15 Aralık 2006 Sayı: 2006/49 (49)
  Kızıl Bayrak'tan
   AB aldatmacasına karşı “işçilerin birliği, halkların kardeşliği”!
  Devrimci dayanışmanın kaynakları ve birleşik mücadelenin geleceği üzerine
  Faşist devlet terörüne karşı birleşik devrimci direnişi büyütelim!
  Devlet terörüne geçit vermeyelim, birleşik direnişi geliştirelim!
Faşist devlet terörüne karşı omuz omuza!
Asgari ücret kampanyası çalışmalarından...
Yapı-Yol Sen’den iş yavaşlatma eylemleri...
 Üç kapan ve devrimci sınıf hareketi - Haluk Gerger
  Gençlik geleceğine sahip çıkıyor!.. Sermayenin kölesi, diplomalı işsiz olmayacağız!
  Faşizmi protesto eylemine 500 öğrenci katıldı.....
  İLGP’den Erdal Eren’i anma haftası...
  Gençlikten...
  12 Eylül sonrasında MHP ve sendikacılık - Yüksel Akkaya
  Nepal Komünist Partisi/Maoist ile hükümet arasında sorunlar
  Bitmedi, sürüyor o kavga!..
  Kanlı diktatörün sonu!
  Irak Çalışma Grubu hezimetin raporunu açıkladı
  İran: Emperyalistler arası çekişme arenası
  AB üyeliği masalının çöküşü! - Yüksel Akkaya
  Irak Çalışma Grubu’nun raporu ve Güney Kürdistan - M. Can Yüce
  Asıl mahpusluk, esareti dışarıda
yaşamaktır!
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Ümitsiz aşk: Sahne 2...

AB üyeliği masalının çöküşü!

Yüksel Akkaya

Geçen hafta Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile olan “ümitsiz aşk”ından söz etmiş, abc, 1234 gibi harfli, rakamlı planlarının anlamsız olduğunu belirtmiştik. Fosforlu basınımızda “B planı” gereği “şişirilen” altın gol teneke gol bile olamadı!... Olamazdı da… Çünkü, şarkın kurnazlığı, yüzyıllardır emperyalizmin ince hesaplarına, planlarına galip gelememektedir. Zira, pilav kavgasında kapitalistler hala program, plan yaparken, şarkın zavallıları hala anlık “çıkışlar” yapıp, “altın” gol atmaktadırlar. Lakin, program ve plan karşısında bu anlık zavallı altın gol kendi kalesine dönen bir şey olmaktadır! Beş gün önce zafer şarkıları söyleyen fosforlu gazetelerimiz birden kedere bürünmüştür. Ancak, kederin düzeyi konusunda mutabık değil! Daha da kötüsü, bu kadar aptalca bir oyuna çok bilen, zeki insanlar olarak nasıl düştüklerini açıklama sıkıntısına çözüm de bulamamışlar. Ne güzel! İslami dille “inşallah” hep böyle olurlar… Bu yazı, bu son vukuatlar nedeniyle derin bir analizden çok gırgır, matrak bir söylemi daha anlamlı kılmaktadır. Siyaset aynı zamanda mizahtır. Bu nedenle mizahtan mahrum kalmayalım derim.

Star gazetesinin eski yazarı, Akşam gazetesinin yeni yazarı, aklı az çok çalışan mümtaz “düşünürü”, köşe yazarı Engin Ardıç, pek dürüst bir şekilde AB üyeliğini analiz etmektedir. Bu nedenle AB sevdalılarına yönelik yazdıkları pek eğlencelidir; mutlaka okunmalıdır. O garibanın da altını çizerek söylediği, AB üyeliğinin hikaye olduğudur. Biz “dışardan”, o “içerden” bunu söylemektedir. Bu nedenle içerden yazan bu tür insanların yazdıkları çok daha “önemli ve anlamlı”dır. E. Ardıç, oldukça dobra bir insan olarak, zekice AB’ciler ile dalgasını geçmektedir. Temel argümanları da bizimkinden çok farklı değildir. Öyle olduğu için de AB’cilerin en çok kızdığı “yazar çizerlerden” biridir E. Ardıç.

Kendisini iyi pazarlamacı olarak tanıtan, Kasımpaşa’dan çıkmış topçu ve de ilahiyatçı, eski İstanbul Belediye Başkanı, şiir gazisi Bakanlar Kurulu Başkanı İrecep Efendi, Ülker grubundan ayrılmış olduğu için olsa gerek, birden bu AB üyeliği pazarlıklarında “çökmüş” bulunmaktadır. Ol sebeple kendisine kondisyon artıracak bir yeni iş bulunmalıdır! Acarkent ortaklığı fena olmaz örneğin…

“Radikal” olan bir ceridemiz, radikal olmayan bir gerçeğe dikkat çekmiş, daha akil olan adamları nedeni ile… Ama, Aydın Doğan sendromundan kurtulamadığı için Ertuğrul Özkök haberi yapmış radikalliğini. Ne utanmaz, arsız bir durum! Lakin, bilimde “tesadüf yoktur” derken, bu arsız, utanmazlar için plansızlığa, programsızlığa, son dakika altın golüne de yer yoktur der. Böyle olduğu için de gariban şark kurnazları hiçbir taahhütü olmayan “sözlü” ve de “koşullu” teklifleri ile gol attık derken asıl golü yerler. Zira, dışarı ile olan ilişkiler içerdeki sefil Ali Cengiz oyununa benzemez. AB emperyalizmi, “cin olmadan cin çarpmaya” kalkan bu zavallılara cin’i de cin çarpmışlığı da gösterir. Çünkü, onlar, diplomaside çok daha alçakça pazarlıkları ama incelikle kabul ettirmeyi “gariban” Kasımpaşalılardan da, zavallı matbuattan da iyi bilirler.

Askıları, müzakereleri filan bir kez daha bir kenara bırakıp, emperyalistlerin içyüzünü, “bizimkilerin yüzsüzlüğünü” görmek gerekir. Bunun için “ev ödevi” basit sorular var:

1. AB’ye gerçekten üye olmak istiyor musunuz?

2. Üye olunca ayrı devlet olmaktan çıkıp, tek devlet olacak mısınız?

3. Eğer üye olacaksanız, ve de bu tek devlet olacaksa, yahu Kıbrıs’ın limanlarının ne önemi var? Zaten, üye olunca bütün limanlar açılıyor!

4. AB üyesi ülkeler aptal olmadıklarını bilerek bir şey söylüyorsa, Türkiye’nin AB’cilerinin aptal taklidi ne kadar anlamlı?

5. Salaklığı bırakın, ya toptan AB’ye karşı olun, ya da toptan herşeyini kabul edin!

6. Salak olmadan herşeyi kabul ettiğinizi düşünüyorsanız delikanlılığı da bırakıp, Avrupai diplomasi yürütün.

7. Sincan nire, Strasbourg nire?

8. Mükremin abi deyimi ve de bu kafa ile “naş naş”!..

Şimdi saflar daha net: AB, bizim zavallı at hırsızı tüccarlarını susuz götürüp, getirdi. Peki, halkımız bu at hırsızlarına mı inanacak, emeğin hakkını savunanlara mı? Gelişmeler, emekçilerden yana. O zaman, bu askı, maskı, altın gol, kendi kalemize gol meselelerini bir kez daha iyice kullanalım. Hazır, yukarısı da “karışmışken”!

Ümitsiz aşkta B planı çöktü, darısı C planı, 1, 2, 3, 4 vs. planlara… Ha gayret…

Ehhh, böyle ciddi bir meseleye artık biz de böyle ciddi yazalım, değil mi?

Asgari ücret meselesi ne oldu diyenlere, “inşallah” haftaya…