21 Aralık '02
Sayı: 49 (89)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist savaş için son hazırlıklar
  Kapıda bekletilen Türkiye ve ABD-AB kapışmasının yansımaları
  AB'nin Kopenhag Zirvesi...
  Kopenhag Zirvesi'ne karşı protesto gösterileri...
  Düzen siyasetinde Kıbrıs sancısı
  Mali milat yasası uygulamaya sokulmadı...
  Kamu emekçilerini de işsizlik bekliyor
  Savaş hazırlıkları hızla tamamlanıyor
  Emperyalist savaşa karşı alanlara!
  Ekim Gençliği'nden...
  Filistin: İşgal, sürgün, katliam ve direniş
  Adana Öncü İşçi Platformu Girişimi Bülteni'nden...
  Venezüella'daki gelişmeler üzerine...
  Latin Amerika'da neo-liberal saldırıya karşı kitlelerin büyüyen öfkesi...
  Hüseyingazi İşçi Kültür Evi coşkulu bir şenlikle açıldı
  Tekstilde grev silahı vazgeçilmez seçenek olmalı
  19 Aralık katliamı protestoları...
  Feride Harman'ı şehit verdik...
  Düzendeki çok yönlü çürüme ve devrimci sınıf alternatifi
  19-22 Aralık katliamı ve direnişi
  Irak'ın tercümesi Venezüella
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Latin Amerika’da neo-liberal saldırıya karşı kitlelerin büyüyen öfkesi...

Emekçilerin desteği ve
reformist solun büyük açmazı

E. Bahri

Emperyalist sömürgeciliğe, askeri diktatörlüklere, beyaz teröre ve faşizme karşı mücadelenin anakarası Latin Amerika, bir süredir işçi sınıfı, kent ve kır yoksullarının yeniden harekete geçişine sahne olmaktadır. 19. yüzyılda başlayan direniş, sömürünün ve sömürgeciliğin değişen biçimlerine karşı 21. yüzyılda da yeni boyutlar kazanarak devam ediyor.

Ekvador emekçileri yeni bin yılı halk ayaklanmasıyla karşılamışlardı. Venezüella emekçileri ezici bir oy çokluğuyla başa geçirdikleri Hugo Chavez’i, Amerikan emperyalizmi destekli büyük ve orta burjuvaların saldırı ve provokasyonlarına karşı korumak amacıyla aylardır sokakları mekan tutmuş bulunuyorlar. Brezilya emekçileri büyük umutlar bağladıkları İşçi Partisi lideri Lula’yı başa geçirdiler. Arjantin işçi sınıfı İMF patentli saldırılara karşı bir yıla birkaç genel grev sığdırıyor vb.

‘80’li yıllarda başlayan çözülme sürdü ve ‘89 çöküşünün ardından Latin Amerika’nın yaygın yönetim biçimi olan faşist askeri cuntalar da tüm kıta ülkelerinde son buldu. CİA eliyle başa geçirilen zorba yönetimlerin biçimsel olarak değişime uğraması, emekçilerin yaşamında pek de bir değişime yol açmadı.

Bu dönem faşist devlet terörü bir miktar hız kesmiş, kimi katil ve işkenceciler kitlelerin yükselttiği mücadelenin de basıncıyla yargı önüne çıkarılmıştı. Bu adımların atılması ‘60’lı ve ‘70’li yıllara damgasını vuran devrimci gerilla hareketlerinin tasfiye olmasından/edilmesinden sonra, ya da buna bağlı olarak mümkün olabilmişti. Ancak onbinlerce ilericiyi-devrimciyi işkenceden geçiren, zindanlarda çürüten, katleden, gözaltında kaybeden ordu şefi katiller, en belirgin biçimde Arjantin’de görüldüğü gibi, çoğunlukla göstermelik yargılamalarla aklandılar ya da sembolik cezalarla yakalarını sıyırdılar.

Yeni dönemde işçi ve emekçileri bekleyen ise, sürmekte olan kapsamlı sosyal yıkım saldırıları, işsizlik, yoksulluk, açlık, yıkım ve belirsizliklerle dolu bir gelecekten başka bir şey değildi. Demokrasi, iç barış, sosyal refah vb. üzerine demagojik argümanlar, günden güne artan sömürü ve eşitsizlikler karşısında bir değer taşımadıkları gibi, kapitalist/emperyalist sistem karşıtı muhalefetin gittikçe güçlenmesi karşısında etkilerini giderek daha çok yitirdiler.

Kıta çapında İMF-Dünya Bankası patentli saldırılara karşı gittikçe güçlenen işçi-emekçi hareketi, politik bir önderlikten yoksun olduğu sürece sistemi aşan bir düzey yakalayamıyor. İnatla süren mücadele sistemi belli tavizler vermeye zorlarken, siyasi alanda yaşadığı zaafın da etkisiyle, hedefe ulaşma noktasında tıkanıklıklar yaşıyor. Sistem ise, içinde bulunduğu sıkışmışlık durumundan dolayı geri adım atmamak için direniyor. Bu çatışma kimi zaman kolluk kuvvetlerinin cunta dönemlerinden farksız vahşi saldırılarına sahne oluyor. Bu sahneler sözümona demokratikleşen yönetimlerin gerçek yüzünü de böylece açığa çıkartıyor. Bu ülkelerdeki sermaye iktidarları eğer koşullar zorlarsa cuntanın yedekte bekleyen ruhunu diriltmekten geri durmayacaklarını gösteriyorlar.

Emekçi kitleler, neo-liberal saldırıların yarattığı sorunlarla boğuşurken, reformist sol partilerin İMF-DB karşıtı politikalar izleyeceklerine dair söz vermeleri üzerine kent ve kır yoksulları bu partileri çözüm platformu olarak görüyor. Seçimlerde onlara büyük destek veriyor, dahası bazı ülkelerde (Venezüella, Brezilya, Ekvador gibi) hükümet olmalarını da sağlıyorlar.

Kitlelerin desteğini alarak iktidara gelen sol söylemli reformist partiler daha ilk adımlarında çözümsüz sorunlarla karşılaşıyorlar. Çıkış yolu olarak ya çelişkileri yumuşatmaya çalışıyor, ya da geri adım atarak İMF-DB ile çalışmaya başlıyorlar (Brezilya örneğinde olduğu gibi) ki, bu ikinci tutum önden ortaya konulan temel iddiaların da bir kenara atılması anlamına geliyor.

Bu çıkışsızlık, sınıf mücadelesinin dayattığı çatışmadan kaçınma çabası ile, aynı anda yoksullar lehine sistem içi bazı reformları gerçekleştirme isteğinden kaynaklanıyor. Günümüzde bunun en veciz örneği, Venezüella’da Hugo Chavez yönetiminin karşı karşıya kaldığı sorunlardır. Chavez, yokluğa, yoksulluğa, işsizliğe vb. sorunlara çözüm isteyen emekçi kitleler (ki onu başkanlığa taşıyanlardır) ile, en basit bir reforma izin vermemek için bile aktif çaba harcayan burjuvazi arasında sıkışıp kalmaktadır. Sistem içi de olsa yoksullar lehine yapılacak en basit bir düzenleme bile burjuvazi ile açık bir sınıf çatışmasına girmeyi zorunlu kılıyor. Liberal solun açmazının bir yönü de, egemen sınıflarla çatışmaya girmeden ve burjuva devlet aygıtına dokunmadan reformlar doğrultusunda bazı adımlr atabileceğini sanmasından kaynaklanıyor.



Almanya’da kamu emekçileri eylemde...

Gösteriler ve uyarı grevleri
yaygınlaşarak sürüyor

Alman burjuvazisi ve onun temsilcisi Sosyal Demokrat-Yeşiller hükümeti işçilere, emekçilere ve öğrenci gençliğe ‘90’lı yıllardan bu yana en yoğun ekonomik- sosyal saldırılarını başlatmış durumda.

Uzun yıllar iktidarda olan Hıristiyan partilerin cesaret edip de hayata geçiremedikleri saldırıları Sosyal Demokratlar-Yeşiller hükümeti bir bir gerçekleştiriyor. Bundan kısa bir süre önce Almanya metal işkolunda yaşanan saldırılara karşı kitlesel gösteri ve grevlere tanıklık etmiş, büyük bir kararlılıkla saldırılara karşı çıkan metal işçileri sendika yöneticilerinin ihanetine uğramışlardı. Ardından inşaat sektöründe çalışan emekçilerin gösteri ve grevleri gelmiş, benzer satış sözleşmeleri burada da yaşanmıştı.

Peşisıra öğrenci gençliğe yönelik saldırılar gündeme geldi. Daha sonra postane ve banka emekçilerine dönük tensikatlar gündeme geldi ve tensikatlar sürüyor. Yine kısa bir süre önce sağlık sigortalarına yapılan zam parlamentoda oylanarak yürürlüğe kondu. Mezarda emeklilik saldırısı ise hala tartışılıyor. En son olarak kamu emekçilerine yönelik saldırılar gündeme getirilmiş durumda.

3 milyon kamu emekçisini ilgilendiren TİS görüşmeleri devam ediyor. TİS görüşmelerine işverenleri temsilen Almanya İçişleri Bakanı Otto Schily katılmaktadır. 11 Eylül saldırılarının ardından yürürlüğe konan ve anti-demokratik uygulamalarıyla ünlenen bu zat uyarı grevine çıkan emekçileri tehdit etmeyi de ihmal etmiyor. 18 Aralık’ta gerçekeleşecek olan TİS görüşmeleri öncesinde ver-di Sendikası çalışanları uyarı grevine çağırdı. Sendikanın yaptığı çağrıya emekçiler büyük bir kitlesellikle katılım sağladılar. Bu çerçevede 14 Aralık’ta Berlin’de yapılan kitlesel gösteriye 40 bin emekçi katılarak tepkilerini dile getirdi. 16 Aralık’ta Berlin-Brandenburg, Bavyera, Hessen ve Baden Würtenberg eyaletlerinde yapılan uyarı grevlerine 20 bin emekçi katıldı.

17 Aralık’ta ise NRW eyaletinde emekçiler talepleri için uyarı grevi ve gösteriler gerçekleştirdiler. 50 bin civarında kamu emekçisi geçici olarak iş bıraktı. 16 milyon nüfuslu eyaletin 70 belediyesinde uyarı grevleri gün boyu devam etti. Köln, Bochum, Essen, Dortmund ve Düsseldorf gibi büyük şehirler başta olmak üzere tüm bölgede 3-4 saatlik uyarı greviyle yaşam felce uğradı. Otobüs ve tramvaylar çalışmadı. Milyonlarca işçi işlerine geç kalırken okullar geç açıldı. Bunun yanı sıra uyarı grevlerinin yapıldığı bütün büyük kentlerde saat 8:00’den itibaren binlerce emekçinin katıldığı coşkulu mitingler düzenlendi. Eyaletteki en büyük mitinglerden biri 5000’e yakın kamu emekçisinin katılımıyla Düsseldorf’ta yapıldı.

Sendikanın %3 zam talebine karşılık işveren sıfır zam dayatıyor. Öyle görünüyor ki sendika yöneticileri yapılacak görüşmelerde %3 zam talebinin altına inecekler. 18 Aralık’ta yapılacak görüşmelerde anlaşma sağlanamaması durumunda Ocak ayının sonunda genel greve gidilecek. Kamu emekçileri mücadele etmekte ne kadar kararlı olduklarını göstermiş durumdalar, eğer bir kez daha sendika yöneticilerinin ihanetiyle karşılaşmazlarsa...

BİR-KAR olarak, II. Kongremizde bir kez daha karar altına aldığımız gibi, bundan böyle Avrupa’da gelişecek sosyal hareketlerle daha fazla dayanışma içinde olacağız. Buradan bir kez daha tüm BİR-KAR çalışanlarını Almanya’nın birçok eyaletinde gerçekleştirilen uyarı grevlerine ve yapılan gösterilere mümkün olan her yerde katılmaya ve destek olmaya çağırıyoruz.

BİR-KAR/Almanya