Emperyalist savaş üzerine İstanbul ÇHD Başkanı Av. Several Demir ile konuştuk...
Bu savaş haksız ve kuralsız bir savaştır! - ABD bugün hiçbir haklı gerekçesi olmaksızın Iraka saldırı hazırlığında. Özellikle 11 Eylül sonrası büyüyen bu saldırgan tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz? - ABD Irakın kitle imha silahlarına sahip olduğu gerekçesini ileri sürerek, BM ve diğer devletlerin desteğini de sağlamaya çalışarak, Iraka saldırı hazırlıklarına başladı. Ancak saldırının meşrulaştırılması ve diğer devletler tarafından da desteklenmesi amacıyla giriştiği ittifak oluşturma çalışmaları ve BMnin bu saldırı için karar alması girişimleri şu ana kadar istediği sonucu vermiş değil. Tüm dünyanın kabule zorlandığı bu gerekçeye karşın tarihte eşi görülmemiş rahatlıkla girişilen bu saldırganlığın asıl nedeninin Ortadoğunun en zengin petrol rezervlerinden birine sahip olan Irakın işgal edilmesi yoluyla, Irak petrollerinin denetim altına alınması istemi olduğu açıkça ortadadır. Bu plan ABD yetkilileri tarafından da dile getirilmiştir. Açıklanan plana göre, Irak toprakları önce havadan bombalanacak, daha sonra kara birlikleri tarafından işgal edilecek ve yönetimi ABDli general üstlenecektir. Yine başka bir açıklamada da, Irak petrollerini Irak halkı adına koruyacağız diyen ABD Savunma Bakanı hiçbir sakınıma gerek duymadan niyetini açıkça ortaya koymuştur. ABDnin aldığı bütün önlemlere, milyarlarca dolar harcayarak yürüttüğü güvenlik stratejilerine rağmen engelleyemediği 11 Eylül eylemi, sistemin işleyişinde büyük bir sarsıntı yaratmıştır. ABD öncelikle bu sarsıntının yarattığı etkiyi ortadan kaldırmak için büyük bir güç gösterisine girişmiş ve bu eylemin yarattığı koşulları kullanarak yeni stratejisini yürürlüğe koymuştur. Dünyanın yeni korkusu olarak herkese kabul ettirilmeye çalışılan terörle mücadele adı altında yürütülen bu savaşın ilk kurbanı Afganistan olmuştur. ABDnin elinde hiçbir somut veri olmaksızın 11 Eylül eyleminin sorumlusu ilan ettiği El-Kaide örgütü ve bu örgütü barındırdığı söylenen Afganistan, ABD ve müttefikleri tarafından bombalanmış, yakılmış ve işgal edilmiştir. Bugün artık herkes kabul etmektedir ki Afganistan, ABDnin kontrol altına almaya çalıştığı enerji geçiş hattında olduğu için, ABD tarafından yürütmekte olduğu yeni işgal planlarının bir parçası olarak işgal edilmiş yakılıp, yıkılmıştır. Atılan ikinci adım ise Iraktır. Bu planın amacının öncelikle Ortadoğunun kontrolünün sağlanması ve daha sonra tüm dünyanın ele geçirilmesi olduğu görülmetedir. ABD 11 Eylül sonrası açık işgaller gerçekleştirerek dünyanın tek hakimi olmaya girişmiştir. - Hükümet Iraka yönelik olası bir saldırıya karşı olduğunu söylerken, ülke topraklarını emperyalistlerin hizmetine açmaktan da geri durmuyor. Liman ve üslerin ABDnin kullanımına açılması, binlerce askerin sınıra yığılması, halen gizli kapaklı görüşmelerle kan pazarlığının sürmesi vb. ülkemizin saldırıya ortak edileceğinin göstergesi değil mi? - Hükümet bir yandan sorunun barışçıl yoldan çözümü için girişimlerde bulunduğunu ve bunun devam edeceğini ifade ederken, öte yandan ABDnin üslerde incelemelerde bulunmasına izin veriyor. Üslerin denetimi konusunda verilen izin başlı başına barış girişimlerinin samimiyetini kuşkulu hale getiren bir durum. Hükümet yetkililerinin görüşmeler sonrasında yaptığı kimi açıklamalar savaşta ABDnin desteklenmesinin bazı koşullara bağlı olarak değerlendirildiğini gösteriyor. Bu savaşın emperyalist yayılma savaşı olduğu ortadadır. Dolayısıyla hükümetin atacağı adımlarda bu saldırganlığı görerek hareket etmesi gerekmektedir. Bu nedenle bu saldırgan politikaların karşısında olmak ve Türkiyenin üslerinin, topraklarının ve hava sahasının hiçbir biçimde kullanılmasına izin vermemek, devlet yönetiminin zorunlu sonucu ve insani bir görevdir. - Özellikle burjuva medyanın ve TÜSİADın saldırıyı açıktan destekleyen ve Türkiyenin de bu saldırıda mutlaka olması gerektiğini savunan açıklamaları sürüyor. Patronların ve medyanın savaşı desteklemesini neye bağlıyorsunuz? - Bu savaştan ekonomik ve siyasal çıkarlar elde etmeyi hedefleyen çevreler savaşı destekleyen açıklamalar yapıyorlar. TÜSİADın ve kimi medya kuruluşlarının savaş ile ilgili açıklamalarını bu çerçevede değerlendiriyorum. Savaştan çıkar bekleyen çevrelere karşın Türkiye ve dünya halkları bu savaşın yıkım ve ölümden başka bir şey getirmeyeceğini görmektedir. - Bir taraftan emperyalist saldırganlık tırmandırılırken, diğer taraftan sınırlı da olsa ülkemizde ve tüm dünyada halklar, işçi ve emekçiler savaş karşıtı gösterilerle ABD emperyalizmini protesto ediyor. Özellikle Amerika toprakları Vietnamın ardından en kitlesel gösterilere sahne oluyor. Bu gösteriler başta ABD olmak üzere emperyalist saldırganlık, vahşet, yoksulluk ve sefalete karşı öfkeyi yansıtıyor. Bu konudaki gözlemleriniz neler? - ABDnin başlatmak istediği bu savaşın haksız ve kuralsız olduğunu ve yeni acılar getireceğini tüm dünya halkları görmektedir. Bu haksızlık ve kuralsızlık gerçekten de Vietnamdan sonra ulaştığı en yüksek noktaya çıkmıştır ve yükselmeye devam etmektedir. Bu savaşın açık bir işgal ve emperyalist yayılma savaşı olduğu konusu tüm dünya halkları tarafından görülmekte ve dile getirilmektedir. Bu gösteriler bir yandan da yoksulların haksızlığa, açlığa ve ezilmişliğe başkaldırısının simgesi olarak her geçen gün büyüyerek yaygınlaşıyor. Buna aynı zamanda yoksulların başkaldırısı denilebilir. - Son olarak, ülkemizde ve dünyada yapılan bu eylemler sizce emperyalist saldırganlığı durdurmaya yeterli mi? Bunlar dışında neler yapılabilir/yapılmalı? - ABD, yürüttüğü bütün diplomatik girişimlere, bunun olmadığı yerde tehditlere karşın istediği desteği sağlayamamıştır. Aksine yürütülen saldırganlığa karşı büyük bir öfke ile ifade edilen tepkilerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Dünya tarihi büyük zorbalıkların büyük yıkımlarla ortadan kaldırıldığını gösteren örneklerle doludur. Bu kez de bu pekala mümkündür. Dünya halkları bu savaşı durduracak güce sahiptir. Atılacak her adım bu savaşın durdurulmasını sağlayacak güce kavuşmayı sağlayacak önemdedir. Bunu bilerek tepkileri ifade etmek ve büyütmek gereklidir. SY Kızıl Bayrak/İstanbul
KESKten eylemsizlik takvimi... 58. Hükümet emekçilere yönelik saldırılarını ve hak gasplarını sürdürüyor. Zorunlu tasarruflar eritilerek uzun vadeye yayma çabalarının yanı sıra 2003 bütçesinde kamu emekçilerine %7 gibi sefalet zammı önerisi dillendiriliyor. KESK buna karşı eylem planını açıkladı. Buna göre: 29 Ocak tarihinde tüm işyerleri önünde bir saatlik oturma eylemi yapılacak. 30 Ocakta tüm illerde şubeler platformları tarafından nemalara ilişkin faks çekilecek. 4-5 Şubatta yerellerde il müdürlükleri veya kurumun en yetkili birimi önünde, Ankarada ise sendikalar işkollarının bağlı bulunduğu bakanlılara bütçeye yönelik talepler sunulacak. 6 Şubatta illerde defterdarlıklara, Ankarada Maliye Bakanlığına bütçe ile ilgili talepler sunulacak. 7 Şubatta ise bütçeye yönelik talepler TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna sunulacak. Eylem takvimi olarak açıklanan bu süreç gerçekte tam bir eylemsizliğin ifadesi. 29 Ocakta Ankarada yapılan eylem de bunu gösteriyor. Tüm işkollarında yapılması gereken bir saatlik oturma eylemine sadece Eğitim-Sen katıldı. Milli Eğitim Bakanlığı önünde yapılan ve 100 civarında emekçinin katıldığı eylem yarım saat sürdü. Oldukça ruhsuz geçen eylem atılan sloganların ardından sona erdi. SY Kızıl Bayrak/Ankara |
|||||