaş tehdidinin ortadan kalktığı yönündeki 1991 Stratejik Kavramı’nda ulaşılan sonucu doğrulamakla birlikte, NATO üyelerinin ve Avrupa-Atlantik bölgesindeki diğer devletlerin etnik çatışma, insan hakları ihlalleri, politik istikrarsızlık, ekonomik kırılganlık, terörizm, kitle imha silahları gibi diğer risk ve belirsizliklerle karşı karşıya olduklarını vurguluyordu. NATO’nun 1991 stratejisinin ayırt edici özelliği, onun güvenlik sorununa, tamamlayıcı politik ve askeri araçları içeren ve ittifakın amaçlarını benimseyen diğer devletlerle işbirliğini de vurgulayan yaklaşımıydı. Bu kapsamlı yaklaşım 1999 Stratejik Kavramı’nın merkezi bir özelliği olarak kalır ve aşağıdaki temel unsurları içerir:

1. Transatlantik bağlantının korunması. Yeni Stratejik Kavram, Avrupa ve Kuzey Amerika’nın güvenliğinin ayrılmaz olduğunu ve bundan dolayı da Avrupa ve Kuzey Amerika arasında güçlü ve dinamik bir ortaklığın önemli olduğunu vurgular.

2. Etkili askeri yeteneklerin sürdürülmesi. Bu strateji, caydırıcılık ve kolektif savunmadan kriz durumlarında girişilecek operasyonlara kadar uzanan önceden görülebilir koşullar altında etkili olabilecek askeri yeteneklere sahip olunmasını gerektirmektedir.

3. Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliğinin NATO içinde geliştirilmesi. Bu Stratejik Kavrama göre, Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliğinin geliştirilmesi süreci NATO, Batı Avrupa Birliği (BAB) ve, eğer uygun düşerse, Avrupa Birliği (AB) arasında yakın işbirliğini gerektirir. 1999 Stratejik Kavramı, diğer şeylerin yanı sıra, bu sürecin, NATO’nun askeri olarak katılmadığı durumlarda, Avrupa önderliğindeki askeri operasyonlarda ittifakın kaynak ve güçlerinin kullanıma verilmesini olanaklı kılacağını da ileri sürer. (NATO Handbook [NATO Elkitabı]: İttifakın Stratejik Kavramı, www.nato.int).

1999 Stratejik Kavramı, Rusya ve Çin gibi büyük kapitalist-emperyalist devletlerle dünya egemenliği için savaşımın yanı sıra, bağlaşık emperyalist devletler arsındaki çelişki ve anlaşmazlıkları denetim altında tutma unsurlarını da içeriyor.

(Devam edecek...)

Notlar:

(16) Alışılagelmişin tersine “yapılanma” yerine “yapılandırma” kavramını kullanıyorum; çünkü, söz konusu olan bilinçli-planlı olarak başlatılan ve yaşanan bir süreçtir.

(17) “The Strategic Concept for the Defence of the North Atlantic Area” (“Kuzey Atlantik Bölgesinin Savunması İçin Stratejik Kavram”).

(18) Bu arada Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nin de üye olmalarıyla NATO genişlemişti.