21 Eylül '02
Sayı: 37 (77)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermayenin yıkım ve savaş programına karşı sınıfın devrimci programı!
  Seçim çalışması için seferberlik!..
  Seçim ittifakı ve reformist hayaller...
  Çürüyen düzenden kokuşmuş siyaset manzaraları
  İMF'ci-Amerikancı düzen partilerine karşı sosyalizm bayrağı altında birleşik mücadeleye!
  Bağımsız sosyalist milletvekili adayı Mustafa Uğur Akkaya ile konuştuk...
  Amerikancı düzen partileri oy istiyor, biz hesap soracağız!
  Kamuda toplu görüşme sürecinin gösterdikleri...
  Eğitimde "Toplam Kalite Yönetimi"
  Emperyalist savaşın startı BM kürsüsünden verildi
  Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!
  3 Kasım seçimleri...
  İsrail zindanlarında siyonizme karşı direniş!
   Köln'de saldırılara ve savaşa karşı 50 bin kişi yürüdü
   Reha Tekstil işçilerinden mektup...
   Liseli Ekim Gençliği'nden...
   Adana Öncü İşçi Platformu Girişimi Bülteni'nden...
   ÇHD'li avukatlardan F tipi hücreler hakkında kapsamlı bir dosya...
   Sefaköy İşçi Kültür Evi'nde kitlesel etkinlik
   Yine "kamikaze" kapitalizm üzerine
   Berlin İşçi ve Gençlik Kültür Merkezi açılıyor!
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Emperyalist savaşa karşı
enternasyonal dayanışma!

Emperyalizm sömürgeciliktir, yayılmacılıktır, tekellerin dünya çapında mutlak egemenliğidir. Onun politikaları özgürlük ve demokrasi üzerine değil, yağmaya, talana ve egemen güç olmaya dayanır. Ekonomik olarak teslim alamadığı ülkeleri askeri işgallerle teslim almaya çalışır. Bugün ABD emperyalizminin yaptığı da budur.

ABD, dünya jandarması olma konumunu daha uzun yıllar sürdürebilmesinin güvencesi olarak “Yeni dünya düzeni” stratejisini, her ne olursa olsun tümüyle hayata geçirmekte görüyor. Bir yandan İMF, Dünya Bankası gibi faizci finans kuruluşları aracılığıyla borç batağına çektiği bağımlı ülke ekonomilerini çökerterek teslim alıyor. Arjantin, Brezilya, Türkiye vb. ülkeler bunların başlıcaları. Diğer yandan muazzam askeri gücüne dayanarak açıktan saldırı ve işgallere başvuruyor. 11 Eylül saldırısı bu stratejisini açıktan ve hızlı bir şekilde hayata geçirmede ABD emperyalizmine sadece bir bahane olmuştur.

Dünyanın enerji alanında stratejik öneme sahip en önemli bölgelerinden biri de, Ortadoğu’dur. Bu bölge sahip olduğu zengin doğalgaz ve petrol kaynaklarıyla sürekli emperyalistlerin açık müdahalelerine maruz kalmıştır. Tam da bu nedenlerle ABD emperyalizmi, Irak’a saldırıyı gündeme getirmiştir. “Saddam’ın diktatörlüğü”, “elinde kimyasal ve biyolojik silah var” propagandası kitleleri aldatmaya yönelik, emperyalist niyetlerini meşrulaştırmak amaçlı söylediği koca bir yalandır.

Türkiye’nin işbirlikçi sermaye devleti her zaman olduğu gibi efendisinin yanında yer almış, nasıl sadık bir uşak olduğunu göstermiştir. Tüm hazırlık ve gelişmeler, Türkiye’nin bu sefer savaşın bizzat içinde olacağını gösteriyor. 12 Ağustos tarihli Milliyet gazetesindeki şu haber bütün bunları doğruluyor: “Türkiye İsrail’den 54 adet Harpy insansız, bombalı hava aracı satın aldı. Harpy’ler radar sistemlerinin yanı sıra düşmanın stratejik noktalarının yokedilmesinde de füze gibi görev yapıyor. Üst düzey bir savunma yetkilisi Milliyet’e ‘1997-98’de pazarlıklar ilk başladığında Suriye’deki bir hedefi açık pencereden içeri girip imha edecek silah sistemi olarak tanıtılmıştı. Suriye ile ilişkiler düzeldi, ama artık aynı şey İran ve Irak için geçerli’ demektedir.”

İşbirlikçi sermaye devleti krizi gerekçe göstererek İMF-TÜSİAD yıkım programları sonucu, milyonlarca işçi ve emekçiyi işlerinden atıp, sefalet ve açlığa mahkum etmiş, ülkeyi uluslararası tekellerin yağma ve soygununa açmıştır. Suç dosyası oldukça kabarık olan sermaye devleti bu sefer ABD emperyalizminin yanında Ortadoğu halklarına karşı suç işlemekte sakınca görmemektedir. ABD ile yapılan kirli pazarlıklar sonucu “Aslan Mehmetçiğin” yani işçi ve emekçi gençlerin kanını, canını pazarlamıştır.

Eğitime, sağlığa, emekçiye gelince kriz var, bütçede yeterli para yok diyenler, sıra silahlanmaya gelince tekellerin kasasına para akıtmak için kaynak bulabiliyorlar. Bölgeyi ateş çemberinin içine alarak tüm işçi ve emekçi halklara göz yaşı, acı, kan ve kölelik getirecek emperyalist savaşa karşı bölge halklarıyla enternasyonal dayanışma içinde kendi cephemizden işçi ve emekçi kitlelerin birleşik-militan mücadelesini yükseltmeden diğer ekonomik, sosyal ve demokratik haklarımızı koruyup geliştirmemiz mümkün değildir.

ABD’nin Irak’a saldırıyı açıktan gündeme getirdiği, Irak’la da sınırlı kalmayacağı açıklanan bu savaşta ABD İncirlik Üssü’nün Adana’da olması, Adana’da savaşa karşı mücadelenin önemini bir kat daha artırmaktadır. Biz, Adana Öncü İşçi Platformu Girişimi olarak Adana’daki emperyalist savaş karşıtı herkesi demokratik kurum ve kuruluşları, işçi ve emekçi halkımızı emperyalist savaşa karşı mücadelenin ayrılmaz bir parçası olarak İncirlik Üssünün kullanılmaması ve kapatılması yönünde mücadeleye çağırırız.

İncirlik Üssü kapatılsın!
Emperyalist savaşa hayır!
Amerikan askeri olmayacağız!

(Adana Öncü İşçi Platformu Girişimi Bülteni’nin
Eylül sayısından...)



“Bozuk düzende sağlam çark olmaz, değiştirmeli baştan sona bu düzeni”

Arkadaşlar,
“Bozuk düzende sağlam çark olmaz, değiştirmeli baştan sona bu düzeni” diyen Pir Sultan Abdal, yüzyıllar öncesinden düzenin çözümsüzlüğünü ortaya koymuştu. Biz işçi ve emekçilerin hiçbir sorumluluğu olmadığı halde, işbirlikçi sermaye sınıfı ve onun adına ülkeyi yönetenler, kendi yapısal krizlerini bizlere fatura etmişler, bunun sonucunda iki milyona yakın insan işinden atılmış, çalışanların hakları ise saldırı yasalarıyla gaspedilmiştir.

İMF, DB gibi emperyalist finans kuruluşlarıyla yaptıkları kölece anlaşmalarla ülke baştan sona yerli ve yabancı tekellerin talan ve soygununa açılmıştır. Öyle ki toplam borç 204 milyar dolara çıkmış, ödenecek borçlar, ulusal geliri 50 milyar dolar aşmış, kişi başına gelir 2219 dolara düşmüş, kişi başına borç ise 2918 dolara yükselmiştir. Bu ülkede açlık ve işsizlik milyonlarca insanın ilk meselesi haline gelmiştir.

Hakkını arayan kim olursa olsun, toplumun emekçi kesimleri devletin azgın saldırı ve terörüne maruz kalmış, birçok yerde grevler yasaklanmıştır. Çürüyen sermaye düzeni pisliklerinin üstünü örtemez duruma gelmiş, rüşvet, yolsuzluk, banka hortumlama vb. haberler ülkenin gündemine oturmuştur. İlginç olan hergün karşımıza çıkıp “vatan-millet” edebiyatı yapan parti yöneticilerinden tutun da devletin çeşitli kurum ve kuruluşlarında görev yapan üst düzey bürokratlar, iş dünyasından büyük patronlar ve bakanlar sözde temiz toplum yaratmak adına çeşitli isimlerle yapılan operasyonlar sonucunda ya istifa ettiler, ya da yargılandılar.

Ancak sistem tüm kurum ve kuruluşlarıyla, ABD’ci-İMF’ci düzen partileriyle teşhir olmuş durumdadır. Tam da bundan dolayı, Amerikan emperyalizminin Irak saldırısının gündemde olduğu şu günlerde, içerde İMF-TÜSİAD yıkım programlarının daha sorunsuz uygulanmasına duyulan ihtiyaç sermaye sınıfına seçimi dayatmıştır. Tüm sermaye partileri İMF programlarını eksiksiz uyacaklarına dair garanti vermişlerdir.

ABD’ci düzen partilerinin iktidara gelmek için boş vaadlerle biz işçi ve emekçilerden istedikleri oy karşısında boş hayallere kapılmak, onlara oy vermek en büyük yanılgımız olacaktır. Şu veya bu partinin hükümeti kurması, varolan hükümetin değişmesi sermaye sınıfı açısından yorulan, yıpranan atların değişmesinden başka bir anlam ifade etmemektedir.

Yapmamız gereken; iş yerlerinde, semtlerde, mahallelerde çeşitli etkinlik ve toplantılarla seçim vesilesiyle düzeni teşhir etmek, işçi ve emekçileri devrimci mücadeleye çağırmak olmalıdır. Bugün sermayenin bizlere doğrulttuğu seçim silahını kendilerine çevirecek olan yine bizleriz. Yeter ki düzen ve ABD’ci düzen partileri arasındaki kopmaz bağı görelim. Yeni-eski, denenmiş-denenmemiş, “sol”-sağ yalanlarına kanmayalım. Sınıfın bağımsız devrimci platformunun adaylarını destekleyelim. Oyumuzu devrim ve sosyalizm mücadelesine verelim!

Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!

(Adana Öncü İşçi Platformu Girişimi Bülteni’nin
Eylül sayısından...)