07 Ocak 2006 Sayı: 2006/01 (01)
  Kızıl Bayrak'tan
  Geleceğe umutla bakmak için devrim ve sosyalizm bayrağını yükseltelim!
  MGK toplantısı, Sezer’in mesajı ve yeni “terör” yasaları
  Savaş kundakçıları halkların katili NATO ile birlikte İran saldırısına hazırlanıyor
  OYAK-Arcelor yağma ortaklığı
OYAK şirketleri Güney Kürdistan’da
  TCK’nın 301. ve 305. madde tartışmaları
Özel televizyonlarda Kürtçe yayın
  Özelleştirme saldırısına karşı işçi-emekçi barikatı!
  DİSK Yönetim Kurulu’nun 2005 yılı değerlendirmesi ve 2006 yılı hedefleri üzerine / Yüksel Akkaya
  2005 yılında kamu emekçileri hareketi
  2005 yılı dünyasından bazı kesitler
  Yeni Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde Kürt sorunu... İnkara dayalı devekuşu politikasına devam (Orta sayfa)
  YÖK’ün terör uygulamaları, faşist saldırılar, büyüyen ticari eğitim saldırısı!
  Kızıl Bayrak’ın örnek kullanımı
  Yeni yıl mesajları; Gelecek emeğin olacak!.
  Washington-Tel Aviv şefleri Suriye etrafındaki çemberi daraltıyor
  2005 yılını geride bırakırken.../2
  Hava-İş Eğitim ve ÖrgütlenmeUzmanı Munzur Pekgüleç ile röportaj
  Bültenlerden...
  Sınıf hareketinden...
  Ekim Devrimi ve kültür
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İşçiye emekçiye sefalet ücreti...

Uşaklara ve eli kanlı katillere döne döne zam!

Geçtiğimiz günlerde asgari ücrete %8'lik bir zam yapıldı. İMF uşağı hükümet “bütçede sıkıntı var, enflasyon düşük, %8 enflasyon seviyesine göre ayarlanan bir zam” diyerek kendini savunmuştu. Biz işçi sınıfı olarak aslında herşeyin farkındayız. Tam aynı döneme gelen başka bir zam olayında göze çarpan yalanlara şöyle bir bakalım. Bir emeklinin maaşı 550 YTL'yi geçmezken, binlerce insanın katili Kenan Evren'in ve 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in (onun da katillikte K. Evren' den aşağı kalır bir yanı yoktur) 8.440 YTL emekli maaşı almalarına karar veriliyor. Nasıl oluyorsa ekonomide açık var, enflasyon düşük ama katillere hizmette sınır yok! Çünkü onlar sistemlerini ayakta tutmak için binlerce devrimcinin, işçi ve emekçinin kanını dökmüşlerdir. Bugün aldıkları ise döktükleri kanın ödülüdür!

Bununla yetinmeyen devlet, emekli Genelkurmay başkanına 3.940 YTL, emekli başbakanlara, örneğin 19 Aralık, Ulucanlar katliamının mimarlarından biri olan Bülent Ecevit'e 6.330 YTL maaş ödemektedir. Aynı şekilde Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Yıldırım Akbulut, Necmettin Erbakan gibi işçi ve emekçi kanı emenlere devlet aylık 6.330 YTL emekli maaşı hak görmüştür. Bu maaşlar 6 ay için geçerlidir. 6 ayda bir bunların maaşına yeniden zam yapılır.

Emekli milletvekillerine de iyi bir maaş verilmiştir. Adı üstünde onlar milletin vekili. Bizler için mecliste birbirlerini yiyip, küfür ediyorlar. Bir sürü işlevi olmayan komisyon kuruyorlar. (Şemdinli, 19 Aralık katliamlarını araştırma komisyonları gibi) Onlara da 3.400 YTL emekli maaşı veriliyor. Daha sayamadığım emniyet müdürü, yarbay, albay, orgeneral, oramiral gibi birçok katilin emekli maaşı da 2 ila 4 bin YTL arasında belirlenmiştir.

Şimdi bir de emekli olmayan, hala bu ülkeye “hizmet” verenlere bakalım. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in maaşı, Ocak ayından itibaren 14.150 YTL'ye çıkarılacak, Tayyip Erdoğan'ın maaşı ise 7.690 YTL olacaktır. Bu satılmış uşaklar aylık milyarlarca maaş alırken işçilere 380 YTL'yi reva görüyorlar.

Bir emekli memura aylık 591 YTL maaş reva görülüyor. Yukarıda bahsettiğimiz katillerin aldığı bir aylık maaşı, bir işçi ya da memur bir yılda alamıyor. Ayrıca bunların arabalarının benzininden, giysilerine kadar tüm masrafları devletin bütçesinden karşılanıyor. Yani yine işçinin cebinden çalıyorlar. Ücretlerimizden kesilen vergilerle bu katillerin paraları ödeniyor.

Bu liste 30 Aralık günü s gazetesinde yayınlanmıştır. Listede 30 tane katilin ismi geçiyor. Ben bazılarını saydım. Listenin en sonunda ise, 591 YTL ile memur maaşı yeralıyor. Listeye girmeye hak bile kazanamayan işçi emeklisi listede yok. Çünkü işçilerin emekli olması imkansız hale getirildi.

Bizlere açlığı, sefaleti dayatanlar, medyada pembe yalanlarla ekonominin düzeldiğini anlatıyorlar. Ama bunlara kim inanır ki? Her gün biz işçiler fatularımızı, kiramızı nasıl ödeyeceğiz diye düşünüyoruz. Her gün fabrikada kapının önüne koyulma korkusu ile yaşıyoruz. Onlara kendilerine milyarları hak görüyorlar. Ve görevleri bitine kadar maaşları haricinde kazandıklarıyla ömür boyu sefahat içinde yaşıyorlar. Bir de onlara emekli maaşı ödeniyor.

Bunların hesabını soracak olan bizleriz. Bu asalak takımı bizlerin sırtından geçiniyor. Attığımız her adımdan alınan vergilerle sırtımıza ağır bir yük bindiriliyor. Artık ayağa kalkmamızın zamanı gelmiştir. Bizler sessiz kaldıkça onlar daha da saldıracaklar. Bu saldırılara dur diyelim. Bunların hesabını soracak olan işçi sınıfıdır. İşçi sınıfı mücadele sahnesinde yerini aldığı zaman bu katillere en iyi yanıt verilecektir. Ve cezalarını çekeceklerdir.

Bir işçi/İzmir

---------------------------------------------------------------------------------------

Bursa'daki iş cinayetini teşhir ettik

30 Aralık günü Bursa'nın merkez Nilüfer ilçesine bağlı Yaylacık Mevkii'nde Lokman Özay'ın sahibi olduğu, Özay Grup Tekstil Fabrikası'nda meydana gelen faciada 5 işçi kardeşimiz katledildi. Yetkililer buna “iş kazası” dediler. Fakat biz bunun bir “iş kazası” değil cinayet olduğunu çok iyi biliyoruz. Çıkan yangında 5 işçi kadın öldü. Bu katliama sessiz kalmamak için Ankara işçi Bülteni İşçiden İşçiye çalışanları olarak bir özel sayı çıkardık. Tekstil fabrikalarının yoğun olduğu Balgat'ta 500 adet dağıttık. Tekstil işçilerinin ilgisi diğer dağıtımlara oranla daha fazlaydı. Özellikle ölen işçi kardeşlerinin kendi çalıştıkları sektörden olması ilgiyi daha da artırdı.

Bu deneyim bizim için anlamlıydı. Böylesi müdahaleler, hem işçilerin dikkatini daha çok çekiyor ve sınıfa dönük çalışmamız genel propaganda-ajitasyon yönüyle süreklilik kazanmış oluyor. Hem de patronların daha fazla kâr hırsı uğruna yaptıklarını teşhir etmiş oluyoruz. Ayrıca işçilerle temas noktalarımızı geliştirmiş oluyoruz. Birçok işçinin “Siz işçi bültenini de çıkaranlar değil misiniz?” diye sorması bu gözlemimizi doğrulamaktadır.

Bu türden gündemleri, sınıfa çeşitli araçlarla müdahale etmenin olanağına çevirmek en önemli görevlerimiz arasındadır.

Ankara İşçi Bülteni çalışanları

Ankara İşçi Bülteni bildirisinden....

Tekstil işçisi kardeşler!

Düşük ücretlerle çalıştırılan, sigortası olmayan, fazla mesailerle makineye dönüştürülen ve saymakla bitmeyecek kadar sorun yaşayan tekstil işçileri; Bursa'da beş işçinin başına gelenler yarın sizin de başınıza gelebilir!

Orada yaşananlar ilk değildi. Adına iş kazası dedikleri cinayetlerde her gün birileri can veriyor. Dünyada her gün 5 bin kişi iş kazasında can veriyor. Evet, yanlış okumadınız beş bin kişi. Ayrıca yangında ölenlerin çocuk yaşta ve birinin hamile olması patronların yasa ve yönetmelik tanımadığını bir kez daha gösterdi. Patronlar iş yasalarını istedikleri gibi kullanıyorlar, işlerine gelmediği zaman rafa kaldırıyorlar. İçinde yaşamaya çalıştığımız adına kapitalizm denen sermaye düzeninde en küçük haklar dahi dişe diş mücadele yoluyla kazanılıyor. Ve yasalar bizim haklarımızı korumaya yetmiyor.

Yaşanan bu olay bizlere bir kez daha sermaye düzeninde işçilerin hiçbir değeri olmadığını acı bir şekilde gösteriyor.

Bu olayın sorumlusu sermaye düzenidir. Patronlar daha fazla kâr etme uğruna basit önlemleri almayarak, bizim hayatımızı tehlikeye atıyorlar. Bizi sefaletin dipsiz kuyusuna sürükledikleri yetmiyormuş gibi ölüme terkediyorlar. İşçi sınıfı olarak bu facia bizi derinden sarsmıştır. Çalışma koşullarımız her yerde aynı. Bu olay bir kader değildir. Kaderimizi elimize alabiliriz. Böyle bir katliamı bir daha yaşamak istemiyorsak sınıf kardeşlerimizle birlik olup patronlara karşı birlik olmalıyız. Örgütlü olan bir işçi sınıfı yenilmezdir.

İşçiden İşçiye Ankara İşçi Bülteni

-------------------------------------------------------------------------------------------

Bursa'da 5 kadın işçi yangında öldü...

İş cinayetlerinde bu kaçıncı ölüm?

Bursa'da, ev tekstili üretimi yapan Özay Grup Tekstil İthalat ve İhracat Fabrikası'nda geçtiğimiz hafta gece yarısı çıkan yangında 5 kadın işçi yanarak yaşamını yitirdi. Olayın bir gün sonrasında burjuva basın bu “acılı” haberi verirken ölümlerin sebebini de buldu. Burjuvazi gazeteleri manşetlerine “işçiler paniklediler, orta kapıdan değil de ana kapıdan çıkmaya çalıştıkları için dumandan boğuldular, fabrika müdürü camı kırın, atlayın dedi yapmamışlar” vb. açıklamaları taşıdı. Ellerinden gelse fabrikayı işçiler yaktı diyerek suçu üzerlerinden atacaklar. Böylece gerçek suçun ve suçlunun üzerini örtecekler.

İşçiler paniklemeseler, ana kapıdan çıksalar yahut camı kırmayı başarsalar ve tüm bunların sonucunda 5 işçi ölmemiş olsa dahi bu burjuvazinin suçunu örtemeyecek! Bursa'da yaşanan olay bir kez daha yaşananın kaza değil, bile bile katliam olduğunu gösterdi.

Özay Grup Tekstil'de 150 işçi çalışıyor. Çoğunluğu kadın. Üstelik bunların bir kısmı çocuk denebilecek yaşta. Yanarak yaşamını yitiren Ayşe Deniz Dalan gibi işçilerin %70'i sigortasız. Tıpkı Türkiye'de kayıt dışı çalışmanın yaygın olduğu tekstil sektöründe çalışan onbinlerce işçi gibi... Yapılan iş gereği koruyucu önlemlerin alınması gerektiği fabrikada işçinin sağlığından ve güvenliğinden, koruyucu önlemlerden bahsetmek mümkün değil. Hangi sektörde olursa olsun binlerce fabrikada olduğu gibi...

Bu sorunlar ne Bursa'da, ne de sadece tekstil sektöründe yaşanıyor. Bu koşullar bugün burjuvazinin birçok sektörde uyguladığı ve tüm çalışma yaşamına yaydığı insanlık dışı koşullardır.

Bu katliamın tek sorumlusu Özay Tekstil patronu değildir. Numan Özay'ın mensubu olduğu sınıfın kendisi, onun devleti ve tüm kurumlarıdır. Sigortasız işçi çalıştırdığı için SSK, Özay Tekstil'e soruşturma başlatmış. Anlaşılan göstermelik de olsa bu işlemlerin başlatılabilmesi için 5 işçinin ölmesi, bir o kadarının da yaralanması gerekiyormuş. Kapitalizmin adaleti bu işte!

Bursa'da yanan, madenlerde göçük altında kalan, tersanelerde iş kazalarında parçalanan bedenler için, kapitalizmin yokettiği milyonlarca yaşam için bu düzeni değiştirme borcumuz var!

Ümraniye'den bir işçi