3 Kasım 2006 Sayı: 2006/43 (43)
  Kızıl Bayrak'tan
   Yeni Ekimler’le yeni bir dünya kurulacak, mazlum halklar sosyalizm bayrağı altında toplanacak!
  Depremlerde beton mezarlara gömülmemek için de sosyalizm!
  Kölelik bağlarını parçalamak için mücadeleye!
  Emperyalist işgalcilerin Irak batağından çıkış arayışları
Asgari ücretin tek taraflı belirlenmesine seyirci kalmayalım!
İstanbul İşçi Kurultayı hazırlık çalışmaları sürüyor
DİSK/Genel-İş Sendikası Anadolu Yakası 3 No’lu Bölge Başkanı Veysel Demir ile konuştuk...
İşçilerle mücadelenin ve örgütlenmenin önündeki engeller üzerine konuştuk.
 AL-CO işçisi Atilla Atalay’la sınıf hareketinin, örgütlenmenin önündeki engeller ve çıkış yolları üzerine konuştuk...
  Sermayenin saldırılarına karşı asgari ücret hakkını savunalım! (Orta sayfa)
  6 Kasım çalışmalarından...
  İstanbul Ekim Gençliği: Kampanyamız tüm hızıyla devam ediyor!
  Gençlik hareketinden...
  Vatikan ve CIA’nın çocuklarının yeni biçimi - Yüksel Akkaya
  10. yılında Susurluk gerçeği…
  OSİM-DER 2. Olağan Genel Kurulu gerçekleşti...
  NATO Afganistan batağında güç durumda!
  Oaxaca’da isyan devam ediyor!
  Eski Sandinistalar kilisenin hizmetinde!
  ESP’nin eylemlerinden
  İşçi sınıfının ruhu: Sovyetler/2 - Volkan Yaraşır
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

NATO Afganistan batağında güç durumda!

Türk askerinin katliamlara katılmasını istiyorlar!

Kapitalist/emperyalist güçlerin savaş aygıtı NATO, Eylül ayı sonlarında gerçekleştirdiği toplantıda aldığı kararla, Afganistan’daki işgalin tüm sorumluluğunu üstlendi. Daha önce başkent Kabil ve çevresindeki bölgelerden sorumlu olan NATO, ABD ordusunu rahatlatmak için sorumluluğunu ülke sathına yaydı. Söz konusu toplantıya Savunma Bakanı Vecdi Gönül de katılmış ve ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ile özel bir görüşme yapmıştı.

Emperyalist işgalin sorumluluğunu üstlenen NATO’nun ilk işi, üye ülkelerden ek asker talebinde bulunmak oldu. Lübnan’a hükümet kararıyla asker gönderdiğini öne süren Türk Genelkurmayı, -hükümetin herhangi bir açıklaması ya da kararı olmadan- Afganistan’a tek bir Türk askerinin bile gönderilmeyeceğini ilan etmişti. Bu açıklama NATO şeflerini memnun etmemekle birlikte, taleplerinden vazgeçmiş değiller. Yeni talepleri ise, Kabil’de konuşlanan Türk askerlerinin çatışma alanına sevkedilmesi yönünde oldu.

Talebi gündeme getiren NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Başkomutanı Orgeneral James Jones, Türkiye’den, Afganistan’daki askerlerinin başkent Kâbil dışında da görev yapmasını kabul etmesini istedi. Orgeneral Jones, Washington’da bir grup gazeteciyle söyleşisinde, Brüksel’de yapılacak NATO toplantısı öncesinde, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 26 üye ülkeye birer mektup gönderilerek, bu ülkelerden, Afganistan’daki birliklerinin görev alanına getirilmiş kısıtlamaları kaldırmalarının talep edildiğini söyledi.

Bu talebin gündeme getirilmesi tesadüf değil elbet. Zira işgal birliklerini hedef alan saldırıların yoğunlaşması, verilen kayıpların ise giderek artması üzerine NATO, Afganistan sathına yayılmış sorumluluğun altından kalkamaz hale geldi. Bu arada işgal karşıtı direnişin darbeleriyle sarsılan NATO, yıkım ve katliam saldırılarını daha da yaygınlaştırdı. Her ne kadar propaganda kokan haberler onlarca, hatta bazen yüzlerce Taliban milisinin öldürüldüğünü söylese de, saldırılarda çoğu kadın ve çocuklardan oluşan sivil halkın katledildiğini artık NATO şefleri de kabul ediyor.

Bu katliamların en vahşilerinden biri Afganistan’ın güneyindeki Pencavi bölgesinde gerçekleştirildi. Bölge sakinleri, işgalci NATO birliklerinin düzenlediği hava saldırısında, çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 70-80 sivilin katledildiği bildirdi. Katliam yaptıklarını kabul etmek zorunda kalan NATO şefleri ise, Taliban güçlerinin sivil halk arasına saklandığını söyleyerek, işledikleri ağır suçun üstünü örtmeye çalıştılar.

Yarım asırdır Türk ordusunu kullanan halkların celladı NATO, şimdi de Türk askerinin çatışmaların yoğun olduğu bölgelere kaydırılmasını istiyor. Bu bölgelerde kullanılan askerler, ülkelerine ya tabutla, ya da gözü dönmüş birer katil olarak gönderiliyor.

Amerikancı ordu Afganistan bataklığına saplanmaya hevesli görünmüyor. Ancak Brüksel’deki NATO toplantısının hemen öncesinde ABD Kara Kuvvetleri Komutanı Türkiye’ye gelirken, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül Washington yollarına düştü.

Karşılıklı ziyaretlerde, efendiden uşağa verilen direktiflerin Brüksel’deki toplantıya nasıl yansıyacağı bir süre sonra anlaşılacaktır. Bu yansıma, uşağın, efendinin taleplerine karşı çıkmasının da sınırlarını gösterecektir. Ankara’daki Amerikancılar’ın Afganistan bataklığının dibine girmekten kaçınmalarının en önemli nedeni, oradan gelecek tabutları izah etmenin hiçbir yolunun olmamasıdır. Eğer böyle bir kaygıları olmasaydı, tıpkı Kore işgalinde olduğu gibi yüzlerce askeri feda etmekten geri durmazlardı.

Anti-emperyalist/anti-siyonist mücadeleyi yükselten güçler ise, sadece Türk ordusunun Afganistan işgaline katılmasına değil, işgalin kendisine karşı da sesini yükseltmelidir.


Kolombiya rejimi ile gerilla hareketi görüşüyor

Pentagon denetimindeki kontralaşmış Kolombiya rejimi, gerillaya karşı yeni manevra hazırlığı içinde görünüyor. Bu rejim, Washington’un hibe ettiği milyarlarca dolara, dahası ABD ordusunun kirli savaşa fiilen katılmasına rağmen, yaklaşık 40 yıldır savaşan gerilla hareketini yenmeyi başaramadı. Merkez üssü kırlar olan, işçi sınıfıyla organik ilişkileri zayıf görünen gerilla hareketi de, bu sürede kontra rejimi yıkamadı.

Kolombiya’da ana akımı Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) olan gerilla hareketinin bir diğer güçlü akımı, Küba’ya yakınlığıyla bilinen Ulusal Kurtuluş Ordusu’dur (ELN). Her iki akım da birkaç kez rejimle “barış” görüşmeleri için masaya oturmuş, ancak bu girişimlerin tümü fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Zira her görüşmenin ardından paramiliter katil şebekeleri harekete geçerek vahşi katliamlar yapmış, bu ise çatışmaların daha da şiddetlenmesine yolaçmıştır.

Venezüella, Bolivya gibi komşu ülkelerde gerçekleşen yönetim değişikliği Kolombiya rejimini belli ölçülerde sıkıştırmış, bu ülkelerle ilişkilerinin asgariye düşmesine neden olmuştur. ABD’nin Kolombiya’yı komşularına karşı kullanma planları da kontra rejimin tecridini pekiştirmiştir.

Hareket alanı daralan Amerikancı rejim, Ekim ayı başında rehine değişimi ve barış görüşmeleri için birkez daha FARC’la masaya oturacağını açıklamıştı. Bu çağrı gerilla hareketinden de olumlu sonuç almış, hatta taraflar “iyi niyet” açıklamaları yapmıştı. Ancak bu açıklamalardan iki hafta sonra askeri bir okula düzenlenen bombalı saldırıyı gerekçe gösteren hükümet, FARC’la görüşme yolunu kapattı. Bu gelişmenin ardından ise ELN ile resmi görüşme için masaya oturduklarını açıkladı. Bu arada ELN’nin de kırk yıllık isyanına son vermek için hazır olduğunu açıkladığı bildirildi.

Taraflar, Küba’nın başkenti Havana’da yapılan görüşmeler sonucunda bu anlaşmaya varıldığını, görüşmelerin Kasım-Aralık ayları boyunca devam edeceğini bildirdiler. Ancak binlerce silahlı gerillası bulunan ELN’nin savaşa son verip silah bırakması çok kolay görünmüyor. Kontra rejimin ELN ile görüşmeler sürecini FARC’a karşı daha kapsamlı saldırılarda bulunmak için fırsat sayacağı kanısı ise oldukça yaygın.


Pakistan ordusu 80 kişiyi katletti

Pervez Müşerref komutasında düzenlediği darbe ile iktidarı ele geçiren Pakistan ordusu, ülkenin kuzeybatısında bulunan Bajaur bölgesine düzenlediği saldırıda 80 kişiyi katletti. Üç helikopterin havadan verdiği destekle sabaha karşı gerçekleştirilen saldırıda hedef alınan medrese yerle bir edildi.

Katliamla ilgili açıklama yapan Pakistan ordusundan yetkililer, Bajaur’da militanların eğitim kampı olduğundan “şüphelenilen” bir medreseye kara ve havadan saldırı düzenlendiğini ifade etti. Ordu sözcüsü General Şevket Sultan da, şafak vakti düzenlenen saldırı sırasında binada en az seksen militanın bulunduğunu, bu kişilerin çoğunun öldüğünü bildirdi. Zafer edasıyla açıklama yapan general, yataklarında öldürülen 80 kişinin, iddia edildiği gibi Taliban militanı idiyseler neden tutuklanmadığına dair bilgi vermedi.

Katliama tanık olan bölge sakinleri ise darbeci ordunun iddialarını yalanlıyor. BBC’ye konuşan bir görgü tanığı, medresede Ramazan Bayramı sonrası derslerine başlamış ve bölgenin yerlisi yaklaşık 80 öğrenci bulunduğunu anlattı. Birçok görgü tanığının anlatımları da benzer ifadeler içeriyor.

Saldırının hedefi olan Afganistan sınırındaki Kuzey Batı Sınır Eyaleti’nin yerel hükümetinin bakanlarından Sirac-ül Hak da olayı protesto ederek istifa etti. El Hak, “Hükümetin gece yarısı düzenlediği operasyon, hem İslam’a hem de bölgenin geleneklerine aykırıydı. Ölenlerin tamamı masum insanlardı” dedi. Saldırının düzenlendiği yerin yakınlarındaki Khar kentinde toplanan binlerce gösterici “Bush’a ölüm!” sloganları atarak, Amerika’ya karşı cihad çağrısı yaptı. Göstericiler, saldırının ardında Amerika’nın olduğunu dile getirirken, bazı görgü tanıkları, saldırı öncesinde pilotsuz bir Amerikan keşif uçağını gördüklerini söyledi. Göstericiler Pakistan ordusunun açıklamasının aksine, ölenlerin medresede eğitim gören öğrenciler olduğunu dile getirdi.

Yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı cenaze töreninde hem Pakistan rejimine, hem de Bush yönetimine öfke vardı. Törende konuşan bir aşiret lideri, “Hükümet, Amerika’nın emriyle masum insanlarımıza saldırıp onları öldürdü” diyerek ABD-Pakistan suç ortaklığına dikkat çekti. Saldırının, Pakistan hükümetinin bölgedeki Taliban yanlısı militanlarla barış anlaşmasına hazırlandığı bir dönemde meydana gelmesi de, olayda ABD’nin doğrudan yönlendirmesi olduğu iddialarını daha da pekiştiriyor.

Afganistan’ın isyan hareketinin yoğun yaşandığı doğu eyaletlerinden Kunar’a komşu olan Bajaur, Ocak ayında Amerikan ordusunun düzenlediği hava saldırısına maruz kalmıştı. O saldırıda da 18 kişi katledilmiş, onlarcası yaralanmıştı.

Afganistan işgalinden sonra, Taliban militanlarının sığındığı gerekçesiyle bölgeye 80 bin asker konuşlandıran Pakistan ordusu, Bajaur aşiretinin denetiminde olan bu bölgeyi fiili işgal altında bulundurmaktadır.