21 Eylül '02
Sayı: 37 (77)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermayenin yıkım ve savaş programına karşı sınıfın devrimci programı!
  Seçim çalışması için seferberlik!..
  Seçim ittifakı ve reformist hayaller...
  Çürüyen düzenden kokuşmuş siyaset manzaraları
  İMF'ci-Amerikancı düzen partilerine karşı sosyalizm bayrağı altında birleşik mücadeleye!
  Bağımsız sosyalist milletvekili adayı Mustafa Uğur Akkaya ile konuştuk...
  Amerikancı düzen partileri oy istiyor, biz hesap soracağız!
  Kamuda toplu görüşme sürecinin gösterdikleri...
  Eğitimde "Toplam Kalite Yönetimi"
  Emperyalist savaşın startı BM kürsüsünden verildi
  Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!
  3 Kasım seçimleri...
  İsrail zindanlarında siyonizme karşı direniş!
   Köln'de saldırılara ve savaşa karşı 50 bin kişi yürüdü
   Reha Tekstil işçilerinden mektup...
   Liseli Ekim Gençliği'nden...
   Adana Öncü İşçi Platformu Girişimi Bülteni'nden...
   ÇHD'li avukatlardan F tipi hücreler hakkında kapsamlı bir dosya...
   Sefaköy İşçi Kültür Evi'nde kitlesel etkinlik
   Yine "kamikaze" kapitalizm üzerine
   Berlin İşçi ve Gençlik Kültür Merkezi açılıyor!
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Seçim çalışması için seferberlik!..

Önümüzdeki bir ayın temel gündemini seçim çalışması oluşturuyor. Seçim kampanyasını başarıyla örgütleyebilirsek, birkaç yılda bir ortaya çıkan bir fırsatı hakkıyla değerlendirmiş olacağız. Bu, özellikle sınıf çalışmasında bir takım yeni mevzi ve olanakların kazanılması anlamına da gelecek.

Sınıf ve kitle hareketine ilişkin gerilik ve durgunluk tespitleri yaptığımız bir yerde, kitlelerde politik duyarlılık yaratması bakımından seçim dönemlerinin tartışmasız bir önemi vardır. 3 Kasım’da yapılacak seçim, Ağustos’tan bu yana kitlelerin ilgisini ekonomik ve politik sorunlara yöneltmiştir. İşçi ve emekçileri ajitasyon ve propagandaya duyarlı ve alıcı hale getirmiştir. Şimdi her siyasal yapı kendi cephesinden bu politik atmosferi, duyarlılığı, ilgiyi değerlendirmenin uğraşı içindedir. Örneğin Amerikancı düzen partileri ile reformist partiler bu yönlü çabalarını çoktan başlatmış, gelinen yerde herşeyi seçime ve seçim çalışmalarına endekslemişlerdir.

Amerikancı düzen partilerinin tüm çabası, saldırı programlarına hükümet etmek için meclise girmek amaçlıdır. Gene de kitlelere yönelik demagoji yapabilmekte, hatırı sayılır oy desteği alabilmektedirler. Düzenden, burjuva partilerden ve parlamentodan hiçbir beklentileri kalmadığı halde kitlelerin bu partilere destek vermeleri, yine de düzene olan bağın gücünü göstermektedir. Reformist partiler ise düzen dışı alternatife yönelebilecek kesimleri düzene bağlamaktadırlar. Bu noktada kullandıkları en etkili araç parlamentarizmdir.

Devrimciler ise doğal olarak düzen dışı tutumlar geliştiriyorlar. Geleneksel devrimci hareketin büyük bölümü öteden beri boykot taktiğini öne sürüyor. Boykot şiarının dönemsel bir taktik olarak yanlışlığı bir yana, pratikte herhangi bir karşılığı da olmuyor. Onlar sadece taktik bir hataya düşmüş olmakla kalmıyorlar; zaten yıllardır atılan bir şiarı sadece yinelemekle kala kalıyorlar. Boykotçuluk namına en ufak bir çaba dahi görülmüyor. Taktik yanlışlık siyasal yaşama atalet olarak yansıyor. Dogmatizm apolitizmi doğuruyor.

Dolayısıyla seçim dönemlerinde esasta iki temel platform çatışmış oluyor. Bir tarafta burjuva partiler ile reformist partilerin düzen platformu, diğer tarafta ise komünistlerin devrimci sınıf platformu. Demek oluyor ki, seçim üzerinden oluşan imkanları, politik atmosferi, kitlelerin toplumsal sorunlara ve politikaya duyarlılığını devrimci tarzda değerlendirme sorumluluğu, her zaman olduğu gibi komünistlere düşüyor. Aynı şekilde düzen payına kitleleri sersemletmeye yeltenenlerin etkinliğini kırmak, propagandalarını etkisizleştirmek de... Şunu da eklemek gerekir ki; özellikle ülkenin ve bölgenin halihazırdaki tablosu nedeniyle, iğne ucu kadar bir politizasyon imkanını değerlendirmek, her zamankinden daha önemli bir sorumluluk haline gelmiş bulunuyor.

Komünistler ‘95 ve ‘99 seçim dönemlerinde olduğu gibi, bu seferki seçime de bağımsız devrimci sınıf platformuyla ve platformun temsilcisi bağımsız adaylarla katılıyorlar. Bugün 18 Nisan ‘99 seçim dönemiyle kıyaslanamayacak olanaklara, güçlere ve araçlara sahibiz. Temel sanayi kentlerinde yaygın, sistemli ve yoğun bir seçim çalışması sürdürebilecek durumdayız. Adaylarımızın olup olmamasından bağımsız olarak, faaliyet alanlarımızdaki temel önceliğimiz seçim çalışmasının gereklerini yerine getirmektir.

Seçim çalışması özel bir yoğunlaşma ve yüklenme gerektirir. Kazanım elde etmek buna bağlıdır. Bu faaliyeti başarıyla örgütleyebilmemizin de elbette koşulları vardır. İdeolojik-politik netlik ve açıklık her zamanki gibi öncelikli koşuldur. Seçim taktiğimizi kavratmak için temel değerlendirmelerimiz eğitim konusu edilmelidir. Yayınlarımızda yer verilen temel metinler günü gününe ele alınıp okunmalı, kolektif tartışmalara konu edilerek özümsenmelidir. Bu açıdan “Seçimler ve Devrimci Sınıf Çizgisi” başlıklı yazı dikkatle incelenmeli, gerekli sonuçlar çıkarılmalıdır.

Pratik çalışma açısından ise geçmiş deneyimlerin değerlendirme ve dersleri yeterli bir fikir vermektedir. Örneğin ‘99 seçim çalışmalarının yansıtıldığı sayılara dönülüp bakılmalıdır. Seçim öncesinde pratik çalışmanın sorunlarını her yönüyle ele alan ve bir planlama yapan “Seçim Çalışması Üzerine Notlar” (Kızıl Bayrak, sayı: 51, 5 Nisan ‘99) başlıklı yazı özellikle incelenmelidir. Çalışmanın sistematik ve organize yürütülmesi, dağınıklıkların önlenmesi, güçlerin ve zamanın rasyonel kullanımı için pratik çalışmanın sorunlarında açıklığa sahip olmak ve ayrıntılı bir planlama yapmak durumundayız.

Komplike olmakla birlikte seçim çalışmasının temelde iki yönü vardır. Birincisi ajitasyon-propaganda ve teşhir araçlarıyla yapılan genel politik faaliyet, ikincisi de politik kitle çalışmasıdır. İlkinde öteden beri büyük bir ustalık sahibiyiz. Böylesi yüklenme dönemlerinde güç ve kapasitemizin üzerinde bir pratik sergileyebiliyoruz. Bildirisinden afişine, kuşlamasından puluna onbinlerce materyal tükettiğimiz deneyimlerimiz var. Bu seçim döneminde ise önceki dağıtım sayılarını katlamak durumundayız. Zira seçimlerin sosyal yıkım saldırılarının öfke ve tepkiyi hiç olmadığı kadar biriktirdiği bir dönemde gündeme gelmiş olması nedeniyle, oldukça duyarlı ve alıcı bir kitleyle karşı karşıyayız. Normalde bildiriye çok da ilgi göstermeyen insanlar bile, seçim atmosferinin etkisinde kalarak “ne diyorlar acaba?” diye, bildiimizi alıp okuyacaklardır. Ya da sürekli olarak karşılaşılan afişlerimize bugün daha dikkatli bakılacak, şiarlarımız üzerinde düşünülecektir.

Yukarda da belirttiğimiz gibi, bugün bu faaliyeti geçmişle ve olağan dönemlerle kıyaslanamayacak düzeyde yoğun, yaygın, etkili yapmanın güç ve olanaklarına sahibiz. Üstelik propaganda-ajitasyon araçlarında da göze çarpan bir zenginlik vardır. Merkezi araçlar kadar, yerel ve sektörel yayın, kurum gibi araçlar, çalışmamızı zenginleştirmemizin eldeki olanaklarıdır.

Kitlelere yönelik bu tür bir genel politik faaliyetin elbette önemli ve anlamlı bir etkisi olacaktır. Partinin siyasal etkisini genele yaymakta bu pratik öteden beri bize çok şey kazandırdı. Ama bu seçim faaliyetinde sıkı tutmamız gereken halka herşeyden çok politik kitle çalışmasıdır. Bu da ne kadar çok insanla yüzyüze geldiğimizle ölçülebilir. Ev, mahalle, kahve, işkolu toplantıları politik kitle çalışmasının belli başlı alanlarıdır. İkişerli üçerli gruplar oluşturup, propaganda materyalleriyle ev ev dolaşmak, bire bir propaganda yapmak, kitle ilişkileri kurmak açısından son derece önemlidir. Ve seçim çalışmasının başarısı, sonrasına ne kaldığıyla, ne kadar emekçiye ulaşılıp bağ kurulduğuyla ölçülecektir.

Öte yandan her siyasal çalışma, örgütlülüğü geliştirmenin ve yetkinleştirmenin de bir aracıdır. Bir de bu açıdan seçim dönemini layıkıyla değerlendirmek sorumluluğu duruyor önümüzde. Bu sorumluluğun gereklerini yerine getirmenin başlıca koşulu ise, en kenarda duran ilişkimizi bile çalışmaya dahil edebilmektir. Mevcut güçlerini ustalıkla işe koşmayan bir yapı, yeni güçlere ulaşsa bile onları kazanmakta zorlanacaktır. Ayrıca işçi ve emekçi kitlelere geniş ölçüde ulaşmak istiyorsak, eldeki her türlü gücü, imkanı, aracı zaten devrimci tarzda kullanmak zorundayız. Seçim kampanyasını birimleri sağlamlaştırmanın ve yeni atılımlar yapmanın vesilesi haline getirmenin yolu budur.

Ekim’in 229. sayısının başyazısında belirtildiği üzere; seçim kampanyasının “amacı hiç de oy toplamak değil, fakat devrimci propaganda ve ajitasyonu normal dönemlerle kıyaslanamaz ölçüde güçlendirmek, kitleleri devrimci açıdan aydınlatmak, parti programını tanıtmak, onun döneme uyarlanmış stratejik ve taktik istem ve şiarlarını kitleler içinde yaymaktır. Seçim çalışmasında başarının ölçüsü de bu olacaktır.

“Devrimci propaganda ve ajitasyonu normal dönemlerle kıyaslanamaz ölçüde güçlendirmek demek, normal dönemlerle kıyaslanamaz bir çalışma seferberliği içine girmek, buna uygun bir planlama ve organizasyonu gerçekleştirmek demektir...”

Komünistler bu planlama ve organizasyonu en iyi bir biçimde gerçekleştirerek, seçim döneminin gerektirdiği bilinç, enerji ve inisiyatifle hareket edeceklerdir.