1 Şubat '03
Sayı: 05 (95)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist savaşa ve saldırılara karşı sınıf savaşını yükseltelim!
  Yasağa rağmen binler Beyazıt Meydanı'ndaydı...
  Emperyalist savaşa karşı kitle hareketi ülke çapında büyüyor
  Savaş karşıtı eylem ve etkinliklerden...
  Savaş karşıtı eylem ve etkinliklerden..
  Savaş karşıtı eylem ve etkinliklerden...
  Emperyalist savaş üzerine İstanbul ÇHD Başkanı ile konuştuk...
  BM Silah Denetçileri raporu ABD'nin istediği doğrultuda...
  Sermayenin önündeki "mayınları temizlemek"!..
  Tuzla Carmen Çuval direnişte!
  Ciddiyetsizliğin son perdesi/6
  İsrail seçimleri ve Filistin soykırımı
  İslamcı basın hükümetin savaşa karşı olduğu yanılsaması yaratıyor...
  AKP hükümeti rüstünü ispatlıyor!
  Dünya Ekonomik Formu'nun Davos toplantısı kitlesel gösterilerle protesto edildi
  KADEK ve ABD
  Köln'de savaş karşıtı kitlesel gösteri
  İşçi Kültür Evi Bülteni'nden...
  Sabiha Gökçen hava limanı ABD emperyalizminin üssü olamaz!
  Trakya Üniversite'sinde polis terörü
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Tuzla Carmen Çuval direnişte!

Geçtiğimiz günlerde Tuzla Aydınlı’da bulunan Carmen Çuval Fabrikası’nda sendikaya üye oldukları için 38 işçi işten atıldı. Yaklaşık 70 kişinin çalıştığı işletmede patron ayın 16’sında 3, 18’inde 5 ve 22’sinde 30 kişiyi işten attı.

Patron, işçilerin TEKSİF Bakırköy Şubesi’nde örgütlendiklerini öğrendikten sonra işçilere iş vermedi. Noter çağırarak işçilerin çalışmadığı yönlü tespit yaptırarak ve 17 maddeyi gerekçe göstererek işçileri tazminatsız işten attı.
Fabrikada halen 10-15 kişi üretime devam ediyor. Ancak patron istediği miktarda üretimi gerçekleştiremiyor. Çünkü işten atmalar siparişin en yoğun olduğu bir zamanda gerçekleşmiş bulunuyor. İşçiler hergün fabrikanın önüne gidiyorlar, ancak her seferinde özel güvenlik ya da jandarma engeline takılıyorlar.

İşten atılan işçiler, önümüzdeki günlerde basın açıklamasıyla kendi bölgelerindeki işçi ve emekçilere sesleneceklerini ve direnişlerini kararlı bir şekilde sürdüreceklerini dile getirdiler.

SY Kızıl Bayrak/Kartal



İşten atılan bir Carmen işçisi ile konuştuk...

“Sendikalaştığımız için işten atıldık”

- Bize işten atılma sürecinizi anlatır mısınız?

- Sendikalaştığımız için işten atıldık. Patron sendikayı kabul etmedi. Sendikayı buraya hayatta getirmem dedi. Sendika yetkiyi aldıktan sonra işten atmalar başladı. Patron sendikadan istifa etmemizi istedi, önce istifa ettik sonra tekrar üye olduk. Ardından patron 38 sendikalı işçiyi işten attı.

- Bize sendikalaşma sürecinden bahseder misiniz? Ne kadar zaman sürdü?

- Başlangıçta iki kişi vardı. Gelip bana söylediler. Sonra insanlarla işyerinde, evlerinde tek tek görüşüldü. İşyerinde komite kurduk. Bu çalışmamız olumlu karşılandı. Yeterli sayıyı sağladıktan sonra imza atmaya gittik. Birkaç sendikayı araştırdıktan sonra. Tük-İş’e bağlı TEKSİF sendikasında karar kıldık. Ardından Teksif Bakırköy şubenin bize yardımcı olacağını öğrendik. Kendileri geldi görüştük. Böylece başladı ve 5-6 ay civarında sürdü.

- İşten atıldıktan sonra tutumunuz ne oldu?

- İşten atıldıktan sonra her gün fabrikanın önüne gitmeye çalışıyoruz ki, işveren bir şekilde baskımızı hissetsin. Ancak değil fabrikanın önüne gitmek sitenin içerisine girmeye bile özel güvenlik ve jandarma izin vermiyor. Her seferinde binbir türlü engelle karşılaşıyoruz. İkinci günü jandarma 8 arkadaşımızı fabrikanın önüne gitmek istediği için gözaltına aldı. Sonrasından sendika başkanı jandarma ve kaymakamla görüşmek istedi. Ancak bir sonuç alamadı. Bizler atılan işçiler olarak Carmen’de halen çalışan arkadaşlarla hergün görüşüyor, destek istiyoruz. Bize destek olmak istediklerini, ancak bizlerin de işyeri önünde direnişe geçmemizi beklediklerini söylediler.

- Bundan sonra neler yapmayı düşünüyorsunuz?

- Sesimizi sadece kendi işyerimiz değil fabrikanın çevresindeki diğer işletmelere, oturduğumuz mahallelere en geniş şekilde taşımayı düşünüyoruz. Geçen pazar “Sendikalaştıkları için işten atılan Carmen işçileri” imzalı pankartla savaş karşıtı mitinge katıldık. Önümüzdeki günlerde sendikamızla fabrikanın önünde bir basın açıklaması yapacağız. Fabrikanın önünden haklarımızı kazanana kadar ayrılmayacağız. Daha değişik araçlarla direnişi kazanana dek kararlılıkla sürdüreceğiz. Sonunda kazanacağımıza inanıyoruz. Tüm emekçileri ve emekten yana olanları direnişimize destek vermeye çağırıyoruz.

SY Kızıl Bayrak/Kartal



Açlık bize, ölüm bize, yoksulluk bize...

“Depremden kurtulduk,
soğuktan ölmek istemiyoruz!”

Dersim’in Pülümür ilçesi, 27 Ocak sabahı 07:26’da 6,5 şiddetindeki depremle uyandı. Depremde 1 kişi öldü, 6 kişi yaralandı. 8 bin kişilik ilçede yalnızca bir ölü, 6 yaralının olması yetkililerin deyimiyle “son derece sevindiriciydi”. Ancak zaman ilerledikçe, ölü ve yaralı sayısında artış olmasa da, ilçede yaşanan tahribatın sonuçları “son derece üzücüydü.”

Daha önce de ciddi depremlerin yaşandığı Pülümür’de ‘92 depreminin ardından yapılan afet konutları, Hükümet Konağı, Milli Eğitim Müdürlüğü, belediye binaları, yatılı ilköğretim bölge okulu ve çeşitli kamu binaları, en çok hasar gören ve kullanılamaz hale gelen yerler oldu. İlçede ve köylerde evleri yaşanmaz hale gelen halk, aradan 5 gün geçmesine rağmen çadırlara dahi yerleşebilmiş değil. Birçoğu yine yıkık binalarda, akrabalarının yanında veya -20 derece soğukta sokakta yaşam savaşı veriyor. Deprem bölgesine derhal ulaşmasıyla övünülen Kızılay’ın götürdüğü çadırlar kullanılamaz durumda. Barınma, yiyecek ve ısınma sorunu yaşayan ve devletten fazla bir beklentisi olmayan Pülümür halkı tepkisini, “depremden kurtulduk ama soğuktan ölececurren;iz!” diyerek gösteriyor. Yıllardır yerinden yurdundan edilip göçe zorlanan, potansiyel terörist muamelesi gören, köyleri yakılıp yıkılan ve yoksulluğa mahkum edilen halk, devletten ciddi bir yardım beklemiyor. Yaşadıklarından çok şey öğrenen halk, bir süre sonra savaş bahanesiyle tamamen unutulacağını, daha fazla yoksulluğa ve sefalete mahkum edileceğini çok iyi biliyor. Buna karşı devlet yetkilileri b&oum;lgeye yaptıkları yardımları açıklıyor. Kar yağışının arttığı ve soğuk havanın hayatı felç ettiği Pülümür’e yardım konteynırları zorlukla gidiyor.

Mühendisler, bölgede depremin beklenmesine ve ilçenin aktif fay hattı üzerinde olduğu bilinmesine rağmen hiçbir bilimsel çalışmanın yapılmadığını açıkladı. Bilimsel çalışma bir yana, afet konutu olarak yapılanların bile kullanılamaz hale gelmesi, ciddi hiçbir önlemin alınmaması ve yaşananlar, devletin emekçilere açlık ve yoksulluktan başka hiçbir şey veremeceğini bir kez daha gösterdi.

Bayındırlık ve İskan Bakanı, Pülümür’e giderek incelemelerde bulundu ve özellikle kamu binalarının gördüğü hasarı “ahlaki çöküntü” diyerek bir avuç müteahhiti suçladı. Oysa çöken yalnızca ‘ahlaki değerler’ değil, sistemin ta kendisidir.