AL-CO işçisi Atilla Atalay’la sınıf hareketinin, örgütlenmenin önündeki engeller ve çıkış yolları üzerine konuştuk...
“Böl, parçala, yönet politikasını boşa çıkarmalıyız!”
- Sınıf hareketinin ve örgütlenmenin önündeki engeller nelerdir? Hangi başlıklar altında ele alabiliriz?
Ben sorunu alt kimlik ve üst kimlik olarak ikiye ayırarak tanımlıyorum. Yaptığımız tartışmalarda emek hareketi, emekçi diyoruz, buna vurgu yapıyoruz. Aslında sayıca o kadar çoğuz ki, 50-60 milyonuz aslında. Çeşitli halk sınıf ve tabakalarından köylüleri, memurları, hizmet sektöründeki insanları, ücret karşılığında emeğiyle geçinen bütün sınıf ve tabakaları buna dahil edebiliriz...
- Bugün emek hareketi bir durgunluk süreci yaşıyor...
Tabii burada işçi ve emekçi dediğimizde aklımıza sadece fabrikada çalışan işçi gelmemeli. Parça-bütün ilişkisi olarak olaya baktığımızda, sayıca çoğuz. Yani 50-60 milyonu bulacak nicelikteyken, bir takım alt kimlikler yüzünden bir türlü biraraya gelmesini, birlikte hareket etmesini beceremiyoruz. Nedir bu alt kimlikler peki?
Bir takım çıkar çevreleri onlarca, hatta yüzlerce yıldan beri düşleri aynı olan, çıkarları aynı olan, özlemleri ve istekleri aynı olan, hedefleri aynı olan insanları alt kimliklerle bölmüş, birbirine yabancılaştırmış, karşı karşıya getirmiş. Yani sen sağcı olmuşsun ben solcu, diğeri Kürt, Türk olmuş... Sonuç olarak bu ayrımlar etnik, ideolojik ve inanç temelinde oluşuyor. Bu temelde insanlar birbirine yabancılaştırılıyor, uzaklaştırılıyor. Birbirine düşmanlaştırılmış, hatta çatışma noktasına getirilmiş.
- Bu, İstanbul İşçi Kurultayı’nın da gündemlerinden biri. Sizin bir de yakından yaşadığınız, tanık olduğunuz sendikal bürokrasi sorunu var...
Şimdi parça-bütün ilişkisi olarak olaya baktığımızda, Erkan’ın da söylediği gibi, bugün ülkemizde temsili demokrasiyi yaşıyoruz. Aslında öyle bir süreç yaşanıyor ki, mecliste bulunan vekillerin hiçbiri halkın gerçek temsilcileri değil. Nasıl ki onlar halkı temsil edemiyorlarsa, bugün sendikaların ezici çoğunluğu işçiye yabancı, bürokratlaşmış ve işçiyi temsil edemiyor. İşçi ve emekçi kendi sorunlarını başkalarına havale etmek yerine kendisini etkileyen, ilgilendiren bütün noktalarda söz, yetki ve kararın kendisinde olmasını öğrenmeli. O zaman vekilimiz olarak geçinen milletvekilleri o b blsun, temsilcimiz olarak geçinen sendikacılar olsun bu kadar rahat at oynatamazlar, bu kadar rahat olamazlar.
- Sınıf hareketinin önündeki engellerin bir kısmını tanımladık. Peki bu tablodan nasıl çıkılır sizce?
Çıkar çevrelerinin böl, parçala, yönet politikasını, oyunlarını bozarak. Bizi bölen, bizi birbirimize yabancılaştıran oyunlarını bozarak. Herkesi bu oyunu bozmaya duyarlı hale getirerek. Yaşamın her alanında madem ki böl, parçala, yönet politikaları yüzünden örgütsüzsek, dağınıksak, farklılıklarımızı tartışmak, konuşmak, gündemleştirmek bize bir fayda sağlamadı, sağlamayacak. Ancak ortak çıkarlarımızı, ortak noktalarımızı göz önünde bulundurarak onun dilini konuşmayı öğrenmek birlikteliğimize, dayanışmamıza ve mücadelemize katkı sunacaktır. Önce fabrikalardan mı, tabandan mı, mahallelerden mi ayrımına gitmektense, yaşamın her alanına, neredeysek oradan müdahale ederek, bizi ilgilendiren her konuda yaşamımızın direksiyonunda kendimiz olarak, sorunlarımıza daha adil ve makul çözümler getireceğimize inanıyorum.
Kızıl Bayrak/Kartal
|