29 Nisan 2006 Sayı: 2006/16 (16)
  Kızıl Bayrak'tan
   Güncel sorular, yakıcı sorunlar ve tarihsel önemde sorumluluklar
  ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın Türkiye ziyareti
  Rice'ı protesto eylemleri
  İlerici-devrimci güçlerden anti-emperyalist mücadeleyi yükseltme çağrısı
  İMF yeni saldırılar için geliyor
  Temiz bir çevre için sosyalizm!
Zehirli sanayi artıkları skandalında yeni halka: Dilovası'nda kanserli ölümler
Şemdinli savcısı düzen ordusunun gazabına uğradı
Van savcısı çeteci generale dokunduğu için görevden alındı
Sosyal Güvenlik Yasası mecliste kabul edildi
İstanbul İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi'nin 1 Mayıs pikniği yapıldı
Küçükçekmece BDSP'nin 1 Mayıs çalışmaları
Pendik Kartal Maltepe İşçi Platformu'nun 1 Mayıs çalışmalarından
  Devrimci 1 Mayıs Platformu'ndan 1 Mayıs hazırlık sürecine ilişkin açıklama ve çağrı/ 1 Mayıs ayrışması;iki ayrı politik tutum, iki ayrı irade / (Orta sayfa)
  1 Mayıs'ta i ş bırakarak alanlara çıkma çağrısı
  Ankara Mamak'ta 1 Mayıs faaliyetleri
  1 Mayıs hazırlık çalışmalarından
  Rusya İran'a amborgo uygulanmasına karşı çıktı
  Nepal'de kitlesel eylemler devam ediyor
  İMF başekonomisti;"Ey dünya hiç bu kadar iyi olmamıştın"
  Üniversitelerde faşist saldırılar sürüyor
  İÜ Fen Edebiyat Fakültesi öğrencileri formasyon çalışması devam ediyor
  İLGP Lise Kurultayı Sonuç Bildirgesi
  İLGP Lise Kurultayı "Meslek Liseleri" tebliği
  İLGP Lise Kurultayı 1 Mayıs tebliği
  Biji 1 Gulan /Kürdistan Devrimci Sosyalistleri
  Nereye gidiyoruz? /Ergin Yıldızoğlu
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Bu oyunu bozalım!

Hepimiz hayatımız için çalışıyoruz. Hayatın, tabiatın, teknolojinin insanlığa sunduğu bütün nimetlerden vazgeçmiş, evimizde sıcak bir yemek kaynasın, çocuğumuzun karnı doysun, eşimiz, anamız, babamız aç yatmasın derdine düşmüşüz. Bunun için en değerli varlığımızdan, sağlığımızdan vazgeçmişiz. Bize yedirilen yemeklerin zaten anlatılmaz nitelikte olduğunu hepimiz biliyoruz. Kimimiz kimyanın en tehlikeli maddeleri içinde, kimimiz cesaret isteyen yüksekliklerde, kimimiz bakmaya korkulacak karanlık, havasız madenlerde, kimimiz başı çatlatacak gürültülü ortamlarda çalışıyoruz. Bunu, yaşamak için, bir lokma ekmek için, her şeyden vazgeçmiş olarak yapıyoruz

Bir avuç sermaye sahibi, biz dünyanın bütün ağırlığını sırtlanmışken, onlar da bizim sırtımızdan günlerini gün ediyorlar. Hayatlarımızı elimizden almışlar. Kendi hayatlarını daha iyi yaşamak, dünyadan daha fazla yararlanabilmek için emeğimizi sömürüyorlar. Bizler, dünyanın neresinde olduğumuzun farkındayız ve üretiyoruz. Ama onlar bize öyle oyunlar oynuyorlar ki biz ürettiğimiz halde ürettiğimiz maddeyi bile satın alamaz hale gelmişiz. Hayatımızı öylesine sömürmüşler, bizi öylesine esir almışlar ki, yeri gelir hasta anamızın, babamızın yanında olamayız, yeri gelir cenazesine bile gidemeyiz. Hastalanırız yine çalışırız.

Yaşamımızın, geleceğimizin, onurumuzun üstünde oynanan oyunlara dur demek için birleşelim, örgütlü mücadele edelim. Çünkü bizler tek başımıza bir hiçiz. Ama bir olursak, örgütlü mücadele edersek onlar bize karşı hiç olurlar. Bunun için de birbirimize güvenmemiz ve birbirimizle konuşmamız gerekir. Hep birlikte karalar almamız ve uygulamamız gerekir. Böyle davranırsak oyunu hep biz kazanırız.

Gaziemir serbest bölgeden bir işçi

----------------------------------------------------------------------------------------

Güvencesiz çalışmaya hayır!

Ben Çiğli Organize'de çalışan bir işçiyim. Şu sıralar patronlar işlerin azlığını bahane ederek bizleri ücretsiz izne gönderiyorlar. Neredeyse işsiz sayılırız. Çiğli Organize'de iş güvencesinden yoksun olmak yanlızca bizim atölyede yaşanan bir sorun değil. Bu sorun Çiğli Organize'de kurulu bulunan yüzlerce fabrikanın birçoğunda yaşanıyor.

Yılbaşından bu yana Çiğli Organize'de yaklaşık 700 işçi işten atıldı. Roteks'ten 150 işçi çıkarıldı (bir kısmı uzun mesai saatlerinden dolayı kendisi çıktı.) Belgü Tekstil'den 15 işçi çıkarıldı, 15 işçi daha çıkarılacak. Özgün Boya'dan 30 işçi çıkarıldı, 30 kişi ücretsiz izne gönderildi. Ayboy Tekstil'de 250 işçi fabrika kapatıldığı için işsiz kaldı. Baran Tekstil'de patron işçilerin ücretlerini vermemek için kapıya mühür vurarak kaçtı. 45 işçi ortada kaldı. İnanç Tekstil'de ücretlerin geç ve eksik ödenmesi nedeniyle yaklaşık 10 işçi iş bıraktı. Ela Tekstil'de yine 10 işçi iş bıraktı. Enko Elektronik 95 işçiyi işten attı.

Bu liste uzatılabilir. Benim çalıştığım atölyede ise 60 kişi işsiz kaldı. Bunlar yalnızca benim bildiklerim. Çiğli Organize'de 300'den fazla fabrika var ve ben yalnızca 9'unu saydım. Sesimizi çıkarmadığımız sürece bu sayı hep artacaktır. İşçi arkadaşlarla ne zaman bir şeyler yapılması gerektiği üzerine konuşsak, tehlikeli ya da boş işler olduğunu söylüyorlar. Peki nereye kadar? Hak arama girişiminde bulunmayanlar işsiz kalmıyorlar mı?

Patronlar bizi köle gibi kullanıyorlar. İşler çok olduğunda hep daha fazla çalış, işler azaldığında ise güle güle… Fazlasıyla çalıştığımız zaman ise üç kuruşa çalıştırıyorlar. Peki nereye kadar gidecek böyle? Biz sustuğumuz sürece bu hep böyle devam edecek. Biz hep kendimize kötü durumları örnek alıyoruz. Kötü örnek, örnek değildir. Bireysel düşünmemeliyiz. Bu sorunu yalnızca biz yaşamıyoruz. Dünyaya biraz da olumlu tarafından bakalım. Hakları için mücadele edenleri kendimize örnek alalım.

Serna-Seral işçileri 210 gündür haklarını korumak için grevdeler. Mersin'de SCT filtre işçileri sendikal haklarına sahip çıkmak için 34 gündür grevdeler. Mito radyatör işçileri günlerdir grevdeler. Has Alüminyum ve Horoz Kargo işçileri ise işleri, onurları ve gelecekleri için, yani aynı zamanda bizler için grevdeler.

Direnmekten başka çaremiz, çıkış yolumuz yok. Eminim biz bu asalak patronlara bedavaya çalışsak, bu kez de yol ve yemek masraflarının çok olduğundan şikayet edip bizi işten atarlar. Biz tabandan kendi birliğimizi örmedikçe, işçi sınıfı tabandan örgütlenmedikçe patronların yüreğine korku salamayız, bu gidişe dur diyemeyiz. Artık bireysel düşünmeyi, bireysel kurtuluşu bir kenara bırakmalı, yaşamın her alanında gücümüzü sermayeye karşı birleştirmeliyiz. İş güvencesini sağlamanın başka bir yolu yok.

Çiğli'den bir işçi

---------------------------------------------------------------------------------------

Değişim

Kitaplar bir uyarıcı gibidir. Önce belli bir bilgi birikimini kazanmamızda kılavuzluk eder, ardından tetiklenir duygu ve düşünceler, daha iyiye, daha gerçeğe doğru yol almamız için çaba sarfeder adeta. Demir parmaklıkların arkasından, dört duvar arasından kurtarır bizi. Onların içine gömülürken, hayata daha da yaklaşıyoruzdur aslında. Bizi kendi içinde hapsetmek yerine, aydınlığa, doğruya, yaşama götürür. Duvarlar yıkılır, sınırlar kalkar, yeni köprüler inşa edilir. İnsana ulaşmak daha kolaydır artık. Paylaşım artar ve paylaştıkça daha da süslenir düşünceler. Artık hazırızdır yüzleşmeye. Korkulardan, endişelerden, gerçeklerin üzerindeki örtülerden sıyrılmışızdır. Yeteneklerimizin ve gücümüzün farkına varıp, insan olmanın getirdiği sorumluluklar adına bir şeyler yapmamızın tam zamanıdır. Değişimin başlangıç noktasıdır bu zaman, şu an benim de içinde yaşadığım zamandır.

Ekim Gençliği ile tanışmak kurtardı beni kararsızlığın ve önyargıların pençesinden. Öncesi, bastırılmış duygu ve düşüncelerin bir türlü dile getirilememesinden ibaretti belki, belki de yaşam ile ölüm arasında gidip gelmekten… Ben “yaşam”ı, Ekim Gençliği ile yaşamayı seçtim. “İnsanı emek yarattı” ifadesini zihnimin en derin köşesine yerleştirip, “insan” için emek harcamayı seçtim. Ortaklaşa çalışmanın ne demek olduğunu, varoluş sebebinin önemini öğrendim onlarla. Tüm tecrübelerin, tüm doğruların akıtıldığı bu ırmakta, yitirdiğimizi sandığımız hayatı buldum. Eskilerin sırtlarını dönmelerine, asılan suratlara aldırmadan daha emin adımlarla yürüyorum burada.

Ekim Gençliği ile insanın parçalanmış görüntüsünü silmeye, umuda doğru!

İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi'nden bir öğrenci