ABDnin Iraka dönük saldırı hazırlıklarını hızla tamamlaması, savaş karşıtı güçlerde gözle görülür bir canlanma ve savaş karşıtı gösterilerde de belirgin bir yoğunlaşma ve yaygınlaşma yaşanmasına yolaçıyor. Geçtiğimiz hafta sonu Almanyanın pek çok kentinde gerçekleşen savaş karşıtı eylemler de bunun bir göstergesi. Bu eylemlerden biri 25 Ocakta Kölnde gerçekleştirildi. Bu eylem son dönemde bu kentte gerçekleştirilen en kitlesel eylemdi. Gösteriye yaklaşık 10 bin kişi katıldı. Savaş karşıtı platformun organize ettiği eylemde gençlerin, kadınların ve çocukların belirgin bir ağırlık oluşturması dikkat çekti. Emperyalist savaşın çok yakın bir tehlike haline gelmesi eylemlere katılımı artırıyor. İktidar partileri SPD ve Yeşiller de eyleme destek verdiler. Oysa bu partilerin oluşturduğu hükümet bir sosyal yıkım ve savaş hükümetidir. İşçi ve emekçiler bunun bilincinde oldukları içindir ki, taşıdıkları döviz ve pankartlarda bu ikiyüzlülüğü teşhir ettiler. Savaş karşıtı protesto eylemi mitingle başladı. Mitingte savaş karşıtı konuşmalar yapıldı, savaşa karşı çabaların yoğunlaştırılması, birleştirilmesi ve güçlendirilmesi çağrısı yapıldı. Asıl buluşmanın yüzbinlerin katılmasının beklendiği 15 Şubatta Berlindeki merkezi eylemde olacağı duyuruldu. Ardından Dom Kilisesi önüne dek süren bir yürüyüş gerçekleştirildi. Burada da kısa konuşmalar yapıldı. Eylem müzik dinletisiyle sona erdi. BİR-KAR olarak eyleme Emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı dayanışmaya! yazılı pankartımızla katıldık. Alman hükümetinin savaş ve kriz poltikalarına karşı mücadeleye! başlıklı Almanca bildirimizi dağıttık. Savaş karşıtı çalışmalarımızı yoğunlaştırmış bulunuyoruz. 15 Şubattaki merkezi eyleme dönük hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. BİR-KAR/Köln
Kölnde işsizliğe, sosyal hakların gaspına ve Tüm Avrupa ve Almanyada, 11 Eylülle birlikte, demokratik ve sosyal haklara dönük saldırılar hız kazandı. İşbaşındaki hükümetler tarafından değişik adlar altında saldırı paketleri hazırlanmakta, işçi ve emekçilerin mücadeleyle kazanılmış hakları adım adım yok edilmektedir. Bu saldırının Almanyadaki örneği Hartz Komisyonu önerileridir. Sözde yeni iş sahaları açmak ve işsizliğe çözüm bulmak amacıyla yasalaştırılan bu paket, işçi ve emekçilerin ekonomik, sosyal ve siyasal kazanımlarını budamaya dönük kapsamlı bir saldırıdır. BİR-KAR İşçi Komisyonu 26 Ocak günü Kölnde İşsizliğe, sosyal hakların gaspına ve savaşa karşı mücadelenin sorunlarının tartışıldığı bir panel gerçekleştirdi. Panele metal, belediye, inşaat işkolundan duyarlı işçilerin ve işyeri temsilcilerinin de aralarında bulunduğu 30 kişi katıldı. İnşaat işçileri sendikasının Köln şube sekreteri, metal işkolundan bir işyeri işçi temsilcisi ve BİR-KAR İşçi Komisyonu üyesi bir işçinin konuşmacı olarak katıldıkları panel anlamlı tartışmalara sahne oldu. Söz alan işçi temsilcilerinin panelistleri destekleyen ve tamamlayan konuşmaları paneli daha da işlevli hale getirdi. Panel, bu tür etkinliklerin başka bölgelerde de yapılması çağrısıyla sona erdi. BİR-KAR çalışanları/Köln
Almanyada işsizlik oranında hızlı artış Resmi verilere göre, Almanyada 2002 yılında çalışanların sayısında 97den bu yana ilk defa düşüş yaşandı, 2001 yılına göre 246 bin çalışan işini kaybetti. Bu, işsizlik sayısında 97 yılından bu yana gerçekleşen en hızlı artış oluyor. Aralık 2002de yaklaşık 4,22 milyon olan işsiz sayısının bu ay 4,5 milyonun üzerine çıkması bekleniyor. Federal Sağlık Bakanlığının yaptığı bir araştırmaya göre, 2002 yılında sağlık sebebiyle işe gelmeyen işçi sayısı 1970den bu yana en düşük seviyede. 220 günlük işgününün toplam 8,8 günü (çalışma saatlerinin % 4ü). Bu durumu DAK (Alman Memurlar Hastalık Sigortası) ve DGB (Alman Sendikalar Birliği) işçilerin işyerini kaybetme korkusuna bağlıyor. İşsizlik oranının rekor düzeyde artması, işverenlerin sürekli olarak yatırımlardan kaçınacaklarını, işçi çıkaracaklarını, rekabet koşullarında Almanyada işçi ücretlerinin çok yüksek olduğunu açıklamaları, işçilerin işyerini kaybetme kaygısıyla sağlık durumları kötü olsa da çalıştıklarını gösteriyor. Kölndeki Ekonomi Enstitüsü, işe gelmeme oranındaki düşüşü, işverenlerin çalışma koşullarını düzeltecek önlemler almasına, daha sağlıklı iş ortamı yaratmak için yaptığı yatırımlara bağlıyor. Hastalıkların salt çalışma koşullarından kaynaklanmadığı düşünülürse, bunun nasıl bir çarpıtma olduğu ortada. İşverenlerin aldığı önlemler Opel örneğinde şöyle. Uzun süre sağlık sebebiyle işe gelmeyen işçilerle birebir görüşülerek şirketin kendilerine ihtiyacı olduğu söyleniyor; hastalıkların önlemesi bir nevi psikolojik baskı uygulamasıyla gerçekleştiriliyor. Böylece işçiler kapitalist krizin faturasını sağlıkları uğruna omuzlamak zorunda kalıyorlar. Kızıl Bayrak/Almanya |
|||||