07 Ocak 2006 Sayı: 2006/01 (01)
  Kızıl Bayrak'tan
  Geleceğe umutla bakmak için devrim ve sosyalizm bayrağını yükseltelim!
  MGK toplantısı, Sezer’in mesajı ve yeni “terör” yasaları
  Savaş kundakçıları halkların katili NATO ile birlikte İran saldırısına hazırlanıyor
  OYAK-Arcelor yağma ortaklığı
OYAK şirketleri Güney Kürdistan’da
  TCK’nın 301. ve 305. madde tartışmaları
Özel televizyonlarda Kürtçe yayın
  Özelleştirme saldırısına karşı işçi-emekçi barikatı!
  DİSK Yönetim Kurulu’nun 2005 yılı değerlendirmesi ve 2006 yılı hedefleri üzerine / Yüksel Akkaya
  2005 yılında kamu emekçileri hareketi
  2005 yılı dünyasından bazı kesitler
  Yeni Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde Kürt sorunu... İnkara dayalı devekuşu politikasına devam (Orta sayfa)
  YÖK’ün terör uygulamaları, faşist saldırılar, büyüyen ticari eğitim saldırısı!
  Kızıl Bayrak’ın örnek kullanımı
  Yeni yıl mesajları; Gelecek emeğin olacak!.
  Washington-Tel Aviv şefleri Suriye etrafındaki çemberi daraltıyor
  2005 yılını geride bırakırken.../2
  Hava-İş Eğitim ve ÖrgütlenmeUzmanı Munzur Pekgüleç ile röportaj
  Bültenlerden...
  Sınıf hareketinden...
  Ekim Devrimi ve kültür
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Mikis Theodorakis'in açıklaması:

Komünizm bir insanlık suçu mudur?

Avrupa Konseyi'ndeki gericiler uzun bir süredir komünizmin de faşizm gibi insanlık suçu olduğunun kabul edilmesine dönük bir faaliyet içerisindeler. Konsey 24 Ocak'ta bir kınama önerisini oylayacak. Türkiye'den milletvekillerinin de oy kullanacağı oturum öncesinde birçok ülkede komünistler ve ilericiler protesto etkinlikleri düzenliyor. Konsey'deki girişime karşı sert bir açıklama yapan ünlü Yunan müzisyeni desteklemek amacıyla Türkiye'de de aydınlar imza toplamaya başladılar.

Avrupa Konseyi tarihi değiştirmeye karar verdi. Kurbanlar saldırganlarla, kahramanlar suçlularla, kurtarıcılar işgalcilerle, komünistler Nazilerle aynı kefeye konacak; tarih çarpıtılacak.

Avrupa Konseyi, Nazizmin en büyük düşmanını, yani komünistleri, suçlu yerine koyuyor ve Nazilerle bir tutuyor! Hatta dertlenip protesto ediyor; çünkü Hitlerciler uluslararası kamuoyu tarafından kınanırken, komünistler şimdiye kadar ihmal edilmiş, kınanmamışlar!

İşte bu yüzden, söz konusu kınamanın 23–27 Ocakta toplanacak olan Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi Genel Kurulu'nda yapılması öneriliyor.

Avrupa Konseyi “kamuoyu totaliter komünist rejimlerin işledikleri suçlar hakkında bilinçsiz olduğu için” ve aynı zamanda “Komünist Partiler bazı ülkelerde halen yasal ve aktif oldukları ve hatta kimi örneklerde suçlarına sırt çevirmedikleri için” endişeliymiş.

Başka bir deyişle, Avrupa Konseyi, bir zamanlar Gestapo'nun cellâtlarının ve Makronisos Kampı'ndaki işkencecilerin de hedefi olan, fikirlerinden caymamış Avrupalı komünistlere gelecekte zulüm edileceğini önceden ilan ediyor.

Belki de yarın komünist partileri yasaklama kararı alacaklar ve böylece Hitler ve Himmler'in hortlaklarının geçmesi için kapıyı aralayacaklar. Bilindiği gibi, bu ikisi kariyerlerine komünist partileri yasaklayarak ve komünistleri ölüm kamplarına tıkarak başlamışlardı.

Fakat sonunda kendi kurbanlarının, Sovyetler Birliği'ndeki 20 milyon ölünün ve Yunanistan dahil olmak üzere Avrupa'nın dört bir yanında ulusal direniş hareketlerinin ön saflarında canını veren diğer yüz binlerce komünistin kanında boğuldular.

Ancak, tarih ve halklar nezdinde mahkûm edilmiş yöntemleri diriltmek isteyen Avrupa Konseyi'ndeki beyefendiler ikinci sıradalar. Çünkü, Amerikan hapishaneleriyle dolu olarak, harap halinde bırakılan, binlerce masum kurbanın korkunç ve aleni bir şekilde her gün işkenceden geçirildiği Irak'ta olduğu gibi, Hitlervari yöntemlerle halkları katleden büyük ağabeyleri ABD tarafından geçildiler.

Avrupa Konseyi'nin, insanlığa karşı işlenen bu suç karşısında ve Guantanamo'daki çağdaş Hitlervari işkence kamplarına dair söyleyecek hiçbir şeyi yok.

Kendi ülkelerinde, Avrupa'da bile, hiçbir hakka sahip olmayan insanları işkenceden geçirmek için özel hapishanelere taşıyan CIA uçaklarına yeşil ışık yakanların, samimi olarak insan haklarıyla ilgilendiklerine nasıl inanabiliriz?

Bu insanlar savcılık taslayamazlar. Tarih mahkemesi büyük ağabeylerini Vietnam'dan Şili'ye, Güney Amerika'dan Irak'a işlediği sayısız suç için cezalandırdığında, kendileri de suça göz yummak nedeniyle sanık sandalyesinde oturacaklar, tabi eğer suç ortaklığından yargılanmıyorlarsa.

Ne yazık ki bugün yaşayanlardan ziyade ölüler adına konuşmak durumundayım. Bu yüzden, Nazizmi yenmek ve özgürlüğü kutlayabilmek için Gestapo'da, ölüm kamplarında ve idam sehpalarında yaşamını yitiren komünist yoldaşlarım adına, bu “beyefendilere” söyleyecek tek bir sözüm var: UTANIN!

Atina, 22.12.2005

Mikis Theodorakis

(Sendika.org sitesinden alınmıştır...)

-----------------------------------------------------------------------------------------

Doğal gaz krizi: “Batı çifte standartlı davranıyor”

Independent yazarı Mary Dejevsky ise birçok yazardan farklı bir bakış açısıyla, aslında bu krizin Batı'nın ikiyüzlülüğünü ortaya koyan başka bir örnek olduğunu savunuyor:

“Aralık 2004'teki rejim değişkiliğinden sonra Ukraynalı liderlerin yapması gereken ilk şey, Rusya'yla ilişkilerin artık eskisi gibi olmayacağını kabul etmek olmalıydı.”

“Rusya'yla ittifakın bozulmasından sonra doğalgaz fiyatlarına uygulanan yüzde 75 indirimin sürmesini beklemek gerçekçi değil. Ukrayna, Amerika ve enerji kaynakları olmayan diğer ülkeler, doğal kaynakların siyasi bir silah olarak kullanılmaması gerektiğini düşünebilirler.”

“Peki ya silahlı kuvvetlerin ya da doların gücü için ne demek gerekiyor. Bu tür avantajları silah olarak kullanmak daha saygı duyulması gereken bir şey mi?. En önemlisi Amerika ve diğerlerinin yere göğe sığdırmadıkları serbest piyasa ekonomisinin kurallarına ne demeli.”

“Dünya Ticaret Örgütü'ne katılabilmesi için Rusya'dan ülkesindeki tüketicilere yakıt sübvansiyonunu durdurması isteniyor. Rusya kendi çocuklarını ve yaşlılarını soğuğa mahkum ederken, Ukrayna gibi yabancı ülkeler söz konusu olunca bunun adı kabadayılık oluyor.”

‘ABD Irak'ı yüzüstü bırakıyor'

Guardian'ın manşetinde Amerikan Yönetimi'nin Irak'ı kaderiyle başbaşa bırakmaya hazırladığını belirtiyor. Gazeteye göre, Irak'ın yeniden inşası için tahsis edilen 18 milyar doların kullanılmasından sonra Beyaz Saray, Kongre'den bu amaçla başka para istemeyecek.

Haberde özetle şöyle deniyor:

“Başkan George Bush, Irak'ı bölgede en iyi altyapısı olan ülke yapma sözünden geri dönüyor. Dün bir Pentagon yetkilisi “Biz hiçbir zaman Irak'ı tamamen yeniden inşa etme sözü vermedik” dedi.”

“Irak için alınan 18.4 milyar dolarlık tahsisat Haziran 2007'de bitecek. Ve Irak, milyarlarca dolarlık tamamlanmamış yarım projelerle ve henüz savaş öncesindeki haline ulaşamayan petrol endüstrisi ve elektrik şebekesiyle başbaşa kalacak.”

“Bu karar, direniş hareketi karşısında ABD'nin başarısızlığını kabullenmesi anlamına geliyor. Irak'ın yeniden inşası için tahsis edilen kaynakların yarısı direnişçilerle savaş ve Saddam Hüseyin'in mahkemeye çıkarılması için harcandı.”

“Okullar ve altyapı çalışmaları için ayrılan 2.5 milyar dolar güvenlik güçlerine yönlendirildi. Elektrik ve kanalizasyon şebekesi için öngörülen paralar da bomba imha ve rehine kurtarma ekipleri kurmak için kullanıldı. Paraların önemli bir bölümü, dört hükümet ve seçimlere gitti.”

“Yine bu paralarla 10 yeni hapishane inşa edildi, yargıçlara kurşun geçirmeyen makam otomobilleri alındı, Saddam Hüseyin'in kurbanlarının gömülü olduğu toplu mezarlarda incelemeler yapıldı. Irak'ta yıl sonuna kadar 3 bin 600 projenin tamamlanması planlanıyor. Bunların dörtte biri güvenlikle ilgili projeler.”

(BBC Turkish.com'un 3 Ocak 2006 tarihli basın özetlerinden alınmıştır...)

--------------------------------------------------------------------------------------

Hadi gayri

Emekli Orgeneral Kemal Yamak' ın açıkladığı formüle göre, o işler şu biçimde yürüyormuş:

“Gayri nizami harp uzmanı askerler, gayri nizami harp için yetiştirilmiş siviller, siviller arasında özellikle milliyetçiler ve milliyetçiliğini MHP üyesi olarak kanıtlayanlar..”...

Bir de “ABD'den para”.

Formül bu.

Bu formülle ne yapıldı derseniz...

Türkiye'nin komünist olması önlendi! Sovyetler Birliği dahi, Türkiye'yi bir bakıma Küba ile, Balkanlar'daki sultasıyla, Ortadoğu'daki menfaatleriyle takasa sokup “Amerikan nüfuz bölgesi ile NATO standardı” diye kabul etmişken, böyle büyük bir başarı kazanıldı!

Başarı hanesinde... Evlerinin önünde kurşunlanan ve bin bir düşünce, bilgi, deneyim ve iyilikle dolu kafaları kanlar içinde kaldırımlarda parçalanan üniversite hocaları, savcılar, emniyet müdürleri... Evlerinden kaçırılıp boğma telleriyle nefessiz bırakılan bedenlerine bir an önce ceset olmaları için susturucu kusturulan üniversite öğrencileri...

Aynı silahlarla öldürülen solcu ve sağcı gençler...

Kahramanmaraş, Çorum katliamları...

İstanbul Üniversitesi önünde bombayla havaya uçurulan çocuklar...

1 Mayıs'ta Taksim Kazancı Yokuşu'na yığılan 40'a yakın insan...

İşkenceler, idam sehpaları...

Pusular ve yaylım ateşler de mevcut.

Yani, “ülkenin yabancılar tarafından işgalinde gayri nizami harp yürütmek” üzere kurulmuş birtakım birimler ile onlara, devlete yamaklık yapan birtakım sivil örgütlenmeler, esas savaşı, kendilerine düşman seçtikleri kendi vatandaşlarına karşı yürüttüler!

Kıbrıs'ta olan bitenlerin tartışması bir yana...

Kontrgerilla, Gladio isimleriyle anılan, lakin hiçbir hesabı sorulmayan tarih bu işte.

Bunu sanki memleket evlatlarının topyekun ve onca fedakarlıkla katıldığı, sanki ninelerin sırtlarında mermi, dedelerin kağnılarda cephane taşıdıkları bir “İstiklal Savaşı” gibi anlatıyorlar.

Utanacaklarına, kahrolacaklarına, kendi aydınlarını, gençlerini, öğrencilerini katletmiş olmaktan, birbirine sokmuş olmaktan, birbirine kırdırmış ve işkencelerden geçirmiş olmaktan ötürü kanayan vicdanlarıyla çığlık çığlığa özür dileyeceklerine bir de gurur duyuyorlar.

ABD'den para alınmış, “milliyetçi” birileri teşkilata yazılmış, başka birileri “vatan, millet, devlet” adına öldürülmüş...

Oralardan nice çete, nice çete fikri serpilip büyümüş...

Biz, hepimiz bu “Amerikan yamaklığı” ile gurur duyacağız!

Sovyet tahakkümünün alternatifi olarak, sözde demokrasi ve özgürlük maskeleriyle, Latin Amerika'dan Uzakdoğu'ya, Yunanistan'dan Türkiye'ye, katliamları, suikastları, kışkırtmaları, provokasyonları, cinayetleri, darbeleri, işkenceleri, kayıpları yerleştirmiş bu “Amerikan malı” milliyetçilikle övüneceğiz! Ve bu ülkenin milliyetçileri de, bu “Amerikan parası ve NATO standardı” ile yazılmış kanlı geçmişlerinden hiç utanmayacak, onunla hiç hesaplaşmayacak ve hala milliyetçi olacak; kendi insanının çoğundan nefret ederek “vatansever” kalacak.

Bu ülkenin eski siyasetçileri, 70 ve 80'likler ve gençleri o tarihle yüzleşmeden “demokrat” olacak ve öyle kalacak... Askeri, o geçmişten hiç rahatsızlık duymayacak...

İş dünyasının ağır topları, makineli tüfekleri, tankları, kendi çıkarlarını da kollayan bu “ABD yamağı milliyetçilik”e verdikleri maddi ve manevi destekle biriktirdikleri servet, kudret ile burjuvalaşma maharetinin damarlarındaki irinden hiç sıkılmamış olacak.

Gayri nizami ahlakımızı seveyim!

Umur Talu

(Sabah/04 Ocak 2006)