18 Mart 2006 Sayı: 2006/10 (10)
  Kızıl Bayrak'tan
   Newroz gerçek özgürlüğe ve tam eşitliğe
bir çağrıdır!
  Şemdinli iddianamesi üzerine
  Şemdinli ve kontra medyanın postal yalayıcılığı
  Ordu tavrını açıkladı... Kontrgerilla faaliyetlerine tam hız devam!
Yeni saldırılar ve sınıf hareketi
  EP yönetiminin gönüllü işbirliği!
Sağlıkta yıkım politikası devam ediyor
Sağlık çalışanlarının 14 Mart eylemleri
  Gazi direnişinin yıldönümünde eylem ve etkinlikler...
  Gülsuyu’nda Gazi anması… Gazi’nin hesabı sorulacak!
Sözleşmeli çalışma devam ediyor!
  Toplumcu Mühendislik Mimarlık Öğrencileri
“Yetkin Mühendislik Yasa Tasarısı”na karşı biraraya geldi...
  Ortak açıklama; 2006 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü
politik ve pratik olarak kazandık!
  Gençliğin
devrimci hareketini büyütmek için! (Orta sayfa)
   Kentler ve yeni tehlikeli “sınıflar”/Yüksel Akkaya
   Emperyalist güçler siyonist ilhakçıların hizmetinde
   Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu İran’ın nükleer dosyasını Güvenlik Konseyi’ne sevketti...
  Dünyanın kanını emenlerin listesi yayınlandı!
  Fransız emekçiler sermaye temsilcilerine meydan okuyor...
  Kore işçi sınıfı uzun süreli bir genel greve hazırlanıyor
  AEG grevi sona erdi!
  Yurtdışında 8 Mart etkinlikleri...
  Gençliğin mücadelesinden...
  Has Alüminyum işçileriyle dayanışmaya!
  Ümraniye İşçi Platformu kuruldu!
  Cejna Newroz piroz be!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kapitalizm: Zenginliğin sefalet ürettiği düzen!

Dünyanın kanını emenlerin listesi yayınlandı!

İşsizlik, yoksulluk, sefalet, açlık, salgın hastalık, konut sorunu gibi musibetlerin pençesinde, dünya nüfusunun yarısına yakınının kıvrandığı bilinmektedir. 2.5 milyar insanı içine alan bu girdap günden güne genişlerken, kapitalizmin yarattığı bu cehennemde kavrulan yoksullara hergün binlercesi eklenmektedir. İkibuçuk milyar insan, günlük olarak eline geçen 1 veya 2 dolarla yaşamak için değil ama ölümü geciktirmek için çaba harcamaktadır.

Madalyonun öbür yüzünde ise, bu tarifsiz sefalet üzerine inşa edilen, akıl almaz boyutlara ulaşan bir servet birikimi mevcuttur. Dev birer kumarhaneden başka bir şey olmayan borsalarda dolaşan paranın 25 trilyon (25 bin milyar) dolara tekabül ettiği gözönüne alındığında, iki dünya arasındaki uçurumun dipsizliği daha iyi anlaşılır.

Birkaç bin spekülatörün kontrolünde bulunan 25 trilyon dolara yenilerinin eklenmesi için, ölümün soluğunu her an ensesinde hisseden 2.5 milyar insana da yenilerinin eklenmesi gerekir. Ya da 2.5 milyar insana yenileri eklendiği zaman, 25 trilyon dolar da artar. Bu iki olgu, bir ve aynı sürecin iki zıt görünümünden başka bir şey değildir. İşçi sınıfı ile burjuvazi, yoksullarla zenginler arasındaki sınıf çelişkisinin uzlaşmaz olması da kapitalizmin bu temel yasasından kaynaklanır.

Dünyanın “en yoksulları” sıralamasını anlatan listeler yayınlanmaz ama, dünyanın kanını emen vantuzları en uzun “kapitalistler” listesi her yıl yayınlanır. Forbes dergisi, bu yağmacı azınlığın listesini, “2006 yılında dünyanın en zenginleri” adıyla yayınladı. Derginin belirttiğine göre, geçen yıl bu listeye 102 kişi katılmış. Microsoft'un patronu Bill Gates, 50 milyar dolarlık servetiyle yine birinci sırada yeralırken, 42 milyar dolarlık servetiyle Berkshire Hathaway'in başındaki Amerikalı Warren Buffett, ikinci sıradaki yerini bu yıl da korudu.

Dünyanın en genç milyarderi ise bu yıl, Lübnan'ın suikasta kurban giden eski başbakanı Refik Hariri'nin 22 yaşındaki kızı Hind Hariri oldu. Hind Hariri, babasının yağmaladığı servetten payına düşen 1,4 milyar dolarla 793 milyarder arasında 562'inci sırayı aldı. L'Oreal firmasının patronu Fransız Liliane Bettencourt ise, dünyanın en zengin kadını ünvanıyla 15'inci sıraya yerleşti.

Sıralamadaki milyarderlerin 371'inin Amerikalı; Avrupa kıtasındaki 196 milyarderden 55'inin Alman, 33'ünün Rus, 14'ünün Fransız olduğu belirtildi. Asya-Pasifik ülkelerinden listeye giren 115 milyarderin 27'sinin Japon, 23'ünün Hintli, 8'inin de Çinli olduğu kaydedildi. Latin Amerika'dan sıralamaya 33 servet sahibi girerken, bunlar arasında 16 Brezilyalı ve 10 Meksikalı zenginin bulunduğu ifade edildi.

Forbes'in yayınladığı listeden öğrendiğimize göre Türkiye, listedeki ABD (371), Almanya (55), Rusya (33), Japonya (27), İngiltere (24), Hindistan (23), Kanada'dan (22) sonra, en yüksek sayıda milyardere sahip (21) 8'inci ülke oldu.

Teknolojik gelişme ile emek üretkenliğindeki artış, buna bağlı olarak da servet birikiminin ulaştığı düzey, tarihte hiçbir zaman bugünkü boyuta varmamıştı. Gelir dağılımındaki uçurum ve bunun dolaysız sonucu olarak yoksulluğa mahkum edilenlerin sayısı için de aynı şey geçerlidir. Kapitalizm kapitalizm olarak kaldığı sürece de bu eğilim devam edecektir.

İşçi sınıfı ile emekçilerin örgütlü mücadelesiyle kapitalist yağmayı belli dönemler için sınırlamak elbette mümkündür ve gereklidir. Gezegenimizi, pervasızlığı insanın yaşam alanlarını tehdit edecek noktaya vardıran asalak vampirlerden kurtarmak ise, ancak yoksul müttefiklerinin desteğini alan işçi sınıfı önderliğindeki muzaffer sosyalist devrimlerle mümkün olacaktır.

 

Türkiye'den sıralamaya giren kapitalistlerin listesi:

Rahmi Koç 1.7 milyar dolar

Ömer Sabancı 1.7 milyar dolar

Şevket Sabancı 1.7 milyar dolar

Aydın Doğan 1.6 milyar dolar

Turgay Ciner 1.5 milyar dolar

Hasan Çolakoğlu 1.5 milyar dolar

Hüsnü Özyeğin 1.5 milyar dolar

Ferit Şahenk 1.5 milyar dolar

Filiz Şahenk 1.3 milyar dolar

Semahat Arsel 1.3 milyar dolar

Erol Sabancı 1.3 milyar dolar

Suna Kıraç 1.2 milyar dolar

Tuncay Özilhan 1.2 milyar dolar

Bülent Eczacıbaşı 1.1 milyar dolar

Kamil Yazıcı 1.1 milyar dolar

Ahmet Zorlu 1.1 milyar dolar

Mehmet Karamehmet ve ailesi 1 milyar dolar

Ömer Dinçkök 1 milyar dolar

Asım Kibar 1 milyar dolar

Murat Vargı 1 milyar dolar

Faruk Yalçın 1 milyar dolar

---------------------------------------------------------------------------------------

Latin Amerika'da halen 1,3 milyon köle var...

Kapitalizm kölelik üretiyor!

Gözünü kâr hırsı bürümüş asalak kapitalistlerin sömürüde herhangi bir sınır, ölçü veya kural tanımadıkları sayısız örnekle sabittir. Kapitalist sistemin temel yasalarından biri olan bu yağmacı zihniyetin en vahşi dışavurumu, köleliğin her gün yeniden üretilmesinde kendini gösterir. Kapitalist ülkelerin en gelişmişinden en geridekine kadar köleliğin süregelen bir uygulama olası, bunun “istisna” değil, “kural” olduğunu gösteriyor.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün, Brezilya'nın Porto Allegro kentinde düzenlediği bir konferansta, Dünya Çalışma Örgütü kölelikle ilgili bir seminer verdi. Çalışma Örgütü'nün danışmanlarından antropolog Eduardo Bedoya, sadece Latin Amerika'da 1,3 milyondan fazla insanın köle olarak çalıştırıldığını açıkladı. Bedoya, Peru, Bolivya, Paraguay gibi ülkeler başta olmak üzere, kölelik uygulamalarının kıta ülkelerinde devam ettiğini açıkladı.

Kölelik vahşetine dair örnekler veren Bedoya, sorunun Peru'da çok ciddi olduğunu ve ülkenin Amazon bölgesinde yaşayan yaklaşık 20 bin Kızılderili'nin orman işletmelerinde kölelik koşullarında yaşadığını söyledi. Bolivya'da da köleliğin daha çok Kızılderililer'i etkilediğini dile getiren Bedoya, patronların, Kızılderili aileleri zorla çalıştırmak amacıyla 6 ila 12 aylığına hapsettiğini ve bu kişilerin şekerkamışı tarlalarında günde 12 saat çalıştırıldığını, çalışmayı reddettiklerinde ise şiddete maruz kaldığını vurguluyor.

Düzen kalemşörleri, “Milenyum çağı” ile “bilgi toplumu”na geçildiğini vaazederken, kapitalist barbarlık köleliği her gün yeniden üretiyor.