3 Kasım 2006 Sayı: 2006/43 (43)
  Kızıl Bayrak'tan
   Yeni Ekimler’le yeni bir dünya kurulacak, mazlum halklar sosyalizm bayrağı altında toplanacak!
  Depremlerde beton mezarlara gömülmemek için de sosyalizm!
  Kölelik bağlarını parçalamak için mücadeleye!
  Emperyalist işgalcilerin Irak batağından çıkış arayışları
Asgari ücretin tek taraflı belirlenmesine seyirci kalmayalım!
DİSK/Genel-İş Sendikası Anadolu Yakası 3 No’lu Bölge Başkanı Veysel Demir ile konuştuk...
İşçilerle mücadelenin ve örgütlenmenin önündeki engeller üzerine konuştuk.
 AL-CO işçisi Atilla Atalay’la sınıf hareketinin, örgütlenmenin önündeki engeller ve çıkış yolları üzerine konuştuk...
  Sermayenin saldırılarına karşı asgari ücret hakkını savunalım! (Orta sayfa)
  6 Kasım çalışmalarından...
  İstanbul Ekim Gençliği: Kampanyamız tüm hızıyla devam ediyor!
  Gençlik hareketinden
  Vatikan ve CIA’nın çocuklarının yeni biçimi - Yüksel Akkaya
  10. yılında Susurluk gerçeği…
  OSİM-DER 2. Olağan Genel Kurulu gerçekleşti...
  NATO Afganistan batağında güç durumda!
  Oaxaca’da isyan devam ediyor!
  Eski Sandinistalar kilisenin hizmetinde!
  ESP’nin eylemlerinden
  İşçi sınıfının ruhu: Sovyetler/2 - Volkan Yaraşır
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Yeni Ekimler’le yeni bir dünya kurulacak, mazlum halklar sosyalizm bayrağı altında toplanacak!

Bugün sosyalizm insanlık için her zamankinden daha yakıcı, daha acil bir ihtiyaç haline gelmiş bulunuyor. Sadece dünya işçileri değil, emperyalist savaş ve saldırganlık altında inleyen mazlum halklar ve milyonlarca emekçi de artık “başka bir dünya” istiyor. Çünkü emperyalist-kapitalist dünyanın kendilerine rahat yüzü göstermeyeceğini, yaşam hakkı tanımayacağını anlamış bulunuyorlar.

Büyük Ekim Sosyalist Devrimi, bu nedenle, 89 yıl sonra hala işçi sınıfı ve ezilen halklara yol gösteren bir kızıl yıldız gibi devrimin ufuklarında parlamayı, başka bir dünya umudunu taze tutmayı sürdürüyor. Yüzbinlerin emperyalist metropollerin göbeğinde haykırdığı “başka bir dünya” istemi, aslında, Ekim Devrimi’nin kazandırdıklarından başkasını anlatmıyor. Sadece kazanımların korunamaması, iktidarın elden kaçırılması, kısacası yenilginin basıncıyla sosyalizm sözcüğü bugün “başka bir dünya” üzerinden ifade ediliyor.

Sovyetler’in iktidarı kaybetmesi, parasız ve kaliteli sağlık ve eğitim sistemi, herkese iş, insanca yaşamaya yeterli ücret, parasız ve yaşanabilir konut, çocuk ve yaşlılar için sağlıklı-kaliteli kreş ve bakım evleri ve benzerini gerçekleştirememesi yüzünden değildir. Tersine, bu tür kazanımların işçi ve emekçileri sosyalist sisteme bağladığı açıktır. Ekim Devrimi’nin Rusya proletaryası, yoksul köylülüğü ve emekçi halklarına kazandırdıkları saymakla bitirilemez. Ancak bugün önemli olan, kaybedilmiş bu kazanımların dökümü değildir. Artık Yeni Ekimler’le neler kazanılabileceğine ve kazanımların nasıl korunacağına bakmak gerekiyor.

Ama hepsinden önemli ve öncelikli olan, Yeni Ekimler’le eski dünyanın pisliklerini temizlemektir. Sosyalizmin yenilgisi ardından iyice gemi azıya alan emperyalizm, sadece toplumu çürütmekle kalmıyor, havası-suyu-toprağıyla üstünde yaşadığımız gezegeni de hızla öldürüyor. Emperyalist haydutların en önde gidenleri, halklarla birlikte doğa katliamını da en fazla gerçekleştirenlerin başında geliyor. ABD, hiçbir uluslararası denetimi kabul etmiyor. Çevreyi en çok o kirletiyor, nükleer tehdidi en fazla o saçıyor. Emperyalizmin şefliğini sürdürebilmek uğruna, mazlum halklara karşı en çok o savaş açıyor. Halkları en fazla o katlediyor.

ABD emperyalizmi, şefliğini koruma, halkları köleleştirme, kaynaklarını sömürme güdüleriyle hazırladığı BOP kapsamında, son 3-5 yılda, bölgemizi bir kan deryasına çevirmiş bulunuyor. Siyonist destekçileriyle birlikte insanları öldürüyor, en akıl almaz işkenceler uyguluyor, kentleri, köyleri yerle bir ediyor. Katliamla yetinmiyor, bölge halklarını birbirine kırdırmak için de uğraşıyor. Irak’ta, Filistin’de, Lübnan’da mezhep ve ırk ayrımlarına oynuyor, Ortadoğu’yu Balkanlaştırmaya çalışıyor. Bugüne dek bu konuda başarısız kalması, tüm işkence ve katliamlarına, olağanüstü savaş gücüne rağmen, Ortadoğu’da da, tıpkı Vietnam’da olduğu gibi yenilgiyi tatmaya başlaması, Ortadoğu’nun bir devrim toprağı olmasından kaynaklanıyor. Bölgedeki direnişlerin dini referanslı örgütlerce yürütülüyor olması bugün için direnişleri zayıflatıcı bir etken olsa da, Ortadoğu ABD emperyalizmi için bataklığa dönüşmüş durumdadır. Girmek için vizeye ihtiyaç duymayanlar, çıkabilmek için yol aramakta, fakat bataklıkta yol bulmak hiç kolay olmamaktadır.

Kimi emperyalist işgal ve imha saldırıları altında, kimi emperyalizmin işbirlikçisi diktatörlüklerin baskı ve terörü altında inleyen Ortadoğu halklarının, kendi kanlarıyla bataklaşan bu toprakları emperyalizme mezar edebilmesi, gerici diktatörlükleri, ortaçağ kalıntısı krallık/prenslikleri başından defedebilmesi Yeni Ekimler yaratabilmesiyle mümkündür. Bunun içinse işçi sınıflarının örgütlenebilmesi, bölge halklarına rehberlik edebilmesi gerekiyor. Bu açıdan bölgenin en şanslı ülkesinin Türkiye, en şanslı işçisinin Türkiye proletaryası olduğunu söyleyebiliriz. Bu da Türkiye işçi sınıfına, bölge halklarına karşı büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Türkiye burjuvazisi ‘misak-ı milli’ ile yetinebilir. Hatta onu korumak için yırtınabilir. Fakat Türkiye işçi sınıfı bölgesel bir devrimin yolunu açabilmek için buzları kırmak zorundadır.

Sadece emperyalizmin bölgedeki tahakkümüne, kanlı işgallerine son vererek kardeş halklarla dayanışmak için değil, Türkiye burjuvazisinin emperyalizm işbirlikçisi, kanlı-karanlık iktidarına son vererek Türkiye halklarını özgürleştirebilmek için de devrim ateşinin Türkiye’den tutuşturulması gerekiyor. Yeni Ekimler’in bayrağını öncelikle Türkiye işçi sınıfının dalgalandırması gerekiyor.

Çünkü Türkiye işçi sınıfı, bölgede bunu yapmaya en yakın adaydır. Çünkü Türkiye işçi sınıfı bunu yapma kudreti bulabileceği bir örgüte, devrimci sınıf partisine sahiptir. Ekim Devrimi’nin 89. yılını karşıladığı bu aynı süreçte, Türkiye işçi sınıfının devrimci partisi de 8. yılını karşılıyor. Büyük Ekim Devrimi’nin şanlı bayrağı Sovyetler’in elinden yere düşerken tutup kaldıran, proletaryanın enternasyonal orak-çekicini yeniden yükseklerde dalgalandıran devrimci parti, bu 8 yıl boyunca, tüm güçlüklere rağmen, işçi sınıfının örgütlenmesi için savaştı. Devrimci örgütler üzerinde bile ağır tahribatlara, dağıtıcı etkilere yol açan Sovyetler’in dağılışı ve emperyalizmin bunu dayanak yaparak azgınlaştırdığı ideolojik saldırılara karşı sosyalizm bayrağını kararlılıkla yükseltti. Emperyalist ideologların “tarihin sonu”nu ilan ettiği bir evrede, yeni bin yılın devrim ve sosyalizmin bin yılı olacağını ilan ederek, emperyalizmin kendi sonunu hazırladığını kaydetti.

Çok geçmeden, nasıl emperyalizmin yalanları bir bir ortaya çıktıysa, sosyalizmin yere çalındı sanılan prestiji de tüm dünyada eskisinden daha hızlı yükselmeye başladı. Çünkü emperyalizmin yalanlarının başında, Sovyetler’in dağılmasıyla tek kutuplu hale gelen dünyada savaşların ortadan kalkacağı yalanı geliyordu. Oysa emperyalizmin, üstündeki basınç kalkar kalkmaz ilk yaptığı, mazlum halklara yönelik işgal ve imha saldırılarını artırmak oldu. Sovyetler’in yıkılmasıyla birlikte emperyalist savaş ateşi yeniden körüklenmiş oldu, fakat bu kez dünyanın yoksul halklarına karşı. ABD emperyalizminin BOP’uyla birlikte, savaş belası da tüm heybet, azamet ve acımasızlığıyla halkların karşısına dikildi.

Dizginlerinden boşalan emperyalizm sadece mazlum halklara saldırmakla kalmıyor. Emperyalizmin merkezlerinde işçi ve emekçilerin kazanılmış tüm hakları da ard arda gaspediliyor. İşçi ve emekçi kitleler hızla yoksullaştırılıyor. Çeşitli yol, yöntem ve araçlarla işçi sınıfı parçalanmaya, örgütsüzleştirilmeye, köleleştirilmeye çalışılıyor. “Terörle mücadele” adı altında kitleler her türlü demokratik hak ve özgürlükten yoksun bırakılmaya, yasaların baskı ve zoru altına alınmaya, devlet terörüyle yıldırılıp susturulmaya çalışılıyor.

Türkiye işçi sınıfının çok yakından tanıdığı bu ve benzeri saldırılar, “demokrasinin beşiği” ilan edilen tüm kapitalist-emperyalist ülkelerde yaşanıyor. Emperyalist devletler, teröre karşı demokrasiyi koruma adı altında, burjuva demokrasisini rafa kaldırıyor.

İşçi sınıfının kazanılmış hak ve özgürlükleri korumak ve geliştirmek gibi bir ihtiyacı elbette var. Fakat kendileriyle birlikte emekçi kitlelerin, yoksul halkların asıl ihtiyacı, burjuva demokrasisini burjuvaziye rağmen korumaya çalışmak değil, en ileri burjuva demokrasilerinde bile görmedikleri-tanımadıkları hak ve özgürlüklerle donanmış işçi sınıfı demokrasisinin hakim olduğu yeni bir dünyayı kurmaktır.