21 Eylül '02
Sayı: 37 (77)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermayenin yıkım ve savaş programına karşı sınıfın devrimci programı!
  Seçim çalışması için seferberlik!..
  Seçim ittifakı ve reformist hayaller...
  Çürüyen düzenden kokuşmuş siyaset manzaraları
  İMF'ci-Amerikancı düzen partilerine karşı sosyalizm bayrağı altında birleşik mücadeleye!
  Bağımsız sosyalist milletvekili adayı Mustafa Uğur Akkaya ile konuştuk...
  Amerikancı düzen partileri oy istiyor, biz hesap soracağız!
  Kamuda toplu görüşme sürecinin gösterdikleri...
  Eğitimde "Toplam Kalite Yönetimi"
  Emperyalist savaşın startı BM kürsüsünden verildi
  Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!
  3 Kasım seçimleri...
  İsrail zindanlarında siyonizme karşı direniş!
   Köln'de saldırılara ve savaşa karşı 50 bin kişi yürüdü
   Reha Tekstil işçilerinden mektup...
   Liseli Ekim Gençliği'nden...
   Adana Öncü İşçi Platformu Girişimi Bülteni'nden...
   ÇHD'li avukatlardan F tipi hücreler hakkında kapsamlı bir dosya...
   Sefaköy İşçi Kültür Evi'nde kitlesel etkinlik
   Yine "kamikaze" kapitalizm üzerine
   Berlin İşçi ve Gençlik Kültür Merkezi açılıyor!
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
İsrail zindanlarında siyonizme karşı direniş!

Siyonistlerin İngiliz emperyalizminin himayesinde Filistin topraklarını işgal etmeye başladıkları günlerden bu yana zindanlar olgusu Filistin halkının gündeminden düşmemiştir. Önceleri sömürgeci İngiliz askerleri Filistinli direnişçileri tutukluyor, işkenceli sorgulardan geçirerek zindanlara atıyordu. İsrail devletinin kurulmasından sonra bu işi siyonistler en vahşi yöntemlerle sürdürdüler.

İsrail devleti yalnızca katliamcılığı değil, yanı sıra işkenceci kimliği ile de tüm dünyaca bilinmektedir. Onlarca yıldır zindanlarında ve toplama kamplarında Filistinli direnişçilere sistematik işkence uygulayan İsrail devleti, bu vahşi uygulamaları rutin olarak devam ettirmektedir. Öyle ki, işkence yöntemlerini ihraç edecek kadar uzmanlaşan siyonistler, emperyalistlerin desteğini de alarak işledikleri insanlık suçlarının hesabını vermekten en azından şimdilik kurtulmuş görünüyorlar. İnsan hakları ihlallerine karşı çıkma iddiası taşıyan örgütlerden de bu vahşete karşı ciddi bir teşhir ve muhalefetin olmadığını, bu sorun Filistin insan hakları örgütleri tarafından gündeme getirildiğinde ise yeterli yankıyı bulamadığını hatırlatalım.

Bu durumu fırsat bilen siyonistler daha da azgınlaşmaya başladılar. Birinci İntifada döneminde zindanlarını Filistinli çocuklarla dolduran İsrail, İkinci İntifada’nın başlamasından bu yana binlerce Filistinli’yi toplama kamplarına attı. İşkence ve tecrit altında tutulan direnişçilerin büyük bir çoğunluğu keyfi bir şekilde kamplara hapsedilmiş bulunuyor. Tutsakların önemli bir kısmı hala mahkemeye çıkarılmamış durumda.

Filistin’i bir bütün olarak işgal etme hevesleri depreşen İsrail, direnişin önderliğini imha ederek Filistin halkını işgal karşısında güçsüz bırakmaya çalışıyor. Katledemediği önderleri ise, onlar şahsında Filistin davasını mahkum edebilmek amacıyla yargılıyor. Bu amaçla yargılananların başında intifadanın sembolü haline gelen El Fetih örgütünün Batı Şeria sorumlusu Mervan Barguti geliyor. İşgal karşısında aldığı militan tutumuyla öne çıkan Barguti, bu tavrını zindanda ve siyonist mahkeme karşısında da devam ettiriyor. İlk duruşmada siyonist işgali teşhir ederek İntifada’yı cepheden sahiplendi. Bu tutumundan dolayı mahkeme salonundan yaka paça dışarı çıkarıldı.

Aylarca işkence altında sorgulanan Barguti, İsrail’in itirafçılaştırma oyununu bozmakla kalmadı, aynı zamanda siyonist mahkemeleri gayrı meşru ilan ederek zindanlarda yeni bir direnişin yolunu da açtı. İlk duruşmadan ders çıkaran siyonistler, basın üzerinde baskı kurarken, Barguti’ye ikinci bir konuşma fırsatı verilmeyeceğini duyurdular. Barguti ikinci duruşmada da İsrail mahkemelerini tanımayacağını ve duruşma için avukata ihtiyacı olmadığını açıkladı.

Siyonistlerin mahkemelerini reddeden Barguti, aynı devrimci tutumun diğer Filistinli tutsaklar tarafından da benimsenmesi için çaba harcıyor. Halen tecrit altında tutulmasına karşın 30 dakika ile sınırlı yemek aralarında ve havalandırmaya çıkabildiği kısa sürelerde tutsakların örgütlenmesi için çaba harcıyor. Avukatlarından Kadir Şkirat basına yaptığı açıklamada, Barguti’nin moralinin çok yüksek olduğunu ve çevresindeki mahkumların davalarını uluslararası kamuoyuna yansıtmaya başladığından beri diğer mahkumların da moralinin yükseldiğini belirtti.

İsrail mahkemelerini tanımama tavrının tüm Filistinli tutsaklar tarafından benimsenmesi için Barguti tarafından harcanan çabanın olumlu sonuç vermesi durumunda, siyonist zindanlar bir direniş odağı haline gelerek, işkence ve tecrit uygulamalarının olumsuz etkilerinin kırabilmesi açısından önemli bir imkana dönüşecektir. Bu tutum, aynı zamanda İsrail’in Filistin halkına karşı giriştiği işgal ve katliamların ve siyonist zulmün dünya halkları nezdinde daha da teşhir olmasını getirecektir. Filistinli tutsakların bilinç ve örgütlülük düzeyleri göz önüne alındığında siyonist mahkemeleri boykot tavrının genelleşmesi, ileriye doğru atılmış önemli bir adım olacak. Bu, hem direnen Filistin halkına hem de emperyalist-siyonist saldırganlığa karşı olan ilerici devrimci güçlere moral açıdan güç katacaktır. Filistinli direnişçilerin ge&cceil;mişte “Anzar (Ansar) Cehennemi” olarak bilinen toplama kampında sergiledikleri boyun eğmez direnişçi tutumlar geniş destek görmüş ve büyük yankı uyandırmıştı.

Emperyalist savaş rüzgarını arkasına alan İsrail’in gittikçe saldırganlaştığı, küstahça açıklamalar yaparak bölge halklarına tehditler savurduğu bir dönemde, birer zulüm yuvası, vahşet sembolü olan siyonist zindanlarında yükseltilecek bir direnişin özel bir değeri olacaktır. Bundan dolayı bu onurlu sese ses katmak, sahiplenmek ve güçlendirmek özel bir önem taşıyacaktır.



Kolombiya’da hükümet karşıtı genel grev

Kolombiya halkı, sosyal örgütlerin çağrısıdenyla 16 Eylül günü, Alvaro Uribe Velez hükümetine, onun askeri-militarist politikalarına karşı ülke genelinde protesto eylemleri yaptı. Sendikaların verdiği bilgiye göre, 24 saat süren genel greve katılım büyük oldu. Eylem başkent Bogota’nın yanı sıra ülkenin diğer kesimlerinde de yankısını buldu. CGTD sendikası başkanı eylemin bilançosunu “çok olumlu” olarak değerlendirdi.

Ağustos ayında göreve başlamasından bu yana aşırı gerici başkan Uribe, sosyal hoşnutsuzluğa karşı baskı ve teröre yöneldi ve devrimci gerilla hareketine karşı yeni bir yoketme savaşı başlattı. Saldırılarla sadece FARC ve ELN gerilla örgütleri değil, sendikalar da hedef tahtasına oturtuldu.

Başkan Uribe, toplumun her kesimini zorlamayla silahlı savaş stratejisine çekme uygulamasını da sürdürüyor. ABD emperyalizminin şefi Bush’un “terörle mücadele” sloganını tamamen benimseyen Uribe, ajanlardan oluşan ve halkı kitlesel boyutlarda ajanlaştırmayı amaçlayan sivil-askeri bir ağ kurdu. Bununla da kalmadı, sağcı paramiliter grupları yeniden örgütlemeye girişti.

Daha önceleri “köylü savunması” (AUC) altında kurulan paramiliter grup kokain ticareti yaparken suçüstü yakalanınca, katiller sürüsün oluşan bu örgüt kendini feshedeceğini açıklamıştı. Sermayenin ve büyük toprak sahiplerinin besleme köpekleri, binlerce işçi, emekçi ve ilerici insanı katleden silahlı grup, geçtiğimiz hafta yeni bir açıklama yaparak, terörizm ve uyuşturucu ticaretinden uzak duracağını iddia etti. Faşist paramiliter AUC, böylece Amerika’nın terör listesinden silinmeyi bekliyor.



Roma’da yüzbinlerce kişilik dev gösteri...

Roma sokakları cumartesi günü “Milletvekilleri parlamentoda, biz ise sokakta mücadele ediyoruz!” diyen yüzbinlerin protesto gösterilerine sahne oldu. Protesto eylemi İtalyan Başbakanı Silvio Berlusconi ve hazırlanan yeni hukuk yasasına karşı gerçekleştirildi. Eylemlere katılan işçi ve emekçilerin yanı sıra dünyaca tanınmış aydın, sanatçı, avukat ve profesörlerin de katıldığı 350 bin kişiden oluşan muhteşem kitle alana sığmayınca protesto için sokağa çıkanlar çevre yolları ve alanları da doldurdular.

“Halka şeklindeki dans” anlamına gelen “Girotondi” oluşumu tarafından çağrısı yapılan ve örgütlenen yürüyüşte muhalefet partilerinden politikacılara konuşma izni verilmedi.

Barlusconi’nin zorlamasıyla çıkarılmak istenen yasa tasarısına göre; eğer davalıya karşı hakimin tarafsız olmadığı gibi bir şüphe sebep gösterilebilirse, dava başka bir mahkemeye havale edilebilecek. Berlusconi’nin şu sıralar Milano mahkemesinde ‘80’li yıllarda hakimlere rüşvet vermekten yargılandığı bir davası sürüyor. Başbakan ve medya patronu Berlusconi suçsuz olduğunu iddia ederek, solcu savcıların kurbanı(!) olduğunu iddia ediyor.

Sözkonusu yasanın neden çıkarılmak istendiği de bu çerçevede açıklık kazanıyor. Yasa senatoda kabul edildi. İtalyan Parlamentosu bu tempo ile çalışırsa yasa taslağı Berlusoni’nin Milano davasından önce yasallaşacak.

Berlusconi ise, kendisine karşı Roma sokaklarını titreten eylemlerin gerçekleştiği sırada, Amerikan emperyalizminin başı Bush ile Irak’a yapılacak saldırı konusunun ele alınacağı Kamp David’de bulunuyordu.