18 Mart 2006 Sayı: 2006/10 (10)
  Kızıl Bayrak'tan
   Newroz gerçek özgürlüğe ve tam eşitliğe
bir çağrıdır!
  Şemdinli iddianamesi üzerine
  Şemdinli ve kontra medyanın postal yalayıcılığı
  Ordu tavrını açıkladı... Kontrgerilla faaliyetlerine tam hız devam!
Yeni saldırılar ve sınıf hareketi
  EP yönetiminin gönüllü işbirliği!
Sağlıkta yıkım politikası devam ediyor
Sağlık çalışanlarının 14 Mart eylemleri
  Gazi direnişinin yıldönümünde eylem ve etkinlikler...
  Gülsuyu’nda Gazi anması… Gazi’nin hesabı sorulacak!
Sözleşmeli çalışma devam ediyor!
  Toplumcu Mühendislik Mimarlık Öğrencileri
“Yetkin Mühendislik Yasa Tasarısı”na karşı biraraya geldi...
  Ortak açıklama; 2006 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü
politik ve pratik olarak kazandık!
  Gençliğin
devrimci hareketini büyütmek için! (Orta sayfa)
   Kentler ve yeni tehlikeli “sınıflar”/Yüksel Akkaya
   Emperyalist güçler siyonist ilhakçıların hizmetinde
   Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu İran’ın nükleer dosyasını Güvenlik Konseyi’ne sevketti...
  Dünyanın kanını emenlerin listesi yayınlandı!
  Fransız emekçiler sermaye temsilcilerine meydan okuyor...
  Kore işçi sınıfı uzun süreli bir genel greve hazırlanıyor
  AEG grevi sona erdi!
  Yurtdışında 8 Mart etkinlikleri...
  Gençliğin mücadelesinden...
  Has Alüminyum işçileriyle dayanışmaya!
  Ümraniye İşçi Platformu kuruldu!
  Cejna Newroz piroz be!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kentler ve yeni tehlikeli “sınıflar”

Yüksel Akkaya

İşçi sınıfının örgütlü kesiminin neredeyse “teslim” alındığı günümüzde, kentsel gerilimler ve şiddet, emek ile sermaye arasındaki çatışmalardan çok, bunların dışında kalan kesimlerde yaşanmaktadır. Bu nedenle, kentleri giderek “ısıtan” bu çelişkileri doğru algılayıp, değerlendirmek ve bunun üzerinden bir devrimci, sosyalist politik hat örmek büyük önem taşımaktadır. Kuşkusuz bu durum sınıf mücadelesinin reddi olmayıp, tam tersine hem onu körükleyip besleyen, hem de ondan körüklenip beslenen bir diyalektik ilişkidir. Paris bu açıdan önemli bir laboratuar işlevi görmektedir. Geçtiğimiz aylarda yaşanan Paris isyanı, “baldırı çıplakların” da bir kenti sarsabileceğini, Los Angeles isyanından sonra, bir kez daha göstermiştir. Paris'te işçi sınıfının, dar anlamda, bir parçası olamamış olan, işsiz, eğitim hakkı elinden alınmış, umutsuz öfkeli “baldırı çıplakları”, geniş anlamda bu sınıf mücadelesinin tam da merkezinde yeralabileceğini bu isyanı ile göstermiştir. Kuşkusuz, bu kentsel gerilimin ve onun dayattığı bir şiddetin dışavurumundan başka bir şey değildi.

Daha sonra, özellikle öğrenci gençlik tarafndan, “İş Koduna” eklenmek istenen yeni yasal düzenleme olan CPE'ye (İlk İşealım Sözleşmesi) karşı sert bir mücadele verilmiş, Paris'in simgesi olan Sorbonne Üniversitesi işgal edilmiş, işgali kırmak isteyenlerle sert çatışmalar yaşanmıştır. Yasaya yönelik en sert tepkinin sendikalardan değil de öğrencilerden gelmesi anlamlıdır. Zira, kapitalizm ısıtmaya başladığı sanayileşmiş, sanayileşmemiş /”gelişmiş”, “gelişmemiş” kentleri artık kontrol etmekte daha fazla zorlanmaktadır. Şimdilik en büyük yardımcısı, sisteme entegre edilmiş, işbirlikçi, emperyalist sendikal örgütlenmeler ve işçileri olmaktadır.

Isınmaya başlayan kentlerin, ısınma nedenlerinden birine daha örneklik eden Paris, bir kez de “lojman hakkı” talep edenlerin gösterilerine tanıklık etmektedir. Yerel yönetimlerin yönettiği boş lojmanlarda barınma hakkı tanınmayan kent yoksulları, barınma hakkını, “lojman hakkı” üzerinden talep etmektedirler. Bu amaçla geçtiğimiz günlerde Paris'te 5 bin kişi “lojman” hakkı için yürürken, bunu bizdeki gibi “gecekondu mülkiyetini koruma” mücadelesi temelinde değil, barınma hakkı temelinde ve daha da siyasallaşmış ve örgütlü olarak yapmaktadırlar. Bunun için de “Droit au Logement/Lojman hakkı” (konut değil, yerel yönetimlerin ucuz lojmanlarından yararlanma hakkı isteniyor) adı altında örgütlenmeye gidilmiştir. www.sendika.org'da yeralan habere göre, kent yoksullarının oluşturduğu Parisliler “Herkes için bir lojman'' sloganı ile taleplerini dile getirmiş, onbinlerce boş konut olmasına rağmen göçmenlere konut hakkı tanınmamasını protesto etmişlerdir. Aralarından çok sayıda kadın ve çocuğun bulunduğu göstericiler, “konut istiyoruz, biz kötü değiliz”, “bir ev, bu yasadır” ve “Sarkozy, unuttun, senin de ailen göçmen” sloganlarını atmışlardır. Gösteride DAL'ın yanısıra Ulusal Konut Konfederasyonu, Konut Eylemleri Komitesi, İşsizler Hareketi APEİS ile CNT, LCR, LO gibi sendika ve partiler de yeralmıştır. “Barınma hakkı”nı savunan bu platform, geniş kesimleri kapsayarak, anti-kapitalist, politikleşmiş bir barınma hakkı talebi, devrimci ve sosyalist önderlik ile daha anlamlı ve etkili bir mücadeleye dönüşme potansiyeli taşımakla birlikte, bunun iyi değerlendirilip değerlendirilmeyeceği daha çok politik öznelerin tutumuna bağlı görünmektedir. Bir gösterinin ötesine taşınıp, geniş anlamda sınıf mücadelesinin araçlarından birine dönüştürüldükçe anlamlı olacak olan bu protesto ve mücadeleler göz ardı edilmeyip, tersine ciddiye alınmalıdır. Sorun böyle bir isteğin taşınıp taşınmamasında yatmaktadır.

Paris'te yakın zamanlarda yaşanan üç önemli sorun ve buna gösterilen tepkiler, kentlerin ne kadar ısındığını, büyük mücadelelere ne kadar gebe olduğunu göstermek açısından oldukça önemlidir. Sorun bunları iyi değerlendirip, bu sorunları geniş anlamda sınıf mücadelesi olarak hayata geçirip, geçirmeme becerisinde yatmaktadır. Merkezi, sınıf temelli bir mücadele çerçevesinde örgütlenip, mücadeleye dönüştürülmedikçe, Paris'in yaşamış olduğu son üç deneyim, ısınan kentlerde mücadelenin kalıcı ve sonuç alıcı olamayacağını da göstermektedir. Bu nedenle işçi sınıfının mücadelesini, kentleri ısıtan diğer sorun ve mücadeleler ile besleyip, devrimci, sosyalist bir mücadeleye evirmek, devrimciler, sosyalistler için kaçınılmaz bir görevdir.

Türkiye'nin bazı kentlerini ısıtan gecekondu mücadelesini de, tıpkı bir toplu pazarlık süreci, bir grev süreci gibi değerlendirip, gecekondularda yaşayan emekçilerin, kent yoksullarının daha sağlıklı konutlarda barınma hakkını, daha iyi çalışma koşulları ve yüksek ücret talep eder gibi talep ederek, bu temelde politikleştirilmiş ve anti-kapitalist bir mücadelenin unsurlarına dönüştürülmüş bir mücadeleyi örgütlemek, hayata geçirmek gerekmektedir. Kuşkusuz bu talep, kimilerince ileri sürülen “burjuva düzen” çerçevesinde bir çözüm arayışı olmayıp, kentleri “ısıtan” kent yoksullarının talep ettiği parasız eğitim ve sağlık hakkı talep etmek kadar politik bir talep ve tutumdur. Zira, iyi bir konutta barınma hakkını talep etmek ne kadar burjuva düzen içinde kalarak bir çözüm talep etmek ise, yüksek ücret, iyi çalışma koşulları, parasız eğitim ve sağlık talep etmek de o kadar burjuva düzen içinde kalarak çözüm talep etmektir. Zira, devrimcilerin, sosyalistlerin iktisadi temelli, ücret artışı mücadelesi, parasız eğitim ve sağlık hakkı talebi de kapitalizmin sınırlarını zorlayan birer iktisadi talep olarak, Marx'ın ifadesi ile aynı zamanda birer siyasal talep ve mücadele nedenidir. Sorun, “ısınan” kentlerde, geniş anlamda sınıf mücadelesini doğru temelde örgütleyip örgütleyememekten geçiyor, yoksa kapitalist toplum içinde, burjuva çözüm önerileri diye bunlara sırt çevirmekten değil. Kapitalizm, bu kez kendi mezar kazıcısı olarak, yasalarına uygun bir şekilde, işçi sınıfının yanısıra yeni “tehlikeli” kesimler ve mücadele alanları, olanakları yaratıyor. Bu nedenle, dünyanın ısınan kentlerinin üzerinde dolaşan hayalet, kapitalistler için daha ürkütücü ve tehlikeli olurken, devrimciler ve sosyalistler için yeni olanaklar sunuyor.

----------------------------------------------------------------------------------------

Ege/Eski Çöplük Mahallesi emekçilerine destek yürüyüşü…

“Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”

“Yıkımlara karşı birleşelim!/Eski çöplük halkı yalnız değildir!” şiarıyla 12 Mart Pazar günü düzenlenen destek eylemi Mamak İşçi Kültür Evleri, İdil Can Kültür Merkezi, Aka-Der, ESP ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Mamak Şube tarafından ortak örgütlendi. NATO Yolu üzerindeki Açıkalın Durağı'ndan başlayan yürüyüş yıkım saldırısına maruz kalan Eski Çöplük Mahallesi'ne kadar devam etti. Mahallenin içindeki sokaklarda da devam eden yürüyüşün ardından “Yıkımı Önleme İrtibat Bürosu” önüne kadar gelindi ve hazırlanan ortak basın açıklaması okundu.

Yürüyüş sırasında kitle 70 kişi iken basın açıklaması sırasında 100'e yaklaştı. Eylem boyunca ‘Yıkımlara karşı omuz omuza!', ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!', ‘ Gazi ruhuyla direnişe devam!', ‘Barınma haktır, engellenemez!' sloganları sıklıkla atıldı. Basın metninde şunlara değinildi:

“Gecekondu yıkımları şimdilerde Yakup Abdal köyü emekçilerinin barınma hakkını gaspederek rant sağlamak için devam ediyor. (...) Diğer yandan emeklilik hakkımızı gaspetmeye, sağlık-eğitim haklarımızı tamamen yoketmeye çalışan devlet, özelleştirmeler, işsizlik, yoksulluk ve her türlü sosyal haktan yoksunlukla yaşamımızı cehenneme çevirmeye devam ediyor. Kursağımızdaki bir lokmaya göz dikenler ‘kentsel dönüşüm projesiyle' kasalarını doldurmayı rantlarına rant, kârlarına kâr eklemeyi hesaplıyorlar.”

“Gelin bu hesaplarını bozalım. Bizler emeğimizle alınterimizle yaşamlarını sürdüren milyonlarız. Evimize, aşımıza, onurumuza el uzatanlara karşı mücadele etmeli zulme, baskıya yaşamımızın her alanındaki yıkım saldırılarına karşı dur demeliyiz...”

Eylem öncesi demokratik kitle örgütleri ziyaret edilerek yıkım saldırısı ile karşı karşıya olan Ege/Eski Çöplük Mahallesi'nde yaşayan emekçilerin mücadelesine destek istendi, eyleme katılmaları talebinde bulunuldu. Yalnızca ÇHD Ankara Şube ve Ankara 78'ler Derneği imzacı olarak katıldılar.

Basın açılmasının ardından Yıkımı Önleme Mahalle Komisyonu'nda yeralan bir emekçinin yaptığı konuşma ile eylem sona erdi.

Kızıl Bayrak /Ankara

 
VEASIS Bilgi Teknolojileri