18 Mart 2006 Sayı: 2006/10 (10)
  Kızıl Bayrak'tan
   Newroz gerçek özgürlüğe ve tam eşitliğe
bir çağrıdır!
  Şemdinli iddianamesi üzerine
  Şemdinli ve kontra medyanın postal yalayıcılığı
  Ordu tavrını açıkladı... Kontrgerilla faaliyetlerine tam hız devam!
Yeni saldırılar ve sınıf hareketi
  EP yönetiminin gönüllü işbirliği!
Sağlıkta yıkım politikası devam ediyor
Sağlık çalışanlarının 14 Mart eylemleri
  Gazi direnişinin yıldönümünde eylem ve etkinlikler...
  Gülsuyu’nda Gazi anması… Gazi’nin hesabı sorulacak!
Sözleşmeli çalışma devam ediyor!
  Toplumcu Mühendislik Mimarlık Öğrencileri
“Yetkin Mühendislik Yasa Tasarısı”na karşı biraraya geldi...
  Ortak açıklama; 2006 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü
politik ve pratik olarak kazandık!
  Gençliğin
devrimci hareketini büyütmek için! (Orta sayfa)
   Kentler ve yeni tehlikeli “sınıflar”/Yüksel Akkaya
   Emperyalist güçler siyonist ilhakçıların hizmetinde
   Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu İran’ın nükleer dosyasını Güvenlik Konseyi’ne sevketti...
  Dünyanın kanını emenlerin listesi yayınlandı!
  Fransız emekçiler sermaye temsilcilerine meydan okuyor...
  Kore işçi sınıfı uzun süreli bir genel greve hazırlanıyor
  AEG grevi sona erdi!
  Yurtdışında 8 Mart etkinlikleri...
  Gençliğin mücadelesinden...
  Has Alüminyum işçileriyle dayanışmaya!
  Ümraniye İşçi Platformu kuruldu!
  Cejna Newroz piroz be!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Ordu tavrını açıkladı...

Kontrgerilla faaliyetlerine tam hız devam!

Ordudan beklenen açıklama sonunda yapıldı. Bu, basın sözcüsü tarafından ve yazılı olarak yapılmış “resmi” bir açıklama olmamakla birlikte ondan daha resmi sayılmayı hakediyor. Çünkü ordunun en tepesindeki kişinin, Şemdinli Savcısı'nın askeri hiyerarşi sıralamasını takip ettiğimizde, suçlanan Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt'ın da komutanı, Genelkurmay Başkanı Özkök'ün açıklaması.

Özkök, Büyükanıt'ın “ünlü” sözlerini anımsatmak ister gibi, onu “öğrenciliğinden beri tanıdığı”nı söylüyor. Büyükanıt nasıl emrinde faaliyet gösteren bombacıları sahiplendiyse, Özkök de komutası altında çalışan Büyükanıt'ı sahipleniyor. Aslında sahiplendiği sadece Büyükanıt da değil. En alttaki suikastçiden en tepedeki plancısına kadar kontrgerilla örgütlenmesini savunmuş oluyor. Ve elbette bu bütün içinde kendisini de...

Şemdinli Savcısı'nın askeri hiyerarşi sıralamasını neden Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt'ta kestiğini bilemiyoruz. Ancak bir kuvvet komutanından sonra sıranın Genelkurmay Başkanı'na geldiğini herkes bilir. Buna göre iddianamedeki;

“Malatya 2. Ordu Komutanlığı da Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı olarak faaliyet göstermektedir” ifadeleri, “Kara Kuvvetleri Komutanlığı da Genelkurmay Başkanlığı'na...” şeklinde devam etmeliydi.

Fakat bundan, kontrgerilla eşittir ordu sonucu çıkarmamak gerekiyor. Bu taktirde gizliliğin bir anlamı kalmazdı. Bu tablo, sadece, ordunun komuta kademesi ile kontrgerillanın komuta kademesinin çakıştığını gösterir. Bütün birimlerde ve bire bir olmasa da, en azından adı geçen komuta zinciri için bunun böyle olduğu, verilerle sabittir. Ve diğer NATO ülkelerinde deşifre olduğu kadarıyla, kontrgerilla, hiçbir ülkede orduya bu derece hakim olmuş değildir. Yani Türkiye'deki kontrgerilla tablosu Türkiye'nin şahsına münhasırdır.

Örneğin, açığa çıkan hiçbir ülkede kontrgerilla Genelkurmay tarafından Türkiye'deki biçimiyle açıktan savunulmadı. Hatta yargılanan, mahkum olan generaller oldu. Türkiye'de ise, hatırlanacağı gibi, Genelkurmay adı geçen örgütlenmenin “yasalar çerçevesinde kurulduğu”, “terörle mücadele için zorunlu olduğu” türünden açıklamalarla gelen tepkileri etkisizleştirmeye çalıştı. Özellikle, ‘terörle mücadele' demagojisi ile şovenizmin dayanılmaz ağırlığını yüklemeye çalıştı halkın üzerine. Bu savunular, Susurluk sonrasında yavaş yavaş geliştirilmişti. Bugün de benzer bir durum sözkonusu. Fakat ordudaki infial daha yüksek. Çünkü devrim cephesinin alışılmış ithamlarının ötesine geçerek, düzen içinden, düzenin yargı kurumu içinden yöneltiliyor suçlama. İşte bu ordu buna tahammül edemez.

Nitekim Genelkurmay Başkanı Özkök, ‘Büyükanıt'tı şimdi daha büyük anıt oldu' sözleriyle, ordunun ilgili iddialara ne yanıt vereceği sorusunun yanısıra, kontrgerilla hakkında ne düşündüğü sorusunu da cevaplamış oluyor. Büyükanıt ‘paşa paşa' yargılanmayacak. Kontrgerilla da olduğu gibi korunacak. Yani, Kürt halkının özgürlük mücadelesine, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin hak mücadelesine karşı kirli savaşı sürdürmeye devam edecek.

Daha da önemlisi, kontrgerillanın Genelkurmay'ın da üstündeki komuta kademesi CIA-Pentagon olduğuna göre, Türk ordusu, legal ve illegal örgütlenmeleriyle ABD emperyalizminin hizmetine koşulmaya devam edilecek. Buna bölge halklarına yönelik saldırılarda kullanılmak da dahil.

-----------------------------------------------------------------------------------------

Ege Üniversitesi'de darbecilere öğrencilerden yanıt...

Ege faşizme mezar olacak!

Irak'taki emperyalist işgali, yaklaşan İran savaşını meşrulaştırmak, Şemdinli'de açığa çıkan ordu kontgerilla bağlantısının olmadığını anlatmak için üniversiteleri dolaşan komutanlar konferans ve söyleşiler düzenliyor. Geçtiğimiz haftalarda 12 Eylül'ün mimarı Kenan Evren Muğla Üniversitesi'nde düzenlenen “Genç Bakış” programına katılmış ve devrimci, demokrat öğrencilerin alınmadığı programda 12 Eylül'ü meşrulaştırmaya çalışmıştı.

Emekli komutanlar ise Ege Üniversitesi'nde iki gün üst üste konferans düzenlediler. 9 Mart günü düzenlenen “Ulusal bütünlük ve terörizm” konulu konferansın konuğu. 12 Eylül'ün mimarlarından tescilli katil eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman idi. Biraraya gelen devrimci, demokrat öğrenciler olarak konferansı engellemek üzere Kampüs Kültür Merkezi'ne girdik. Konferansına yeni başlayan Aytaç Yalman'ın sözü kesilerek Kürdistan'da yapılan katliamlar ve 12 Eylül teşhir edildi. Bu sırada müdahale eden ÖGB kararlı tutumumuz sonrası geri çekilmek zorunda kaldı. Tüm öğrenciler çıkarılana kadar alkış ve sloganlarımızla salonda bekledik. Yaklaşık 50 kişiyle gerçekleştirdiğimiz eylem dışarıda da devam etti. Burada yapılan bir konuşmayla ertesi gün yapılacak konferansı da engelleyeceğimizi duyurarak dağıldık.

Üniversitemizin 10 Mart günkü konuğu ise emekli orgeneral Hurşit Tolon idi. Konferans yine aynı yerde Kampüs Kültür Merkezi'nde yapılacaktı. Bu kez pankartımız ve kortejlerimizle yürüyüşe geçtik. Pankartımızda “Darbecilerin yeri üniversiteler değil, mahkemelerdir!” yazıyordu. “Ege faşizme mezar olacak!”, “Faşizme karşı omuz omuza!” , “Darbeciler dışarı bilim içeri!” sloganlarıyla Kültür Merkezi'nin önüne kadar yürüdük. Burada ÖGB barikatıyla karşılaştık. Gaz ve kalaslarla müdahale eden ÖGB elemanları kitlenin kararlı tutumuna direnemedi ve okula Serkan Eroğlu eyleminde olduğu gibi çevik kuvvet çağrıldı. 80 kişilik kitlemizle, çevik kuvvet ve ÖGB elemanlarının arasında, konferans bitene ve polis dışarı çıkana kadar eylemimizi sürdürme kararı aldık. Halaylarımızla, sloganlarımızla, marşlarımızla faşizme ve polis-idare işbirliğine karşı öfkemizi haykırdık. Kolluk güçlerinin bizi engellemeye yönelik ablukasını, polis-idare işbirliğini, öğrencilerin bu konferansa zorla getirildiklerini, yoklama alındığını, içerde konuşanın Kürt halkının ve sayısız devrimcinin katili olduğunu teşhir eden basın metnini okuduk. Ekim Gençliği, Sosyalist Gençlik Derneği, Sosyalist Demokrasi Gençliği, YÖGEH, İzmir Gençlik Derneği, DGH, Öğrenci Koordinasyonu ve Öğrenci Muhalefeti'nin ortak örgütledikleri eylem konferansın bitmesinden, Hurşit Tolon'un hızla arka kapıdan çıkarılmasından ve polisin okulu terketmesinden sonra Edebiyat Fakültesi'ne yapılan yürüyüş sonrası sona erdi.

Eylemimizle, halaylarımızla, marşlarımızla, sloganlarımızla bir kez daha dosta düşmana eli kanlı faşistleri okulumuza almayacağımız göstermiş olduk. Ege Üniversitesi'nde çalışma yapan gençlik örgütleri olarak faşizme ve tüm saldırılara karşı omuz omuza mücadele etmesini başardık. Hiçbir güç bizi copla, gazla, soruşturmayla, gözaltıyla, tutuklamayla yıldırabileceğini sanmasın. Ege'yi faşizme mezar edeceğiz!

Ege Üniversitesi/Ekim Gençliği

 
VEASIS Bilgi Teknolojileri