Siyonistlerin İngiliz emperyalizminin himayesinde Filistin topraklarını işgal etmeye başladıkları günlerden bu yana zindanlar olgusu Filistin halkının gündeminden düşmemiştir. Önceleri sömürgeci İngiliz askerleri Filistinli direnişçileri tutukluyor, işkenceli sorgulardan geçirerek zindanlara atıyordu. İsrail devletinin kurulmasından sonra bu işi siyonistler en vahşi yöntemlerle sürdürdüler. İsrail devleti yalnızca katliamcılığı değil, yanı sıra işkenceci kimliği ile de tüm dünyaca bilinmektedir. Onlarca yıldır zindanlarında ve toplama kamplarında Filistinli direnişçilere sistematik işkence uygulayan İsrail devleti, bu vahşi uygulamaları rutin olarak devam ettirmektedir. Öyle ki, işkence yöntemlerini ihraç edecek kadar uzmanlaşan siyonistler, emperyalistlerin desteğini de alarak işledikleri insanlık suçlarının hesabını vermekten en azından şimdilik kurtulmuş görünüyorlar. İnsan hakları ihlallerine karşı çıkma iddiası taşıyan örgütlerden de bu vahşete karşı ciddi bir teşhir ve muhalefetin olmadığını, bu sorun Filistin insan hakları örgütleri tarafından gündeme getirildiğinde ise yeterli yankıyı bulamadığını hatırlatalım. Bu durumu fırsat bilen siyonistler daha da azgınlaşmaya başladılar. Birinci İntifada döneminde zindanlarını Filistinli çocuklarla dolduran İsrail, İkinci İntifadanın başlamasından bu yana binlerce Filistinliyi toplama kamplarına attı. İşkence ve tecrit altında tutulan direnişçilerin büyük bir çoğunluğu keyfi bir şekilde kamplara hapsedilmiş bulunuyor. Tutsakların önemli bir kısmı hala mahkemeye çıkarılmamış durumda. Filistini bir bütün olarak işgal etme hevesleri depreşen İsrail, direnişin önderliğini imha ederek Filistin halkını işgal karşısında güçsüz bırakmaya çalışıyor. Katledemediği önderleri ise, onlar şahsında Filistin davasını mahkum edebilmek amacıyla yargılıyor. Bu amaçla yargılananların başında intifadanın sembolü haline gelen El Fetih örgütünün Batı Şeria sorumlusu Mervan Barguti geliyor. İşgal karşısında aldığı militan tutumuyla öne çıkan Barguti, bu tavrını zindanda ve siyonist mahkeme karşısında da devam ettiriyor. İlk duruşmada siyonist işgali teşhir ederek İntifadayı cepheden sahiplendi. Bu tutumundan dolayı mahkeme salonundan yaka paça dışarı çıkarıldı. Aylarca işkence altında sorgulanan Barguti, İsrailin itirafçılaştırma oyununu bozmakla kalmadı, aynı zamanda siyonist mahkemeleri gayrı meşru ilan ederek zindanlarda yeni bir direnişin yolunu da açtı. İlk duruşmadan ders çıkaran siyonistler, basın üzerinde baskı kurarken, Bargutiye ikinci bir konuşma fırsatı verilmeyeceğini duyurdular. Barguti ikinci duruşmada da İsrail mahkemelerini tanımayacağını ve duruşma için avukata ihtiyacı olmadığını açıkladı. Siyonistlerin mahkemelerini reddeden Barguti, aynı devrimci tutumun diğer Filistinli tutsaklar tarafından da benimsenmesi için çaba harcıyor. Halen tecrit altında tutulmasına karşın 30 dakika ile sınırlı yemek aralarında ve havalandırmaya çıkabildiği kısa sürelerde tutsakların örgütlenmesi için çaba harcıyor. Avukatlarından Kadir Şkirat basına yaptığı açıklamada, Bargutinin moralinin çok yüksek olduğunu ve çevresindeki mahkumların davalarını uluslararası kamuoyuna yansıtmaya başladığından beri diğer mahkumların da moralinin yükseldiğini belirtti. İsrail mahkemelerini tanımama tavrının tüm Filistinli tutsaklar tarafından benimsenmesi için Barguti tarafından harcanan çabanın olumlu sonuç vermesi durumunda, siyonist zindanlar bir direniş odağı haline gelerek, işkence ve tecrit uygulamalarının olumsuz etkilerinin kırabilmesi açısından önemli bir imkana dönüşecektir. Bu tutum, aynı zamanda İsrailin Filistin halkına karşı giriştiği işgal ve katliamların ve siyonist zulmün dünya halkları nezdinde daha da teşhir olmasını getirecektir. Filistinli tutsakların bilinç ve örgütlülük düzeyleri göz önüne alındığında siyonist mahkemeleri boykot tavrının genelleşmesi, ileriye doğru atılmış önemli bir adım olacak. Bu, hem direnen Filistin halkına hem de emperyalist-siyonist saldırganlığa karşı olan ilerici devrimci güçlere moral açıdan güç katacaktır. Filistinli direnişçilerin ge&cceil;mişte Anzar (Ansar) Cehennemi olarak bilinen toplama kampında sergiledikleri boyun eğmez direnişçi tutumlar geniş destek görmüş ve büyük yankı uyandırmıştı. Emperyalist savaş rüzgarını arkasına alan İsrailin gittikçe saldırganlaştığı, küstahça açıklamalar yaparak bölge halklarına tehditler savurduğu bir dönemde, birer zulüm yuvası, vahşet sembolü olan siyonist zindanlarında yükseltilecek bir direnişin özel bir değeri olacaktır. Bundan dolayı bu onurlu sese ses katmak, sahiplenmek ve güçlendirmek özel bir önem taşıyacaktır.
Kolombiyada hükümet karşıtı genel grev Kolombiya halkı, sosyal örgütlerin çağrısıdenyla 16 Eylül günü, Alvaro Uribe Velez hükümetine, onun askeri-militarist politikalarına karşı ülke genelinde protesto eylemleri yaptı. Sendikaların verdiği bilgiye göre, 24 saat süren genel greve katılım büyük oldu. Eylem başkent Bogotanın yanı sıra ülkenin diğer kesimlerinde de yankısını buldu. CGTD sendikası başkanı eylemin bilançosunu çok olumlu olarak değerlendirdi. Ağustos ayında göreve başlamasından bu yana aşırı gerici başkan Uribe, sosyal hoşnutsuzluğa karşı baskı ve teröre yöneldi ve devrimci gerilla hareketine karşı yeni bir yoketme savaşı başlattı. Saldırılarla sadece FARC ve ELN gerilla örgütleri değil, sendikalar da hedef tahtasına oturtuldu. Başkan Uribe, toplumun her kesimini zorlamayla silahlı savaş stratejisine çekme uygulamasını da sürdürüyor. ABD emperyalizminin şefi Bushun terörle mücadele sloganını tamamen benimseyen Uribe, ajanlardan oluşan ve halkı kitlesel boyutlarda ajanlaştırmayı amaçlayan sivil-askeri bir ağ kurdu. Bununla da kalmadı, sağcı paramiliter grupları yeniden örgütlemeye girişti. Daha önceleri köylü savunması (AUC) altında kurulan paramiliter grup kokain ticareti yaparken suçüstü yakalanınca, katiller sürüsün oluşan bu örgüt kendini feshedeceğini açıklamıştı. Sermayenin ve büyük toprak sahiplerinin besleme köpekleri, binlerce işçi, emekçi ve ilerici insanı katleden silahlı grup, geçtiğimiz hafta yeni bir açıklama yaparak, terörizm ve uyuşturucu ticaretinden uzak duracağını iddia etti. Faşist paramiliter AUC, böylece Amerikanın terör listesinden silinmeyi bekliyor.
Romada yüzbinlerce kişilik dev gösteri... Roma sokakları cumartesi günü Milletvekilleri parlamentoda, biz ise sokakta mücadele ediyoruz! diyen yüzbinlerin protesto gösterilerine sahne oldu. Protesto eylemi İtalyan Başbakanı Silvio Berlusconi ve hazırlanan yeni hukuk yasasına karşı gerçekleştirildi. Eylemlere katılan işçi ve emekçilerin yanı sıra dünyaca tanınmış aydın, sanatçı, avukat ve profesörlerin de katıldığı 350 bin kişiden oluşan muhteşem kitle alana sığmayınca protesto için sokağa çıkanlar çevre yolları ve alanları da doldurdular. Halka şeklindeki dans anlamına gelen Girotondi oluşumu tarafından çağrısı yapılan ve örgütlenen yürüyüşte muhalefet partilerinden politikacılara konuşma izni verilmedi. Barlusconinin zorlamasıyla çıkarılmak istenen yasa tasarısına göre; eğer davalıya karşı hakimin tarafsız olmadığı gibi bir şüphe sebep gösterilebilirse, dava başka bir mahkemeye havale edilebilecek. Berlusconinin şu sıralar Milano mahkemesinde 80li yıllarda hakimlere rüşvet vermekten yargılandığı bir davası sürüyor. Başbakan ve medya patronu Berlusconi suçsuz olduğunu iddia ederek, solcu savcıların kurbanı(!) olduğunu iddia ediyor. Sözkonusu yasanın neden çıkarılmak istendiği de bu çerçevede açıklık kazanıyor. Yasa senatoda kabul edildi. İtalyan Parlamentosu bu tempo ile çalışırsa yasa taslağı Berlusoninin Milano davasından önce yasallaşacak. Berlusconi ise, kendisine karşı Roma sokaklarını titreten eylemlerin gerçekleştiği sırada, Amerikan emperyalizminin başı Bush ile Iraka yapılacak saldırı konusunun ele alınacağı Kamp Davidde bulunuyordu. |
|||||