29 Nisan 2006 Sayı: 2006/16 (16)
  Kızıl Bayrak'tan
   Güncel sorular, yakıcı sorunlar ve tarihsel önemde sorumluluklar
  ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın Türkiye ziyareti
  Rice'ı protesto eylemleri
  İlerici-devrimci güçlerden anti-emperyalist mücadeleyi yükseltme çağrısı
  İMF yeni saldırılar için geliyor
  Temiz bir çevre için sosyalizm!
Zehirli sanayi artıkları skandalında yeni halka: Dilovası'nda kanserli ölümler
Şemdinli savcısı düzen ordusunun gazabına uğradı
Van savcısı çeteci generale dokunduğu için görevden alındı
Sosyal Güvenlik Yasası mecliste kabul edildi
İstanbul İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi'nin 1 Mayıs pikniği yapıldı
Küçükçekmece BDSP'nin 1 Mayıs çalışmaları
Pendik Kartal Maltepe İşçi Platformu'nun 1 Mayıs çalışmalarından
  Devrimci 1 Mayıs Platformu'ndan 1 Mayıs hazırlık sürecine ilişkin açıklama ve çağrı/ 1 Mayıs ayrışması;iki ayrı politik tutum, iki ayrı irade / (Orta sayfa)
  1 Mayıs'ta i ş bırakarak alanlara çıkma çağrısı
  Ankara Mamak'ta 1 Mayıs faaliyetleri
  1 Mayıs hazırlık çalışmalarından
  Rusya İran'a amborgo uygulanmasına karşı çıktı
  Nepal'de kitlesel eylemler devam ediyor
  İMF başekonomisti;"Ey dünya hiç bu kadar iyi olmamıştın"
  Üniversitelerde faşist saldırılar sürüyor
  İÜ Fen Edebiyat Fakültesi öğrencileri formasyon çalışması devam ediyor
  İLGP Lise Kurultayı Sonuç Bildirgesi
  İLGP Lise Kurultayı "Meslek Liseleri" tebliği
  İLGP Lise Kurultayı 1 Mayıs tebliği
  Biji 1 Gulan /Kürdistan Devrimci Sosyalistleri
  Nereye gidiyoruz? /Ergin Yıldızoğlu
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Güncel sorular, yakıcı sorunlar ve tarihsel önemde sorumluluklar

Sosyal yıkıma karşı milyonlar ayakta; rüzgar ekenler fırtına biçecek!

Emperyalist/kapitalist sistem tüm dünyaya yıkım, şiddet ve gericilik tohumları ekiyor. Yoksullaşma, işsizlik, ücretlerin düşürülmesi, çalışma saatlerinin uzatılması, “esnek çalışma” adı altında kölece çalışma koşullarının dayatılması, sosyal hakların budanması, ‘90'lı yıllardan itibaren yeniden tırmanışa geçen emperyalist/kapitalist asalaklar arasındaki rekabetin önünü düzlediği yeni egemenlik ve paylaşım savaşları, tüm bunlara bağlı olarak demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlayan faşist yasalar, bizzat devlet eliyle tırmandırılan ırkçılık, şovenizm ve gericilik söz konusu yıkımın en başta gelen ve gitgide daha da yakıcı boyutlar kazanan başlıca sonuçlardır. Sonuçlar bu kadar açık olunca, bir sınıf tepkisinin gelişmesi de o kadar doğaldır.

Dünden farklı olarak bizzat emperyalist metropollerdeki işçi ve emekçiler de bu yıkımdan, aynı anlama gelmek üzere topyekûn saldırılardan paylarına düşeni her geçen gün daha fazla almaktadırlar. Bu yüzdendir ki, uzun yıllardır başlıca kapitalist ülkelerde durgun olan sular bu saldırılarla yeniden dalgalanmaya başlamış bulunmaktadır.

Fransa, Almanya, Yunanistan, İtalya ve ABD'de milyonları sokağa döken son birkaç yılın tepkilerinden de görüldüğü üzere, bizzat emperyalist metropollerde bu saldırılara karşı yer yer militan sokak çatışmaları biçimine bürünen kitlesel tepki ve eylemler yükselmekte, ayağa kalkan emekçiler zaman zaman sermayeye geri adım attırabilmektedir. İngiltere gibi refah düzeyinin çok yüksek olduğu bir ülkede işçiler, son 86 yılın en büyük eylemine imza atabilmektedir. Bir başka ifadeyle, sözkonusu ülkelerde yıkıcı saldırılar, başını işçilerin çektiği, işsiz kent yoksulları ve gençliğin desteğiyle büyüyen kitlesel direnişleri de beraberinde getirmektedir.

Savaş ve işgalin sürdüğü topraklarda en olumsuz koşullarda bile yükseltilen direnişleri de hesaba kattığımızda, rahatlıkla şunu söyleyebiliriz: Emperyalist/kapitalizmin yıkıcı saldırıları, dünya ölçüsünde yeni bir kitlesel hareketliliğin de yolunu açmış bulunmaktadır.

Kuşkusuz ki, bu hareketlilik henüz başlangıç adımlarını atmaktadır ve henüz sonuç alıcı bir düzeyden, devrimci bir siyasal önderlikten ve nitelikten uzaktır. Ama konumuz bu değil.

Sınıf ve kitle hareketinin engelleri mücadele içinde aşılacak

Burada üzerinde durmak istediğimiz soru ve sorun şudur: Bu aynı saldırıların çok daha yıkıcı biçimde uygulamaya sokulduğu Türkiye'de sınıf ve kitle hareketi neden bu toplam hareketliliğin çok gerisinde bir seyir izlemektedir? Daha da somutlamak gerekirse, örneğin; parça parça uygulanmaya çalışılan bu kapsamlı saldırıların yalnızca bir maddesine -26 yaşından küçük çalışanların 2 yıl içinde gerekçesiz olarak işten çıkarmayı öngören bir yasaya- karşı Fransa'daki 3 milyon işçi ve genç günlerce sokakları işgal ederek, greve çıkarak saldırıyı püskürtme başarısı gösterirken, emeklilik yaşının yükseltilmesine karşı İngiltere'de 1.5 milyon işçi greve çıkarken, Türkiye'de onmilyonlarca işçi ve emekçiyi doğrudan ilgilendiren Kölelik Yasası'nın nerdeyse hiçbir ciddi tepkiye konu olmadan onaylanmasını, yine emeğiyle geçinen bütün kesimleri kapsayan ve birkaç gün önce mecliste geçirilen Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası yasalarına karşı düzenlenen eylemlere tüm ülkede katılanların sayısının üç-beş bin kişiyi aşamamasını nasıl açıklamak gerekir? Bir başka ifadeyle, kendilerini doğrudan ilgilendiren gelişmeleri, geleceklerini karartan saldırıları televizyon izler gibi izleyen emekçi yığınların, henüz anlamlı sayılabilecek bir tepki verememelerinin ardında ne var?

Sorular daha da çoğaltılabilir. Bir dizi neden sayılıp dökülebilir. Bir dizi nedene bağlı olarak oluşan yakıcı bu sonuç ortadadır. Nereden bakarsak bakalım sorun, işçi sınıfı ve emekçi yığınları mücadeleden alıkoyan engelleri aşmasına gelip dayanmaktadır. Ve bu engelleri aşmaya dönük çabadan bağımsız bir çözüm olamaz.

Nedir bu engeller, nasıl aşılır? Devrimci irade cephesinden soru böyle konulmalıdır. Böylece, güncel görevler çok daha açık biçimde bilince çıkarılmış olur.

Çözücü halka: Sınıfa devrimci önderlik görevi!

İşçi sınıfını mücadeleden alıkoyan engeller, sınıf hareketini kötürümleştiren sorunlar yeni değildir. Belli bir sürecin ürünü oldukları ölçüde, aşılması da belli bir deneyimi, birikimi ve bilinç düzeyini ve dahası ısrarlı bir çabayı gerektirmektedir. Elbette bu birikimler bir anda, kendiliğinden ya da boşlukta geliştirilemez.

Bilindiği gibi, doğadaki etki-tepki yasası, toplumsal yaşamda da geçerlidir. Şu farkla ki, toplumsal tepkiler bilinç, örgütlenme düzeyi, deneyim gibi etkenlere bağlı olarak işlemekte, mevcut toplumsal ve siyasal koşullara bağlı kimi yerde hızlı, kimi yerde daha yavaş gelişebilmektedir. Ama mutlaka gelişmektedir. İşte bu yüzden sermaye iktidarı çok yönlü saldırılarını gerçekleştirebilmek için, işçi sınıfının bilinç ve örgütlülüğünü zaafa uğratmayı en temel bir savaş taktiği olarak yıllardır uygulamaktadır. İdeolojik alanda şovenizm, dinsel gericilik, yoz burjuva kültürü gibi silahlarla işçi sınıfının bilincini zehirlemekte, sendika bürokratları eliyle sınıf örgütlerinin içini boşaltmakta, baskı ve zor aygıtlarıyla mücadelenin önüne barikatlar çekmektedir.

Batıdakinden farklı olarak Türkiye işçi sınıfı, gerek örgütlülük, gerekse bilinç düzeyi bakımdan geri, peş peşe gelen saldırıları göğüsleyememekten dolayı özgüvenden yoksun olduğu için, daha ağır saldırılara karşı henüz gereken tepkileri gösterememektedir. Bunlar aynı zamanda yüklenilmesi gereken en temel görevlere de işaret etmektedir.

O zaman sorun güncel planda karşımıza şöyle çıkmaktadır.

Kölelik Yasası'na karşı ne kadar etkili ve kapsamlı bir çalışma yürütülebildi? Bu konuda sınıf tabanında alttan alta biriken tepkiler ne ölçüde değerlendirilebiliyor? SSGSS'nin yasalaşmasına rağmen, bunun ne anlama geldiği konusunda işçi ve emekçilerin ne kadarı ne ölçüde gerçek bir bilgiye sahiptirler? Bu ülkede resmi rakamlara göre 6 milyon, gerçekte ise daha fazla işsiz var, ama işsizlik gibi yakıcı ve kapsayıcı bir sorun konusunda etkili bir kampanyaya rastlayabiliyor muyuz? Sendika bürokrasisinin oynadığı uğursuz rol ve sendikalar üzerindeki gerici egemenliğinin yol açtığı tahribatlar pratikte ne ölçüde hak ettiği karşılığı buluyor? İşçi sınıfının yarısının sigortasız, yüzde 90'nın sendikasız olduğu bir yerde, bu en temel hakları kazanmaya dönük harcanan çabalar ne ölçüde yeterli olmaktadır? Sermayenin sınıf üzerindeki çok yönlü gerici kuşatmasını dağıtmaya dönük ısrarlı ve sistematik bir mücadele ne ölçüde verilebilmektedir?

İşte 1 Mayıs'ın öngünlerinde muhatabı olduğumuz ve çözmemiz gereken sorular bunlardır.

***

Sınıf devrimcileri, 1 Mayıs'ın hemen ardından bu temel sorunlara yoğunlaşmayı, önderlik kapasitelerini geliştirerek güncel görevlere daha ilerden hazırlanmayı, yakıcı bir görev olarak bir süredir önlerine koymuş bulunmaktadırlar. Elde edilecekleri deneyim ve birikim, doğrudan sınıfın hanesine yazılacaktır.

Bu ciddiyet ve sorumlukla hazırlık süreci en iyi biçimde değerlendirmek üzere görev başına!