21 Eylül '02
Sayı: 37 (77)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermayenin yıkım ve savaş programına karşı sınıfın devrimci programı!
  Seçim çalışması için seferberlik!..
  Seçim ittifakı ve reformist hayaller...
  Çürüyen düzenden kokuşmuş siyaset manzaraları
  İMF'ci-Amerikancı düzen partilerine karşı sosyalizm bayrağı altında birleşik mücadeleye!
  Bağımsız sosyalist milletvekili adayı Mustafa Uğur Akkaya ile konuştuk...
  Amerikancı düzen partileri oy istiyor, biz hesap soracağız!
  Kamuda toplu görüşme sürecinin gösterdikleri...
  Eğitimde "Toplam Kalite Yönetimi"
  Emperyalist savaşın startı BM kürsüsünden verildi
  Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!
  3 Kasım seçimleri...
  İsrail zindanlarında siyonizme karşı direniş!
   Köln'de saldırılara ve savaşa karşı 50 bin kişi yürüdü
   Reha Tekstil işçilerinden mektup...
   Liseli Ekim Gençliği'nden...
   Adana Öncü İşçi Platformu Girişimi Bülteni'nden...
   ÇHD'li avukatlardan F tipi hücreler hakkında kapsamlı bir dosya...
   Sefaköy İşçi Kültür Evi'nde kitlesel etkinlik
   Yine "kamikaze" kapitalizm üzerine
   Berlin İşçi ve Gençlik Kültür Merkezi açılıyor!
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Emperyalist savaşın startı
BM kürsüsünden verildi

Irak’a saldırı konusunda beklediği desteği bulamayan ABD emperyalizmi, diplomatik alanda yeni bir hamle yapmaya karar vermişti. Bu sayede gayri-meşru duruma düşmenin önüne geçilecek, savaşa karşı çıkanlar uygun bir üslupla uyarılacak/tehdit edilecekti. Haydut başı Bush’un Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma bu çerçevede hazırlanmıştı.

Bush’un konuşması savaş ilanıdır

Günler öncesinden uzmanlar tarafından hazırlanan Bush’un konuşması, Amerikan emperyalizminin ne pahasına olursa olsun Irak’a saldıracağını tüm dünyaya ilan etmesi şeklinde yorumlandı. BM’nin geleceğinin Pentagon’un elinde olduğu ima edildi, BM’nin Amerikan saldırganlığına destek vermek zorunda olduğu mesajı verildi.

Haydut başının şu sözleri BM’ye biçtiği misyon hakkında açık bir fikir vermektedir: “BM kuruluş ilkelerine hizmet edecek midir, yoksa geçersiz mi olacaktır? Biz Güvenlik Konseyinde ilgili kararları çıkarmak için çalışacağız. Ancak ABD’nin amaçları konusunda kuşku duyulmamalıdır. Güvenlik Konseyi kararları uygulanacaktır. Böylece barış ve güvenlik talepleri yerine getirilecektir. Aksi takdirde harekete geçmek kaçınılmaz olur.” Yani BM Güvenlik Konseyi ya Irak’a saldırmak için bir karar çıkaracak, ya da Amerika BM’ye rağmen harekete geçecek ve böylece Birleşmiş Milletler fiilen geçersiz olacaktır.

Silah ve enerji tekellerinin sözcüsü Bush’un sözleri, emperyalist saldırganlığın tüm dünyaya orman yasalarıyla hükmetmek için kolları sıvadığının ilanıdır aynı zamanda. Oysa BM güya “barış evi” olarak kurulmuştu. BM hiçbir zaman “barış evi” olmamakla beraber, bu tür küstah ve saldırgan açıklamalara o kadar açıktan sahne olmuyordu. Özellikle ‘90’lı yıllardan itibaren emperyalist saldırılara hukuksal kılıf uydurmakla uğraşan BM, artık göstermelik de olsa hukukla ilgilenmeye değil, Amerikan emperyalizminin saldırgan savaşları için aktif roller almaya zorlanıyor. Elle tutulur hiçbir kanıt olmasa da, Irak’a saldırı kararı çıkartması isteniyor. Zira ABD silah ve enerji tekellerinin çıkarları bunu gerektiriyor.

Irak, kitle imha silahları üretmekle, dolayısıyla BM kararlarına uymamakla suçlanıyor. Oysa bu konuda hiçbir istihbarat örgütünde herhangi bir somut delil yoktur. BM’nin eski silah denetçileri de Irak’ta bu tür silahların bulunmasının mümkün olmadığını defalarca açıkladılar. Öte yandan İsrail’in hem kitle imha silahlarına sahip olduğu ve bu silahları üretmeye devam ettiği hem de 40 yıldan beri BM kararlarını ve diğer uluslararası anlaşmaları hiçe saydığı tüm dünyanın malumudur. Ama halen kasap Şaron ve siyonistler Bush’un en sadık müttefikleridir. Dolayısıyla Irak’a yöneltilen suçlamanın kimse için ciddiye alınır bir yanı bulunmamaktadır.

Ortadoğu’ya saldırı planı yıllar
önce hazırlandı

Irak’a saldırı planının özünde Saddam’la ilgisi yoktur. Saddam Amerikan emperyalizmi için sadece bir saldırı aracıdır. Zira Irak’ta kitle imha silahlarının üretildiği, bu silahlar Kürt halkına ve Iraklı Şiiler’e karşı kullanıldığı zaman, aynı Saddam ABD’nin en yakın dostlarından biriydi. İran-Irak savaşı döneminde kitlesel katliamlar yapabilmek için Irak’a gerekli istihbaratı bizzat ABD sağlıyordu. O yıllarda onbinlerce insanın kimyasal silahlarla katledilmesine hiçbir emperyalist güç sesini çıkarma gereği duymadı.

Sunday Herald gazetesinde yayınlanan Eylül 2000 tarihli bir rapor, ABD emperyalizminin niyetlerini ortaya seriyor. Bu rapora göre, Bush ekibi daha iktidara gelmeden önce Irak’a saldırmayı planlamış.

“Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi” (PNAC) adlı sağcı bir “düşünce kuruluşu” tarafından hazırlanan raporda; küresel bir “Pax Amerikana”nın (Amerikan barışı) tesis edilmesi gerektiğinden bahsediliyor. “Amerikan Savunmasını Yeniden İnşa Etmek” başlıklı söz konusu belgenin gönderildiği isimlerin hepsi bugün Amerikan yönetiminde yer alıyor. Başkan yardımcısı Dick Cheney, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, yardımcısı Paul Wolfowitz, Bush’un kardeşi Jeb Bush ve Cheney’in yardımcılarından Lewis Libby. Bu raporu hazırlayan düşünce kuruluşu ve benzerlerinin ABD emperyalizminin strateji ve taktik saldırı planlarını hazırlama işini üstlendikleri biliniyor.

Adı geçen raporda Bush kabinesinin, Saddam yönetimde olsa da olmasa da, Basra Körfezi’ni askeri olarak kontrol altına alması gerektiği vurgulanıyor. Devamında, “ABD on yıllar boyunca Körfez bölgesinin güvenliğinde daha kalıcı bir rol oynamaya çalıştı. Irak ile mevcut çözülmemiş çatışma bir gerekçe sunuyor. Ancak burada esaslı bir askeri kuvvetin barındırılması, Saddam Hüseyin rejimi meselesini çok aşıyor.” ifadeleri yer alıyor. PNAC raporu, küresel ABD hakimiyetini sürdürmek, bir rakip gücün yükselişini engellemek ve uluslararası güvenlik düzenini Amerikan ilke ve çıkarlarına uygun olarak şekillendirmek gibi hedefler de belirliyor. ‘91 Körfez Savaşı’nda önemli bir adım atılmıştı. Şimdi bu planın Ortadoğu ayağı tamamlanmaya çalışılıyor.

Sorun BM değil Rusya

ABD’nin eski BM temsilcisi Richard Holbrooke Irak’a saldırı ile ilgili açıklamasında, BM’nin bir sorun olmadığını söylüyor. Eski diplomat; “Bu işin anahtarı BM değil, Güvenlik Konseyi de değil. Anahtar tek ülke, o da Rusya ve bir adam; Vladimir Putin. Yakında Bush-Putin ilişkisinin kıymeti-harbiyesini göreceğiz” şeklinde konuşuyor.

ABD ile Rusya’nın dışişleri ve savunma bakanları yakında Washington’da biraraya gelecekler. Saldırının en hararetli savunucularından ABD Dışişleri bakan yardımcısı John Bolton ise Moskova’daki temaslarına devam ediyor. Diplomatik alandaki bu yoğun trafik, eski diplomatın gelişmeleri kaynağından izlediğini gösteriyor. Bunlara Blair’in de bir Moskova gezisi hazırlığı içinde olduğunu eklemek gerek.

Irak’la Rusya arasında imzalanan 40 milyar dolarlık ticari anlaşma ise farklı şekilde yorumlanıyor. ABD’nin “düşünce” kuruluşlarına göre 40 milyar dolar, aslında Rusya’nın Irak saldırısına destek olmak için talep ettiği fiyattır. Bu açıklama tersinden de okunabilir; ABD, Rusya’ya savaşı desteklemesi karşılığında 40 milyar dolarlık ticari rüşvet teklif ediyor.

Irak’ın girişimleri dikkate alınmıyor

Bush’un BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmanın ardından savaş destekçilerine İtalya ve İspanya da katıldı. Birçok ülke Irak’ın BM kararlarına uymaya zorlanması gerektiğine dair açıklamalarda bulundu. Oysa bu açıklamaları yapanlar, savaşın Irak tarafından BM kararlarına uyulup uyulmaması ile bir ilgisi olmadığını çok iyi biliyorlar.

Irak yönetimi bu ikiyüzlü açıklamaları teşhir etmek için, BM silah denetçilerinin Irak’a girmesini koşulsuz olarak kabul ettiğini açıkladı. Bekleneceği gibi bu açıklama pek yankı uyandırmadı. Yine de savaşa dolaylı destek verenlerin maskelerini indirme işlevi gördüğü söylenebilir.

Irak yönetimi atılan bu adımın Amerikan saldırısının önünü kesmeyeceği konusunda açık bir fikre sahip. Artık onlar da biliyor ki, saldırıyı önlemek ancak tam teslim olmakla mümkündür.

Askeri yığınak hızla devam ediyor

Küstahça açıklamanın ardından savaş hazırlığı daha da hızlandı. Firkateynler, bombardıman saldırı, casus uçakları, yakıt tankerleri ve nakliye araçları bölgeye taşınmaya devam ediyor. ABD Merkez Komutanlığı’nın (CENTCOM) Katar’a taşınması Kasım ayında tamamlanacak. Saldırının CENTCOM tarafından 50 bin askerle başlatılacağından bahsediliyor. 30 bin Amerikan askeri şimdiden bölgede hazır. Baskılar sonucu geri adım atan Suudi Arabistan, savaşta topraklarını kullandıracağını dolaylı olarak açıklamış bulunuyor.

İki ay içinde saldırı hazırlıkları tamamlanacak, bölgedeki asker sayısı 200 bine ulaşacak. ABD’nin kara harekat gücünü oluşturan üçüncü kolordusu Kuveyt’e konuşlandırılmış bulunuyor. 15 bin askerden oluşan 3 ağır mekanize tugayı ise Katar ve Kuveyt’te hazır bekliyor. Dev bir askeri üsse çevrilen Hint Okyanusu’ndaki Diego Garcia adası da savaşa hazır durumda. Bu ada B-52 bombardıman uçakları için bir üs işlevi görüyor. ABD askeri heyetinin Türkiye’deki üslerdeki incelemeleri ve Kuzey Irak’ta inşa edilen üsler de hazırlığın bir parçası.

Olağanüstü bir gelişme olmazsa, Amerikan emperyalizmi savaşı başlatacak. İlerici devrimci güçler, işçi ve emekçiler, savaş karşıtları, kısacası Ortadoğu’nun bir cehenneme çevrilmesine karşı olan herkes bu olguları hesaba katarak hareket etmek sorumluluğu ile karşı karşıyadır.