21 Eylül '02
Sayı: 37 (77)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermayenin yıkım ve savaş programına karşı sınıfın devrimci programı!
  Seçim çalışması için seferberlik!..
  Seçim ittifakı ve reformist hayaller...
  Çürüyen düzenden kokuşmuş siyaset manzaraları
  İMF'ci-Amerikancı düzen partilerine karşı sosyalizm bayrağı altında birleşik mücadeleye!
  Bağımsız sosyalist milletvekili adayı Mustafa Uğur Akkaya ile konuştuk...
  Amerikancı düzen partileri oy istiyor, biz hesap soracağız!
  Kamuda toplu görüşme sürecinin gösterdikleri...
  Eğitimde "Toplam Kalite Yönetimi"
  Emperyalist savaşın startı BM kürsüsünden verildi
  Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!
  3 Kasım seçimleri...
  İsrail zindanlarında siyonizme karşı direniş!
   Köln'de saldırılara ve savaşa karşı 50 bin kişi yürüdü
   Reha Tekstil işçilerinden mektup...
   Liseli Ekim Gençliği'nden...
   Adana Öncü İşçi Platformu Girişimi Bülteni'nden...
   ÇHD'li avukatlardan F tipi hücreler hakkında kapsamlı bir dosya...
   Sefaköy İşçi Kültür Evi'nde kitlesel etkinlik
   Yine "kamikaze" kapitalizm üzerine
   Berlin İşçi ve Gençlik Kültür Merkezi açılıyor!
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Köln’de saldırılara ve savaşa karşı
50 bin kişi yürüdü

Almanya’da 22 Eylül’de genel seçim yapılacak. Şu an politik gündemi doğal olarak seçimler oluşturuyor. Partiler televizyonlarda, alanlarda yaptıkları konuşmalarla, yaptıkları afişlerle propagandalarını sürdürüyorlar.

14 Eylül günü Köln’de biraraya gelen 50 bin kişi ise, savaşa, sosyal hakların kısıtlanmasına, işsizliğe karşı tüm kente yayılan protesto gösterileriyle politik havayı ısıttılar.

Attac ve sendikaların, gençlik örgütlerinin çağrısını yaptığı ve bütün güne yayılan protesto gösterileri ve mitingler öğleden sonra yapılan merkezi bir yürüyüşle taçlandı.

“Güzel yaşamı verin bakalım-Başka bir dünya mümkün!” şiarı altında gerçekleşen ve SPD-Yeşiller hükümetinin politikalarının teşhir edildiği eylemlilikler sabahın erken saatlerinde başladı.

Kentin bir alanı hizmet söktörü sendikası ver.di, inşaat sendikası İG-Bau, metal işçileri sendikası İG-Metal, transport sendikası Transnet ve gıda sektöründe çalışanların sendikası NGG’nın gençlik örgütlerinin işgali altındaydı. Gençler “Şimdi toplumsal servet dağılacak” şiarının yazılı olduğu mavi tişortlarıyla tüm kente hakim olmuş gibilerdi. Sendikalı gençlerin eylemleri bir yürüyüşle başladı.

Yürüyüş ve mitingte toplumsal servetin dağılımı, meslek eğitimi, daha fazla iş sahası, eğitim ve küreselleşme ile yaşanan sorunlar ve sağlık “reform”u adı altında sağlık sektörünün metalaştırılması üzerine konuşmalar yapıldı. Daha sonra merkezi yürüyüşün başlayacağı diğer alana doğru yürüyüşe geçildi.

Almanya’da resmi istatistiklere göre şu an 25 yaşın altında 540 bin genç işsiz. Bu rakam geçen yıla göre yüzde 15.6 daha fazla. 137 bin kişinin meslek eğitim yeri yok. Çünkü işverenler meslek eğitim yerlerini yüzde 7.3 oranında azalttılar. 22 Eylül seçimleriyle bu durum değişmeyeceği için, önümüzdeki süreçte gençler öfkelerini haykırmak için daha sık sokağa çıkacaklar.

Köln’ün bir diğer alanında ise Attac ve barış grupları eylemlerini gerçekleştirdiler. Öğleden önce başlayan eylemde yapılan konuşmalarda ekonomik sorunlar, sağlık sektörünün GATS anlaşması ve AB’nin Nisan ayında aldığı kararlar çerçevesinde pazara açılması protesto edildi. Seçimler, özelleştirilmeler, “terörle mücadele” adı altında demokratik hak ve özgürlüklerin tırpanlanması, göçmen sorunu üzerine konuşmalar yapıldı.

Bir başka alanda, Attac’ın yürüyüş çağrısında savaşa değinilse de belli bir politik açıklık olmadığı ve Almanya’nın militarist iç ve dış politikasına karşı aktif bir direniş çağrısı yapılmadığı için, enternasyonal anti-kapitalist blokun mitingi yapıldı. Burada Irak’a yapılması planlanan saldırı, kimyasal silahlar, savaşa karşı direniş, Alman barış hakeketinin durumunu konu alan konuşmalar yapıldı. Amerika zindanlarındaki siyah direnişci ses Mumia Abu Jamal’in bir yazısı okundu. Kürdistanlı kadınlar ve Türkiye’den politik tutsakların yakınları adına konuşmalar yapıldı. Almanya genelinde Irak savaşına karşı direnişin örülmesi için birlik platformları kurulması çağrısı yapıldı.

Bir diğer alanda ise işsizler örgütü “işsizler yuvarlak masası”nın düzenlediği bir miting gerçekleşti. Sosyal demokrat-Yeşiller hükümeti 4 sene önce, iktidara geldiklerinde yüzde 4 olan işsizliği düşüreceklerinin sözünü vermişlerdi. İşşsizliği düşüremedikleri gibi, kısa bir süre önce hazırlattıkları “Hatz Komisyonu” planı ile ücretleri aşağı çekerek Almanya’yı ucuz iş pazarına dönüştürmeyi amaçlıyorlar. Bu alandaki mitingte, hükümetin işçi ve işsiz düşmanı politikaları protesto edildi.

Öğleden sonra tüm gruplar merkezi yürüyüş için biraraya geldiler. Yürüyüş kolu miting alanına geldiğinde, katılımcı sayısı 50 bine ulaşmıştı. Miting alanında kültürel programın yanında konuşmalar da yapıldı. İsveçli alternatif Nobel ödülü sahibi yaptığı konuşma ile küreselleşmenin sonuçlarına ve savaşa değinirken; İngiltere’den “Jübile 2000” hareketi adına katılan bir konuşmacı ise İngiltere’de sağlık sektörü ve demiryollarında özelleştirmelerin sonuçlarına değindi.

Bizler de Bir-Kar olarak eyleme katıldık. “Sağlık meta değildir!” şiarı altında hazırladığımız bildirilerimizi dağıttık, “Emperyalist savaşa karşı Ortadoğu halklarıyla dayanışmaya!” çağıran pankartımızın yanı sıra savaş karşıtı dövizlerimizi taşıdık.

Bir-Kar/Köln



Bask halkı baskılara karşı alanlarda:

No pasaran!

İspanya hükümetinin Bask Ulusal Partisi Batasuna’yı kapatmasına karşı protestolar sürüyor. Cumartesi günü “Bask ülkesi ileri!” sloganı altında demokratik hak ve özgürlüklere yönelik olarak sürdürülen saldırıya karşı bir yürüyüş gerçekleşti. 50 bin kişinin katıldığı yürüyüşe aralarında tanınmış sanatçı, yazar ve müzisyenlerin de bulunduğu 500 grup çağrı yaptı.

Yürüyüş sonuna yaklaşıldığı bir sırada Bask polisi yürüyüş koluna saldırdı. Bask polisi plastik merminin yanı sıra saldırıda cop ve su panzerleri de kullandı. Polis çocuk ve yaşlıları korumak için üzerlerine uzanan yürüyüşçülerin üzerinde tepindi. Yüzlerce kişi polisin azgın saldırıları sonucunda yaralanırken, yine yüzlercesi gözaltına alındı.

Binlerce eylemci polisin saldırıları karşısında yılgınlığa kapılmadı, geri adım atmadı ve protestolarını oturma eylemiyle sürdürdü. Kitle İspanyol halkının “30’lu yıllardaki faşizme karşı mücadelesinde şiarlaşan “No pasaran!” (Geçit vermeyeceğiz!) sloganını haykırarak saldırıları protesto etti.

***

Bayan Tonia Olaberria, Anarco-sendikalist eğilimli bir sendika olan CNT’nin Bask kenti Guipuzkoa’daki genel sekreteri. Sol eğilimli Alman günlük gazetesi Junge Welt, 16 Eylül 2002 tarihli sayısında bayan Olaberria ile yapılan bir röportaj yayınladı. Bask’taki son gelişmeler konusunda bir fikir veren röportajı okurlarımıza sunuyoruz...

jW: Bask topraklarında son durum nedir?

T. Olaberria: Kısaca “gergin”. Çok sayıda insan Madrit hükümetinin baskı ve saldırılarına karşı ve ETA’nın giderek daha az insanın anlayışla karşıladığı eylemlerine karşı gergin durumdalar... İnsanlar aynı zamanda endişeliler. Bundan sonra ne olacak; tutuklamalar mı, parti bürolarının kapatılması mı veya bir suikast mı?

jW: 28 Ağustos’ta solcu Uusal Bask Partisi Batasuna İspanyol yargıç Baltasar Gorzon tarafından “geçici” olarak kapatıldı. Bunun anlamı ne?

T. Olaberria: Gerici PP partisi kaynayan, içinde ventile bağlı olan tencereyi onarmayı deniyor. Legal örgütleri ETA ile aynı kefeye koyuyor, - bu tüm saldırıların temeli-, saçma. Oysa sözkonusu olan ne aynı şahıslar, ne de ortak politik çizgi. Örneğin bir CNT üyesi, ETA üyesi olduğu iddia edilen bir çifti evinde barındırmaktan 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Onların ETA üyesi olduğunu bilmediğini söylemesi, kararı hiçbir şekilde değiştirmedi. Burada durum bu. İlişkisi olmak desteklemek anlamına, bu ise üye anlamına geliyor. Bu tüm aile için de geçerli. Bu durum halkta öfkeyi büyütüyor.

jW: Bask solcuları ve yasaklamalar konusunda ne düşünüyorsunuz ?

T. Olaberria: Yasaklamalar Batasuna için sokağa çıkmayanları da eyleme çekti. Biz 21 Eylül tarihi için bir yürüyüş planladık. Bu Batasuna’ya destek yürüyüşü değil, aksine kendimizin var olma mücadelesi. Çünkü CNT de PP hükümetinin baskılarını birinci dereceden yaşadı. Biz de hükümetin “düşman örgütler” listesinde bulunuyoruz.

jW: Sol ulusal sendika LAB genel greve gidilebileceğini söylüyor. Siz ne diyorsunuz?

T. Olaberria: LAB kendi başına genel grevi sürdüremez. Ama CNT onlar için önemli değil. Yani bize sormayacaklar bile. Biz de bundan önceki genel grevde olduğu gibi iki şey arasında tercih yapmak zorunda kalacağız. Bir kısmını yanlış bulduğumuz çağrıya mı uyacağız, yoksa grev kırıcılığını mı oynayacağız? İkincisini yapmayacağımız için gene ekşi elmayı ısırmış olacağız ve eleştirilerimizi de getirmeye çalışacağız.



Dünya Ticaret Forumu’na karşı protestolar

Avusturya’nın Salzburg kentinde Pazartesi günü yapılan 7. Dünya Ticaret Forumu (WEF) protestolar eşliğinde sürüyor. Pazar günü polisin olağanüstü önlemler aldığı yürüyüşe 5 bini aşkın bir kitle katıldı. Eylem emperyalist küreselleşmeye ve onun neo-liberal politikalarına karşı gerçekleşti. Ayrıca emperyalistlerin Irak’a karşı başlatmayı planladıkları savaş da protesto edildi. Taşınan pankartlarda ve yapılan konuşmalarda, Irak’a karşı başlatılacak emperyalist savaşa karşı direniş kararlılığı sergilendi.

Geçtiğimiz yılda WEF’in yaz toplantısı protestolara hedefi olmuş, protesto eylemine katılan 3 bin kişiyi polis saatlerce abluka altında tutmuştu.

WEF toplantısı çerçevesinde 15 AB üyesi ve aday üye ülkelerden 600 temsilci bir araya geldi. Toplantı AB’nin genişlemesi sürecini, AB ve üye adayı ülkeler arasında rekabet ilişkilerini konu alıyor. 2000 yılında Lizbon’da yapılan AB zirvesinde, AB’nin 2010 yılına değin dünyada en ileri düzeyde rekabet edebilen ve dinamik bir ekonomik saha yaratabilen bir duruma getirilmesi hedefi ortaya konulmuştu. Salzburg’ta yapılan son toplantı bu hedefin gerçekleştirilmesine ilişkin sorunları ele alıyor.