Güvercin Kasapları’nın sefaleti
Haluk Gerger
İngiliz RESPECT Partisi’nin İrlanda asıllı Genel Başkanı Gallowey, “İngiliz İmparatorluğu o denli geniş ki, üzerinde güneş batmıyor” dediğinde, babasının, “çünkü Tanrı ona karanlıkta hiç güvenmiyor da ondan” diye yanıt verdiğini anlatıyor. Hrant Dink’in katledilmesinin ardından gerçekleştirilen bilinç karartması saldırısı, sağıyla-soluyla, liberaliyle-tutucusuyla, egemenlerin ve hizmetlilerinin ne denli bir insani/ahlaki karanlık içinde olduklarını bir kez daha gösterdi.
Üç olgu, kendisine insanım diyenlerin gözünden kaçmamış olmalı.
Birincisini, en son Mustafa Koç’tan duyduk. Bu liberal işadamı, Hrank Dink’in katlini, “Türkiye’ye atılmış bir kurşun” olarak nitelemiş. Bunu, sağdan sola, iktidarda ya da muhalefette, pek çok siyasetçi de söyledi. Gazetelerde ve televizyonlarda da, liberalinden faşistine, akademisyenler, yazarlar, sanatçılar, gazeteciler aynı savı dillendirdiler.
İkinci olarak, bu Şark kurnazları, pireden yağ çıkarma misali, cenaze törenini, “dünya kamuoyuna Türkiye’yi olumlu gösteren güzel bir mesaj” olarak kullanma yolunu seçtiler.
Üçüncüsü, Dışişleri Bakanlığı başta olmak üzere, bütün resmi, yarı-resmi ve gayrıresmi odaklar, yine sağından soluna, liberalinden tutucusuna, hatta düpedüz faşistine, “menfur olay”dan Türkiye adına ve lehine bir “diplomatik atak” oluşturmaya giriştiler.
Bütün bunlar, cinayeti neredeyse kaçınılmaz kılan sosyo-politik ortamı, ideolojik-kültürel atmosferi ve ruhi şekillenmeyi yıllardır bilinçli bir biçimde oluşturanların, yani asıl sorumluların “timsah gözyaşları” ile sulandırılmış bir ortamda yapıldı. Yıllardır her fırsatta kin kusarak kaba kışkırtıcılık yapanlar, bu kez, timsah gözyaşlarıyla gözbağcılığına soyundular.
Açık bir biçimde, korkmadan, lafını sakınmadan temel gerçeği ifade etmek gerekiyor: Bu ve benzeri cinayetlerin ardında, kışkırtıcı ve azmettirici olarak, kendi yasam tarzlarını, ayrıcalıklarını, düzenlerini korumak amacıyla her gün toplumu şovenizmle zehirleyen, milyonlara militarizm aşılayan odaklar var; medyada, üniversitede, siyasette, bürokraside, iş aleminde yuvalanmış düzenin sahipleri, hizmetlileri, tetikçileri var.
Onlar, onyıllardır, kendi çocuklarını Amerika’da, Avrupa’da okumaya gönderirken, yoksulluk ve yoksunluktan bunalttıkları “aşağı sınıf”ten gençlerin bilinçlerini zehirliyor, ruhlarını teslim alıyor, cinayet makinalarına, kendi cinayet şebekelerinin tetikçilerine dönüştürüyorlardı. Giderek, faşist katiller üreten bir devr-i daim makinası yarattılar; tarihini, yeni taze kanla yıkamaya yönelik hastalıklı çarpık bir mantık üzerine, kurumlarıyla, kültürüyle, araçları, egemenleri ve hizmetlileriyle, derinler derini devletiyle, psikolojik savaş aygıtlarıyla, cinayet makinalarıyla Türkiye kapitalizminin düzenini böyle biçimlendirdiler... Bilerek, önceden tasarlayarak ve eyleme dönüştürerek...
Hrant Dink’e sıkılan kurşunlar, “Türkiye’ye atılmış kurşun”lar değildi. Onların yarattığı, yoksulluğa, yoksunluğa, geriliğe tutsak edilmiş, şovenizme ve militarizme tapınan, şiddete müptela tetikçilerin, ve asıl önemlisi, bu timsah gözyaşlarını döken egemenlerin ve hizmetlilerinin elbirliğiyle yarattıkları Türkiye’nin insanlığa sıktığı kurşunlardı Hrant Dink’in vücuduna saplanan mermiler.
Bu nesnel tesbitleri yapmadan, karanlıkları aydınlığa çıkarmaya olanak yok., Rakel Dink’in cenaze töreninde dediği gibi, “bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz.”
Yıllar önce şair (Tahsin Saraç) onları yazmıştı. Hrant Dink’in “güvercin yüreği”ndeki kana susamış güvercin kasaplarını:
Güvercin Kasapları
Yel ulur kar tozdurur bir kış
Yazı yabanda şu sıra içimiz.
Oysa sevmelerin ustasıyız biz
Bir de alçaklıklarla kavganın.
Alıcıkuş kesiliriz ve de ense kökünde
Göğsümüzdeki o sıcak güvecini
Kara dirgen elleriyle
Boğmaya kalkışanların.
Neden, güvercin kasapları, barışımıza
kan bularsınız
Öyle kötüsünüz ki
İki gözden dört ölüm bakarsınız.
Tabanca gibidir tabanca
Sevgilenmemiz de vuruşmamız da
Ya yürek dalında patlar
Ya da bir alın çatında.
Ne ki çok kez dalaşmaktansa
Acıdan yükünü tam almış
Güçlü bir katır gibi
Vururuz yalnızlık yokuşumuza.
Neden yolunuz bu denli ıramış güzellikten
Öyle bataklıksınız ki
Bir çiçek düşü bile geçmemiş içinizden.
Üniversitelerimizdeki satır kurşuna dönüştü!
İstanbul Üniversitesi’nde son üç haftadır yaşanan faşist saldırıları ve Hrant Dink’in katledilmesini protesto etmek amacıyla 22 Ocak günü saat 13.00’te Beyazıt Meydanı’nda üniversite öğrencileri bir basın açıklaması gerçekleştirdiler.
Basın açıklaması öncesinde Fen-Edebiyat’ta ve Merkez Kampüs’te eyleme çağrı yapan bildiriler dağıtıldı, amfi ve yemekhane konuşmaları yapıldı. Edebiyat Fakültesi’nde gerçekleştirilen amfi konuşması sırasında ülkücü faşistler bildiri dağıtımı yapan öğrencilere polis desteğiyle sözlü ve fiili saldırıda bulunmak istedi. Öğrencilerin kararlı tutumu bu saldırıyı boşa düşürdü.
Basın açıklaması öncesinde fakülteler alkışlar ve sloganlar eşliğinde dolaşılarak çağrı yapıldı. Fen-Edebiyat ve Merkez fakültelerden çıkan öğrenciler araç kapısında buluşarak sloganlar eşliğinde meydana doğru yürüyüşe geçti. Basın açıklaması öncesinde bir öğrenci Edebiyat Fakültesi’nde yaşanan olayı anlattı, ardından açıklama okundu.
Açıklamada şunlar söylendi: “Hrant Dink’in cesedine bakıp da, komplo teorileri kuranlar, serserinin birinin işi diyenler boşuna katili aramaya kalkmasın. Katil apaçık ortada. Katil; bu ülkede milliyetçiliği yüceltip seçim propagandası yapan sağ siyasetçiler, ‘iyi çocuk’ deyip katili öven MGK zihniyeti, her gün ırkçılık propagandasını Kürt düşmanlığı üzerinden önümüze sunan burjuva medya, Ortadoğu’da etnik çatışmaların önünü açan ABD emperyalizmi ve ona göbekten bağlı Türkiye egemenleri, emperyalizmden ve devletten aldığı güçle ülkede ve üniversitelerimizde terör estiren sivil faşistler… Katil devlettir.
Aynı katil bugün üniversitelerimizde de dolaşıyor. Üniversitelerimizde aylardır devam eden satırlı saldırılar AGOS’un önünde kurşuna dönüştü. Yaklaşık bir aydır bu kampüste bu saldırılarla yüz yüzeyiz. Hrant Dink’i öldüren faşist de ‘Ermeni’yi vurdum’ diye kaçmamış mıydı? Mersin’de öğrencilerin üzerine saldıran faşistler Kürt oldukları için onlara saldırmamış mıydı? Peki, Gazi Üniversitesi öğretim üyesi fikirlerini söylediği için tehdit alıp dersleri bırakmamış mıydı?
Onları tanıyoruz. Onlar halkların düşmanı, her türlü ilerici ve farklı düşüncenin katilleri. Onlar Ağca’nın, Çatlı’nın, Kırcı’nın takipçileri. Onlar ABD emperyalizminin kapı kulları, sermayenin köleleri…
Bizler üniversite öğrencileri olarak dün olduğu gibi bugün de üniversitelerimizi ve ülkemizi faşizmin karanlığına bırakmayacağımızı bir kez daha yineliyoruz.”
“Faşizme karşı omuz omuza!”, “Türk, Kürt, Ermeni, yaşasın halkların kardeşliği!”, “Beyazıt faşizme mezar olacak!”, “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganlarının sıklıkla atıldığı basın açıklamasına yaklaşık 120 öğrenci katıldı. Basın açıklaması cenaze törenine katılım çağrısı ile sona erdi.
İÜ Ekim Gençliği |