26 Ocak 2007 Sayı: 2007/03(03)

  Kızıl Bayrak'tan
   Ermenilerin yüz yıllık yalnızlığında bir gedik açıldı... Gerisi mutlaka getirilmelidir!
  Hrant Dink’i uğurlama
töreninden yansıyanlar
  Cinayetin gerisinde devletin kirli ve karanlık odakları var!..
  Güvercin Kasapları’nın sefaleti - Haluk Gerger
Onbinler Hrant Dink’i uğurladı...
Yurtdışında Hrant Dink’in katledilmesi protesto edildi...
Mecliste Irak ve Kerkük için gizli oturum
 “Tecriti kaldırın, ölümleri durdurun!”
  Devlet sonunda geri adım atmak zorunda kaldı....
  Sınıf hareketi...
  Latin Amerika: 2006 yılından kesitler...
  Sendikal hareketin durumu/1
  İran emperyalist-siyonist saldırıya
karşı hazırlanıyor!
  Güney Irak’ta işgalcileri hedef alan saldırılar artıyor
  Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu 8 Mart’a doğru adımlarını hızlandırıyor…
  Bir emperyalist yeniden yapılandırma projesi: Geniş Ortadoğu İnisiyatifi-2
  2007’ye girerken/3
  Kendi uşağını asmak!
Mumia Abu-Jamal.
  Burjuva eğitim sistemi gençliğin gelecek özlemini öğütüyor!
  Havaya inat şarkı söylemek...
Bertolt Brecht
  Ruh halimin güvercin tedirginliği - Hırant Dink
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Devlet sonunda geri adım atmak zorunda kaldı...

Mücadele kazanımlarla ilerleyecek!

Adalet Bakanlığı tarafından yayımlanan genelge sonucunda Behiç Aşçı, Sevgi Saymaz ve Gülcan Görüroğlu’nun ölüm orucu eylemine ara verdikleri açıklandı. Eyleminin 293. gününde, sağlık durumu iyice bozulmuş olan Aşçı’nın yerine konuya ilişkin açıklamayı Gencay Gürsoy yaptı. Aşçı, tedavi için Çapa Tıp Fakültesi’ne kaldırıldı.

Bakanlığın bir genelge yayınlayarak duyurmak zorunda kaldığı taviz, içerik olarak pek fazla bir kazanım getirmiyor gibi görünebilir. Devrimci tutsakların birbirleriyle haftada 5 saat yerine 10 saat görüşme hakkı kazanması kuşkusuz kazanım adını hakedecek bir gelişme olmaktan uzaktır. Kaldı ki, uygulamaya ilişkin kuşkular da orta yerde durmaktadır.

Ancak, inat ve ısrarla “teröristlerle pazarlık yapmama” tavrını sürdüren devlete böyle bir genelge yayınlatabilmek anlamlı bir kazanımdır. Çünkü devlet böylece, ve nihayet, devrimci tutsakların varlığını ve mücadelesini kabul etmiş bulunmaktadır. Görmezden, duymazdan gelerek, görülmemesi/duyulmamasını sağlama taktiği işe yaramadı. Çok geç ve yavaş olmakla birlikte, en sonunda, hücreler ve tecrit sorunu, devrimci tutsakların, ailelerinin ve devrimci hareketin alanının dışına taştı, kimi sendikalar, meslek odaları, aydınlar ve benzeri bileşen çözüm için mücadelenin bir ucundan tutmaya başladı.

Bakanlık genelgesi tam da bu aşamada gündeme geldi. Fakat zamanlamanın gerisindeki önemli bir etken de, Behiç Aşçı’nın hızla ölüme yaklaşmasıdır. “Teröristlerin avukatı” yaklaşımı, kimseye Aşçı’nın neden ölmesi gerektiğini açıklayamamıştır. Gün geçtikçe daha fazla insan “ölümleri durdurun!” çağrısına katılmış, pek çok kez bu çağrıyı sokaklarda, eylemlerle yinelemiştir. En son İstanbul Taksim’de Cumartesi günleri başlatılan eylem ve çeşitli kentlerle İstanbul’un emekçi semtlerinde devrimci hareketin ortaklaşa düzenlemeye başladığı eylemlerle, mücadele hızla yayılmaya, genişlemeye başlamıştır.

Genelge ile bu eylemlerin sona ereceğini umdukları açıktır.

Diğer yandan, Hrant Dink cinayeti suçundan sıyrılabilmek için kırk dereden su getirmeye çalışırken, bir de Behiç Aşçı cinayetiyle uğraşmak istemeyecekleri de ortadadır. Tükürdüklerini yalamalarının başlıca nedenleri bunlardır.

Ölüm Orucu eyleminin sona ermesiyle, devlet amaçlarından birine ulaşmış gibi görünse de, devrimci hareketin kazancı daha büyüktür. Devletin diğer amacına, eylemlere son verme umuduna gelince, buna asla ulaşamayacağını bugünden ve rahatlıkla söyleyebilmek gerekiyor. Çünkü bunun için, devrimcilerin hücre ve tecrit işkencesini yaşayan yoldaşlarını, ailelerin yakınlarını unutmaları gerekir ki, bu imkansız olduğuna göre, hücreler ve tecrit devam ettiği sürece buna karşı mücadele de devam edecektir.

Bugüne ilişkin sorunsa, mücadelenin geldiği noktadaki hızı ve kapasitesinde bir düşüşe izin verilip verilmeyeceğidir. Behiç Aşçı’nın ölüme yaklaşmasıyla harekete geçen bazı çevrelerde, şimdi eyleme son vermesi ve tedaviye başlamasıyla birlikte bir rahatlama -mücadeleye nihayet bir ucundan katılmış olmanın da yarattığı övünçle birlikte- olacaktır. Bu kurumların, çok ciddi bir sorun tümüyle çözülmüş, çok derin bir yara tümüyle iyileşmiş rehavetine kapılmamaları için konu sürekli biçimde kamuoyunun gündeminde tutulmalıdır. Bunun için gereken her araç, her yol ve yöntem kullanılmalıdır.