07 Ocak 2006 Sayı: 2006/01 (01)
  Kızıl Bayrak'tan
  Geleceğe umutla bakmak için devrim ve sosyalizm bayrağını yükseltelim!
  MGK toplantısı, Sezer’in mesajı ve yeni “terör” yasaları
  Savaş kundakçıları halkların katili NATO ile birlikte İran saldırısına hazırlanıyor
  OYAK-Arcelor yağma ortaklığı
OYAK şirketleri Güney Kürdistan’da
  TCK’nın 301. ve 305. madde tartışmaları
Özel televizyonlarda Kürtçe yayın
  Özelleştirme saldırısına karşı işçi-emekçi barikatı!
  DİSK Yönetim Kurulu’nun 2005 yılı değerlendirmesi ve 2006 yılı hedefleri üzerine / Yüksel Akkaya
  2005 yılında kamu emekçileri hareketi
  2005 yılı dünyasından bazı kesitler
  Yeni Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde Kürt sorunu... İnkara dayalı devekuşu politikasına devam (Orta sayfa)
  YÖK’ün terör uygulamaları, faşist saldırılar, büyüyen ticari eğitim saldırısı!
  Kızıl Bayrak’ın örnek kullanımı
  Yeni yıl mesajları; Gelecek emeğin olacak!.
  Washington-Tel Aviv şefleri Suriye etrafındaki çemberi daraltıyor
  2005 yılını geride bırakırken.../2
  Hava-İş Eğitim ve ÖrgütlenmeUzmanı Munzur Pekgüleç ile röportaj
  Bültenlerden...
  Sınıf hareketinden...
  Ekim Devrimi ve kültür
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

OYAK-Arcelor yağma ortaklığı

4 Ekim 2005 tarihinde yapılan Erdemir özelleştirme ihalesini pek çok kişi rahatlıkla hatırlayacaktır. Ülke sanayisinin en temel kuruluşlarından biri olan Erdemir'in sermayeye peşkeş çekilebilmesi, işçi ve emekçileri bu yağmaya razı edilebilmesi için aylar öncesinden sahte bir yerli-yabancı sermaye çekişmesi tezgahlanmıştı. Bu konuda yürütülen kampanyada “yerli sermaye”nin bayraktarlığını TOBB, ATO ve ASO gibi işveren örgütleriyle Türk-İş ve Türk Metal'in başındaki ihanet çeteleri yapmıştı. “Kötü adam” rolü ise hükümet ve yabancı tekeller tarafından oynanmıştı. Özelleştirmeye karşı gelişen muhalefet, sendikal ihanet çetelerinin de önemli katkılarıyla “KİT'ler satılamaz/kapatılamaz” çizgisinden, “KİT'ler yabancı sermayeye satılamaz” çizgisine çekilmek istenmiş, bunda belli bir başarı da sağlanmıştı.

Bu kampanya çerçevesinde, ihale günü, TOBB'un başını çektiği Ereğli Ortak Girişim Grubu ile generallerin OYAK'ı yabancı sermayeye karşı “yerli sermaye”nin temsilcileri, yani “ulusal değerleri savunan kahramanlar” olarak sahneye çıktılar. Neticede ihaleyi 2.7 milyar dolarlık en yüksek teklifi veren OYAK kazandı. İhale tamamlandığı anda Ereğli OGG heyetinde yeralan Kibar Holding temsilcisi Serdar Koçtürk ile ASO Başkanı Zafer Çağlayan masadaki Türk bayrağını sallayarak “yerli sermaye”nin “zaferini” kutladılar. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ise ihalenin ardından yaptığı açıklamada “Ne güzel ki Erdemir milli sermayede kaldı. Erdemir'de Türk bayrağının yanına başka bayrak gelmedi. TÜPRAŞ'ı alarak dünya devleri arasına girme yolunda önemli bir adım atan Koç Holding'ten sonra, OYAK Grubu'nun elde ettiği bu başarı, milli sermaye için büyük bir moral ve itici güç olacak” diye konuşuyordu.

İhaleden önceki günlerde ısrarla körüklenen yerli-yabancı sermaye ikilemi, Erdemir ihalesinin sonuçlanmasının üzerinden birkaç gün geçtikten sonra unutuluverdi. Bu doğaldı, çünkü zaten sermayenin yerli-yabancı diye bir sorunu yoktu. “Yerli sermaye”nin temsilcileri olarak geçinenlerin tek sorunu, uluslararası tekellerin ayakları altında ezilmemek, onlar karşısında kendi mevcut çıkarlarını koruyabilmekti. Örneğin metal ve otomotiv sektöründe iş yapan sermaye grupları için hammadde aldıkları Erdemir'de söz sahibi olmak bu yüzden önemliydi. Çıkarlarının korunacağına dair yeterli güvenceleri aldıktan sonra onlar için gerisinin hiçbir önemi yoktu. Nitekim ihaleden sadece birkaç gün sonra, OYAK yöneticilerinin Erdemir özelleştirmesinin parasını ödeyebilmek için yabancı ortak arayışı içine girdiklerini bildiren haberlerin yayınlanması da bunu doğruluyordu.

OYAK'ın bu konudaki uzun uğraşları sonunda meyvesini verdi. Aralık ayının son günlerinde basında yayınlanan haberler, OYAK'ın Erdemir'in hisselerinden bir bölümünü Fransız çelik tekeli Arcelor'a devredeceğini bildiriyordu. “Yerli sermaye”nin kahraman temsilcisi OYAK, Erdemir'i ihalede yarıştığı sözde rakibi Arcelor ile paylaşmak için bir anlaşma imzalamıştı.

Verilen bilgiye göre dünyanın önde gelen çelik üreticilerinden Arcelor tekeli, OYAK adına Erdemir'e sahip olacak Ataer Holding'in hisselerinin yüzde 41'ini satın alacak. Dolayısıyla Arcelor'un Erdemir'in toplamı üzerindeki payı yüzde 20.5 civarında olacak. Halka açık hisselerden bir kısmı da önceden Arcelor tekeli tarafından alınmış olduğu için bu oranın aslında daha da yüksek olacağı, muhtemelen yüzde 30'lara yaklaşacağı ifade ediliyor.

OYAK-Arcelor ortaklığı, ihale sürecinde suni bir biçimde gündeme getirilen “yerli-yabancı sermaye” kutuplaşmasının işçi ve emekçileri kandırmak için tezgahlanan bir oyundan ibaret olduğunun ispatıdır. İhale sürecinde Erdemir'i yabancılara kaptırmamak uğruna atıp tutan, ortak girişim grupları kuran “yerli sermaye” temsilcilerinin bu son anlaşma karşısında sessiz kalmaları ise bu oyunda gönüllü biçimde yeraldıklarını, dolayısıyla tam da kendi sınıflarına yakışır bir ikiyüzlülük içinde olduklarını göstermiştir.

Yerli ve yabancı sermaye sahte ikilemi Erdemir için geride kalmıştır. Çünkü deyim uygunsa takke düşmüş, kel görünmüştür. Yerlisiyle yabancısıyla sermayenin yağma ve sömürü peşinde olduğu, gerektiğinde her türlü ortaklık ve işbirliği içine girmekten kaçınmayacakları bir kez daha açığa çıkmıştır. Erdemir özelleştirmesinden geriye kalan en büyük ders budur; yerli ya da yabancı, sermaye sermayedir. İşçi sınıfının kendi çıkarlarını koruyabilmesi, bu tür sahte ayrımlara takılmadan yağma ve sömürüye karşı mücadeleyi yükseltmesine bağlıdır.

---------------------------------------------------------------------------------------

Adana BDSP'nin asgari ücret çalışmalarından...

Asgari ücretin belirlenme tartışmaları sırasında BDSP olarak Adana'da “Sefalet ücretini kabul etmiyoruz! İnsanca yaşamaya yeten asgari ücret istiyoruz!/BDSP” ve “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!/BDSP” imzalı afişlerimizi Özbucak, Bossa, Yeni Sanayi, Karşıyaka Sanayi, Şakirpaşa, Yurt Mahallesi, Evren Sitesi, Baraj Yolu Meydan, Dumlupınar, Obalar Caddesi ile işçi servislerinin yoğun olarak geçtiği Metro ve Yüreğir köprüleri ve Çarşı Merkezi'ne yaygın bir şekilde yaptık.

Bildirilerimizi ise Özbucak, Güney Sanayi, Tekel, Şakirpaşa ile tek tek işyerlerine girerek, Karşıyaka ve Şakirpaşa sanayisine yoğun bir dağıtım yaptık. Sanayide çalışan birçok işçiyle birebir sohbet gerçekleştirdik. Çalışmalarımızı tüm hızıyla sürdürüyoruz.

BDSP çalışanları/Adana

------------------------------------------------------------------------------------------

Asgari ücret çalışmamız güçlenerek sürüyor!

Asgari ücret belirlenmeden önce başlamış olduğumuz imza kampanyasına zam oranı belirlendikten sonra da devam ediyoruz. İmza kampanyasıyla birlikte sesimizi bölge işçilerine taşıyarak onların tepkilerini açığa çıkarmak için uğraşıyoruz.

Bir süredir İMES'in önünde açtığımız imza standını 31 Aralık günü bölgemizdeki işçilerin yoğun bir şekilde kullandığı Dudullu merkezine, yılbaşı alışverişinin olduğu saatlerde taşıdık. Emekçilerden oldukça olumlu tepkiler aldık. Birebir diyalog kurduğumuz birçok işçi İMES ve çevresinde çalışıyordu. Bu diyaloglarda yeni insanlarla tanışma imkanı yakalamış olduk. Asgari ücret üzerinden başlattığımız tartışmaları genel sorunlarla birleştirdik. Megafonla yapılan konuşmalarda asgari ücretin belirlenmesinde işçi ve emekçilerin söz sahibi olması gerektiğini vurguladık. İşçilerin tepkisiz kaldığı için sermayenin 30 YTL'lik zammı reva gördüğünü anlattık. Açlık ve yoksulluk sınırlarına dikkat çekerek yapılan zammın insanca yaşayabilmemiz için yeterli olmadığını ifade ettik. İşçi sınıfının uğrunda mücadele etmesi gereken somut taleplerini sıraladık. İşçi ve emekçileri somut mücadeleye çağırdık.

10 kişilik ekibimizle yaptığımız bu çalışmada önlüklerimiz ve coşkumuzla çevredekilerin dikkatini çekmeyi başardık. Arkadaşlarımızın bir kısmı dönüşümlü olarak ajitasyon konuşmaları yaparken, diğerleri de çevreye dağılarak birebir sohbetler eşliğinde imza topladılar. Bir yandan da zam belirlendikten sonra hazırladığımız bildiriyi dağıttık. İmza atanların birçoğu tepkisini “çok yapmışlar”, “hiç yapmasalarmış” şeklinde dile getirdi. Yaklaşık iki saat boyunca 400'ü aşkın imza topladık.

Bu deneyimimiz bizlere gösterdi ki, tek başına stand açarak masabaşında oturmakla imza toplamak yeterli olmuyor. Standın dışında işçi ve emekçilerle birebir sohbetler daha çok ilgi topluyor. Nitekim bu yolla aldığımız imzalar masadakinden daha fazla oldu. Aynı zamanda kitle çalışmasında yeni bir deneyim kazanmamızı sağladı.

Önümüzdeki süreçte de düşük ücret sorunu üzerinden yürüttüğümüz çalışmalara hız vererek daha fazla işçiyi bu konuda taraf olmaya, tepkisini göstermeye çağıracağız.

İMES'ten sınıf bilinçli bir işçi