BM kürsüsünden verildi Iraka saldırı konusunda beklediği desteği bulamayan ABD emperyalizmi, diplomatik alanda yeni bir hamle yapmaya karar vermişti. Bu sayede gayri-meşru duruma düşmenin önüne geçilecek, savaşa karşı çıkanlar uygun bir üslupla uyarılacak/tehdit edilecekti. Haydut başı Bushun Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yaptığı konuşma bu çerçevede hazırlanmıştı. Bushun konuşması savaş ilanıdır Günler öncesinden uzmanlar tarafından hazırlanan Bushun konuşması, Amerikan emperyalizminin ne pahasına olursa olsun Iraka saldıracağını tüm dünyaya ilan etmesi şeklinde yorumlandı. BMnin geleceğinin Pentagonun elinde olduğu ima edildi, BMnin Amerikan saldırganlığına destek vermek zorunda olduğu mesajı verildi. Haydut başının şu sözleri BMye biçtiği misyon hakkında açık bir fikir vermektedir: BM kuruluş ilkelerine hizmet edecek midir, yoksa geçersiz mi olacaktır? Biz Güvenlik Konseyinde ilgili kararları çıkarmak için çalışacağız. Ancak ABDnin amaçları konusunda kuşku duyulmamalıdır. Güvenlik Konseyi kararları uygulanacaktır. Böylece barış ve güvenlik talepleri yerine getirilecektir. Aksi takdirde harekete geçmek kaçınılmaz olur. Yani BM Güvenlik Konseyi ya Iraka saldırmak için bir karar çıkaracak, ya da Amerika BMye rağmen harekete geçecek ve böylece Birleşmiş Milletler fiilen geçersiz olacaktır. Silah ve enerji tekellerinin sözcüsü Bushun sözleri, emperyalist saldırganlığın tüm dünyaya orman yasalarıyla hükmetmek için kolları sıvadığının ilanıdır aynı zamanda. Oysa BM güya barış evi olarak kurulmuştu. BM hiçbir zaman barış evi olmamakla beraber, bu tür küstah ve saldırgan açıklamalara o kadar açıktan sahne olmuyordu. Özellikle 90lı yıllardan itibaren emperyalist saldırılara hukuksal kılıf uydurmakla uğraşan BM, artık göstermelik de olsa hukukla ilgilenmeye değil, Amerikan emperyalizminin saldırgan savaşları için aktif roller almaya zorlanıyor. Elle tutulur hiçbir kanıt olmasa da, Iraka saldırı kararı çıkartması isteniyor. Zira ABD silah ve enerji tekellerinin çıkarları bunu gerektiriyor. Irak, kitle imha silahları üretmekle, dolayısıyla BM kararlarına uymamakla suçlanıyor. Oysa bu konuda hiçbir istihbarat örgütünde herhangi bir somut delil yoktur. BMnin eski silah denetçileri de Irakta bu tür silahların bulunmasının mümkün olmadığını defalarca açıkladılar. Öte yandan İsrailin hem kitle imha silahlarına sahip olduğu ve bu silahları üretmeye devam ettiği hem de 40 yıldan beri BM kararlarını ve diğer uluslararası anlaşmaları hiçe saydığı tüm dünyanın malumudur. Ama halen kasap Şaron ve siyonistler Bushun en sadık müttefikleridir. Dolayısıyla Iraka yöneltilen suçlamanın kimse için ciddiye alınır bir yanı bulunmamaktadır. Ortadoğuya saldırı planı yıllar Iraka saldırı planının özünde Saddamla ilgisi yoktur. Saddam Amerikan emperyalizmi için sadece bir saldırı aracıdır. Zira Irakta kitle imha silahlarının üretildiği, bu silahlar Kürt halkına ve Iraklı Şiilere karşı kullanıldığı zaman, aynı Saddam ABDnin en yakın dostlarından biriydi. İran-Irak savaşı döneminde kitlesel katliamlar yapabilmek için Iraka gerekli istihbaratı bizzat ABD sağlıyordu. O yıllarda onbinlerce insanın kimyasal silahlarla katledilmesine hiçbir emperyalist güç sesini çıkarma gereği duymadı. Sunday Herald gazetesinde yayınlanan Eylül 2000 tarihli bir rapor, ABD emperyalizminin niyetlerini ortaya seriyor. Bu rapora göre, Bush ekibi daha iktidara gelmeden önce Iraka saldırmayı planlamış. Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi (PNAC) adlı sağcı bir düşünce kuruluşu tarafından hazırlanan raporda; küresel bir Pax Amerikananın (Amerikan barışı) tesis edilmesi gerektiğinden bahsediliyor. Amerikan Savunmasını Yeniden İnşa Etmek başlıklı söz konusu belgenin gönderildiği isimlerin hepsi bugün Amerikan yönetiminde yer alıyor. Başkan yardımcısı Dick Cheney, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, yardımcısı Paul Wolfowitz, Bushun kardeşi Jeb Bush ve Cheneyin yardımcılarından Lewis Libby. Bu raporu hazırlayan düşünce kuruluşu ve benzerlerinin ABD emperyalizminin strateji ve taktik saldırı planlarını hazırlama işini üstlendikleri biliniyor. Adı geçen raporda Bush kabinesinin, Saddam yönetimde olsa da olmasa da, Basra Körfezini askeri olarak kontrol altına alması gerektiği vurgulanıyor. Devamında, ABD on yıllar boyunca Körfez bölgesinin güvenliğinde daha kalıcı bir rol oynamaya çalıştı. Irak ile mevcut çözülmemiş çatışma bir gerekçe sunuyor. Ancak burada esaslı bir askeri kuvvetin barındırılması, Saddam Hüseyin rejimi meselesini çok aşıyor. ifadeleri yer alıyor. PNAC raporu, küresel ABD hakimiyetini sürdürmek, bir rakip gücün yükselişini engellemek ve uluslararası güvenlik düzenini Amerikan ilke ve çıkarlarına uygun olarak şekillendirmek gibi hedefler de belirliyor. 91 Körfez Savaşında önemli bir adım atılmıştı. Şimdi bu planın Ortadoğu ayağı tamamlanmaya çalışılıyor. Sorun BM değil Rusya ABDnin eski BM temsilcisi Richard Holbrooke Iraka saldırı ile ilgili açıklamasında, BMnin bir sorun olmadığını söylüyor. Eski diplomat; Bu işin anahtarı BM değil, Güvenlik Konseyi de değil. Anahtar tek ülke, o da Rusya ve bir adam; Vladimir Putin. Yakında Bush-Putin ilişkisinin kıymeti-harbiyesini göreceğiz şeklinde konuşuyor. ABD ile Rusyanın dışişleri ve savunma bakanları yakında Washingtonda biraraya gelecekler. Saldırının en hararetli savunucularından ABD Dışişleri bakan yardımcısı John Bolton ise Moskovadaki temaslarına devam ediyor. Diplomatik alandaki bu yoğun trafik, eski diplomatın gelişmeleri kaynağından izlediğini gösteriyor. Bunlara Blairin de bir Moskova gezisi hazırlığı içinde olduğunu eklemek gerek. Irakla Rusya arasında imzalanan 40 milyar dolarlık ticari anlaşma ise farklı şekilde yorumlanıyor. ABDnin düşünce kuruluşlarına göre 40 milyar dolar, aslında Rusyanın Irak saldırısına destek olmak için talep ettiği fiyattır. Bu açıklama tersinden de okunabilir; ABD, Rusyaya savaşı desteklemesi karşılığında 40 milyar dolarlık ticari rüşvet teklif ediyor. Irakın girişimleri dikkate alınmıyor Bushun BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmanın ardından savaş destekçilerine İtalya ve İspanya da katıldı. Birçok ülke Irakın BM kararlarına uymaya zorlanması gerektiğine dair açıklamalarda bulundu. Oysa bu açıklamaları yapanlar, savaşın Irak tarafından BM kararlarına uyulup uyulmaması ile bir ilgisi olmadığını çok iyi biliyorlar. Irak yönetimi bu ikiyüzlü açıklamaları teşhir etmek için, BM silah denetçilerinin Iraka girmesini koşulsuz olarak kabul ettiğini açıkladı. Bekleneceği gibi bu açıklama pek yankı uyandırmadı. Yine de savaşa dolaylı destek verenlerin maskelerini indirme işlevi gördüğü söylenebilir. Irak yönetimi atılan bu adımın Amerikan saldırısının önünü kesmeyeceği konusunda açık bir fikre sahip. Artık onlar da biliyor ki, saldırıyı önlemek ancak tam teslim olmakla mümkündür. Askeri yığınak hızla devam ediyor Küstahça açıklamanın ardından savaş hazırlığı daha da hızlandı. Firkateynler, bombardıman saldırı, casus uçakları, yakıt tankerleri ve nakliye araçları bölgeye taşınmaya devam ediyor. ABD Merkez Komutanlığının (CENTCOM) Katara taşınması Kasım ayında tamamlanacak. Saldırının CENTCOM tarafından 50 bin askerle başlatılacağından bahsediliyor. 30 bin Amerikan askeri şimdiden bölgede hazır. Baskılar sonucu geri adım atan Suudi Arabistan, savaşta topraklarını kullandıracağını dolaylı olarak açıklamış bulunuyor. İki ay içinde saldırı hazırlıkları tamamlanacak, bölgedeki asker sayısı 200 bine ulaşacak. ABDnin kara harekat gücünü oluşturan üçüncü kolordusu Kuveyte konuşlandırılmış bulunuyor. 15 bin askerden oluşan 3 ağır mekanize tugayı ise Katar ve Kuveytte hazır bekliyor. Dev bir askeri üsse çevrilen Hint Okyanusundaki Diego Garcia adası da savaşa hazır durumda. Bu ada B-52 bombardıman uçakları için bir üs işlevi görüyor. ABD askeri heyetinin Türkiyedeki üslerdeki incelemeleri ve Kuzey Irakta inşa edilen üsler de hazırlığın bir parçası. Olağanüstü bir gelişme olmazsa, Amerikan emperyalizmi savaşı başlatacak. İlerici devrimci güçler, işçi ve emekçiler, savaş karşıtları, kısacası Ortadoğunun bir cehenneme çevrilmesine karşı olan herkes bu olguları hesaba katarak hareket etmek sorumluluğu ile karşı karşıyadır. |
|||||