3 Kasım 2006 Sayı: 2006/43 (43)
  Kızıl Bayrak'tan
   Yeni Ekimler’le yeni bir dünya kurulacak, mazlum halklar sosyalizm bayrağı altında toplanacak!
  Depremlerde beton mezarlara gömülmemek için de sosyalizm!
  Kölelik bağlarını parçalamak için mücadeleye!
  Emperyalist işgalcilerin Irak batağından çıkış arayışları
Asgari ücretin tek taraflı belirlenmesine seyirci kalmayalım!
İstanbul İşçi Kurultayı hazırlık çalışmaları sürüyor
DİSK/Genel-İş Sendikası Anadolu Yakası 3 No’lu Bölge Başkanı Veysel Demir ile konuştuk...
İşçilerle mücadelenin ve örgütlenmenin önündeki engeller üzerine konuştuk.
 AL-CO işçisi Atilla Atalay’la sınıf hareketinin, örgütlenmenin önündeki engeller ve çıkış yolları üzerine konuştuk...
  Sermayenin saldırılarına karşı asgari ücret hakkını savunalım! (Orta sayfa)
  6 Kasım çalışmalarından...
  İstanbul Ekim Gençliği: Kampanyamız tüm hızıyla devam ediyor!
  Gençlik hareketinden...
  Vatikan ve CIA’nın çocuklarının yeni biçimi - Yüksel Akkaya
  10. yılında Susurluk gerçeği…
  OSİM-DER 2. Olağan Genel Kurulu gerçekleşti...
  NATO Afganistan batağında güç durumda!
  Oaxaca’da isyan devam ediyor!
  Eski Sandinistalar kilisenin hizmetinde!
  ESP’nin eylemlerinden
  İşçi sınıfının ruhu: Sovyetler/2 - Volkan Yaraşır
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İşçi sınıfının ruhu: Sovyetler/2


Volkan Yaraşır

Ekim Devrimi: 11. Tez + Sovyetler

19. yüzyılı anlamak için nasıl ki Fransız İhtilali’ne “bakmak” gerekiyorsa, 20. yüzyılı anlamak için de Ekim Devrimi’ne bakmak gerekir.

1789 Fransız İhtilali, İngiliz Sanayi Devrimi’nin bir devamıdır ve burjuvazinin siyasi iktidarı ele geçirişini simgeler. Aynı zamanda 1789-1848 yılları arasında uluslararası düzeyde yaşanan büyük dönüşümün ve altüst oluşumun başlangıcıdır. Fransız İhtilali 19. yüzyıldaki tüm sınıf ilişki ve çatışkıların referansı olduğu gibi yüzyılın siyasetini ve ideolojisini oluşturdu. Ayrıca devrimin ortaya çıkardığı antagonizma işçi sınıfının ilk iktidar deneyimi olan Paris Komünü’nü yarattı. 1848 Devrimleri’nin genel grevleri, sokak ve barikat savaşları, kızıl ve kara bayrakları, Fransız İhtilali’nin açtığı muhteşem dönüşümlerin ürünleri olarak ortaya çıktı.

Ekim Devrimi ise her şeyden önce bir ezber bozmaydı. Devrim, komünizme ulaşmayı gerekli maddi koşullara bağlayan paradigmayı kırarak proleter devrimin ertelenemezliğini ortaya koydu. Kapitalizmin yeterince gelişmemesinden dolayı devrimin nesnel koşullarının olmadığı düşünülen Rusya’da proletaryanın yaratıcı ve yıkıcı devrimci gücü devreye sokuldu. Böylece devrim sorununda politik özneliğin öneminin altı çizildi.

Gramci’nin bu bağlamda Ekim Devrimi’ni “Kapital’e karşı devrim” olarak tanımlaması boşuna değildir. Devrim, “tarihsel materyalizmin yasalarının o zamana kadar inanıldığından çok daha esnek olduğunu ortaya koydu (-muştu)”.

Ekim Devrimi bütün bu anlamlarıyla 11. Tez’in hayat bulmasıydı. Kısacası Rus Devrimcileri 11. Tez’in “Tek yol devrim” olduğunu kavramış, işçi sınıfının yaratıcı gücüne inanmış ve bu gücün olağanüstü yıkıcılığını açığa çıkarmışlardı.

Ekim Devrimi, 11.Tez’in realize oluşu kadar, Sovyet pratiklerinin toplumsal bir maddi güç olmasıyla kendisini ifade etti. İşçi hareketi 1907’den sonra dalgasal bir gerileme dönemine girmişti. Yaşanan gericilik şartlarında devrimci örgütler yeraltına çekilerek varlıklarını korumaya çalıştılar. Sendikal yapılar şiddetle dağıtıldı.

Bu dönemde özellikle öne çıkan siyasal yapı Bolşevikler oldu. 1902’den sonra ileri sürdükleri kuramsal ilkelere uygun biçimde örgütlenmeleri, gericilik koşullarında hareketi ayakta tuttu. Parti kadroları inanç ve disiplinleriyle ve her türlü mahrumiyete katlanabilme güçleriyle örgütün ayakta kalmasını sağladılar. Bir anlamda Bolşevikler karakteristik özelliklerini bu dönemde kazandı. 1912 yılında Rus Sosyal Demokrasisi içindeki Bolşevik ve Menşevikler kesin olarak birbirinden ayrıldı. 1907’den 1914’e kadar işçi hareketi yoğun bir durgunluk içindeydi. 1914’e girilmesiyle işçi sınıfının mücadelesi yükselmeye başladı.1914 yılının ilk altı ayında yoğun grevler yaşandı. Rusya hızla bir devrimci bunalım içine giriyordu.

1. Paylaşım Savaşı’nın başlaması işçi hareketindeki yükselişi engelledi. İşçi kitleleri içinde milliyetçi dalga hızla yayıldı. Sanayi işçilerinin büyük çoğunluğu askere alındı. Köylerden kopup gelen çoğunluğu kadın ve genç yeni işçi kitlesi sanayi alanını doldurdu. 1915 yılında Rusya’nın cephede aldığı yenilgiler, burjuva muhalefetin devreye girmesini beraberinde getirdi. Yılın ortasından itibaren işçi grevleri yeniden artmaya başladı. Öncelikle ekonomik taleplerle başlayan grevler kısa zamanda siyasal bir içerik kazandı. “1915 Eylül’ünde 113 866, 1916 Ocak’ında 128 450 olan grevci sayısı, 1916 Ekim’inde 197 134’e… ulaştı.” (Oskar Anweiler, Rusya’da Sovyetler 1905-1921, Ayrıntı Yay., 1990, s.144). Bu durum rejim tarafından tehlikeli bir gelişme olarak algılandı.

Her türlü işçi örgütlenmesinin yasaklandığı koşullarda (1915 yazında), Savaş Sanayi Komiteleri’nin kurulması siyasal çevreler arasında tartışmalar yarattı. Bu komiteler üretimi artırmak ve çarlık bürokrasisini işlevsizleştirmek için devreye sokulmuştu. İki liberal burjuva partisi, komitelerin kurulmasına öncülük etti. Komiteler bu özelliğinin yanı sıra işçi hareketine yeniden örgütlenme olanağı kazandırıyordu. İşçilerin Savaş Sanayi Komiteleri’ne katılması devrimci yapıların tercihlerinde zorlanmalarına yol açtı. Bolşevikler komitelerin emperyalist savaş amacı güttüğünü ileri sürerek boykot edilmesi yönünde tavır alırken, Sağ Menşevikler koşulsuz destek verdiler. Enternasyonalist Menşevikler ise savaş koşullarıyla birlikte örgütlenme alanları ortadan kalkan işçi hareketinin yeniden şekillenmesinde bu komitelerden yararlanılabileceğini ileri sürdüler. 1905’te önerdikleri İşçi Kongresi’nin benzerinin yaratılması için komitelerin işlevli olduğunu açıkladılar.

1916’da komiteler hızla radikalleşti. Yıl sonunda Savaş Sanayi Komiteleri hükümet tarafından dağıtıldı.

1917 Şubat Devrimi

Rusya’da işçi hareketinin mücadelesinde Putilov fabrikasının özel bir yeri vardır. Bu fabrikada 1905’te yaşanan grev 1905 Devrimi’ni başlattığı gibi 1917’de yaşanan grev de Şubat Devrimi’nin ilk kıvılcımı oldu.

18 Şubat günü dev Putilov fabrikasında çalışan işçiler greve çıktı. İşveren, işçilerin bu tavrına karşılık 4 gün sonra lokavt ilan etti. Lokavt hızla grevin yayılmasına neden oldu. Grev havzadaki diğer fabrikalara sıçradı. 22 Şubat’ta greve çıkan işçi sayısı 200 bine ulaştı. 23 Şubat’ta Petrograd’ta genel grev havası hâkimdi.

Birkaç gün içinde hareket grevden ayaklanmaya dönüştü. Bu olağanüstü ve muhteşem kitle hareketi yıkıcı bir dalga gibi yükseldi. Hiçbir devrimci siyasi yapı devrime dönüşen hareketin yönetiminde ve örgütlenmesinde rol almadı. Kitleler ekmek, barış ve özgürlük istiyorlardı. Öfke patlamış, kitleler kolektif olarak ayağa kalkmıştı. Rus otokrasisi yıkılmıştı.

“Devrim (sanki) kitlelerin mücadelesinin içinden fırladı.” (Age., s.148)

Devrim güç ilişkilerinin biçim alışına göre kendi kurumlarını yaratmaya başladı. Petrograd’taki grevin genel greve dönüşmesinden birkaç gün sonra, neredeyse aynı zamanda kendiliğinden Duma Komitesi ve İşçi ve Asker Temsilcileri Sovyetleri kuruldu.

Duma Komitesi, Sovyetlerin inisiyatif zayıflığının yarattığı zeminde burjuvazinin istek ve taleplerinin organizasyonunu ve otoritesini simgelemekteydi.

Sovyetler ise başta işçi sınıfı olmak üzere ezilenleri simgelemekteydi.

Sovyetlerin kurulması yönünde en belirleyici rolü oynayan kesim, devrimle hapisten çıkan ve Savaş Sanayi Komiteleri’ne seçilmiş merkezi işçi grubuydu.

Daha sonra var olan konjonktürel etkilerle Duma Komitesi ve Petesburg Sovyeti arasında bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmanın sonucu Geçici Hükümet’in kurulmasına karar verildi.

Sovyet, Geçici Hükümet’e bir dizi şart koştu ve kendisini “devrimci” demokrasinin kontrol organı olarak ilan etti.

Şubat Devrimi’nin yarattığı atmosferinin geçici olarak birleştirdiği toplumsal ve siyasal güçler arasındaki denge, ekmek ve barış taleplerinin yükselmesiyle birlikte bozulmaya başladı. Çelişkiler giderek açığa çıktı.

Şubat Devrimi sırasında kurulan işçi ve asker Sovyetlerinin bazıları birleşirken, bazıları bağımsız kaldılar. Petrograd’da ise Sovyetler birleşik bir örgütlenmeye gittiler.

Fabrikalarda işçiler, askeri garnizonlarda askerler, doğrudan inisiyatifleriyle temsilcilerini seçtiler. Bu seçimler bir yanıyla da devrimin kaderini ve yönelimi ortaya koyuyordu. Yığınlar kendi devrimlerinin organlarını hayatın içinde yaratıyor ve kuruyorlardı. 1905’in Sovyet pratiklerinin işçi sınıfının zihninde hala canlılığını koruması, Sovyet örgütlenmelerine yönelimi hızlandırmaktaydı. Özellikle Petrograd Sovyeti, Sovyet hareketinin taşıyıcı gücü oldu.

Sovyet kurulduğunda son derece geniş katılımlı işçi ve asker kurulu görünümündeydi. Başlangıçta geçici bir kuruluş olan Sovyet, iki ay gibi kısa zamanda oturmuş bir alternatif yönetim aygıtına dönüşmüştü. (Age., s.156)

Petrograd’da semt sovyetleri, İşçi ve Asker Genel Konseyi ile aynı zamanda kuruldu. En yetkili organ meclisti. Ayrıca farklı işlevleri yerine getirmek için değişik alt birimler, komiteler oluşturuldu. 1905’te Petrograd’da kurulan Sovyet’ten farklı olarak 1917’de kurulan Sovyet’te sosyalist akımların etkisi oldukça yoğundu. Bunu hem meclis içinde hem de yürütme komitesinde görmek mümkündü.

Sovyet’te asker temsilcilerinin ağırlığından dolayı Sosyalist Devrimci Partinin ciddi bir gücü bulunuyordu. İşçi temsilcileri içinde ise Menşevikler ve Savaş Sanayi Komiteleri işçi grubu etkindi. Bolşevikler Sovyet’in ilk kuruluş günlerinde son derece silik bir görünüm vermekteydi. Bu durum yoğun ajitasyon faaliyetinden sonra Mayıs-Haziran ayında değişmeye başladı. Eylül ayına gelindiğinde Bolşevikler Sovyet’i denetleyecek bir güce ulaştılar.

Sınıfın yaratıcı gücünün en konsantre hali: Sovyetler

Sovyetler, en üst noktaya ulaşan kitle hareketinin somut bir sonucuydu. Sovyet hareketi kuramsal bir hazırlık olmadan, varolan somut gerçeklere göre kendiliğinden gelişti. Basit olanaklarla, hızla, her yerde kurulabilen Sovyetler, işçi sınıfının birleşik gücünün yaratılmasında en uygun ve etkin bir yapıydı

İşçi sınıfı Sovyetler gibi bağımsız bir örgütlenmenin gerekliliğini reflekssel olarak hissediyordu.

Savaş ortamı, savaşın sonuçları, sınıf ilişki ve çelişkilerinin geldiği aşamanın yarattığı toplumsal, psikolojik durum, Sovyet ve benzeri örgütlenmelerin gerekliliğini yakıcı olarak hissettirmekteydi.

Sovyetler 1905’ten farklı olarak, bir kitle grevinden bağımsız ve ancak devrim başarıya ulaştıktan sonra kuruldular. Devrim sonrası Rusya’nın siyasal ve toplumsal düzlemde yeniden örgütleme sorunu belirleyici olduğundan, Sovyetler’in çeşitli siyasal akımların çatışma alanına dönüşmesi uzun sürmedi.

Önceleri hiçbir siyasal yapı Sovyetleri devrimci iktidar organı olarak görmüyordu. Sovyetler ilk başlarda somut ihtiyaçlar ve ihtiyaçlara cevap verme şekilleriyle; savaş örgütü, devrimci propaganda örgütü, sürekli toplantı örgütü gibi adlarla tanımlandı.

Fakat merkezi iktidarın ve yerel otoritelerin çökmesinden sonra Sovyetlerin işlevleri ve içerikleri kitleler tarafından daha iyi anlaşılır oldu. Bu süreç deneme, yanılma ve biriktirerek öğrenme şeklinde gelişti. Yoksa tanımlanmış ve programlanmış bir içerikte olmadı. Sovyetler güçlerini ve kudretlerini işçi sınıfından ve asker yığınlarından alıyorlardı. Kitleler sınıf mücadelesinin içinde yaparak öğreniyor, öğrenerek yapıyordu. Sovyetler kitlelerin bir anlamda yaratıcı ve yıkıcı gücünün en konsantre haliydi. Sıradan insanlar kendi kaderlerinin efendisi oluyor, geleceği bugünden kazanmanın adımlarını atıyor, tarihin yapıcıları olarak sokaklarda, fabrikalarda, kışlalarda alternatif toplumsal ilişkileri kuruyorlardı.

Sovyetler doğrudan demokrasinin organları olduğu ölçüde bir taraftan kitle radikalizasyonunun aracı haline geldi, öbür taraftan yığınları geleceği kuran bir güce dönüştürdü. Sovyetlerin demokratik karakteri bir anlamda bu yapının en belirleyici özelliğiydi. Bu özelliğin deformasyonu hareketin içeriğinin boşaltılmasından başka bir mana taşımayacaktı. Ekim Devrimi’ne giden süreçte ve sonrasındaki temel problem bu noktada düğümlenecekti.

Sovyet oluşumları mart ayı içinde hızla Rusya çapında yayılmaya başladı. Taşrada ilk olarak işçilerin yoğun olduğu sanayi merkezlerinde ve kalabalık garnizonların bulunduğu bölgelerde kuruldu. Köylü Sovyetleri mart ayında Moskova İşçi ve Asker Sovyetlerinin teşvikiyle kuruldu ve hızla yayıldı. Sosyalist Devrimciler, Köylü Sovyetlerinde ciddi oranda güçlüydü.

Ülke çapında Sovyetleri birleştirme çabaları da aynı ay içinde başladı. Ay sonunda Moskova ve Saratov’da iki bölgesel konferans toplandı.

29 Mart’ta 1. Bütün Rusya Sovyetler Konferansı yapıldı. Toplantıya 600 delege katıldı. Asker temsilciler çoğunluktaydı. Siyasal güç olarak da Sosyalist Devrimcilerin ve Menşeviklerin ağırlığı bulunuyordu.

3 Haziran’da Bütün Rusya Sovyetleri 1. Kongresi toplandı. 53 bölge, il ve şehirden birleşik Sovyet ile, 305 yerel Sovyet kongreye iştirak etti. Kongrede Sosyalist Devrimciler ve Menşevikler en güçlü gruptu. Bolşevikler ise azınlıktaydı.

31 Ağustos’ta Bolşevikler Petersburg Sovyeti seçimlerini kazandı. Troçki, Sovyet başkanı seçildi. 5 Eylül’de yapılan Moskova Sovyetinin seçimi de Bolşevikler lehine gelişti. Ardından Kiev, Kazan, Bakü, Nikolaev gibi kentlerde benzer gelişmeler yaşandı. Eylül başında 126 Sovyetin büyük çoğunluğu Lenin’in Nisan Tezleri’nde ileri sürdüğü “Bütün İktidar Sovyetlere” sloganını destekliyordu.

25 Ekim’de 2. Bütün Rusya Sovyetleri Kongresi toplandı. Aynı gece Petrograd Sovyeti şehri ele geçirdi. Kongrede 402 işçi ve asker Sovyeti temsil edildi. 650 delege içinde çok az bir farkla Bolşevikler çoğunluktaydı. Ardından Sol Sosyalist Devrimciler geliyordu. (Hakkında bilgi edinilen) 366 Sovyet’in 255’i “Bütün İktidar Sovyetlere” sloganını, 81’i “Bütün İktidar Demokrasiye” ya da “Kadetsiz Koalisyon” sloganını destekledi, 30’u ise kararsızdı. (Oskar Anweiler, age. ,s.262-263)

Bu durum Şubat Devrimi’nin en temel özelliği olan ikili iktidarın sonu anlamına geliyordu. Ekim Devrimi yığınların devrimi olarak gerçekleşiyor, işçi, köylü ve asker Sovyetleriyle işçi sınıfı yıkıcı ve yaratıcı gücünü ortaya koyuyordu.

İşçi sınıfı öz örgütlenmesi olan Sovyetler aracılığıyla toplumsal bir maddi güç olarak; hiyerarşisiz, bürokratik merkeziyetçiliği reddeden, profesyonel bürokrasisi olmayan, seçmenlerin temsilcilerini istedikleri an değiştirebilecekleri bir demokrasi modelini hayata geçiriyorlardı. Sovyetler iktidarı iktidarsızlaştıran devrimci organlardı.

Sovyetlerin yanı sıra kurulan en önemli öz yönetim organlarından biri Fabrika Komiteleriydi.

Fabrika komiteleri: “Devrimin çocukları”

Fabrika Komiteleri tarihi 1870 ve 1880’li yıllarda yapılan grevlere dayanıyordu. Bu grevlerde taban örgütlenmeleri grev komiteleri olarak şekillenmişti. 1905 Devrimi’nde grev komiteleri işçi örgütlenmeleri içinde öne çıkan yapı oldu. Devrimin yenilgisiyle işçi hareketi hızla geri çekildi. Çarlık rejimi bütün işçi örgütlenmelerini dağıtacak ve sınıfı atomize edecek politikalar izledi. Uzun bir sessizlikten sonra işçi sınıfının mücadelesi yükselmeye başladı. 1917 Şubat Devrimi Fabrika Komiteleri’nin yeniden canlanmasını sağlayacaktı.

Ekim Devrimi’ne doğru hemen hemen bütün işyerlerinde Fabrika Komiteleri kuruldu. Özellikle büyük ölçekli fabrikaların yüzde 80’inde bu örgütlenmeler etkindi.

Fabrika Komiteleri somut ihtiyaçlar doğrultusunda hareket etti: “8 saatlik mesai, parça başı ödeme yerine günlük ücret, kadınlara eşit ödeme, işçilerin üstlerinin aranmaması, yemek pişirmek için sıcak su, kantin ve tuvalet kurulması, fabrikalarda havalandırma yapılması…(vb. talepler ileri sürüldü)” (Carmen Siriani, İşçi Denetimi ve Sosyalist Demokrasi; Belge Yay., 1990., s. 30.)

Fabrika Komitesi, bir fabrikada bütün çalışanlarının katıldığı toplantılar sonucu seçilen temsilcilerle kuruluyordu. Temsilcilerin görev süresi altı aydı. Hemen görevden alınabiliyorlardı. Komite üyelerinin hiçbirinin ayrıcalığı yoktu. Fabrikadaki üretim sürecinin etkili bir şekilde denetlenmesi amacıyla alt birimler, komisyonlar oluşturulmaktaydı.

Fabrika komiteleri giderek radikalleşen işçi mücadelesinin sonucu devrimci siyasi güçlerle bağlar kurdu, çeşitli düzeyde destek verdi. Fabrika yönetiminin, Fabrika Komitesinin onayı olmadan herhangi bir konuda müdahale hakkı bulunmuyordu. Sabotaj ya da lokavt gibi girişimlere karşı Fabrika Komiteleri devreye giriyor, fabrika sahiplerini tasfiye edebiliyordu.

Fabrika Komiteleri Ekim Devrimi öncesi işçi denetimini gerçekleştiren örgütlenmeler olarak hareket etti. Komiteler üretim birimlerinde işçilerin iktidar organıydı. Ayrıca komiteler aracılığıyla oluşturulan işçi milisleri devrimi militanca savunuyordu. Fabrika Komiteleri üretim birimlerinde yeni bir yaşamı örmeye başladı. İşçilerin ailesini ve yaşadığı alanı kapsayan çeşitli çalışmalar yaptı.

Sovyetler burjuvazinin politik tasfiyesi yönünde faaliyet yürütürken, ekonomik alandaki tasfiye eylemi Fabrika Komiteleri aracılığıyla yürütüldü. Sovyetler, devrim kavramına yeni bir içerik yükleyerek komünizm ütopyasının güncel biçimi olarak şekillendi. Fabrika Komiteleri de devrimin, yeni yaşamın kurucu gücü olarak proletaryanın bütünüyle devreye girmesini sağlayan örgütlenmelerdi. Üretimin denetlenmesi, işçilerin ürettiklerine egemen olmaları ve üreten-yöneten ayrımının ortadan kalkması, Fabrika Komitelerinin faaliyetleriyle gerçekleşmekteydi.