50 bin kişi yürüdü Almanyada 22 Eylülde genel seçim yapılacak. Şu an politik gündemi doğal olarak seçimler oluşturuyor. Partiler televizyonlarda, alanlarda yaptıkları konuşmalarla, yaptıkları afişlerle propagandalarını sürdürüyorlar. 14 Eylül günü Kölnde biraraya gelen 50 bin kişi ise, savaşa, sosyal hakların kısıtlanmasına, işsizliğe karşı tüm kente yayılan protesto gösterileriyle politik havayı ısıttılar. Attac ve sendikaların, gençlik örgütlerinin çağrısını yaptığı ve bütün güne yayılan protesto gösterileri ve mitingler öğleden sonra yapılan merkezi bir yürüyüşle taçlandı. Güzel yaşamı verin bakalım-Başka bir dünya mümkün! şiarı altında gerçekleşen ve SPD-Yeşiller hükümetinin politikalarının teşhir edildiği eylemlilikler sabahın erken saatlerinde başladı. Kentin bir alanı hizmet söktörü sendikası ver.di, inşaat sendikası İG-Bau, metal işçileri sendikası İG-Metal, transport sendikası Transnet ve gıda sektöründe çalışanların sendikası NGGnın gençlik örgütlerinin işgali altındaydı. Gençler Şimdi toplumsal servet dağılacak şiarının yazılı olduğu mavi tişortlarıyla tüm kente hakim olmuş gibilerdi. Sendikalı gençlerin eylemleri bir yürüyüşle başladı. Yürüyüş ve mitingte toplumsal servetin dağılımı, meslek eğitimi, daha fazla iş sahası, eğitim ve küreselleşme ile yaşanan sorunlar ve sağlık reformu adı altında sağlık sektörünün metalaştırılması üzerine konuşmalar yapıldı. Daha sonra merkezi yürüyüşün başlayacağı diğer alana doğru yürüyüşe geçildi. Almanyada resmi istatistiklere göre şu an 25 yaşın altında 540 bin genç işsiz. Bu rakam geçen yıla göre yüzde 15.6 daha fazla. 137 bin kişinin meslek eğitim yeri yok. Çünkü işverenler meslek eğitim yerlerini yüzde 7.3 oranında azalttılar. 22 Eylül seçimleriyle bu durum değişmeyeceği için, önümüzdeki süreçte gençler öfkelerini haykırmak için daha sık sokağa çıkacaklar. Kölnün bir diğer alanında ise Attac ve barış grupları eylemlerini gerçekleştirdiler. Öğleden önce başlayan eylemde yapılan konuşmalarda ekonomik sorunlar, sağlık sektörünün GATS anlaşması ve ABnin Nisan ayında aldığı kararlar çerçevesinde pazara açılması protesto edildi. Seçimler, özelleştirilmeler, terörle mücadele adı altında demokratik hak ve özgürlüklerin tırpanlanması, göçmen sorunu üzerine konuşmalar yapıldı. Bir başka alanda, Attacın yürüyüş çağrısında savaşa değinilse de belli bir politik açıklık olmadığı ve Almanyanın militarist iç ve dış politikasına karşı aktif bir direniş çağrısı yapılmadığı için, enternasyonal anti-kapitalist blokun mitingi yapıldı. Burada Iraka yapılması planlanan saldırı, kimyasal silahlar, savaşa karşı direniş, Alman barış hakeketinin durumunu konu alan konuşmalar yapıldı. Amerika zindanlarındaki siyah direnişci ses Mumia Abu Jamalin bir yazısı okundu. Kürdistanlı kadınlar ve Türkiyeden politik tutsakların yakınları adına konuşmalar yapıldı. Almanya genelinde Irak savaşına karşı direnişin örülmesi için birlik platformları kurulması çağrısı yapıldı. Bir diğer alanda ise işsizler örgütü işsizler yuvarlak masasının düzenlediği bir miting gerçekleşti. Sosyal demokrat-Yeşiller hükümeti 4 sene önce, iktidara geldiklerinde yüzde 4 olan işsizliği düşüreceklerinin sözünü vermişlerdi. İşşsizliği düşüremedikleri gibi, kısa bir süre önce hazırlattıkları Hatz Komisyonu planı ile ücretleri aşağı çekerek Almanyayı ucuz iş pazarına dönüştürmeyi amaçlıyorlar. Bu alandaki mitingte, hükümetin işçi ve işsiz düşmanı politikaları protesto edildi. Öğleden sonra tüm gruplar merkezi yürüyüş için biraraya geldiler. Yürüyüş kolu miting alanına geldiğinde, katılımcı sayısı 50 bine ulaşmıştı. Miting alanında kültürel programın yanında konuşmalar da yapıldı. İsveçli alternatif Nobel ödülü sahibi yaptığı konuşma ile küreselleşmenin sonuçlarına ve savaşa değinirken; İngiltereden Jübile 2000 hareketi adına katılan bir konuşmacı ise İngilterede sağlık sektörü ve demiryollarında özelleştirmelerin sonuçlarına değindi. Bizler de Bir-Kar olarak eyleme katıldık. Sağlık meta değildir! şiarı altında hazırladığımız bildirilerimizi dağıttık, Emperyalist savaşa karşı Ortadoğu halklarıyla dayanışmaya! çağıran pankartımızın yanı sıra savaş karşıtı dövizlerimizi taşıdık. Bir-Kar/Köln
Bask halkı baskılara karşı alanlarda: No pasaran! İspanya hükümetinin Bask Ulusal Partisi Batasunayı kapatmasına karşı protestolar sürüyor. Cumartesi günü Bask ülkesi ileri! sloganı altında demokratik hak ve özgürlüklere yönelik olarak sürdürülen saldırıya karşı bir yürüyüş gerçekleşti. 50 bin kişinin katıldığı yürüyüşe aralarında tanınmış sanatçı, yazar ve müzisyenlerin de bulunduğu 500 grup çağrı yaptı. Yürüyüş sonuna yaklaşıldığı bir sırada Bask polisi yürüyüş koluna saldırdı. Bask polisi plastik merminin yanı sıra saldırıda cop ve su panzerleri de kullandı. Polis çocuk ve yaşlıları korumak için üzerlerine uzanan yürüyüşçülerin üzerinde tepindi. Yüzlerce kişi polisin azgın saldırıları sonucunda yaralanırken, yine yüzlercesi gözaltına alındı. Binlerce eylemci polisin saldırıları karşısında yılgınlığa kapılmadı, geri adım atmadı ve protestolarını oturma eylemiyle sürdürdü. Kitle İspanyol halkının 30lu yıllardaki faşizme karşı mücadelesinde şiarlaşan No pasaran! (Geçit vermeyeceğiz!) sloganını haykırarak saldırıları protesto etti. *** Bayan Tonia Olaberria, Anarco-sendikalist eğilimli bir sendika olan CNTnin Bask kenti Guipuzkoadaki genel sekreteri. Sol eğilimli Alman günlük gazetesi Junge Welt, 16 Eylül 2002 tarihli sayısında bayan Olaberria ile yapılan bir röportaj yayınladı. Basktaki son gelişmeler konusunda bir fikir veren röportajı okurlarımıza sunuyoruz... jW: Bask topraklarında son durum nedir? T. Olaberria: Kısaca gergin. Çok sayıda insan Madrit hükümetinin baskı ve saldırılarına karşı ve ETAnın giderek daha az insanın anlayışla karşıladığı eylemlerine karşı gergin durumdalar... İnsanlar aynı zamanda endişeliler. Bundan sonra ne olacak; tutuklamalar mı, parti bürolarının kapatılması mı veya bir suikast mı? jW: 28 Ağustosta solcu Uusal Bask Partisi Batasuna İspanyol yargıç Baltasar Gorzon tarafından geçici olarak kapatıldı. Bunun anlamı ne? T. Olaberria: Gerici PP partisi kaynayan, içinde ventile bağlı olan tencereyi onarmayı deniyor. Legal örgütleri ETA ile aynı kefeye koyuyor, - bu tüm saldırıların temeli-, saçma. Oysa sözkonusu olan ne aynı şahıslar, ne de ortak politik çizgi. Örneğin bir CNT üyesi, ETA üyesi olduğu iddia edilen bir çifti evinde barındırmaktan 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Onların ETA üyesi olduğunu bilmediğini söylemesi, kararı hiçbir şekilde değiştirmedi. Burada durum bu. İlişkisi olmak desteklemek anlamına, bu ise üye anlamına geliyor. Bu tüm aile için de geçerli. Bu durum halkta öfkeyi büyütüyor. jW: Bask solcuları ve yasaklamalar konusunda ne düşünüyorsunuz ? T. Olaberria: Yasaklamalar Batasuna için sokağa çıkmayanları da eyleme çekti. Biz 21 Eylül tarihi için bir yürüyüş planladık. Bu Batasunaya destek yürüyüşü değil, aksine kendimizin var olma mücadelesi. Çünkü CNT de PP hükümetinin baskılarını birinci dereceden yaşadı. Biz de hükümetin düşman örgütler listesinde bulunuyoruz. jW: Sol ulusal sendika LAB genel greve gidilebileceğini söylüyor. Siz ne diyorsunuz? T. Olaberria: LAB kendi başına genel grevi sürdüremez. Ama CNT onlar için önemli değil. Yani bize sormayacaklar bile. Biz de bundan önceki genel grevde olduğu gibi iki şey arasında tercih yapmak zorunda kalacağız. Bir kısmını yanlış bulduğumuz çağrıya mı uyacağız, yoksa grev kırıcılığını mı oynayacağız? İkincisini yapmayacağımız için gene ekşi elmayı ısırmış olacağız ve eleştirilerimizi de getirmeye çalışacağız.
Dünya Ticaret Forumuna karşı protestolar Avusturyanın Salzburg kentinde Pazartesi günü yapılan 7. Dünya Ticaret Forumu (WEF) protestolar eşliğinde sürüyor. Pazar günü polisin olağanüstü önlemler aldığı yürüyüşe 5 bini aşkın bir kitle katıldı. Eylem emperyalist küreselleşmeye ve onun neo-liberal politikalarına karşı gerçekleşti. Ayrıca emperyalistlerin Iraka karşı başlatmayı planladıkları savaş da protesto edildi. Taşınan pankartlarda ve yapılan konuşmalarda, Iraka karşı başlatılacak emperyalist savaşa karşı direniş kararlılığı sergilendi. Geçtiğimiz yılda WEFin yaz toplantısı protestolara hedefi olmuş, protesto eylemine katılan 3 bin kişiyi polis saatlerce abluka altında tutmuştu. WEF toplantısı çerçevesinde 15 AB üyesi ve aday üye ülkelerden 600 temsilci bir araya geldi. Toplantı ABnin genişlemesi sürecini, AB ve üye adayı ülkeler arasında rekabet ilişkilerini konu alıyor. 2000 yılında Lizbonda yapılan AB zirvesinde, ABnin 2010 yılına değin dünyada en ileri düzeyde rekabet edebilen ve dinamik bir ekonomik saha yaratabilen bir duruma getirilmesi hedefi ortaya konulmuştu. Salzburgta yapılan son toplantı bu hedefin gerçekleştirilmesine ilişkin sorunları ele alıyor. |
|||||