gül gibi bir başbakan! Başbakan olarak atanan Abdullah Gülün siyasi yaşamı Refah Partisinde başladı. Refah Partisinin kapatılması sonrası Fazilet Partisi içinde yer aldı. Milli Görüş çizgisinin emperyalizm ve sermaye devletiyle en uyumlu siyasi kişiliği olarak öne çıktı. Necmettin Erbakanın Abdullah Gülü partide öne çıkarmasında, onun bu sistemle uyumlu kişiliği etkili oldu. ABD emperyalizminin güvendiği lider Erbakan liderliğindeki RP ve FPnin ABD emperyalizmiyle yürüttüğü görüşme trafiğinin yöneticiliğini Abdullah Gül üstlendi. Erbakan ABD emperyalizmine güven verilmeden hükümet olunamayacağını iyi biliyordu. ABDye değişim mesajının verilip ikna edilmesi de sistemle tam uyumlu isimlerin ortaya koyacağı kapasiteyle doğrudan bağlantılıydı. Bu nedenle ABD emperyalizmi ile her temasta A. Gül öne çıkarıldı. Refah-Yol hükümeti sürecinde Amerikanın Türkiye Büyükelçisi Marc Grossmandı. Grossmana Refah-Yol hükümetiyle uyumlu olarak çalışabiliriz sözlerini söyleten de Abdullah Gülün başını çektiği Refah Partisi içindeki bir ekipti. Öyle ki, Amerikanın Musevi lobisinin Likudcu kanadı bile, Gülü diğer islamcılardan farklı ve olumlu bir noktaya oturtuyordu. Amerikaya göre Abdullah Gülün en önemli özelliği sistemin savunucusu barışık bir lider olması, yaşamının hiçbir döneminde radikal islami etkide kalmamasıydı. ABD emperyalizmine göre Gül, ağzından çıkanı hep kontrol etmeyi başaran, diyalog ve uzlaşmanın bayraktarlığını yapan, akıllı ve yetenekli bir liderdi. Abdullah Gül, ABD emperyalizminin ve sermaye devletinin duyduğu sıkıntıları hemen farketip bundan gerekli sonuçları çıkarmada başarılıydı. Refah Partisinin kapatılması sonrası Fazilet Partisi kuruldu. Siyasi yasaklı Erbakan bayrağı Recai Kutana devretti. Zira Kutan güvenilir bir emanetçiydi. Erbakana tam bağlı bir yönetimin Fazilet Partisine egemen olması sermaye devletini rahatsız etti. Bu rahatsızlığı Abdullah Gülün başını çektiği ekip de farketti ve yapılan ilk kongrede Recai Kutanın karşısına aday olarak Abdullah Gülü çıkardı. ABD, halkı etkilemedeki başarısı ile öne çıkan Recep Tayyip Erdoğanı da çok önceden keşfetmişti. Belediye Başkanlığının başından itibaren, ABD İstanbul Konsolosluğu Erdoğanla iletişime bu nedenle büyük önem vermişti. Erdoğan karizması, halkla iletişimdeki başarısı ile, Gül ise sistemle tam uyumlu politik kimliği nedeniyle ABD emperyalizminin güvenini kazandı. Iraka yönelik kirli savaşta Türkiyenin oynayacağı rol ABD için çok önemli. Bu müdahalede ABDye vereceği destek AKPnin ne denli ehlileştiğini ispatlamak için önemli bir şanstı. Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisi seçim öncesinde ABD ziyareti sırasında Iraka müdahaleye yeşil ışık yaktılar. Genelkurmay Başkanı da Iraka müdahale sonucu ortaya çıkabilecek Kürt devleti vb. oluşumların Türkiye açısında yaratacağı olumsuz etkileri belirtmekle birlikte, bu kaygıları giderildiği ölçüde destek vermekten kaçınmayacaklarını belirtti. Abdullah Gülün, Tayyip Erdoğanın dengeli ve gerçekçi tutumunda da büyük bir katkısı var. Dengeleyici tutumuyla sistemin emniyet süpabı olma becerisini tüm gelişmelerde sergiliyor. Ayrıca önemli bir seçmen kitlesinin sandığa gitmeyerek, sandığa giden seçmenin ise kendisini açlığa ve sefalete mahkum eden iktidarı ve muhalefetiyle sermaye partilerini sandığa gömerek tepkisini ortaya koyduğu, sistem partilerine güvensizliğini somut olarak gösterdiği bu dönemde, AKPnin işçi ve emekçilerin tepkisini düzen kanallarına akıtmada göstereceği beceri sermaye açısından büyük önem taşıyor. AKP de sandığa gömülecektir AKP belli bir dönem işçi ve emekçilerin belli bir kesimi açısından olumlu bir yere oturtulmasının avantajını kullanacaktır. Ancak bunu uzun süreli devam ettirmesi mümkün değildir. Zira AKPnin ekonomi politikalarına İMF ve TÜSİAD damgasını vuracaktır. İşçi sınıfı ve emekçilerin açlık ve sefaleti pahasına ekonomik-sosyal yıkım programı devam ettirilecektir. ABDnin savaş politikasına, binlerce işçi-emekçi çocuğunun kanının dökülmesi pahasına kayıtsız şartsız evet denilecektir. Emperyalist savaş politikasının, İMF-TÜSİAD programının uygulayıcısı olacak olan AKPnin emek düşmanı yüzü kaçınılmaz olarak onu da hızla sandığa gömülme sürecine götürecektir. Komünistlerin dünyada ve Türkiyede devrimin güncel olduğu yönlü saptamasının ne denli doğru olduğunu son gelişmeler bir kez daha somutluyor. Tarihin tekerleği işçi sınıfı ve emekçilerin devrimci iktidarı olan sosyalizme doğru dönmeye devam ediyor. İşçi sınıfı ve emekçilerin her geçen gün artan öfke ve tepkisi düzen partileriyle değil de işçi sınıfının komünist partisiyle buluştuğu gün kurtuluş yolu aydınlanacaktır. Açlık, sömürü, baskı ve işkence üzerine kurulu sermaye iktidarı kurumlarıyla birlikte yıkılacaktır.
İzmirden kısa kısa... İzmir Savaş Karşıtı Girişiminin eylemi 23 Kasım günü İzmir Savaş Karşıtı Girişimi tarafından geleneksel olarak yapılan Cumartesi eylemlerinin dördüncüsü gerçekleşti. Yaklaşık 100 kişini katıldığı eylem saat 14:30da Konak Sümerbank önünde yapıldı. ABD askeri olmayacağız!, Susma haykır savaşa hayır!, Kahrolsun ABD emperyalizmi!, Yaşasın halkların kardeşliği! vb. sloganlar atıldı. Ölüm Orucu direnişinin yıldönümde ortak eylem 20 Ekim 2000de cezaevlerinde başlayan SAGın 20 Kasımda Ölüm Orucuna dönüşmesinin ardından geçen iki yıl içinde 99 tutsağın şehit düşmesiyle ilgili olarak TAYAD, Kızıl Bayrak ve Devrimci Demokrasi tarafından ortak bir basın açıklaması yapıldı. 23 Kasım günü Savaş Karşıtı Girişimin yaptığı basın açıklamasının ardından Konak Sümerbank önünde yapılan eyleme yaklaşık 60 kişi katıldı. Eylemde Cezaevlerinde tecridi kaldırın ölümleri durdurun! pankartı ile tecrit ve izolasyona karşı birçok döviz açıldı. Saygı duruşuyla başlayan eylemde Devrim şehitleri ölümsüzdür!, İçerde dışarda hücreleri parçala!, İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!, Tecridi kaldırın ölümleri durdurun! vb. sloganlar atıldı. 25 Kasım Girişimcilerinden eylem İzmirdeki çeşitli kadın örgütleri tarafından oluşturulan 25 Kasım Girişimcileri kadına yönelik şiddeti protesto etmek amacıyla 25 Kasım günü Konak Sümerbank önünde basın açıklaması yaptı. Yaklaşık 100 kişinin katıldığı eylemde Savaşa, şiddete, tacize, tecavüze karşı kadınlar el ele özgür günlere! pankartı açıldı. Yaşasın kadınların özgürlüğü!, Susma haykır savaşa hayır!, Kahrolsun ABD emperyalizmi!, Yaşasın halkların kardeşliği!, Tecrit, ölümdür istemiyoruz!, İçerde, dışarda hücreleri parçala! sloganları atıldı. 21 Kasımda İHD önünde eylem 18 Kasım 2002de Bayrampaşa Hastanesinde şehit düşen İmdat Bulutla birlikte F tipi saldırısında şehit düşenlerin sayısının 99a ulaşması üzerine İHD İzmir Şubesi tarafından İHD önünde 21 Kasım günü basın açıklaması yapıldı. Eylem Hücre ölümdür, istemiyoruz!, Tecridi kaldırın ölümleri durdurun!, İçerde, dışarda hücreleri parçala!, F tipi yaşam istemiyoruz! sloganları atılarak bitirildi. SY Kızıl Bayrak/İzmir |
|||||