07 Ocak 2006 Sayı: 2006/01 (01)
  Kızıl Bayrak'tan
  Geleceğe umutla bakmak için devrim ve sosyalizm bayrağını yükseltelim!
  MGK toplantısı, Sezer’in mesajı ve yeni “terör” yasaları
  Savaş kundakçıları halkların katili NATO ile birlikte İran saldırısına hazırlanıyor
  OYAK-Arcelor yağma ortaklığı
OYAK şirketleri Güney Kürdistan’da
  TCK’nın 301. ve 305. madde tartışmaları
Özel televizyonlarda Kürtçe yayın
  Özelleştirme saldırısına karşı işçi-emekçi barikatı!
  DİSK Yönetim Kurulu’nun 2005 yılı değerlendirmesi ve 2006 yılı hedefleri üzerine / Yüksel Akkaya
  2005 yılında kamu emekçileri hareketi
  2005 yılı dünyasından bazı kesitler
  Yeni Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde Kürt sorunu... İnkara dayalı devekuşu politikasına devam (Orta sayfa)
  YÖK’ün terör uygulamaları, faşist saldırılar, büyüyen ticari eğitim saldırısı!
  Kızıl Bayrak’ın örnek kullanımı
  Yeni yıl mesajları; Gelecek emeğin olacak!.
  Washington-Tel Aviv şefleri Suriye etrafındaki çemberi daraltıyor
  2005 yılını geride bırakırken.../2
  Hava-İş Eğitim ve ÖrgütlenmeUzmanı Munzur Pekgüleç ile röportaj
  Bültenlerden...
  Sınıf hareketinden...
  Ekim Devrimi ve kültür
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

OYAK şirketleri Güney Kürdistan'da...

“Kırmızı çizgiler”i bırak, yeşil dolarlara bak!

Bundan çok değil üç-beş ay önce, Türkiye'nin Irak'la ilgili politikalarından bahseden herkes o ünlü “kırmızı çizgiler” konusunda da bir şeyler söylemeden geçemezdi. “Kırmızı çizgiler” politikasının öncülüğünü ve savunuculuğunu, sermaye düzeninin en temel kurumu olan ordunun başındaki generaller yapıyorlardı. Generaller her konuşmalarında bu “kırmızı çizgiler”e vurgu yapmayı, onları çiğnetmemek için ne büyük bir kararlılık içinde olduklarını ifade etmeyi pek severlerdi.

Örneğin Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin kurulması Türkiye'nin “kırmızı çizgileri”nin aşılması anlamına geliyordu. Türkiye böyle bir gelişmeyi asla kabul etmeyeceğini ve savaş nedeni sayacağını açıkça ilan etmişti. Sermaye düzeninin sözcüleri ve koruyucuları, tabii en başta da generaller bu politikanın gereği olarak Kürt halkına karşı her türlü düşmanlığı sergilediler. Kürt halkını aşağılamak, Güney Kürdistan'daki devletleşme çabalarını engellemek için her türlü uğraşıyı ortaya koydular. Öyle ki, kurulması muhtemel bir Kürt devleti Türkiye'nin bir numaralı düşmanı durumundaydı.

Fakat köprülerin altından çok sular aktı. Güney Kürdistan'da, ABD emperyalizminin de koruyup kollamasıyla devletleşme süreci ileri bir aşamaya geldi. Bu arada Türk devletinin Güney Kürdistan'a dönük müdahale istekleri ABD emperyalizmi tarafından kabul görmedi. Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesi bunun sembolik bir ifadesiydi. Sonuçta Güney Kürdistan'da ABD ne istiyorsa o oldu, Türkiye'nin kırmızı çizgileri pembeleşti, bu politikayı savununlar ise morardı.

Fakat haberler generallerin Güney Kürdistan'a karşı olan ilgilerinde bir azalma olmadığını gösteriyor. Değişen şey sadece bu ilginin rengi. Geçmişte bu ilginin nedeni “kırmızı çizgiler”di ya da öyle göstermek işlerine geliyordu. Şimdi ise ordunun başındaki generaller daha ziyade bu bölgede yapacakları yatırımlarla, kazanacakları yeşil dolarlarla ilgileniyorlar.

Generallerin holdingi OYAK Güney Kürdistan'da

Fırat Haber Ajansı (ANF) geçtiğimiz hafta bir haber yayınladı. Habere göre, bugüne kadar Türkiye kökenli yaklaşık 600 firma Güney Kürdistan'da iş yapmak için başvuruda bulunmuş. Bu firmalardan 200 tanesi Kürt yönetiminden onay almış ve bölgeye 2 milyar dolara yakın bir ihracat gerçekleştirmiş. Kürt yetkililerin verdiği bilgilere göre, Güney Kürdistan'da tüketilen ürünlerin yüzde 90'ını Türkiye'den ihraç edilen mallar oluşturuyor.

Güney Kürdistan'da iş yapan Tük firmaları arasında Arçelik, Ülker, Vestel, İstikbal gibi bazı büyük şirketler de var. Fakat hiç şüphe yok ki bu şirketler arasında en ilgi çekici olanlar, ortakları ve yöneticileri arasında Kürt halkına düşmanlıkta sınır tanımayan generallerin ve general eskilerinin bulunduğu Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK) ve ona bağlı taşeron şirketler. Fırat Haber Ajansı'nın haberi, kendini gizlemek için pek çok taşeron şirket kullanan OYAK'ın, Güney Kürdistan'da hatırı sayılır ölçüde faaliyet yürüttüğünü, buraya çimento, yapı malzemeleri ve kağıt ürünleri sattığını ve bu işlerden büyük kârlar elde ettiğini ortaya koyuyor.

Generallerin holdingi OYAK, Güney Kürdistan'daki faaliyetlerinde kendi adına iş yapmaktan ziyade aracı ya da taşeron firmalar kullanmayı tercih ediyor. Basra ve Başkent Uluslararası Nakliyat ve Dış Ticaret Ltd Şirketi, RE-BA Dış Ticaret Ltd. Şirketi, Nur Ticaret, Fefoğlu, Yüksel, Barkınlar, Saki İthalat ve İhracat Gümrükleme Nakliyat Sınır Ticareti gibi şirketler OYAK'a bağlı olarak bölgede ticari faaliyette bulunuyorlar. Bunların yıllık ticaret hacimlerinin 14 milyon dolar civarında olduğu söyleniyor.

OYAK, çimento ve yapı ürünleri ihracatında OYKA isimli firmayı kullanıyor. Türkiye'de OYAK'a ait çimento fabrikalarında üretilen çimentolar, Güney Kürdistan'a gönderilerek en önemli kentlerin yeniden inşasında kullanılıyor. OYAK her yıl bölgeye 6 bin ton torbalanmamış (dökme) çimento gönderiyor ve sadece çimento ihracatından 9 milyon dolar kazanıyor. Bunun yanında OYAK yılda 3 bin 600 ton çimentoyu gümrükte Kürt yönetimine hibe ediyor. Hibe edilen çimentolar okul yapımında kullanılıyor veya yönetim tarafından ihtiyacı olanlara dağıtılıyor. OYAK'a bağlı OYTAŞ ise çeşitli kentlerde inşaat faaliyetleri yürütüyor. Güney Kürdistan Parlamentosu ek binaları, yeni bakanlık konutları ve Kürt Emniyet Sarayı gibi inşaatlar bu şirket tarafından yapılıyor. OYAK'ın inşaat alanında kullandığı bir diğer taşeron firma da 77 İnşaat adını taşıyor. Bu şirket de Güney Kürdistan'da pek çok inşaat işini yürütüyor.

OYAK'ın bölgedeki tek faaliyet alanı çimento ve inşaat sektörü değil. OYAK'a bağlı OYKA Kağıt Sanayi adlı şirket, Güney Kürdistan'ın kağıt ihtiyacının tamamını karşılıyor.

OYAK ve bağlı şirketler Güney Kürdistan'da yaptıkları işlerden dolayı her yıl yaklaşık 720 bin dolar gümrük vergisi ödüyorlar. Bu para Güney Kürdistan bütçesi için önemli bir katkı anlamına geliyor.

Her şey yağma ve talandan daha fazla pay almak için!

OYAK'ın da bir sermaye grubu olduğunu düşündüğümüzde aslında bütün bunlarda bir terslik yok. Kapitalizmin kuralları gereği her şirket, her sermaye sahibi daha fazla kâr elde edebileceği yatırım ve pazar alanlarının arayışı içindedir. Sermaye bu konuda yasa ya da kural, sınır veya engel tanımaz. Buradan bakıldığında da OYAK'ın şu ya da bu ülkede ve tabii Güney Kürdistan'da yatırım yapmasının, ticari faaliyette bulunmasının garipsenecek bir tarafı yoktur.

Fakat OYAK'ın sahibi herhangi bir sermayedar değildir. Generallere ve general eskilerine ait bir holding olması OYAK'ı diğerlerinden farklı kılmaktadır. O generaller ki, daha düne kadar yatıp kalkıp Güney Kürdistan'da kurulacak bir Kürt devletinin, Türkiye'nin “milli çıkarları” için ne büyük bir tehlike oluşturduğunu tekrarlayıp durmaktaydılar.

Meğerse bu pek vatansever generaller, para kokusunu alınca, yeşil dolarların ucunu görünce Güney Kürdistan'daki devletleşmeyi herkesten önce tanımışlar. Bir taraftan “kırmızı çizgiler” diye bağırıp savaş çığırtkanlığı yaparken, diğer taraftan Kürt yönetimiyle ihracat ve ticaret anlaşmaları yapmaya soyunmuşlar.

Generaller askere giden emekçi çocuklarına “herşey vatan için” diye bağırarak koşmayı ve Kürt halkına düşmanlık yapmayı öğretiyorlar. Kendileri, kendi şirketleri ise “herşey para için” diye bağırarak Kürdistan'a koşuyorlar. Fazla söze gerek yok. Bu olay sermaye için ve sermaye sınıfının organik bir parçası olan generaller takımı için daha fazla sömürü ve kârdan yüce bir değer olmadığını en açık bir biçimde anlatıyor.