Siyonistler Arafat şahsında Filistin
direnişini hedef alıyor...
Filistin halkı siyonist saldırganlığa,
emperyalist ikiyüzlülüğe karşı direniyor!
İsrail barışın önündeki engeli
kaldırmaya mı çalışıyor?
Geçen hafta kasap Şaron başkanlığında toplanan İsrail güvenlik kabinesi, Filistin lideri Yaser Arafatın sürgüne gönderilmesi yönünde bir ilke kararı aldı. Ancak oluşan büyük tepki de gözetilerek, bu yönde hemen harekete geçilmeyeceği de vurgulandı.
Şaronun bir yardımcısı, siyonistlerin asıl niyetlerini dolaysız bir şekilde şöyle ifade etti: Arafatın öldürülmesi gündemimizde, sorun bu kararın nasıl ve ne zaman hayata geçirileceğidir. İsrail Savunma Bakanı Şaul Mofazın sözleri ise bu kanlı tabloyu tamamlıyor: Bu sorunu yıl sonuna kadar halledeceğiz... Vatandaşlarımızın güvenliği için Arafatı sürgüne göndermemiz lazım. Bana sorarsanız bunu yapmalıyız. Ortadan kaldırılırsa bile bana göre hava hoş.
İsrail hükümeti aldığı bu küstahça kararı, Arafatın barışın önünde engel olduğu gerekçesine dayandırıyor. Siyonistler, Arafat iktidardayken, Filistinlilerle barış için hiç şans olmadığını savunurken Şaronun yardımcısı Ehud Olmert, İsrail, barışa engel oluşturan Arafattan kurtulma kararı aldı... Seçeneklerden ilki sürgün. Arafatı cezaevi şartlarında tecrit etmek, ikinci seçenek. Üçüncü seçenek ise, Arafatı öldürmek diyor.
Siyonistlerin açıklamaları, barış için Arafatı etkisizleştirmek zorundayız mealindeki teranelerden ibaret değil elbette. Kasap Şaron ile diğer İsrailli yöneticiler tarafından açığa vurulan kirli niyetlere bakıldığında amacın barış değil, Filistini tam bir kan gölüne çevirme pahasına tüm Arapları sürgüne göndermek olduğu anlaşılıyor. Siyonist gazete Jerusalem Postta çıkan yazıda, Mümkün olduğunca çabuk ve çok sayıda Hamas ve İslami Cihad liderini öldürme çağrısı yapıldı. Gazete, Yaser Arafatı da öldürmeliyiz, çünkü dünya bize başka bir alternatif bırakmadı ifadesine yer verdi.
Yeni bir ateşkesi reddeden Şaronun makamından yapılan açıklamada, Başbakan güvenlik makamlarından, terör örgütlerinin mümkün olan tüm araçlar kullanılarak elimine edilmeleri yolunda durmaksızın eylemde bulunmalarını istedi denildi. Açıklamaya göre Şaron, İsrail güvenlik güçlerinin bu saldırıları, Filistin yönetiminin terörist örgütleri dağıtma ve ortadan kaldırma yönünde içtenlikle hareket ettiğinin İsrail hükümeti tarafından hissedilmesine değin, gece-gündüz devam etmesi gerekir kararlılığı içinde. Ahmed Kureyin Başbakanlığa seçilmesine İsrailin karışmayacağı belirtilen açıklamada, ama biz, yalnızca terör örgütlerini gerçekten dağıtmayı ve ortadan kaldırmayı benimsemiş bir başbakan ile müzakere yaparız denildi.
Siyonistlerin gittikçe azgınlaşıp küstahlaştığına işaret eden bu açıklamalar, İsrailin asıl amacının Filistin direnişini kanla bastırmak, Filistin yönetimini tamamen ortadan kaldırmak, ardından da Filistin halkını Filistinden topyekûn sürmek olduğunun bir yeniden itirafıdır.
Filistin halkının katledilmesi
emperyalistlerin umurunda mı?
İsrail ordusunun Filistindeki vahşi icraatları rutin bir şekilde devam ettiği halde, hiçbir emperyalist/kapitalist devletin ilgisine mazhar olmuyor. Bu vahşeti her açıdan destekleyen, finanse eden ABD emperyalizmi bir yana, insan hakları, demokrasi, özgürlük gibi kavramları ağızlarından düşürmeyen uygar batı devletlerinden de herhangi bir çatlak ses çıkmıyor. Zira Filistin söz konusu olunca Avrupa Birliği ülkeleri, üç maymunları oynuyor. Filistin halkına karşı uygulanan soykırıma sessiz kalarak onay verenler, utanmadan/sıkılmadan halen teröre karşı mücadeleden söz edebiliyorlar.
Siyonist katiller ne zaman ki doğrudan Arafatı hedef aldılar, sessizlik birden bozuldu. BMden AB ülkelerine, Rusyadan gerici İslam ülke rejimlerine kadar hepsi birden Arafata sahip çıktı. İsraile çağrılarda bulunan bu güçler, dostları Şarondan, Arafata karşı herhangi bir saldırıya geçmemesini istediler.
İnsanın gözlerini yaşartacak bu ilgi de neyin nesi? Yoksa bu devletler siyonist katliam politikasına tavır mı alıyor? Soruların yanıtı yapılan açıklamalarda mevcuttur. Hem de gayet açık ifadelerle. Gerçekte ne Arafatın sürgüne gönderilmesi veya öldürülmesi, ne de İsrail ordusundaki keskin nişancıların Filistinli çocukları başlarından vurarak öldürmeleri emperyalist/kapitalist dünyanın umurundadır.
O halde onları kaygılandıran asıl mesele nedir? Yanıt emperyalist merkezlerden ve onların uzantısı ülkelerden yapılan şu tür açıklamalarda gizli:
İsrailin bu kararı bölgedeki durumu iyileştirmeye yardımcı olmaz. Taraflar sakin olmalı. Bu uygulama bölgede olumlu gelişme sağlamaz. Bu, sadece Arafata daha geniş manevra alanı verilmesi sonucunu doğurur. Arafatın sürgüne gönderilmesi ihtiyatsızlık olacak. Filistin lideri Yaser Arafatın sürgüne gönderilmesi ciddi bir siyasi hata. Arafatın sürgüne gönderilmesinin yol açabileceği sonuçların değerlendirilmesi gerek. Şu anda gerginliğin tırmanmasına yol açacak türden eylemlerden kaçınması gerektiği bir dönemden geçiliyor. Durumun zaten çok karışık olduğu bölgede, İsrailin kararı son derece olumsuz sonuçlar doğurabilir. Ortadoğuda barış sürecini olumsuz yönde etkileyecek adımlardan kaçınılması gerekir, vb., vb.
Bu ifadeler gerici güç odaklarının asıl kaygılarını dile getiriyor. Görüldüğü gibi kaygılarda tam bir uyum söz konusu. Temel mesele, petrol bölgesi Ortadoğuda istikrarın bozulmamasıdır. İsrail Filistini yakıp yıkabilir, binlerce insanı daha öldürebilir, kentleri, kasabaları, köyleri F-16 savaş uçaklarıyla bombalayabilir. Bu barbarlığa ne Birleşmiş Milletlerin, ne Avrupa Birliğinin, ne Rusyanın, ne Arap Birliği ülkelerinin, ne de İslam Konferansı Örgütünün kayda değer bir itirazları bulunmuyor. Aslında Arafatın sürgün edilmesi ya da öldürülmesine de itirazları yok. Önemli olan zamanlamanın iyi ayarlanması.
Bunun farkında olan siyonistler, yapılan eleştirilere rağmen, İsrailin Arafattan kurtulma kararını değiştirmeyeceğini resmen açıkladılar.
Filistin halkı Arafat şahsında direnişe sahip çıkıyor
Oslo Barışı ile birinci intifadayı bitiren, İsrail-ABD ve CİA ile işbirliği yapan Arafat ile ekibinin, Filistin halkından aldıkları destek alt seviyeye inmişti. Ancak ABD-İsrail ittifakı, Mahmut Abbası güçlendirmek amacıyla Arafata yüklenince, halk Arafata verdiği desteği arttırdı. Ayrıca uzlaşmacı çizgisine rağmen Arafat, Filistin direnişinin önde gelen sembollerinden biridir. Zaten Şaron hükümeti tarafından alınan kararın temel hedefi de Filistin direnişidir.
Siyonist zorbalığa karşı onbinlerce Filistinlinin Arafata sahip çıkması bu bilincin yansıması olduğu gibi, direnişin de devam edeceğine dair bir kararlılık gösterisidir. Yapılan gösterilerde, Tanklardan korkuyor musunuz... Hayır! Şarondan korkuyor musunuz... Hayır! şiarlarını haykıran Filistinliler siyonist katillere meydan okudu. Filistinli direnişçiler de, Arafata zarar verilmesi durumunda İsraile karşı eylemlerin yoğunlaşacağını duyurdular.
Bütün bunlardan güç alan Arafat, kimsenin kendisini kovamayacağını, sürgüne gitmektense ölümü tercih ettiğini açıkladı.
İsrailin aldığı karara sert tepki göstermelerine rağmen Filistin yönetimi uzlaşmacılığa, emperyalist güçlerden medet ummaya ve çözüm beklemeye devam ediyor. Yönetimin Arap Birliği daimi temsilcisi Muhammed Sobei, İsrail-Filistin barış sürecinin destekçisi olarak Washingtonun, İsrailin bu kararında büyük bir sorumluluk payı vardır. ABD hükümetinin, İsrailin bu tür bir kararı hayata geçirmesini kesin olarak engelleyeceğini açıklaması gerekmektedir dedi. Sobei, BM, AB, ABD ve Rusyadan oluşan Dörtlere de İsraili bu kararından vazgeçirmesi için derhal harekete geçmeleri çağrısında bulundu.
Filistin halkı ise ne emperyalistlerden, ne de onların suç ortağı BMden bir beklenti içindedir. Yaşadığı deneyimlerle bu güçlerin kendilerine düşman, siyonistlere dost olduğunu öğrenen Filistin halkı, kendi gücüne ve emekçi halkların enternasyonal dayanışmasına güvenerek direniyor.
O halde temel önemde güncel görevlerimizden biri, işçiler ve emekçiler arasında Filistin direnişine karşı duyarlılığı güçlendirmek, emperyalizmi ve siyonizmi teşhir etmek, Irak ve Filistin halklarının onurlu direnişleriyle eylemli kitle dayanışmasını yükseltmektir.
|